AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 04, 2004 00:00

Grip virüsleri, ilaçları çok daha çabuk etkisizleÅŸtiriyorGrip virüsleri sadece birkaç gün içinde grip ilaçlarını etkisiz hale getirebiliyorlar. Çocuklar üzerinde yapılan bir deney sayesinde virüs genleri o kadar hızlı deÄŸiÅŸmiÅŸ ki, ilacın etki mekanizması iÅŸlerliÄŸini yitirmiÅŸ. Japon araÅŸtırma ekibi 50 grip hastası çocuktaki inflüenza A virüslerinin genetik deÄŸiÅŸimlerini inceledi. Çocuklar, nöraminidaz engelleyici grubundan Oseltamivir etki maddesiyle tedavi ediliyordu. Bu tür ilaçlar virüslerin, bulaşık hücreler içinde dağılmasını ve bedenin diÄŸer kısmına yayılmasını önlemekte. Bu ÅŸekilde hastalığın ilerlemesi durdurulduÄŸu gibi diÄŸer insanlara bulaÅŸması da engellenmekte. Çocuklar daha önce hiç grip virüsü kapmadıkları için, bağışıklık sistemleri tıpkı yeni bir grip salgınıyla karşı karşıya kalan toplumların savunma mekanizmasına benzer ÅŸekilde reaksiyon gösterdi diye açıklıyor Tokio Ãœniversitesi viroloji uzmanı Yoshihiro Kawaoka The Lancet dergisinde. AraÅŸtırmacılar henüz dört günlük tedaviden sonra ilk duyarsız virüsler saptamışlar ve araÅŸtırma süresince neredeyse hastaların beÅŸte birinde etki maddesine karşı dirençli virüs ortaya çıkmış. AraÅŸtırma, virüslerin bugüne deÄŸin sanılandan çok daha hızlı deÄŸiÅŸtiÄŸini göstermekte. Anlaşıldığı üzere virüs üzerindeki anahtar proteinin ilaca karşı etkisiz hale gelmesi için tek bir mutasyon yeterli. Kanser tanısında yeni bir yöntemMetastazların oluÅŸumu yeni bir yöntem sayesinde daha iyi teÅŸhis edilebilecek. Amerikalı bilim adamları kanser hücrelerini fluoresanlı nano kristallerle iÅŸaretleyerek bedendeki yayılımını takip etmeye baÅŸardılar. Rockefeller Ãœniversitesi araÅŸtırmacılarından Sanford Simon ve ekibi farelere flüoresanlı nano kristallerle donatılı kanser hücrelerini aşılayarak, akciÄŸere yayılışlarını multi- foton mikroskobuyla izlediler. Nature Medicine dergisindeki yazıya göre spektral analizlerle iÅŸaretli hücreler arasındaki farklı gruplar da saptanabilmiÅŸ. Simon ve ekibi iÅŸaretli kanser hücrelerinin iÅŸaretli olmayanlardan farklı davranmadıklarını söylüyor. Bilim adamları flüoresanlı kristallerin hayvanların saÄŸlığı üzerindeki etkisini araÅŸtırmak için hücre kültürü deneyleri de yaptılarsa da herhangi bir zararlı etki saptamadılar. Yeni tanı yöntemi sayesinde ÅŸimdi araÅŸtırmacılar metastaz oluÅŸumunu daha iyi anlayabilmeyi umuyorlar. Bu da yeni kanser ilaçlarının geliÅŸtirilmesinde yararlı olacak. Streptokok bakterisinin müthiÅŸ hilesiStreptokok bakterisi insan bedenine girebilmek için bağışıklık sistemini kendi silahlarıyla zayıflatıyor. Bunun için bedendeki plasminojen proteinini etkinleÅŸtirerek kan dolaşımına giriÅŸi engelleyen bariyeri ortadan kaldırıyor. Bu sonuç, genetik fareler üzerinde deneyler yapan Amerikalı ve Ä°sveçli bilim adamlarına ait. Bakterinin bu özel stratejisi, streptokokların neden neredeyse sadece insanlara bulaÅŸtığının da göstergesi, diyor Michigan Ãœniversitesi’nden David Ginsburg, Science dergisinde. Streptokok bakterisi, boyun, ortakulak ve burun boÅŸluÄŸu iltihapları gibi önemsiz enfeksiyonlarla birlikte romatoit ateÅŸ veya kızıl gibi ciddi hastalıklara da sebep olabiliyor. Bakterilerin bulaÅŸması ve yayılmasındaki en önemli faktör normalde bedendeki kan pıhtılarını çözen plasminojen proteinidir. Ancak plasminojen proteinin streptokok enfeksiyonunda tam olarak ne gibi bir rol oynadığı bugüne kadar özellikle de bakterilerin sadece insanlara bulaÅŸması ve enfeksiyon mekanizmasının hayvan modellerinde incelenmesinin çok zor olması nedeniyle bilinmiyordu. Ginsburg bu nedenle araÅŸtırması sırasında fare plasminojeni yerine insan plasminojeni taşıyan genetik farelerle çalıştı. Bu deÄŸiÅŸim fareleri gerçekten de streptokoklara karşı duyarlı hale getirmiÅŸ. AraÅŸtırmacı diÄŸer deneylerde bunun nedenini de buldu. Genetik deÄŸiÅŸimden geçmeyen farelerde, bakterilerin damar cidarlarına ulaÅŸtıkları bölgede küçük bir kan pıhtısı oluÅŸmakta ve bu pıhtı bakterinin yayılmasını engellemekte. Oysa insan plasminojeni taşıyan farelerde, plasminojenin etkinleÅŸmesi nedeniyle bu pıhtı bulunmuyor ve bakteri kolayca ilerleyebiliyor. AraÅŸtırmacı bu engel yokluÄŸunun enfeksiyondaki anahtar süreç olduÄŸunu ve aynı stratejiden diÄŸer bakterilerinin de yararlandıklarını sanıyorlar. Aids, en çok gençleri tehdit ediyorAlman Dünya Nüfusu Vakfı (DSW) tarafından gerçekleÅŸtirilen bir araÅŸtırmaya göre dünya genelinde AIDS’e yeni yakalananların %50’si 15-24 yaÅŸlarındaki gençlerden oluÅŸmakta. Oysa uzmanlar doÄŸru aydınlatma sayesinde yeni enfeksiyonların üçte iki oranında azalabileceÄŸini söylüyorlar. 31 AÄŸustos’ta Londra’da gerçekleÅŸtirilen Dünya Nüfusu Konferansı’nın ana teması geliÅŸmekte olan ülkelerdeki gençliÄŸin aydınlatılmasıydı. Åžu sıralar dünyada 38 milyon AIds hastası bulunuyor dakika başı bunlara on hasta daha eklenmekte. Bağışıklık hastalığı yüzünden her yıl üç milyon kiÅŸi yaÅŸamını yitirmekte. DWS veri raporu ayrıca Aıds’in geliÅŸmekte olan ülkelerdeki ekonomik potansiyeli de etkilediÄŸini gösteriyor. Afrika ülkelerinde özellikle de eÄŸitim ve saÄŸlık alanlarında çalışan iyi eÄŸitimli uzmanların çoÄŸu Aids hastası. DSW, bazı ülkelerde önümüzdeki 20 yıl içinde çalışanların %25’inin Aids kurbanı olacağını tahmin ediyor. Özellikle de halkın %38,8’sinin ÅŸimdiden AIds olduÄŸu Botsvana büyük tehdit altında. Sigara dumanı, dizelden daha zararlı>Sigara dumanı havayı modern dizel motorlarına kıyasla on kat fazla kirletiyor. Sonuç Mailand Kanser Enstitüsü bilim adamlarına ait. AraÅŸtırmacılar dizel egzozunu, sigara dumanıyla karşılaÅŸtırdılar. Deney için havanın çok az ince toz içerdiÄŸi Ä°talyan Alplerindeki bir garajı kullanarak 30 dakika kadar motoru çalıştırdılar. Daha sonra ise aynı garajda peÅŸ peÅŸe üç filtreli sigara yaktılar. Sonuçta sigara dumanı on kat fazla ince toza yol açtı. Havadaki minik partiküller akciÄŸerlerin içine kadar iÅŸlediÄŸi için çok tehlikelidir. Uzmanlar bununla birlikte sigara dumanındaki zararlı maddelerin genelde kısa ömürlü olduÄŸunu ve bu yüzden daha çok yakın çevrede tehlike yarattığını da belirttiler. Meme implantları platin salgılıyorSilikon meme implantı taşıyan kadınların kanında ve idrarında yoÄŸun oranda platin bulunmakta. Amerikalı bilim adamları tarafından gerçekleÅŸtirilen araÅŸtırma bu olumsuzluktan emzirilen bebeÄŸin de etkilendiÄŸini gösterdi. Platin yoÄŸunluÄŸu yıllar geçtikçe yükseliyor. Silikona karıştırılan platin, doÄŸal doku hissi vermesi için önce güherçile ve hidroklorik asitle iÅŸlendiÄŸinden son derece reaktiftir. Bu ağır metal insan bedeninde en baÅŸta sinir uçlarıyla birleÅŸerek uyartıların beyne iletilmesini engellemekte. Uzmanların açıklamasına göre sinirsel titreÅŸimler iÅŸitme veya görme sorunu gibi ciddi algılama bozukluklarına yol açabildiÄŸi gibi çocuklarda da iÅŸitme ve görmeye baÄŸlı geliÅŸim bozukluklarına neden olabilmekte. YanardaÄŸdaki midye kabukları nereden geldi?Pasifik’teki Hawaii adası günümüzden 120.000 yıl önce dev sel sularının altında kalınca, su kütleleri altı kilometre kadar adanın içlerine doÄŸru ilerleyerek Kohala yanardağının 500m yüksekliÄŸindeki yamaçlarına kadar ulaÅŸmış. Mega tsunaminin sebebi Mauna Loa yanardağından kopan bir yamaç parçasıydı diyor Hawaii Ãœniversitesi’nden Gary McMurtry, Geology dergisinde. Bazı Hawaii adalarının yüksek kısımlarında çakıl ve midye kabukları bulunur. Bunlar buraya adanın daha alçak ya da deniz seviyesinin daha yüksek olduÄŸu dönemlerde gelmiÅŸ olabilir veyahut da dev tsunamilerle yanardağın yamaçlarına sürüklenmiÅŸ olabilirler. McMurtry ve arkadaÅŸları, Kohala için sadece büyük bir sel dalgasının söz konusu olabileceÄŸini söylüyolar. Çünkü araÅŸtırmacılar deniz seviyesinin bundan 120.000 yıl önce 430m daha aÅŸağıda olduÄŸunu saptadılar. Bu Hawaii sahillerinde 430 metre derinliÄŸe çöken bir resif terasıyla anlaşılmakta. Sel dalgasının tortulları sığ bir resif bölgesine ait ve bugünkü deniz seviyesinin de 60m altında yer almakta.Evdeki düzensizlik çocuÄŸun geliÅŸimini olumsuz etkiliyorÄ°ngiliz ve Amerikalı bilim adamlarından oluÅŸan bir araÅŸtırma ekibi, evdeki dağınıklığın çocuÄŸun zihinsel geliÅŸimi üzerinde etkili olabileceÄŸini buldu. AraÅŸtırma, yaÅŸları üç ila dört arasında deÄŸiÅŸen 8000 çocuÄŸun yaÅŸadığı ortamdaki düzensizlik ve zeka durumu arasında iliÅŸkinin incelenmesine dayanıyor. New Scientist dergisindeki araÅŸtırma yazısına göre evdeki dağınıklığın diÄŸer sosyal koÅŸullardan bağımsız olarak çocuÄŸun zekası üzerinde az da olsa etkili olmakta. Küçük, dağınık gürültülü yaÅŸam alanların çocukların zekası üzerinde etkili olabileceÄŸi kuÅŸkusu aslında daha önceki araÅŸtırmalarla da ortaya çıkmıştı. Fakat o zamanlar, bundan ekonomik veya sosyal statü, genetik faktörlerin ya da çevrenin mi sorumlu olduÄŸu pek anlaşılmamıştı. Bu faktörleri birbirinden mümkün olduÄŸunca bağımsız olarak inceleyebilmek için Penn-Devlet Ãœniversitesi’nden Stephen Petrill, bir ve iki yaşındaki ikizlerin verilerini incelemiÅŸ. Ä°kizler bazı özdeÅŸ genlere sahip oldukları için genetik etkilerin kesin bir ÅŸekilde saptanmasına yardımcı olacaktı. Çocukların zekası bilgi, gramer ve sözcük testleriyle deÄŸerlendirildikten sonra evdeki durumları araÅŸtırılmış. Sonuçlar evdeki düzenin gerçekten de çocukların zekası üzerinde etkili olduÄŸunu göstermiÅŸ ve bu etki ailenin sosyoekonomik durumuyla hiçbir ilgisi yok. AraÅŸtırma yazısını kaleme alan Robert Plomin, çocukların düzensiz bir ortamda saÄŸlıklı öğrenemediklerine ÅŸaÅŸmamak gerekir diyor. Dağınıklık, diÄŸer zamanlarda çocuklara dünyanın gidiÅŸatını gösteren ayrıntıları örtmekte. Mısır, yüksek öğretimin beÅŸiÄŸi Polonyalı arkeologlar Ä°skenderiye kentinde dünyanın en eski üniversite kalıntılarını buldular. Ä°.S 5- 7yy’a ait yapı 5000 öğrencinin ders görmüş olabileceÄŸi 13 amfiden ibaret. Daha önceleri sadece belgelerden bilinen öğretim yapısı araÅŸtırmacılara göre ‘Antik dönemin Oxford’ unu kanıtlamakta. Gerçi bu dönemde ünlü Ä°skenderiye kütüphanesi artık yoktu ama anlaşılan o ki içinde 40.000 kadar kopya eser barındıran ikinci bir kütüphane yangını atlatabilmiÅŸ ve öğrencilere hizmet etmiÅŸti. Ãœniversitede hukuk dışında, felsefe, retorik, Yunan ve Roma edebiyatı okutuluyordu. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!