AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 01, 2005 00:00

Sismik gürültü, yerkabuÄŸunun yapısını aydınlatıyorYerkabuÄŸunda meydana gelen doÄŸal titreÅŸimler sadece sismik gürültü deÄŸil. Jeologlar bunların yardımıyla ÅŸimdi Dünya’nın yapısını inceleyebiliyorlar. Ä°ster atmosferdeki hava kütleleri isterse okyanustaki dalgalar olsun dünyada veya dünyanın üzerindeki tüm hareketler gezegeni sarsmakta. Bilim adamlarına göre bunlar bugüne kadar sismik gürültüden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Fakat Amerikalı jeologların ÅŸimdi Science dergisinde bildirdikleri gibi bu arka plan gürültülerinden akılcı bir ÅŸekilde yararlanmak mümkün olmuÅŸ. DoÄŸal sarsıntılar dünya çapındaki bir sismografla kaydedilmekte ve sinyallerin ÅŸiddeti veya gecikmesine göre gezegenin en üst tabakasının içeriÄŸi hakkında bilgi ediniliyor. Buradaki büyük problem ÅŸu idi. Depremler ender deÄŸildir ve genelde levhaların kenarlarında oluÅŸurlar. Oysa sismograflar kural olarak bu bölgelerden uzaktadır, sismik verilerin bir kısmı bu yüzden uzun yolda yok olup gider. Ä°ÅŸte bilim adamları ÅŸimdi bu sorunu gidermeye baÅŸardılar. Colorado Ãœniversitesi’nden Nikolai Shapiro ekibiyle birlikte sismik arka plan gürültüsüyle güney Kaliforniya zeminin ayrıntılı bir görüntüsünü oluÅŸturdu. Sürekli yayılan yüzey dalgaları 62 ölçüm istasyonunda kaydedilip analiz edilmiÅŸ. Özellikle de farklı istasyonlar arasındaki dalgaların hareket süresi dikkat çekiciydi diyor bilim adamları. Bu ÅŸekilde yerkabuÄŸundaki farklı yapılarını, ama her ÅŸeyden önce çökeltileri, kırılma hatları ve çeÅŸitli kaya türlerini bulmak mümkün olmuÅŸ. Bu verileri bildik yöntemlerle ancak 60’ı aÅŸkın istasyonda yapay deprem oluÅŸturarak elde edilebilirdi. YerkabuÄŸundaki gürültünün analizi, gelecekte sismik yapılar ve tehlikeler dışında petrol yataklarının bulunmasında da yararlı olabilecek. Yok olan müzik, beyinde çalmaya devam ediyorÇalmakta olan bir melodi bölündüğünde insan beyninde nelerin yaÅŸandığını inceleyen bilim adamları, müziÄŸe ara verildiÄŸinde beynimizde müziÄŸin devam ettiÄŸini buldular. Hiç kimsenin duyamadığı müzik nereye gidiyor? Bu soruyu Dartmouth Koleji nöropsikologu David Kraemer iki çalışma arkadaşıyla birlikte araÅŸtırdı. Ve incelemeler sırasında "yok olan" müziÄŸin beyinde gizlendiÄŸini bulduklarını söylüyorlar Nature dergisinde. AraÅŸtırmacılar deneklere ünlü ve pek bilinmeyen müzik parçalarını dinletirken birkaç saniyeliÄŸini ara vermiÅŸler. Ve bu sırada deneklerin beyin etkinliklerini manyetik rezonans tarayıcısıyla takip edince, müziÄŸin kapanması halinde bile beyinde müziÄŸin özellikle de bilinen bir parça olduÄŸu zaman devam ettiÄŸini görmüşler. Denekler örneÄŸin "Pink Panther Theme" veya Rolling Stones’un "Satisfaction" parçasını dinlerken müzik birden bire kapatıldığında, iÅŸitsel kortekste (auditorial association cortex) kuvvetli etkinlikler saptanmış. Beyindeki bu bölge iÅŸitilenlerin iÅŸlenmesi ve akustik uyarıların birleÅŸtirilmesinden sorumludur. AraÅŸtırmacıların tahminlerine göre müziÄŸin takip edilmesi için sözler bulunmadığında (müziÄŸe ara verildiÄŸinde meydana gelen) boÅŸluÄŸun doldurulması için beynin daha fazla çalışması gerekiyor. Oysa sözlü parçaları akılda "çalabilmek" daha kolay. Hormonsuz doÄŸum kontrolüBir spermin, bir yumurta hücresiyle kaynaÅŸmasına neyin sebep olduÄŸu bilinmiyordu. Japon bilim adamları ÅŸimdi spermin başında döllenme için önem taşıyan bir protein keÅŸfettiler. Bulgu hormonsuz doÄŸum kontrolünün zeminini oluÅŸturacak nitelikte. Bilim adamları uzun yıllardan bu yana döllenmede erkeÄŸin rolünü çözmeye çalışıyorlar. Fakat yumurta ve sperm hücresinin kaynaÅŸmasında önemli olan protein uzun bir süre giz olarak kalmıştı. Japon bilim adamları ÅŸimdi bu proteini buldular. Spermin başındaki belli baÅŸlı bir protein olmadan yumurta ve sperm hücresi kaynaÅŸamıyor. Ä°zumo, adını bir Japon düğün geleneÄŸinden aldı. Anlaşıldığı üzere protein spermin yumurtanın üzerine yapışmasından sorumlu diyor bilim adamları. Masaru Okabe ve Osaka Ãœniversitesi’ndeki ekibi bu proteini üretemeyen genetik fareler yetiÅŸtirmiÅŸ. Hayvanlar,spermleri görünüş olarak farklı olmamasına raÄŸmen kısırlaÅŸmışlar, ama söz konusu gen yeniden aşılandığında verimli hale gelmiÅŸler. Ä°ÅŸte bilim adamları ÅŸimdi insan sperminde de bu tür bir protein buldular. "Bulgumuz, yumurta ve spermin kaynaÅŸmasına bir bakış açısı sunmanın ötesinde kısırlığın tedavi edilmesinde ve hormonsuz doÄŸum kontrolünün geliÅŸtirilmesinde yararlı olabilecek" diyor araÅŸtırmacılar. Bilim adamları 90’lı yılların başında da söz konusu proteini bulduklarını sanıyorlardı. Fakat daha sonraları deneyler sırasında ADAM geni olmayan farelerin de üreyebildiklerini gördüler. Ä°zumo yardımıyla geliÅŸtirilecek olası bir doÄŸum kontrolü kadınlara yönelik olacak. Ancak bu ürünün geliÅŸtirilmesi biraz zaman alacak. Cornell Ãœniversitesi’nden Peter Schlegel, her sperm üzerindeki proteini engelleyecek bir ilacın ancak büyük zahmetlerle geliÅŸtirilebileceÄŸini açıkladı. Genetikçi Venter, soluduÄŸumuz kent havasındaki bakterileri inceliyorÄ°nsan kalıtımının haritasını çıkaran genetikçi Craig Venter, New York havasındaki mikropları genetik açıdan incelemek istiyor. Haber, New York Times gazetesinde, Venter projesi sayesinde New Yorkluların her gün soludukları sayısız bakteri ve diÄŸer organizmaların genetik analizleri yapılacak, ÅŸeklinde verildi. Proje ayrıca biyolojik terörle mücadeleyi de desteklemekte. Metropolün havasının normal genetik içeriÄŸi hakkındaki bilgilerle, biyolojik terörle yayılan yabancı organizmaların varlığı kolayca saptanabilecek. Ä°nceleme için 7.3.05 Pazartesi gününden itibaren Manhattan’ın merkezindeki 40 katlı bir gökdelenin içine bir filtre sisteminden hava verilecek. Bu ÅŸekilde elde edilen malzemenin Venters Anonim Åžirketi Teknoloji Merkezi’nde (Maryland) incelenmesiyle mikroorganizmalar hakkında bildik yöntemlere göre daha iyi bilgilerin edinebileceÄŸi bekleniyor. "Aralarında çok sayıda virüs ve bakterinin bulunduÄŸu on binlerce organizma bulursak hiç ÅŸaşırmam. Görünmez dünyamızı anlamak çok önemli" diyor Venter New York Times gazetesinde. New York havasının Venter laboratuarlarında incelenmesine dayanan proje, 11 Eylül saldırılarından sonra 30 Amerikan eyaletinde devlet tarafından baÅŸlatılan "Biowatch" programını destekleyip, tamamlayacak. Biowatch programı çerçevesinde "samanlıkta iÄŸne aramak" misali taşınabilir analiz aletleriyle havadaki tehlikeli etkenler aranırken, J.Craig Venter Enstitüsü baÅŸkan yardımcısı Robert Friedman, yeni Venter projesinde, önemli olanın "samanlığın neye benzediÄŸinin bulunması" olduÄŸunu söyledi. Maymun kalıtımında etkili olan virüsAmerikalı genetikçilerin son araÅŸtırmasına göre ÅŸempanze ve gorillerin evriminde büyük bir olasılıkla bir virüs etkili olmuÅŸ. Kalıtımını bundan üç ila dört milyon yıl önce hayvanlarınkine yerleÅŸtiren bir retrovirüsün izleri hala görülmekte. "Virüs, bir yandan maymun nüfusunun bir kısmını öldürürken, hayatta kalanların kalıtımında da genetik hatalar bırakmış" diyor Washington Ãœniversitesi genetikçisi Evan Eichler. Ve bu hayvanların yavruları daha sonra kalıtımdaki bu deÄŸiÅŸiklik yüzünden tükenmiÅŸtir. Evrim biyologlarının "genetik ÅŸiÅŸe aÄŸzı" dedikleri bu etki yüzünden maymun nüfusu önemli ölçüde azaldığı tahmin edilmekte. Hayatta kalabilen yavrularda ise virüse baÄŸlı mutasyonlar genlerin yeniden deÄŸiÅŸmesine ama özellikle de görünüşü etkileyen mutasyonlara neden olmuÅŸtur. Ve bu ÅŸekilde ise yeni türler oluÅŸmuÅŸ yani belli bir zaman sonra hayvanlar çiftleÅŸmeyecek kadar farklılaÅŸmışlar. Gerçi insan ve ÅŸempanzenin ataları yollarını bundan altı ila yedi milyon yıl önce birbirinden ayrılmıştı ama belki de virüs, türler arasındaki sınırların daha da kalınlaÅŸmasına neden olmuÅŸ olabilir diyor uzmanlar.Meteorit sanıldığı kadar hızlı deÄŸilmiÅŸSon araÅŸtırmalar Arizona eyaletindeki Barringer kraterini meydana getiren meteoridin, sanılandan çok daha yavaÅŸ olduÄŸunu söylüyor. Ä°lk baÅŸta kraterin çok eski bir yanardaÄŸ yüzünden oluÅŸtuÄŸu düşünülüyordu. Kraterin meteorit çarpışmasıyla oluÅŸtuÄŸunu maden mühendisi Daniel Barringer 1903 yılında saptamıştı. Tahminlere göre 50.000 yıl önce çarpan kızgın demir, iki buçuk megaton TNT’ninkine eÅŸit bir patlamaya neden olmuÅŸtu. Çarpışmanın etkisiyle meydana gelen deprem ve ÅŸiddetli basınç dalgaları, 20 km’lik alandaki her ÅŸeyi dümdüz etmiÅŸti. Arizona Ãœniversitesi ve Londra Kraliyet Koleji’nden iki bilim adamı ÅŸimdi krateri ve çevresini ayrıntılı bir ÅŸekilde inceleyerek, meteoridin sanıldığından çok daha yavaÅŸ olduÄŸunu hesapladılar. Jay Melosh ve Gareth Collins, Nature dergisinde meteoridin saniyede sadece on iki kilometrelik bir hızla çarptığını yazıyorlar. Oysa daha önceki tahminlere göre bu hız 15-20km/sn idi. AraÅŸtırmacılar yeni sonucu, Barringer meteoridinin uçuÅŸunu ve çarpışını kesin bir ÅŸekilde gösteren matematiksel bir modelle elde ettiler. Karşı basınç yaklaşık olarak 14km yükseklikte atmosfere ulaÅŸmış diyor bilim adamları. Dağılan meteoridin parçalarıysa aÅŸağı yukarı beÅŸ metre yükseklikte pide biçiminde 200 metre çapında bir bulut oluÅŸturmuÅŸ. Krater iÅŸte bu pidenin kızgın kayaç ve metalden oluÅŸan çekirdeÄŸiyle (meteoridin yarı kütlesine eÅŸit) açılmış. Bu model kraterin iki gizemli özelliÄŸini de açıklamakta. Kraterin zemininde çok az erimiÅŸ kayaç bulunmuÅŸ ki bu daha önceleri daha kuvvetli bir çarpışmanın etkisiyle meydana geldiÄŸi sanılıyordu. Ve kraterin etrafında ise demir ve taÅŸtan erimemiÅŸ parçalar bulunmuÅŸ. Melosh ve Collins bunalır "uçan pideden" arta kalan parçalar olduÄŸunu düşünüyorlar. Kök hücreler kanserden koruyorKiÅŸinin bedenindeki kök hücreler, Alman bilim adamlarına göre kanserden koruyor. Max-Delbrück Moleküler Tıp Merkezi’nden (MDC) yapılan açıklamaya göre, kök hücreleri ve öncü sinir hücreleri beyin tümörlerini etkisiz hale getirmiÅŸler. Oysa bu hücrelerin daha önceleri glioblastomların oluÅŸumunu tetiklediÄŸi sanılıyordu. Çok tehlikeli olan gliblastomlar daha çok yaÅŸlı insanlarda görülmekte. MDC, Charité Ãœniversite KliniÄŸi ve Helios KliniÄŸi bilim adamları glioblastomlu yaÅŸlı farelere kök hücreleri aşıladıktan sonra tümörlerin ufaldığını görmüşler. Bilim adamları Journal of Neuroscience dergisinde gençlerin glioblastoma karşı koruyucu bir mekanizmaya sahip olduklarını yazıyorlar. Bu da tümörün neden daha çok yaÅŸlı insanlarda ortaya çıktığını açıklamakta. AraÅŸtırmacılar ayrıca, tümörün kök hücrelerini beynin oluÅŸum merkezinden "kendisine" çektiÄŸini de bulmuÅŸlar. Ancak bu konuda hangi maddenin etkili olduÄŸu ve kök hücrelerin tümör üzerindeki etkisi henüz bilinmemekte. Bilgisayar, bilek güreÅŸinde insanı yenemediSatranç oyununda insanların makinelere karşı neredeyse hiç ÅŸansları yok gibi. Fakat 17 yaşındaki bir kız öğrenci üç robotu, bilek güreÅŸinde yenmeyi baÅŸardı. Joseph Bar ÄžCohen emindi: Ä°nsanı, bilek güreÅŸinde yenebilecek yapay kaslı bir robot kolu geliÅŸtirilebilirdi. Jet Propulsion Laboratuarı bilim adamı bu yarışmayı bundan altı yıl önce açmıştı. Ve ÅŸimdi artık bu yarışmayla ortaya çıkan örneklerin insanlarla karşı karşıya gelme zamanıydı. Robot Äžinsan bilek güreÅŸi için 17 yaşındaki bir kız öğrenci seçildi. En kuvvetli robot kolu öğrenciye 30 saniye kadar direndikten sonra bilek güreÅŸini Panna Felsen kazandı. Üç yapay kol farklı araÅŸtırma grupları tarafından geliÅŸtirildi. New Meksikolu bilim adamları plastik bir kol tasarladılar. Jel lifleri ve elektrokimyasal hücrelerden oluÅŸan diÄŸer bir kol Virginia Tech Ãœniversitesi, üçüncü yapay kas ise Ä°sviçreli araÅŸtırmacılar Iseli ve Lukas Kessler tarafından geliÅŸtirildi. Bu robot elektroaktif polimerlerden oluÅŸmakta. Bunlar grafit tozu gibi iletken maddelerle kaplı akril veya silikon folyolardır. Bu folyolara elektrik verildiÄŸinde geniÅŸlemeye zorlanan elektrostatik bir alan oluÅŸmakta. Gerilim ne kadar yüksek ve folyo ne kadar ince ise yapay kas o denli kuvvetli oluyor. Yapay kas, binlerce mikrometrelik polimerlerin sıkıştırılmasıyla bir amortisör ÅŸeklinde geliÅŸtirilerek insana direnebilecek hale getirilmiÅŸ. Robotların yenilmesi Bar Cohen’in umudunu yok yetmedi. Yapay kollar geliÅŸtirilmeye devam edilecek ve eninde sonunda da insanı yenecekler diye konuÅŸtu bilim adamı. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!