AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2004 00:00

Beyinde Tanrı’ya ait bir bölge yok! Ä°sveçli araÅŸtırmacılar, Kanadalı psikolog Michael Persinger’in önü sürdüğü, beyindeki bir bölge sayesinde insanların ruhları görebildikleri iddiasının doÄŸru olmadığını açıkladı. Psikolog, beyinde oluÅŸturulan manyetik alanlar sayesinde insanların ruhları görebildiklerini öne sürmüştü. Persinger, deneklerine, üzerinde düzinelerce manyetik bobin bulunan bir baÅŸlık giydirmiÅŸ ve ÅŸakak loplarında oluÅŸturulan manyetik alanlarla denekler sözde doÄŸaüstü yetenekler kazanmıştı ve tek baÅŸlarına bir odada bulundukları halde diÄŸer insanların varlıklarını hissettiÄŸi iddia edilmiÅŸti! Kaliforniya Ãœniversitesi’nden Vilayanur Ramachandran da, bir hastasının sol ÅŸakak lopunda, önemli bir etkinlik saptamış ve bu etkinliklerin hastaya kendisini Tanrı gibi hissetmesine yol açtığını ileri sürmüştü. Uppsala Ãœniversitesi’nden Pehr Granqvist ve ekibi, 90 üniversite öğrencisiyle gerçekleÅŸtirdiÄŸi deneyler sonucunda, Persinger’in sonuçlarını ve iddiasını kanıtlayacak hiç bir bulguya ulaÅŸamadı. Granqvist’in deneyleri, deneklerdeki doÄŸaüstü algılamaların manyetik alanlardan çok kiÅŸilerin bu tür olaylara duydukları yakınlıkla ilgili olduÄŸunu göstermekteTümörlerin geliÅŸiminden alkol de sorumluSon araÅŸtırmalar alkolün kanseri tetikleyebileceÄŸini gösterdi. Alkol, tümör dokusu içindeki kan damarlarının üretimini tetiklediÄŸi için tümör daha hızlı büyümekte. Sonuç tavuk embriyolarıyla araÅŸtıran Amerikalı bilim adamlarına ait. Mississippi Ãœniversitesi’nden Jian-Wei Gu yönetiminde çalışan ekip, Canser dergisinde, alkolün kanser oluÅŸumunu uyaran mekanizma için açıklayıcı bir tez sundu. Aşırı miktarda rakı, ÅŸarap ve bira tüketiminin, mide, kalınbağırsak, yemek borusu ve karaciÄŸer kanseri riskini yükselttiÄŸi sayısız epidemiolojik incelemelerle de kanıtlanmıştı. Bilim adamları alkol ve kanser iliÅŸkisiyle ilgili açıklanması çok zor olan hipotezler sunmuÅŸlardı. Jian-Wei Gu ve ekibi ÅŸimdi önceden kanserli doku aktarılan tavuk embriyonlarına yoÄŸun miktarda etanol aşılamışlar. Kontrol grubundakilere ise sadece tuzlu su verilmiÅŸ. Dokuzuncu günün ardından etanol grubundaki tümörler iki misi büyüdükleri gibi içlerinde çok daha fazla damar büyümüş. Ayrıca hücre ve damar geliÅŸimini çalıştıran VEGF büyüme faktöre de önemli ölçüde artmış. Deneylerde kullanılan alkol miktarı arttıkça, büyüme faktörünün geni denli o denli etkinleÅŸiyor ki bu da alkolün tümörlerdeki damarların büyümesini teÅŸvik ettiÄŸinin bir kanıtıdır. Dizüstü bilgisayarı erkekte üreme yetisi üzerinde etkiliNew York Devlet Ãœniversitesi bilim adamlarının son araÅŸtırması kucakta kullanılan dizüstü bilgisayarının erbezindeki sıcaklığın artmasına dolayısıyla da sperma üretimi üzerinde olumsuz etki yaptığı ÅŸeklinde sonuçlandı. AraÅŸtırmacılar bununla birlikte dizüstü bilgisayarının dünya genelde 150 milyon kiÅŸi tarafından kullanıldığını ve bu nedenle de daha fazla araÅŸtırmanın yapılması gerektiÄŸini bildirdiler. AraÅŸtırmayı yöneten bilim adamı Yefim Sheynkin’e göre dizüstü bilgisayarının içi 70 dereceye kadar ısınabilmekte ve bilgisayarlar kucakta kullanıldığında erbezine yakın oluyorlar. Ayrıca bilgisayarın düşmemesi için genelde bacaklar iyice bitiÅŸtirilmekte ve erbezi bacaklar arasında sıkışmakta. AraÅŸtırmaya yaÅŸları 21-35 arasında deÄŸiÅŸen 29 saÄŸlıklı erkek katılmış. Bilim adamları dizüstü bilgisayarı ve farklı oturma pozisyonları yüzünden bir saat içinde erbezinde meydana gelen sıcaklık oynamalarını kontrol edince, bacakların bitiÅŸtirilerek oturulması sonucunda erbezinde sıcaklığın 2,1 derece arttığı görülmüş. Bu pozisyonda oturan bir adam, kucağında bir de dizüstü bilgisayarı taşıdığında sıcaklık sol tarafta 2,6 derece, saÄŸ tarafta ise 2,8 derece birden yükselmekte. Sheynkin: "Normal bir sperma üretimi için belli bir sıcaklığın korunması gerekir. Ancak hangi sıcaklığın ne kadar sürede sperma üretimini etkilediÄŸini henüz bilmiyoruz" diye konuÅŸtu. Dizüstü bilgisayarının devamlı bu ÅŸekilde kullanılması halinde sperma üretimi üzerinde uzun vadede etkili olabileceÄŸini düşünen bilim adamları, yeni araÅŸtırma sonuçlarına dek dizüstü bilgisayarını kucakta kullanmamalarını öneriyorlar. Trafik sıkışıklığına karşı akıllı trafik lambası Belçikalı bilim adamları, trafiÄŸe uyumlu olarak renk deÄŸiÅŸtirebilen bir trafik lambası geliÅŸtirdiler. Her ampul, önünde kaç otomobilinin ne kadar süredir beklediÄŸini kaydederek, yeÅŸil ışığı açıyor. Tek bir otomobilin akıllı trafik lambası üzerinde bir etkisi bulunmasa da bekleyen otomobil sayısı çoÄŸaldığında kırmızı ışık, yeÅŸile dönüyor. Sistem her trafik durumunda kendi ritmine göre renk deÄŸiÅŸtiren trafik lambasına göre çok daha verimli iÅŸlemekte diyor Hür Brüksel Ãœniversitesi’nden Carlos Gershenson. TrafiÄŸe uyumlu bir ÅŸekilde çalışan trafik lambaları bir süredir denenmekte. Ama bunlar için birçok ampulü merkezi bir iÅŸlemciye baÄŸlayan pahalı bilgisayar sistemlerine gerek duyulur. Oysa Gershenson’un yöntemi çok daha basit: Her ampul içinde bulunduÄŸu koÅŸula göre reaksiyon gösteriyor. Bu ÅŸekilde iÅŸleyen ampuller de var aslında. Fakat bunlar daha çok trafiÄŸin az olduÄŸunu kavÅŸaklarda kullanılıyordu, Gershenson ÅŸimdi bilgisayar tasarımlarıyla aynı ampullerin sıkışık kent trafiÄŸini de rahatlatabileceÄŸini keÅŸfetmiÅŸ. Buna göre trafiÄŸe uyumlu olarak iÅŸleyen yeni trafik lambaları diÄŸerlerine göre %30 daha verimli iÅŸlemekte. Bilim adamı yeni sistemin gerek sıkışık kent trafiÄŸi gerekse daha tenha yollar için en iyi çözüm olduÄŸuna inanıyor. Arı zehri ve bal tümörleri önlüyorBal ve arı zehrinde, kanserli tümörlerin geliÅŸimini engelleyen maddeler saptandı. Zagreb Ãœniversitesi’nden Nada Orsolic, Journal of the Science of the Food and Agriculture dergisinde yayımlanan bilimsel makalesinde, bal ve arı zehrinin farelerde kanserli tümörlerin geliÅŸimini ve metastazların yayılmasını önlediÄŸini açıkladı. Tedavi edilen fareler daha uzun yaÅŸadı. Arı kovanının kaplanmasında kullanılan Propolis, halihazırdaki tümörlerin büyümesini engellemekte. DoÄŸrudan doÄŸruya tümöre aşılanan arı zehri ise tümörleri büzüştürüyor ve büyümelerini de önlüyor. Kanser önleyici olarak özellikle de bal ve arı sütünün çok etkili olduÄŸu söyleniyor. Bal, daha önce tedavi görmüş dokulardaki tümörlerin yayılımını, arı sütü de kötü huylu tümörlerin oluÅŸmasını önlüyor. Propolis ve balın kısa bir süre sonra kemoterapiyle birlikte hastalar üzerinde denenebileceÄŸi sanılmakta.Kıkırdak yaralarına jelli tedaviYeni geliÅŸtirilmiÅŸ jölemsi bir maddenin kıkırdak üreten hücrelerle birlikte yaralanmaları tedavi edebileceÄŸi anlaşıldı. Beden dışında sıvı olan madde, kıkırdak üreten hücreler içermekte ve hedeflere uygun bir ÅŸekilde yaralı bölgeye aşılanabiliyor. Sıvı madde UV ışınıyla ışınlandıktan sonra jölemsi hale gelerek hücreleri istenilen bölgede tutuyor. Bu ÅŸekilde belirlenen bölgede yeni kıkırdak geliÅŸmekte. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) araÅŸtırmacılarından Jason Burdick, Biomacromolecues dergisinde farelerle yapılan ilk deneylerin çok baÅŸarılı olduÄŸunu söylüyor. Kıkırdak yaralanmaları genelde diz bölgesinde meydana gelir. Bu tür yaralanmalar bugüne deÄŸin protein yapıştırıcıları, çivi veya vidalarla kapatılarak, kıkırdağın uzun vadede zarar görmesi engelleniyordu. Fakat terapiler genelde çok aÄŸrı verirler ve kıkırdak ameliyatları da enfeksiyon riski taşımakta. Yeni jel, örneÄŸin gözün saydam tabakasında, eklemler arasındaki yapışkan sıvıda ve neredeyse tüm baÄŸdokularında bulunan doÄŸal ÅŸeker hiyalin asitten oluÅŸmakta. Sıvının ışığa tepki göstermesi için, bilim adamları bu maddeyi, ışınlama sırasında yatay baÄŸlantılar oluÅŸturarak sıvıyı jölemsi kıvama getiren kimyasal yapıtaÅŸlarıyla donatmışlar. Bilim adamlarının açıklamasına göre bu ÅŸekilde oluÅŸan jöle bir zaman sonra indirgenmekte ve tedaviden sonra geriye sadece yeni oluÅŸan kıkırdak kalıyor. Yöntem en az beÅŸ yıl sonra insanlarda uygulanabilir hale gelecek. Kendi kendine hareket eden endoskopi aleti Marenzelleria viridis kurtçuÄŸundan esinlenen uluslararası bir araÅŸtırma ekibi, bağırsağın içinde kendi kendine hareket edebilen bir mikrorobot geliÅŸtiriyorlar. Bilim adamları tıpkı kurtçuk gibi kıvrılarak hareket eden endoskopi aletiyle, bağırsak muayenesi sırasında verilen acıların azalmasını umuyorlar. Bildik bağırsak muayenesinde bağırsağın içine yönlendirilebilir bir kol üzerinde bir kamera itilmekte. Fakat bu esnek olmayan aletleri bağırsak kıvrımına uyumlu bir ÅŸekilde hareket ettirmek pek kolay deÄŸildir ve bazı durumlarda bağırsak duvarı bile yaralanabiliyor. Pisa Yüksekokulu bilim adamı Paolo Dario ile çalışan ekip, bu soruna bir çözüm bulabilmek için denizde yaÅŸayan, kumlu ve çamurlu zeminde yüzebilen ve kırkayaÄŸa benzer Marenzellleria viridis kurtçuÄŸunu örnek aldı. Kıl ÅŸeklindeki uzantılar sayesinde diÄŸer kurtlara göre çok daha iyi hareket olanaklarına sahip olan bu hayvan, düz gövdede sadece bacaklarını hareket ettiriyor, kıl uzantılarını kullanarak veya kullanmadan da yılan gibi kıvrılabiliyor. AraÅŸtırmacılar bu ilkeye göre bu hareketleri yapabilen birkaç prototip ürettiler. Fakat endoskopun geliÅŸtirilmesi biraz zaman alabilecek. Mesela mekanik kurtların bağırsak cidarına ne ÅŸekilde tutunacakları henüz bilinmiyor. Ayrıca bugüne kadar kullanılan metal de pek kullanışlı deÄŸil. Yeni modellerde pürüzsüz bir plastik kullanılacak. Tabii diÄŸer önemli bir noktada endoskopi robotunu hızlandırabilmek. Beyinde iki deÄŸil üç dil bölgesi varOn bir deneÄŸin beynindeki sinir liflerine ait görüntülerin deÄŸerlendirilmesinden sonra, insanın, beyinde iki deÄŸil birbirine baÄŸlı üç bölge sayesinde konuÅŸabildiÄŸi anlaşıldı. Sonuçlar, insandaki konuÅŸma yetisinin yeni beyin yapılarının oluÅŸmasıyla deÄŸil halihazırdaki sinir baÄŸlantılarındaki deÄŸiÅŸimlerle geliÅŸtiÄŸini göstermekte. Londra King’s College kurumundan Marco Catani’nin konuyla ilgili araÅŸtırma yazısı Annals of Neurology dergisinde yayımlandı. Deneklerin beyin etkinlikleri özel bir manyetik rezonans tomografisiyle incelenirken bilim adamları konuÅŸma sırasında hangi sinir baÄŸlantılarının kullanıldığını görebilmiÅŸler. KonuÅŸma sırasında etkin olan üç beyin bölgesi iki paralel sinir yoluyla birbiriyle baÄŸlantılı. Oysa daha önceleri sadece birbirine baÄŸlı iki beyin bölgesinin konuÅŸmadan sorumlu olduÄŸu sanılıyordu ki bunlardan biri dilin oluÅŸumundan diÄŸeri ise konuÅŸulanların anlaşılmasından sorumluydu. Fakat Catani ve ekibi ÅŸimdi bu tahminin doÄŸru olmadığını kanıtladı. Bilim adamları üçüncü bölgeyi, daha önce bilinen konuÅŸma bölgeleriyle baÄŸlayan sinir yolunun, özellikle de çocuklardaki konuÅŸma yetisi için önemli olduÄŸunu düşünüyorlar. Çünkü beyindeki bu dil bölgesi, çocukların okumayı ve yazmayı öğrendikleri dönemde geliÅŸmekte. Catani bundan sonraki çalışmalarında üçüncü bölgedeki bozuklukların otizm ve legasteniyle ilgili olup olmadığını araÅŸtıracak. Benzer sinir baÄŸlantılarını daha basit bir biçiminin maymunlarda da bulunması nedeniyle, son bulgunun insanın dil yetisinin geçmiÅŸini de aydınlatabileceÄŸi sanılmakta. Neden tek bir sperma yumurtayı döllüyor?Yumurta hücrelerinin niçin sadece tek bir sperma tarafından döllendirildiÄŸi bilmecesi sonunda çözüldü gibi. Sperma hücresi, yumurta hücresine girdikten sonra, rekabet kimyasal olarak yok edilmekte. Döllenme zorlu bir deneyimdir ama rekabetin büyüklüğü de küçümsenemez. Bir seferde 300 milyon sperma boÅŸalır. Ä°nsan burnunun özelliklerine benzeyen koku hücreleriyle spermler, rahim üzerinden yumurtalığa oradan da yumurta hücresinin yolunu bulurlar. Bu yolculukta geriye sadece 300 sperma hücresi kalır ve en sonunda bunlardan sadece bir tanesi yumurta hücresine girebilir. Yumurta hücresine neden sadece bir sperma hücresinin girebildiÄŸi bugüne deÄŸin bilinmiyordu. Brown Ãœniversitesi’nden Julian Wong’un, "Developmental Cell" dergisindeki yazısına göre bir sperma yumurta hücresine girdiÄŸinde, Udx 1 olarak adlandırılan bir enzim aktif bir hidrojen peroksit türü üretiyor. Hidrojen peroksit, hücre kılıfındaki proteinlerin sadece beÅŸ dakika için saÄŸlam bir koruma tabakası olarak birleÅŸmelerine izin verir. Wong ve ekibi, bu sonucu deniz kestanesinin yumurta hücreleriyle çalışarak elde etti. Gerçi bilim adamları, hidrojen peroksidin koruyucu kılıf oluÅŸumunda önemli bir rol oynadığını tahmin ediliyordu ama, bu maddenin ne ÅŸekilde üretildiÄŸi veya kontrol edildiÄŸi henüz çözülememiÅŸti.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!