Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2004 00:00
Manyetik alan, hücrelerdeki kimyasal reaksiyonu etkiliyorOxford Üniversitesi bilim adamları ilk kez zayıf bir manyetik alanın fotosentetik bakterideki bir molekülün üretimi üzerinde etkili olduğunu saptadılar. Böylece ilk kez bu tür bir manyetik etki görünür kılındı, dedi araştırmayı yöneten bilim adamı Peter Hore. Bugüne değin manyetik alanların, belli başlı kimyasal reaksiyonları etkiledikleri biliniyordu, ama bunların canlı biyolojik sistemler üzerinde etkili oldukları kanıtlanamamıştı. Bilim adamları Rhodobacter sphaeroides bakterisini manyetik alandan maksimum oranda etkilenebilecek şekilde değişimden geçirmiş. Bakteri ışıktan enerji üreten bir çift klorofil molekülüne sahip. Bu süreç, havadaki oksijeni en reaktif biçimine (Singulett oksijen) dönüştüren kimyasal reaksiyonlarla işler. Ve bu oksijen biçimi de hücrenin DNA’sı veya proteinlerine zarar verebilir. İşte manyetik alan bu reaksiyon sürecini radikal bir molekülü dirençli hale getirerek değiştirmekte. Sonuçlar, bakterinin bir manyetik alanda daha iyi büyüdüğünü kanıtlamakta. Bilim adamları şu sıralar aynı etkiyi kültür bakterileri üzerinde araştırıyor. İki hücre zarının füzyon enerjisi saptandıİki hücre zarı birbiriyle temas ettiğinde belli koşullarda kanallar oluşuyor ve bunlar hücreleri birleştirecek kadar yayılıyorlar. Amerikalı araştırmacılar bu süreç için gerekli enerjiyi deneylerle belirlediler. Oak Ridge Ulusal Laboratuarı’ndan Bill Hamilton, deneyler sırasında jel ve alkol karışımından oluşan iki yapay hücre zarını incelemiş. Bu iki hücre temas ettiğinde tıpkı doğal hücre zarlarında olduğu gibi iki zar arasında gelişen bağlantı kanallarıyla süngerimsi bir doku meydana gelmekte. Araştırmacı birbiriyle kaynaşan bu iki zarı, hızlı dönen bir silindirin basıncıyla ayırdıktan sonra lazer ve nötron ışınlarıyla, zarların yeniden süngerimsi bir doku olarak birleştiğini görmüş. Bu sürecin dinamiği böylece füzyon için gerek etkinlik enerjisinin hesaplanmasına izin vermiş. Hamilton’a göre 170 milielektronvoltluk enerji teorik modellerle örtüşmekte. Ancak biyolojik zarlar, deneylerde kullanılan yapay zarlar kadar elastik olmadıkları için biraz daha yüksek etkinlik enerjisiyle birleşmekte. Deneylerle elde edilen sonucun, örneğin virüslerin hücrelere girişi ve hormon salgısı gibi önemli biyolojik süreçlerin anlaşılmasında yararlı olabileceği sanılmakta. Matematik dahisi rekor kırdıBu işlemde hesap makinesi bile işe yaramıyor. Bir Alman bilişimci, sadece on iki saniye içinde, 100 haneli bir sayının 13.kökünü hesaplayarak dünya rekoru kırdı. Doğru yanıt, herhangi bir kişinin bu dev sayıyı yazabileceğinden daha kısa bir süre içinde geldi. Hatta ellerinde hesap makinesi bulunan yaklaşık 180 seyirci bile yetişemedi ona. Bilişimci Gert Mittring, 100 haneli sayının 13.kökünü sadece 11,80 saniye içerisinde aklından hesaplayarak yeni bir dünya rekoru kırdı. Hesabını Giessen’deki Matematik Müzesi’nde yapan 38 yaşındaki süper beyne herkes hayran kaldı. Bu kadar büyük bir sayıyı tuşlamak bile en azından 15 saniye sürmekte. Oysa Mittring bu zor işlemi hesap makinesi bile olmadan çok daha kısa bir süre içinde hesapladı. 13.kökü hesaplamak, kendisiyle 13 kez çarpıldığında 100 haneli sonucu veren sayıyı bulmak demek. Mittring, bu becerisi sayesinde Fransız Alexis Lemaire’nin 13,55 saniyelik rekorunu geçerek, beşinci kez Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Aşırı süt tüketimi yumurtalık kanseri riskini yükseltiyor İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nce 60 kadının incelenmesiyle gerçekleştirilen bir araştırma, günde iki bardaktan fazla sütün, yumurtalık kanserine neden olabileceği şeklinde sonuçlandı. Süt ürünlerinin, meme ve prostat gibi kanser türlerinin gelişiminde etkili olduğu daha önceki araştırmalarla da anlaşılmıştı. 13 yıllık araştırma çerçevesinde yaşları 38-76 arasında değişen 61.084 kadından 266’sında yumurtalık kanseri teşhisi konulmuş ve bunlardan 125’i ileri safhadaydı diyor araştırmacı. Günde dört porsiyonu aşacak miktarda süt ürünü tüketen kadınların kötü huylu yumurta kanserine yakalanma riskleri iki misli fazla. Sütün yumurtalık kanseri üzerinde neden bu kadar etkili olduğu bilinmiyorsa da bir tahmine göre sütte belli başlı bir şekeri oluşturan laktoz, tümör gelişimini tetikleyen hormonların üretimini uyarmakta. İngiltere Kanser Araştırmaları Enstitüsü’nden Kate Lax, gıda ürünlerinin oranları ve beden yağlarındaki dağılımının kanser oluşumunda etkili oluşunun uzmanlar için hala bir bilmece olduğunu söyledi. Diğer bazı araştırmalar yağsız süt içen kadınlarda yumurtalık kanseri riskinin daha düşük olduğunu göstermişti. Bebekler tek tip beslenmeden hoşlanmıyorlarBilim adamları bebeklerin altıncı aydan sonra anne sütüyle yetinmeyerek, başka besinler de
yemek istediklerini saptadılar. Bu yüzden özellikle de bir yaşının sonunda daha zengin bir
diyet uygulamaya dikkat etmek gerekir diyor uzmanlar. ÖrneÄŸin çiÄŸ veya piÅŸmiÅŸ domates, patates püresi veya fırında patates, dilimli elma veya püre ÅŸeklinde yiyecekler önerilmekte. Uzmanlar bebeklerdeki püre döneminin birçok anne babanın sandığından çok daha kısa olduÄŸunu söylüyorlar. Ve dokuzuncu aydan itibaren yiyecekler bir arada karıştırılarak verilmemeli. Küçük çocuklar mesela sos ve yemeÄŸin birbirine karışmasından hoÅŸlanmıyorlar. Ayrıca yemeÄŸin üzerine yapılan süslemeler de bebeklerin iÅŸtahını açıyor. Anneler genelde bebeklerin hangi tatlardan hoÅŸlandığını merak ederler. Uzmanlar yetiÅŸkinler ne seviyorsa bebekler de onu sever, sizin beÄŸenmediklerinizi onlar da yemez, diyor. Ekonomik büyümenin bedelini doÄŸal çevre ödüyorBeÅŸ yıllık araÅŸtırmanın sonuçları normalde olumsuz haberleri gizlemeye tercih eden Çin hükümeti tarafından saklanamayacak kadar vahim. China Daily gazetesindeki habere göre, 265 kentin üzerine asit yaÄŸmuru yağıyor. Yıllık ekonomik zarar on milyon euro olarak tahmin edilmekte ki bu oran brüt üretimin %2-3’ü kadar. Devlete baÄŸlı çevre kuruluÅŸundan Wang Jian da asit yaÄŸmuruna baÄŸlı bölgesel kirlenmenin kontrol edilemediÄŸini söyledi. Nitrik asit ve kükürt dioksit oranının artışı durumu iyice kötüleÅŸtirmekte. Geçen ay Esa tarafından sunulan dünya haritasında da Çin üzerindeki hava kirliliÄŸi çok belirgin. Çin’deki hava kirliliÄŸinin artışında, günden güne artan otomobil sayısı, kömür tüketiminin artışı ve aşırı miktarda gübre kullanımı önemli bir rol oynamakta. Geçen yıl 2001 yılına göre %12 oranında daha fazla kükürt dioksit salınmış. 21 milyon tonluk kükürt dioksit emisyonunun gelecek yıl 6 milyon ton kadar artması bekleniyor. Bilim adamları bu yüzden tüm fabrikalara filtre takılmasını öneriyorlar. Havadaki kükürt dioksitten, Çin’deki fabrikaların üçte ikisini çalıştıran kömür ihtiyacının artışı sorumlu tutulmakta. Dünyanın baÅŸka hiçbir yerinde bu kadar çok kömür yakılmamakta. Çin kömürü çok fazla kükürt içerikli olduÄŸu için de dünya genelinde en fazla kurum ve kükürt emisyonuna neden olan ülke Çin’dir. Dikkat yetisi, iç saatimize göre deÄŸiÅŸiyorAmerikalı ve Kanadalı bilim adamlarından oluÅŸan bir araÅŸtırma ekibi, belleÄŸin ne kadar iyi iÅŸleyeceÄŸinin insanın biyoritmi tarafından belirlendiÄŸini buldular. 84 kiÅŸinin bellek testine dayanan araÅŸtırmada gündüz saatlerinin bilinçli ve bilinçsiz bellek üzerinde tamamen farklı bir ÅŸekilde etkili olduÄŸu anlaşıldı. Cherleston Ãœniversitesi’nden Cynthia May ve ekibinin konuyla ilgili yazısı Psychological Science dergisinde yayımlandı. Ä°nsanın 24 saatlik ritmi iç ve dış faktörler tarafından belirlenmekte. İç faktörler, beden ısısındaki oynamalar, hormon seviyesindeki deÄŸiÅŸimler ve genlerdeki farklı etkinliklerdir. En önemli dış faktör ise gün ışığının miktarı. Ancak bu biyoritm her insanda farklı iÅŸlemekte. Bazı insanlar sabahları daha verimli çalışırken, kimileri öğleden sonra veya akÅŸamları daha verimli oluyorlar. Daha önceki araÅŸtırmalarla da 24 saatlik ritmin düşünce ve dikkat yetisi üzerinde etkili olduÄŸu biliniyordu. Ancak May ve ekibi ÅŸimdi ilave olarak bilinçsiz algılamalar gibi beyin süreçlerinin de etkilendiÄŸini buldular. AraÅŸtırmacılar bu etkiyi öğrenebilmek için günün farklı zamanlarında verimli olan deneklerin bilinçli ve bilinçsiz bellek yetilerini testlerle kontrol etmiÅŸler. Buna göre deneklerin en verimli saatlerinde bilinçli bellek çok iyi iÅŸlerken, bilinçsiz bellek daha zayıf çalışmakta. Düşünme ve dikkat yetisinin zayıfladığı saatlerde ise otomatik/bilinçsiz bellek daha iyi çalışmakta. Bilim adamları bu yüzden önemli iÅŸlerin en verimli saatlerde yapılmasını öneriyorlar.Kemik erimesine dişçi koltuÄŸunda erken tanıHiroÅŸima Ãœniversitesi bilim adamları, altçene röntgeninden, kemik yoÄŸunluÄŸundaki azalmanın erken safhada teÅŸhis edilebileceÄŸini keÅŸfettiler. Yöntemin en az soru formları kadar güvenilir olduÄŸu bildirildi. Akira Taguchi’nin konuyla ilgili araÅŸtırma yazısı American Journal of Roentgenology dergisinde yayımlandı. Kemik erimesi (Osteoporoz) kemik oluÅŸumu ve indirgeniÅŸi arasındaki dengenin bozulmasına baÄŸlı olarak kemik yoÄŸunluÄŸunda azalmayla meydana gelir. Bunun sonucunda kemikler zayıflar, aÄŸrılar baÅŸlar ve en kötü durumlarda kemikler kırılır. Kemik erimesi, östrojen üretiminin azalması nedeniyle özellikle de menopoz dönemindeki kadınlarda sık görülür. Kemik yoÄŸunluÄŸundaki düşüş soru formlarıyla saptandıktan sonra daha kesin tanı için röntgen veya ultrason çekimleri gerçekleÅŸtirilir. Japon bilim adamı kemik erimesinin düzenli olarak çekilen altçene röntgeniyle erken teÅŸhis edilip edilemeyeceÄŸini öğrenmek için deÄŸiÅŸim yıllarını geride bırakmış 316 saÄŸlıklı kadının röntgen çekimini incelemiÅŸ. Ayrıca kadınlar soru formu doldurduktan sonra kemik yoÄŸunluÄŸu bildik yöntemlerle kontrol edilmiÅŸ. Verilerin karşılaÅŸtırılması sonucunda altçenedeki sert kemik tabakasındaki deÄŸiÅŸimlerin de en az halihazırda kullanılan yöntem kadar kesin sonuç verdiÄŸi ortaya çıkmış. Taguchi, bununla birlikte altçenenin röntgen görüntülerinin erken tanı yöntemi olmadığını sadece kemik yoÄŸunluÄŸundaki azalmayı iÅŸaret eden bir uyarı olarak kabul edilebileceÄŸini söyledi.Cilt üzerindeki antibiyotik, mikropları yaÅŸatmıyorAlman bilim adamları cilt üzerinde, Escherichia coli bakterisini öldüren doÄŸal bir antibiyotik saptadılar. Psoriasin olarak adlandırılan protein, mikroplarla temas eden saÄŸlıklı cilt hücreleri tarafından üretilmekte ve önemli bir koruyucu proteini zayıflatarak bakterileri öldürüyor. Söz konusu biyolojik antibiyotik, ellerde, ayaklarda, saç derisinde, koltuk altlarında ve yüz derisinde daha fazla bulunmakta. Cildimiz her gün çok sayıda mikroorganizmayla temas halinde olmasına raÄŸmen bunlar cildin üzerine çok ender durumlarda yerleÅŸip enfeksiyona neden olabiliyorlar. Kiel Cilt Ãœniversitesi bilim adamı Michael Schröder, Nature Immunology dergisinde bunun nedenini ÅŸu ÅŸekilde açıklıyor: Cildimiz mikroplarla mücadele edebilecek çok sayıda savunma aracına sahip. Bu araçlardan bazıları sürekli cildin en üst tabakasında hazır bulunurken, etkin olmayan diÄŸer biçimleri cildin mikroorganizmalarla temas etmesi halinde etkinleÅŸtiriliyorlar. Ä°nsan bağırsağında milyarlarca E.coli bakterisi bulunduÄŸu için de cildimiz en çok bu bakterilerle temas halindedir. Schröder, Psoriasin proteinin özellikle de bağırsak bakterilerine karşı uzmanlaÅŸmış olduklarını saptamış. Sadece cildin E.coli bulaÅŸmış maddelerle temas etmesiyle üretilen protein, bağırsak bakterilerini öldürmek için ilginç bir taktikten yararlanmakta. Â
button