AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 27, 2005 00:00

Atom bombacı fizikçi Hans Bethe öldüAlman asıllı Amerikalı fizikçi Hans Bethe, 98 yaşında Amerika’da öldü. Bethe’nin atom ve hidrojen bombalarının geliÅŸtirilmesinde önemli katkısı olmuÅŸtu. Fizikçi, yıldızlardaki enerji oluÅŸumu çalışmasıyla fizik Nobel ödülünü almıştı. Cornell Ãœniversitesi’nden (Ithaca/New York) yapılan açıklamaya göre Bethe, 6.3.05 Pazar günü evinde ölmüş. Bilim adamı, Ä°kinci Dünya Savaşı’nda atom bombasının geliÅŸtirilmesine önemli bir rol oynamıştı. 1967 yılında çekirdek reaksiyon teorisi, ama özellikle de yıldızlardaki enerji oluÅŸumuna dayanan çalışması nedeniyle 1967 yılında Fizik Nobel ödülüne layık görüldü. Bethe, 1933 yılında Yahudi kökenli olması nedeniyle üniversitedeki kadrosunu kaybedince Amerika’ya göç etmiÅŸ ve 1935 yılında da Cornell Ãœniversitesi’ndeki çalışmasına baÅŸlamıştı. SavaÅŸ sırasında Los Alamos’ta "Manhattan Projesi"nde ( atom bombasının geliÅŸtirilmesi bu isimle gizleniyordu) teorik fizik yöneticisiydi.Fare yiyen pitonun kalbi büyüyorKuvvetli bir öğünden sonra piton yılanının kalbi önemli ölçüde büyümekte. Ve fareleri yedikten sadece iki gün sonra kalp odacıklarındaki kas kütleri %40 oranında artmakta diyor Amerikalı araÅŸtırmacılar Nature dergisinde. BeslenmediÄŸi zaman içinde yılan kalbi yeniden eski boyutuna dönüşmekte. Irvine Ãœniversitesi’nden Johnny Anderson ve James Hicks 28 gün hiçbir ÅŸey yemeyen Burma’ya özgü Python molurus yılanını, iki gün önce fare yutan yılanlarla karşılaÅŸtırmış. Buna göre farelerin ağırlığı yılan bedeninin dörtte birini oluÅŸturmakta. Üçüncü bir grup ise 28 gün sonra incelenmiÅŸ. AraÅŸtırmacıların açıklamasına göre sindirim evresinde hayvanların oksijen sarfiyatı yedi misli artmış. Daha önceki araÅŸtırmalarla da metabolizma oranının iki haftalık sindirim evresinde 40 misli artabileceÄŸini göstermiÅŸtir. Bilim adamları sindirim evresinde kalp kasları için gerekli ana proteiniyle ilgili genlerin önemli ölçüde etkinleÅŸtiÄŸini saptamışlar. Yeni bir açlık döneminde kalp kütlesi yeniden normal seviyeye iniyor. Kalp kütlesi diÄŸer türlerde hatta insanda bile uzun antrenmanlar yüzünden büyüyebiliyor. Uzun parmak, saldırganlık göstergesiFalcılar, eldeki çizgilere göre bir insanın karakterini öğrenebileceklerine inanırlar. Bu tür inanışların bilimsel gerçekliÄŸi yoktur. Ama sadece istatistiksel baÄŸlamda olsa da benzer kanıtlar vardır. Mesela parmak uzunlukları anne karnında üretilen erkek ve diÅŸi cinsellik hormonlarının miktarını yansıtır. Anne veya embriyo ne kadar çok testosteron üretirlerse yüzük parmağı iÅŸaret parmağından o denli uzun oluyor. Uzun parmak ve hormon arasındaki iliÅŸkinin bedensel geliÅŸim ve daha sonraki davranışlar üzerinde etkili olduÄŸu çok sayıda araÅŸtırmayla kanıtlanmıştır. ÖrneÄŸin uzun yüzük parmağına sahip erkekler bedensel açıdan daha güçlü oldukları gibi kadınlar tarafından da daha "erkeksi" bulunmakta. Fakat Kanada’daki Alberta Ãœniversitesi’nden Allison Bailey ve Peter Hurd ÅŸimdi saldırganlığın da hormonlarla belirlendiÄŸini buldular. AraÅŸtırmacılar saldırganlık eÄŸilimini saptamak 300 genç kadın ve erkeÄŸe bir soru formu doldurtmuÅŸlar ve bu veriler daha sonra yüzük parmağının uzunluÄŸuyla karşılaÅŸtırılmış. Bilim adamları Biological Psychology dergisinde fiili saldırganlık veya düşmanlığın parmak uzunluÄŸuyla ilgili olmadığını ama buna karşın bedensel ÅŸiddetle iliÅŸkili olduÄŸunu yazıyorlar. Bununla birlikte parmak uzunluÄŸunun doÄŸrudan doÄŸruya kiÅŸiliÄŸe iÅŸaret edebileceÄŸi düşüncesinin de doÄŸru olmadığı belirtilmekte. AraÅŸtırmayı yöneten Hurd’a göre parmak uzunlukları karakterlerin yaklaşık %5’ini açıklamakta. Saçta DNA analizi kolaylaÅŸtıMainz Johannes-Gutenberg Ãœniversitesi adli tıp doktorları "genetik parmak izi" için yeni bir yöntem geliÅŸtirdiler. Yeni test kopmuÅŸ saç teli ve çok fazla zarar görmüş malzemedeki DNA’nın belirlenmesini önemli ölçüde kolaylaÅŸtırmakta. Kökünde beden hücreleri bulunmadığı için kopmuÅŸ bir saç teliyle analiz yapmak neredeyse imkansızdır. Ä°nsanın kalıtım bilgilerini içeren ve adenin, guanin, timin, sitozin bazlarından oluÅŸan DNA, baÅŸlıca hücre çekirdeÄŸinde 46 kromozom ÅŸeklinde bulunur. DNA’nın sadece %5’i ÅŸifrelenmiÅŸ alanlardır, yani bir kiÅŸinin gerçek tanımını bu kısım verir, geriye kalan %95’lik ÅŸifrelenmemiÅŸ kısım kiÅŸinin tanımlanması için önemli bilgilerden yoksundur. Ancak ÅŸifrelenmemiÅŸ bu kısımda, kiÅŸiden kiÅŸiye farklılık gösteren ve tanımlama için büyük bir önem taşıyan parçalar da vardır. DNA blokları temel yapıtaÅŸlarının farklı baz dizilerinden oluÅŸurlar ve farklı boydadırlar. Tekrarların sayısı bireyden bireye deÄŸiÅŸse de bir kiÅŸideki beden hücresi hep aynı sayıda tekrarlanır. DNA teÅŸhisi saç örneÄŸi ile yapıldığında canlı saçın kök hücrelerinden yeterli DNA malzemesi elde edilebilmekte. Oysa kopmuÅŸ saçlarda neredeyse hiç beden hücresi bulunmamakta. YaÅŸlı veya herhangi bir ÅŸekilde zarar görmüş DNA’da ise çok az miktarda bulunur. Alman bilim adamları ÅŸimdi polimeraz zincir reaksiyonuyla bu bölümlerin çoÄŸalmasını kolaylaÅŸtırdılar. Adli Tıp Enstitüsü’nden Klaus Bender’in yapmış olduÄŸu açıklamaya göre ÅŸimdi önemli ölçüde zarar görmüş az miktarda DNA özelliklerini bir reaksiyonla incelenebiliyor. Bu tür bir multiplekse sadece beÅŸ ila yedi özellik bir araya getirilmekte. Yeni yöntemde, polirekaz zincir reaksiyonu için iki multipleks birleÅŸtiriliyor ve daha sonra özel bir yöntemle yeniden ayrılıyor.Gülmenin kalbe faydasıAmerika’daki gülme terapileri uzun bir süredir moda. SaÄŸlık için toplu halde gülmenin mantıksız olduÄŸunu düşünenlere Amerikalı bilim adamlarından yeni bir haber var: Gülmek kan dolaşımını güçlendirerek, kalp-dolaşım hastalıklarından koruyor. Yirmi saÄŸlıklı denekle araÅŸtırmalar yapan Baltimore’deki Maryland Ãœniversitesi’nden Michael Miller ve ekibi, katılımcılara en az 48 saat arayla bir komediden veya bir savaÅŸ filminden bazı bölümler göstermiÅŸ. Denekler filmleri izlerken araÅŸtırmacılar da üst koldaki ana atardamardaki kan akışını ultrasonla takip etmiÅŸler. Komediden sonra 19 katılımcının kan akışı hızlanırken, savaÅŸ filminden sonra 14 kiÅŸinin kan akışı bozulmuÅŸ. Her iki etki de filmlerden en az 30-45 dakika sonra ortaya çıkıyor. Sonuçlar, Amerikan Kardiyoloji Koleji’nin Orlando’daki konferansında sunuldu. Tahminlere göre gülme sayesinde endotel geniÅŸlemekte. Damarların iç cidarları bu doku ile kaplıdır ve kan akışı dışında damarlardaki iç basıncı ve kanın pıhtılaÅŸmasını kontrol eder. Endotelin arterioskleroz ve damar sertleÅŸmesinde önemli bir rol oynamakta. Gülmek ise bu dokuyu saÄŸlıklı kılmakta. Bilim adamları gülme sırasındaki pozitif etkinin hangi moleküler faktörlerle ortaya çıktığını kesin olarak bilmiyorlarsa da azot monoksitin böyle bir faktör olabileceÄŸini düşünüyorlar. Miller’e göre bu gaz, endotelin geniÅŸlemesinde önemli bir rol oynamakta. Zihinsel stres azot monoksitin azalmasına dolayısıyla da damarların daralmasına yol açabilir diyor Miller. Ve bilim adamı saÄŸlıklı bir kalp-dolaşım sistemi için düzenli egzersiz dışında her 15 dakika gülme öneriyor. Alman ressamın beynine embriyonik hücre aşılandıTedavisi bulunmayan ALS hastalığına (Amyotrophic Lateral Sclerosis) yakalanan Alman Ressam Jörg Ä°mmendorf, Pekin’deki West-Berge Hastanesi’nde özel bir tedavi görüyor. Çinli doktorlar kürtajla alınmış embriyondan elde ettikleri iki milyon burun hücresini beyninin iki bölgesine aşıladılar. Beijing’li nöroloji cerrahı Huang Hongyun, yurt dışındaki meslektaÅŸlarınca etik ve tıbbi kuÅŸkuları yüzünden tartışmalı sayılan yöntemi uygulayan ilk doktor. Anlaşıldığı üzere koku aksonları, sinir hücrelerinin kendi kendine tedavi sürecini etkinleÅŸtiriyor. Çünkü ALS hastalığında nöronlar (sinir hücreleri) kendi kendilerine zarar vererek en sonunda solunum mekanizması da dahil tüm bedeni felç ederler. Sanat profesörü Immendorf, kendisini araÅŸtırmanın bir parçası olarak gördüğünü ve tehlikelerden de haberdar olduÄŸunu söyledi. Ameliyattan sonra kendisini daha iyi hisseden 59 yaşındaki ressam, saÄŸ elindeki birkaç parmağı oynatabildiÄŸini ve kolunu baÅŸ hizasına kadar kaldırabildiÄŸini, hatta dengesinin de düzeldiÄŸini belirtiyor. Ä°mmendorf, bu terapiye karşı geleceÄŸini bildiÄŸi için kendisini Almanya’da tedavi eden Berlin Charité hastanesi doktoru Thomas Meyer’e haberi ameliyattan sonra verdi. Çinli meslektaÅŸları tarafından gerçekleÅŸtirilen tedaviyi gerçekten de etik ve bilimsel açıdan yeterli bulmadığını itiraf etti. Ä°mmensdorf’un kendisini iyi hissetmesine ÅŸaşırmayan Meyer: "Özellikle de ameliyat sırasında ÅŸiddetli Placebo (etkisiz ilaç) etkilerinin ortaya çıktığı bilinmekte" diye konuÅŸtu.Deli danadan sonra ÅŸimdi de MAP tehlikesiUzmanlara göre sığırlarda görülen BSE (deli dana) hastalığından sonra insanlar için de tehlikeli olan yeni bir salgın söz konusu. Sığırlarda ‘para tüberküloza’ neden olan MAP bakterisinin dünya genelinde bir milyon insanda görülen Morbus Crohn bağırsak hastalığına da yol açabileceÄŸi tahmin edilmekte. Kronik bağırsak iltihabı Morbus Crohn, ishal, bağırsak kanaması ve karın aÄŸrısıyla ortaya çıkmakta. Ä°ngiliz Morbus-Crohn uzmanı John Hermon-Taylor, Ä°ngiltere ve Almanya gibi birçok hükümetlerin bu konuya neredeyse hiçbir reaksiyon göstermediklerinden yakınıyor Alman gazetesi "Bild am Sonntag"ta. Hastalığın insanlara ne ÅŸekilde bulaÅŸtığı kesin olarak bilinmiyor. Alman mikrobiyolog Peter Valentin-Weigand’ın açıklamasına göre hayvanlar bakterileri dışkıyla birlikte dışarı atıyorlar ve bu ÅŸekilde tarlalar üzerinden suya ulaÅŸmakta. Halihazırdaki bilgilere göre süt veya süt ürünlerinde bir tehlike bulunmamakta. MAP, Mycobacterium avium subspecies paratuberculosis’in kısaltılmışı. Amerikalı bilim adamları geçen yıl incelemiÅŸ oldukları iki Crohn hastasından birinde MAP bakterisinin izine rastlamışlardı. Bu bakterinin sığırlarda, koyunlarda ve keçilerde benzer bir bağırsak hastalığına yol açtığı bilinmekte. Orlandolu tıp uzmanları 28 Crohn hastası ve 15 saÄŸlıklı insanın kan örneklerini karşılaÅŸtırınca 14 hastanın kan örneÄŸinde bu bakteriye rastlarken saÄŸlıklı insanların hiçbirinde bakteri saptanmamış. The Lancet dergisinde yayımlanan makaleyle ilgili ikinci bir yazıda MAP bakterisinin doÄŸrudan doÄŸruya Morbus Crohn’dan sorumlu olmadığı fakat önemli soru iÅŸaretleri getirdiÄŸine deÄŸinilmiÅŸ ve Avustralyalı tıp uzmanı Warwick Selby de: "MAP, artık Morbus Crohn hastalığı baÄŸlantısında görmezden gelinemez" diye konuÅŸmuÅŸtu. Dev bir deprem Nepal’i deÄŸiÅŸtirmiÅŸ Yaklaşık 900 yıl önce meydana gelen çok ÅŸiddetli bir deprem, Himalayalardaki yerkabuÄŸunda önemli bir deformasyona yol açmış. Ä°ki kıta levhasının büyük bir basınçla birbirini ittiÄŸi bölge o kadar deforme olmuÅŸ gibi günümüzdeki depremlerin hiçbiri yüzeye ulaÅŸamıyor. 1100 yılında bugün Nepal’in bulunduÄŸu bölge çok ÅŸiddetli bir biçimde sarsılmış olmalı. Bilim adamları bu bölgenin görünüşünü deÄŸiÅŸtiren 8,8 ÅŸiddetindeki bir depremin izlerini saptadılar. Fransız, Nepalli ve Amerikan sismologların Science dergisindeki yazılarına göre deprem, zemini 17 metre kadar kaydırmış. Hatta Asya levhasının Hindistan levhasına doÄŸru kaydığı bölgede yer kabuÄŸunun en üst tabakasında 240km uzunluÄŸunda bir yarık bile oluÅŸmuÅŸ olabilir, deniyor.Bölgede o zamandan bu yana hep ÅŸiddetli depremler yaÅŸandı. Jeologlar sadece geçen yüzyılda 7,8-8,5 ÅŸiddetinde üç deprem kaydettiler. Ancak yüzeyde yeni yarıklar bulunmuyor; anlaşıldığı üzere yaklaşık 9000 yıl önceki deformasyon bunun için çok ÅŸiddetliydi. Depremlerin yeniden yüzeye ulaÅŸabilmesi için yeni bir süper depremin yaÅŸanması gerek diyen Chaînes Alpines Jeodinamik Laboratuvarı’ndan JérÔme Lavé, hesaplara göre bu kadar ÅŸiddetli bir depremin ancak 900 yıl içinde meydana gelebileceÄŸin açıkladı. Dünyadaki yaÅŸam donmuÅŸ sularda mı doÄŸdu?Üç Alman araÅŸtırmacı dünyanın donmuÅŸ deniz sularında geliÅŸmiÅŸ olabileceÄŸini öne sürdüler. Der Spiegel dergisine konuÅŸan biyokimyacı Christof Biebricher, deniz buzunun basit yapıtaÅŸlarını aniden uzun RNA zincirleri ÅŸeklinde birleÅŸtirdiÄŸini saptadıklarını söyledi. Göttinger Max-Planck Biyofiziksel Kimya Enstitüsü araÅŸtırmacısı iki meslektaşıyla birlikte kapiler olarak bilinen minik buz kanallarını incelemiÅŸ. RNA’nın insan yaÅŸamının oluÅŸumunda 3,6 milyar yıl önce önemli bir anahtar rol oynadığı sanılmakta. Tahminlere göre o dönemde okyanusların önemli bir kısmı donmuÅŸtu.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!