AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 15, 2004 00:00

Portakal büyüklüğündeki kırkayak ÅŸaşırttıBochum Ruhr Ãœniversitesi bilim adamları Madagaskar’daki araÅŸtırmaları sırasında yuvarlanmış durumda portakal büyüklüğünde olan bir kırkayak türü (Spirostreptus gigas) buldular. Zoolog Thomas Wesener tarafından bugüne dek bulunan beÅŸ yeni tür, kuru yaprak ve çürümüş aÄŸacın indirgenmesinde önemli bir rol oynuyor. Dev kırkayakların geçmiÅŸi dinozorlardan daha eskidir ve yaÄŸmur ormanlarındaki toprağın veriminden sorumludurlar. Mükemmel bir ÅŸekilde yuvarlanarak top ÅŸeklini alan bu hayvanlar 100 yılı aÅŸkın bir süredir bilimin ilgi alanı dışındaydı. Kırkayaklar kuru yaprak ve çürümüş aÄŸaçlarla beslendikleri için ekolojik açıdan büyük bir önem taşırlar. Hayvanlar çürümüş bitkileri parçalayarak mikroorganizmalar tarafından daha kolay indirgenmesini saÄŸlıyorlar ve böylece bitkilerin ana besleyici maddelerini hazırlamış oluyorlar. Kırkayaklar ayrıca toprak içinde hareket ederek toprağı altüst ettikleri için yaÅŸadıkları plantajlar daha verimlidir. Wesener, dev kırkayağı Madagaskar sahillerindeki yaÄŸmur ormanlarında buldu. Tüm adayı kaplayan ormanların büyük bir bölümü yok olmuÅŸ, geriye kalanlarsa tehdit altında. Ormanlar kaybolup ince humus tabakası kayıp gittiÄŸinde ise canlılar için tehlikeli olan bir step arazisi oluÅŸmakta.Kalp riskine karşı kan ÅŸekeri daha sık ölçülmeliJohn Hopkins Ãœniversitesi bilim adamları, diyabet hastalarının, kalp hastalıkları ya da inme riskini önlemek için kan ÅŸekerini daha sık ölçmeleri gerektiÄŸi sonucuna vardılar. Diyabet tip I ve II hastaları normalde kan ÅŸekeri deÄŸerini günde iki kez ölçüyorlar. Ancak son araÅŸtırma daha sık ölçüm sayesinde 8mmol/l deÄŸerinin uzun bir süre için aşılmasının önlenebileceÄŸini gösterdi. AraÅŸtırma ekibi daha önceleri 10.000 kiÅŸinin katılımıyla gerçekleÅŸtirilen 13 araÅŸtırma sonucu deÄŸerlendirmiÅŸ. Yeni sonuçlar Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlandı. Diyabet hastaları kan ÅŸeker seviyesinin 5mmol/l ve 7mmol/l’yi aÅŸmamasına dikkat etmeliler, bu deÄŸerler aşıldığı taktirde kardiovasküler hastalık riski yükselmekte. Bilim adamları ayrıca ÅŸeker hastalıklarına kan ÅŸekeri deÄŸerini uzun vadede izleyip kontrol etmelerini de öneriyorlar. GeçmiÅŸ aylarda ÅŸekerli hemoglobinde yaÅŸanan %1’lik bir artış bile diyabet tip II hastalarında kalp hastalıkları riskini %18 oranında yükseltmekte. Bu oran diyabet I’de %15 olarak saptandıysa da daha az araÅŸtırma deÄŸerlendirildiÄŸi için sonuç o kadar saÄŸlıklı deÄŸil. AraÅŸtırmayı yöneten araÅŸtırmacı Sherita Golden ise, diyabet hastaları kan ÅŸekeri deÄŸeriyle birlikte kolesterin seviyesi ve kan basıncını da ölçmeleri gerek diye konuÅŸtu. Kan ÅŸekerindeki oynamalar ve kalp hastalıkları riski arasındaki iliÅŸki bugüne kadar kesin olarak bilinmiyordu. Diyabet hastalarının kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle yaÅŸamlarını yitirme riski iki misli fazladır. Bizi tembelliÄŸe iten sinir sistemimiz mi?Ä°nsanlar hareketlerini mümkün olduÄŸunca hesaplı bir ÅŸekilde yapıyorlar. Ä°ngiliz bilim adamlarının son araÅŸtırmaları az zahmetle çok ÅŸey elde etme yetisinin merkezi sinir sisteminde programlanmış olduÄŸunu gösterdi. Londra’daki Konrad Körding Ãœniversite Koleji araÅŸtırmacıları ‘PloS Biology’ dergisindeki yazılarında, hareketlerin ‘yarar-çıkar’ ilkesine göre yerine getirildiÄŸini söylüyorlar. Bu durumu hemen hemen herkes bilir. Otomobilden evin üçüncü katına on tane bavul taşınması gerekiyor. Burada bavulları taşıyacak kiÅŸi için iki seçenek söz konusudur: Ya bavulların tümünü bir defada yukarı taşıyacak veyahut da on sefer inip çıkacaktır. Ama ne var ki bedensel güçten tamamen bağımsız olarak herkes en uygun çözümü bu iki tercih arasında bir yerde bulur. Bilim adamları benzer bir deneyi beÅŸ katılımcıyla gerçekleÅŸtirdiler. Ancak burada belli baÅŸlı hareket süreçlerindeki bilinçsiz tercihler incelenmiÅŸ. Katılımcılardan elleriyle farklı kuvvetler gerektiren bir robot kolunu hareket ettirmelerini istediklerinde bilim adamları katılımcıların burada da ‘yarar-çıkar’ ilkesinden yararlandıklarını saptamışlar. Sürpriz bir biçimde beÅŸ katılımcı da aynı ÅŸekilde davranmıştı. ‘Bu da temel bir mekanizmaya iÅŸaret etmekte’ diyen bilim adamları ÅŸimdi yöntemleri sayesinde merkezi sinir sistemi için yeni bilgiler sunabileceklerini sanıyorlar. Meteroitlerde yaÅŸamın yapı taşı saptandıYaÅŸamın geliÅŸimini ilk kez A’dan Z’ye açıklanabileceÄŸinden emin olan Alman kimyacı Uwe Meierhenrich, meteorit analizi sırasında ilk kez iki amino gruplu (NH2) aminoasitler saptadı. Bu bileÅŸiklerin önemi ÅŸuradan ileri geliyor: dünyadaki yaÅŸamın oluÅŸumundaki ana iÅŸlevi sahip oldukları kabul edilir. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araÅŸtırmaya göre, meteoritler üzerinde altı farklı iki amino gruplu aminoasit saptandı. Meteoritte bulunan üç gruplu amino astiler yıldızlararası uzayda fotokimyasal reaksiyonla oluÅŸmuÅŸ. Evrenin baÅŸlangıcında sadece hidrojen vardı, daha sonra oksijen, azot, karbon ve kükürt gibi nükleik sentezler, bunlardan ise amonyak veya karbondioksit gibi bileÅŸikler geliÅŸmiÅŸ. Ve ışığın etkisiyle bunlardan aminoasitler ve iki gruplu aminoasitler oluÅŸmuÅŸ. BileÅŸiÄŸin yapısı uzaydaki ışınlarla oluÅŸtuÄŸunu kanıtlamakta. Yıldızlararası mekanda oluÅŸan iki gruplu aminoasitler meteorit, kuyrukluyıldız ve mikrometeoritlerle dünyaya yaÄŸmıştı. Son hesaplara göre yılda binlerce ton yerötesi malzeme yağıyor dünyamıza. Bu tür moleküller dünyaya düştüklerinde günümüzdeki yaÅŸam için önemli bir rol oynayan kimyasal evrimin ilk prebiyotik reaksiyonlarını baÅŸlatmışlardı. Çocuklukta aşırı kilo bulimia riskini yükseltiyorAşırı kilolu olmalarına raÄŸmen yediklerini kısıtlamayan çocukları, yetiÅŸkinlik döneminde Bulimia hastalığı riski bekliyor. Bu tahmin Londra Kraliyet Koleji’nde 154 ikizle yapılan bir araÅŸtırma sonucuna dayanıyor. AraÅŸtırmaya katılan her ikiz kardeÅŸlerden biri Bulimia hastalığına yakalanmıştı. Ä°kizlerin anneleri soru formlarında çocukların yeme alışkanlıkları hakkında bilgi vermiÅŸler. Bu bilgilere göre beslenme hastalığına yakalananların, çocukluklarında gereÄŸinden fazla beslenenler olduÄŸu ortaya çıkmış. Firavun hayvanlarına özenli mumyalamaFiravunlar dönemindeki hayvanların özenle mumyalandığı anlaşıldı. Kimyasal analizler bazılarının en az firavunlar kadar büyük bir itinayla mumyalandığını göstermekte. Eski Mısır’da Tanrıların temsilcileri olarak kabul edilen hayvanların milyonlarcası mumyalanmıştır. Çok sayıda hayvan mumyasının bulunması nedeniyle bilim adamları bunların özensiz bir ÅŸekilde sadece bandajlarla sarıldığını ya da muma batırıldığını düşünüyorlardı. Fakat ÅŸimdi Bristol Ãœniversitesi’nde gerçekleÅŸtirilen bir araÅŸtırma bu tezi kısmen çürüteceÄŸe benziyor. Ä°bis (Eski Mısırlılarca kutsal sayılan bir kelaynak türü/ Geronticus eremita), kedi ve iki ÅŸahini gaz kromatografisi ile inceleyen Richard Evershed, hayvan bedenlerinin önce bandajla sarıldığı, daha sonraysa mum, hayvansal ve bitkisel yaÄŸlar, sıvı yaÄŸ ve reçineyle mumyalandığı sonucuna ulaÅŸtılar. 28.-30. Hanedanlıklardaki hayvanların mumyalama iÅŸlemi insanlarınki kadar zahmetliydi diyor araÅŸtırmacılar Nature dergisinde. Yunanlı tarihçi Herodot, masraflar ve zorluklar da dahil olmak üzere mumyalama iÅŸlemini üç aÅŸamada anlatır. Ä°lk aÅŸama bedenin temizlenmesi, organların kurutulması ve cesedin bandajlarla sarılmasından ibaret. Hayvanların da aynı iÅŸlemden geçirilip geçirilmediÄŸini saptamak Evershed’e göre neredeyse imkansız. Mumyalama sanatı gizlilik içinde sadece uzmanlar tarafından gerçekleÅŸtiriliyordu. Ancak eski Mısırlıların tüm dönemlerde ve tüm hayvanlarda aynı özeni göstermedikleri kesin. Kahire Müzesi arkeologları bazı hayvan mumyalarının içinde sadece birkaç kemik veya sopa bulmuÅŸlar. Hayvan mumyalarının bir kısmı sahibiyle birlikte gömülen ev hayvanlarından oluÅŸmakta. DiÄŸerleriyse tanrılara adananlardı. ÖrneÄŸin kedi tanrısı Bastet için kedi mumyası uygun görülürken, Anubis köpeÄŸi de mezarların bekçisi olarak kabul edilirdi. SaÄŸlıklı çocukluk = uzun ömürÄ°nsan ömrünün son on yıllarda uzamış olmasının, insanların çocukluk döneminde bulaşıcı hastalıklardan daha iyi korunmalarıyla ilgi olduÄŸu bildirildi. Amerikalı bilim adamlarının teorileri Science dergisinde yayımlandı. AraÅŸtırmacılar insan ömrünün 150 yıldan bu yana uzamasını daha iyi yaÅŸam ve temizlik koÅŸullarıyla, daha iyi saÄŸlık olanaklarına baÄŸlıyorlardı. Los Angeles Ãœniversitesi’nden Caleb Finch ve Eileen M. Crimmins, Ä°sveç’te 1751 ve 1940 yılları arasında doÄŸan insanların saÄŸlık durumlarını ve ölüm tarihlerini incelemiÅŸler. Buna göre çocukların daha iyi tıbbi olanaklar sayesinde bulaşıcı hastalıklara daha az yakalanmaları insan ömrü üzerinde önemli ölçüde etkili olmuÅŸ. Bilim adamları bunu kandaki kronik iltihapların azalmasına baÄŸlıyorlar. ‘Çocuklukta yaÅŸanan kronik hastalıklar damar ve diÄŸer hastalıkları dolayısıyla da yaÅŸlılıktaki klasik ölüm nedenlerini doÄŸuruyorlar. Daha önceki araÅŸtırmalarda sadece yetiÅŸkinlik dönemindeki ölüm nedenleri ve oranları dikkate alınıyordu oysa yeni araÅŸtırma sayesinde bilim adamları iyileÅŸtirilmiÅŸ tıbbi olanakların insan ömrü üzerinde sadece doÄŸrudan deÄŸil aynı zamanda uzun vadeli olarak da etkili olduÄŸunu kanıtlamış.Camın çatlamasını önleyen maddeÖzel bir kaplama maddesiyle gelecekte çatlayan otomobil camları veya aynalar tarih olabilir. Queensland Ãœniversitesi’nden Michael Harvey ve Paul Meredith tarafından geliÅŸtirilen darbelere dayanıklı ‘XeroCoat’ kaplaması çizilmediÄŸi gibi kırılmaları da önlemekte. Science in Public dergisindeki yazıya göre kaplama bu özelliÄŸinden dolayı gözlük camları için de çok uygun. XeroCoat, çıplak gözle görünmeyen minik baloncuklardan oluÅŸan ince bir cam tabakadan ibaret. Bu nano yapı, malzemeyi darbeye dayanıklı kılmakta. ‘Kaplama da camdan oluÅŸtuÄŸu için en az cam kadar sert’ diye açıklıyor Harvey. Ayrıca üretilmesi de son derece kolay olduÄŸu kadar ucuz da. Yeni kaplama malzemesi cam ve plastik gibi çok sayıda malzeme üzerinde uygulanarak kırılmaları önleyebilir. Bilim adamları ÅŸu sıralar darbeye dayanıklı kaplamayı, gözlük camı, otomobil camı ve aynı üzerinde uygulanacak hale getirmek için çalışıyorlar. Ama XeroCoat’tan güneÅŸ hücresi teknolojisini de yararlanabilir. Bilim adamları malzemenin güneÅŸ enerjisini ucuzlatıp daha verimli hale getirebileceÄŸine inanıyorlar.Terör, Ä°srail’de trafik kazaları üzerinde etkiliTerör olayları Ä°srail’deki trafik kazaları üzerinde ne ÅŸekilde etkili olabilir? Bu soru Ä°srailli ve Amerikalı bilim adamlarından oluÅŸan bir araÅŸtırma ekibinin araÅŸtırma konusu oldu. Elde edilen sonuçlara göre saldırıları takip eden iki gün içinde trafik kazaları azalmakta. Ancak sonuçlar üçüncü günde kazaların yeniden önemli ölçüde arttığını gösteriyor. Bilim adamlarının PNAS dergisinin Internet sitesinde açıkladıkları gibi bu süreçten tipik psikolojik davranış motifleri sorumlu. Hebrew Ãœniversitesi’nden Guy Stecklov ve Princeton Ãœniversitesi’nden Joshua Goldstein, araÅŸtırmaları sırasında trafik akışı gibi trafik verileriyle birlikte saldırılardan sonraki kazaları karşılaÅŸtırmışlar. Bilim adamlarının analizleri 18 ayda tamamlandı. Bilim adamları saldırıdan sonraki ilk günde kazaların azaldığını ama üçüncü gün %35 oranında artarak önemli ölçüde çoÄŸaldığını fark etmiÅŸler. Ayrıca büyük terör olaylarından sonra trafik kazalarındaki artış daha yüksek oluyor. Sonuçlar saldırıdan sonra dördüncü günde kaza oranının yine yıllık ortalama deÄŸere düştüğünü göstermekte. Stecklov ve Goldstein, trafik kazaların ilk günlerde azalmasını, sürücülerin saldırıdan sonra daha dikkatli olmaları ve birçok sürücünün saldırıdan hemen sonra trafiÄŸe çıkmamasına baÄŸlıyorlar. Üçüncü gündeki kazı artışı ise sürücülerin, psikolojik açıdan henüz hazır olmamalarına raÄŸmen, yeniden normal hayata dönmeye çalışmalarıyla ilgili. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!