AraÅŸtırma Dünyasından

Çin’de kadın kıtlığıHükümetin tek çocuk politikası ve kız bebeklerin kürtajla alınması veya öldürülmesi yüzünden Çin’de kadın kıtlığı baÅŸ gösterdi. Hesaplara göre 2020 yılında 40 milyon Çinli kadınsız kalacak. Xinhua haber ajansından yapılan bir açıklamaya göre milyonlarca Çinli gelecekte yalnız kalacak. Aile planlama uzmanı Li Weixiong ise cinsiyetler arasındaki bu dengesizliÄŸin saÄŸlıklı ve dengeli nüfus artışı için büyük bir tehdit oluÅŸturduÄŸunu söyledi. Bu geliÅŸmenin sonucunda taciz ve tecavüz olaylarının artmasından endiÅŸeleniliyor. Aile bakanı Zhang Weiquging’e göre Çin’de 117 erkeÄŸe karşın ortalama olarak 100 kız bebek dünyaya geliyor. Dokuz yaşın altındaki çocuklarda erkek sayısı 15 milyon daha fazla. Ä°ki cinsiyet arasındaki oran farkı aynı ÅŸekilde devam ettiÄŸi takdirde 2020 yılında 40 milyon erkek kadınsız kalacak. Zhang bu nedenle dengesizliÄŸi ortadan kaldıracak ölçütlerin getirilmesini istedi. Çin’de nüfus patlamasına karşı her ailede sadece bir çocuÄŸa izin verilmekte. Erkek çocuk sahibi olmak isteyen çok sayıda Çinli aile ise kız bebekleri kürtajla aldırıyor hatta öldürüyor da. Erkek çocuk soyun devamını ve ailenin bakımını üstlendiÄŸi için daha deÄŸerli kabul edilmekte. Hükümet bu yüzden doÄŸmamış bebeklerin cinsiyetini gösteren ultrason muayenesini yasakladı ve bebeklerini öldürenlere yüksek cezalar vermeye baÅŸladı. Tek çocuk politikası sayesinde geçtiÄŸimiz on yıllarda 300 milyon daha az doÄŸum yapıldı. Fakat tahminlere göre ÅŸu sıralar 1,3 milyarlık nüfus buna raÄŸmen 2043 yılında 1,6 milyara fırlayacak. Kalorisiz ve sakarinsiz tatlandırıcı geliyorParaguay’da yetiÅŸen Stevia rebaudiana bitkisinden elde edilen mucize tatlandırıcıyı Alman bilim adamları Avrupa’ya getirecekler. Kalorisiz tatlandırıcı Amerika ve Japonya’da satılıyor ama AB’de yeni gıda ürünlerinin ithalatında farklı kurallar geçerli olduÄŸu için Stuttgart Ãœniversitesi’nden Udo Kienle diÄŸer bilim adamlarıyla birlikte bitkinin ekim koÅŸullarını, tadını, dayanırlığını ve üretimini araÅŸtırıyor. Önümüzdeki yıl Stevia bitkisinin ekimine baÅŸlayacak olan araÅŸtırmacılar deneme alanları olarak Portekiz, Ä°spanya, Fransa, Ä°talya ve Yunanistan’ı uygun buldular. Gerekli izinlerin alınmasından sonra baÅŸlayacak araÅŸtırmaların on yıl içinde tamamlanması bekleniyor. Dünyanın en eski müzik aleti Ä°rlanda’da bulunduÄ°rlandalı arkeologlar kendi ülkelerinde dünyanın en eski ahÅŸap müzik aletlerini buldular. Porsuk aÄŸacından üretilen yaklaşık olarak 4000 yıllık flütler baÅŸkentin güneyindeki Greystones bölgesinde bir rastlantı sonucunda bulundu diye açıkladı Dublin Arkeoloji Enstitüsü’nün proje yöneticisi Margaret Gowen. Ä°lk Tunç Çağına ait altı enstrüman nemli toprakta bulundukları için çok iyi koruna gelmiÅŸ. 30-50cm uzunluÄŸundaki flütler uca doÄŸru sivrilmekte ve üzerinde delikler bulunmamasına raÄŸmen arkeologlar 2-3 farklı tonu çalabilmiÅŸler. Gowen’in açıklamasına göre yeni enstrümanlar Avrupa’da bugüne deÄŸin bulunanlardan bin yıl kadar daha eski. Plastik atıklar ince kum tanelerine dönüşüyorDeniz diplerinde ve sahillerdeki kum artık sadece ufalanmış midye kabuÄŸu ve kum taneciklerinden oluÅŸmuyor. Farklı plajlardan, deltalardan ve gelgit bölgelerinden aldıkları örnekleri mikroskop altında inceleyen Ä°ngiliz bilim adamları, küre ve lif biçimindeki minik plastik parçaların mekanik bozulmayla oluÅŸtuÄŸunu sanıyorlar. Plymouth Ãœniversitesi’ndan Richard Thomson, analizleri sırasında poliakril, cilalarda kullanılan alkid reçinesi, naylon, polyester, politelin, polipropilen artıkları ve polivinil bileÅŸimleri bulmuÅŸ. Bu plastikler ambalajlarda, giysi ve ip üretiminde olduÄŸu kadar endüstride de kullanılır. Bu maddelerin çoÄŸu biyolojik olarak indirgenememesine raÄŸmen büyük parçalar mekanik etkileÅŸimler sayesinde zamanla küçük parçalara ufalanır. Plastikler iÅŸlenirken bazen niÅŸasta gibi doÄŸal maddelerle karıştırılır. Biyolojik maddeler zamanla yok olurken geriye minik plastik parçalar kalır. Bu tür plastik artıkları geçtiÄŸimiz yüzyılın 60’lı yıllarına ait plankton örneklerinde bile saptanmıştı. Bilim adamları tortullardaki plastik kalıntıların önemli ölçüde arttığını söylüyorlar. Ve bilim adamları sadece diÄŸer parçacıklardan kolayca ayırt edilebilen plastik atıkları deÄŸerlendirdikleri için de genel plastik oranının daha fazla olduÄŸunu düşünüyorlar. Plastik atıkların çevreyi ve ekosistemi ne ÅŸekilde etkileyeceÄŸi kesin bir ÅŸekilde bilinmiyorsa da bazı deniz canlılarıyla yapılan ilk deneyler hayvanların mikroskobik boyuttaki taneleri ve lifleri besinle birlikte aldıklarını göstermiÅŸ. Devre dışı bırakılan gen diyabeti önlüyorAmerikalı bilim adamları farelerde diyabet riskini, belli baÅŸlı bir geni devre dışı bırakarak ortadan kaldırdılar. STAT-4 olarak adlandırılan gen, otobağışıklık reaksiyonunda etkili. Otobağışıklık reaksiyonu diyabet tip 1 hastalarında akyuvarların pankreasa saldırarak ensülin üreten hücrelere hasar vermesine yol açar. SAT-4 geni olmadan dünyaya gelen fareler, kalıtımlarında diyabet hastalığı izleri olmasına raÄŸmen saÄŸlıklı kalmışlar. Zandong Yang’ın konuyla ilgili araÅŸtırma yazısı Journal of Autoimmunity dergisinde yayımlandı. Diyabet tip 1 hastalığı, bağışıklık sisteminin beden dokusuna saldırdığı otobağışıklık hastalıklarından biridir. Akyuvarlar pankreasa hasar veren beta hücrelerini üretirler. Hasar gören pankreas, ensülin hormonunu üretemediÄŸi için de beden, besinler içindeki ÅŸekeri iÅŸleyemez. Yang ve ekibi ÅŸimdi pankreasa saldıran akyuvarların oluÅŸumunda STAT-4 geninin önemli bir rol üstlendiÄŸini buldular. AraÅŸtırmacılar, deneyleri sırasında aralıksız olarak diyabet geliÅŸtirecek ÅŸekilde genetik deÄŸiÅŸimden geçirilmiÅŸ farelerden yararlanmışlar. Bu farelerde STAT-4 geni devre dışı bırakıldığında pankreas iÅŸlevini sürdürmeye devam etmiÅŸ. Ancak STAT-4 geninin insanda enfeksiyonları savunmak gibi önemli görevleri olduÄŸu için insan bedeninde genin tümden devre dışı bırakılması mümkün deÄŸil diyor Zang. Fakat araÅŸtırma sonucu yine de STAT-4 geninin iÅŸlevini zayıflatacak bir ilacın geliÅŸtirilmesinde etkili olabilmesi açısından önem taşımakta.Yuvarlak hatlı kadınlar daha doÄŸurganBüyük göğüslü ve ince belli kadınlar erkekler tarafından daha çekici bulunur. Polonyalı bilim adamları ÅŸimdi Barbie bebeklerini andıran bu beden yapısına sahip kadınların daha doÄŸurgan olduklarını buldular. Son araÅŸtırmalar batılı erkeklerin hayalindeki iri göğüslü, ince belli ve geniÅŸ kalçalı beden yapısının bir rastlantı olmadığını ortaya koydu. Polonyalı bilim adamları bu yapıdaki kadınlarda östradiol olarak bilinen cinsellik hormonunun ortalama deÄŸerin %26 üzerinde olduÄŸunu saptadılar. Hatta bu oranın regl döngüsü içinde ve döngü ortasında %37’ye kadar çıktığını söylüyor Krakau Ãœniversitesi’nden Grazyna Jasienska, ‘Proceedings of the Royal Society of Londan: Biological Sciences’ dergisinde. Yazıya göre kandaki hormon seviyesi doÄŸurganlık hakkında bilgi veriyor ve yuvarlak hatlı kadınlar iki ila üç misli hamile kalma ÅŸansına sahip. ÅžiÅŸmanlığa yeni tedaviÅžiÅŸmanlık özellikle de endüstri ülkelerinde önemli bir sorun haline geldi. Fakat Amerikalı bilim adamları yaÄŸları yok eden bir yöntem keÅŸfettiklerini açıkladılar. Terapi aynı zamanda özümleme oranını da yükselmekte. Texas Ãœniversitesi’nden (Houston) Wadih Arap’ın Nature Medicine dergisindeki yazısına göre yeni ÅŸiÅŸmanlık terapisi diyet veya bedensel hareketler de gerektirmiyor. AraÅŸtırmacılar yaÄŸ hücrelerini besleyen damarları yapay bir protein ile bozarak yaÄŸ hücrelerini ‘açlıktan öldürüyorlar’. Farelerle yapılan deneyler oldukça baÅŸarılı geçmiÅŸ. Fareler yaÄŸlı besinlerle beslenmelerine raÄŸmen sadece dört haftalık terapiden sonra bile ağırlıklarının üçte birini kaybetmiÅŸler. Bilim adamları yaÄŸ dokusu içinden geçen ve yaÄŸ dokularının oksijen ve besleyici madde ihtiyacını karşılayan ince damarlara aşıladıkları yapay protein molekülüne damar hücrelerini intihara zorlayan ikinci bir protein eklemiÅŸler. Dört haftalık tedaviden sonra fareler zayıflamakla kalmayıp git gide daha saÄŸlıklı hale gelmiÅŸler. Terapinin baÅŸlangıcında görülen (ÅŸiÅŸmanlığa baÄŸlı) karaciÄŸerde yaÄŸ birikimi ve hafif diyabet gibi hastalıklara sahip farelerin metabolizması terapi süresince iyileÅŸmiÅŸ. Terapi henüz insanlar üzerinde denenmemiÅŸ olmasına raÄŸmen bilim adamları benzer bir etki maddesiyle ÅŸiÅŸmanlığa çare bulacaklarına inanıyorlar. Mesela yapay olarak birleÅŸtirilmiÅŸ proteini yaÄŸ hücrelerine taşıyacak yüzey molekülleri insanın yaÄŸ dokusundaki damarlarda da bulunuyor. Aşırı güneÅŸ ışığı, makula dejenerasyonuna neden2500 Amerikalının katılımıyla gerçekleÅŸtiren araÅŸtırma sonucu çok fazla güneÅŸte kalan kiÅŸilerin yaÅŸlılıkta makula dejenerasyonuna yakalanma riskinin daha yüksek olduÄŸunu gösterdi. Bilim adamları araÅŸtırmayla ilgili sonuçlarını Archives of Ophthalmology dergisinde yayımladılar. Makula dejenerasyonunda görme merkezindeki ışığa duyarlı hücreler ölür. Hastalar net göremedikleri için okuyamaz veya otomobil kullanamazlar. YaÅŸlılarda çok sık görülen bu görme bozukluÄŸunun tedavisi kısıtlıdır. Wisconsin Ãœniversitesi’nden Sandra Tomany, geniÅŸ kapsamlı bir göz araÅŸtırmasında güneÅŸ ışığı ve makula dejenerasyonu arasındaki iliÅŸkiyi araÅŸtırdı. Genç yaÅŸlarda ve araÅŸtırmanın baÅŸlangıcından itibaren günde en az beÅŸ saat kadar güneÅŸte kalan deneklerde günde iki saatten az güneÅŸte kalanlara kıyasla hastalığın ilk belirtileri on misli ortaya çıkmış. AraÅŸtırmadan çıkan sonuca göre güneÅŸ gözlüğü ve ÅŸapka makula dejenerasyonu riskini düşürebiliyor.Enfarktüs geni bulunduJapon bilim adamlarının yeni araÅŸtırma sonuçlarına göre bozuk bir gen, doktorların enfarktüs riskinden sorumlu tuttukları bir proteini üretiyor. Bilim adamları kalp enfarktüsü riskinde Galectin-2 proteininin önemli bir rol oynadığını tahmin ediyorlar. Toshihiro Tanaka yönetiminde çalışan araÅŸtırma ekibi, Nature dergisinde Galectin-2 proteinini üreten bozuk gene sahip olan kiÅŸilerin enfarktüsü yakalanma olasılıklarının daha fazla olduÄŸuna deÄŸiniyorlar. Kalp enfarktüsü, kalp kas dokusunun yetersiz kan dolaşımına baÄŸlı olarak ölmesiyle ortaya çıkıyor. Ayrıca kalp damarlarındaki iltihaplar ve pıhtılar da önemli ölçüde etkilidir. Bu tür bozukluklar sırasında açığa çıkan farklı moleküller arasında arasında lenfotoksin alfa (LTA) da yer alıyor. Tokyo Fizik ve Kimya AraÅŸtırmaları Enstitüsü bilim adamlarının elde ettikleri bilgilere göre Galectin-2 ve LTA birleÅŸmekte. Ve bozuk bir gen yüzünden Galectin-2 miktarı deÄŸiÅŸince bu LTA proteini dolayısıyla da kalp kasındaki iltihaplanma üzerinde de etkili olmakta. Proteinlerin iliÅŸkisiyle ilgili mekanizma henüz kesin olarak anlaşılmamışsa da araÅŸtırmacılar Galectin-2 proteinin kalp enfarktüsü için bir risk oluÅŸturduÄŸuna inanıyorlar. 2638 enfarktüs hastasının verisini 2499 kiÅŸilik bir kontrol grubuyla karşılaÅŸtıran Tanaka, Galactin-2 salgısının düşürülmesiyle enfarktüsün önlenebileceÄŸini ve protein seviyesini düşüren ilaçların önlem ve tedavi amaçlı kullanılabileceÄŸine inanıyor. Alkol diÅŸetine de zararlıİçki içenlerin diÅŸetinde iltihap oluÅŸma riski %18-27 daha yüksek. Ä°ltihap riski alınan alkol türüyle deÄŸil bir günde alınan alkol miktarıyla ilgili. Amerika’da 51.000 katılımcıyla gerçekleÅŸtirilen uzun vadeli araÅŸtırma 1986 yılında baÅŸladığında deneklerin hiçbirinde parodontoz veya kalp enfarktüsü gibi hastalıklar bulunmuyordu. Deneklerin beslenme alışkanlıkları dört yılda bir deÄŸerlendirilmiÅŸ. Sonuçta ne kadar çok alkol alınırsa parodontoz riski de o denli artıyor. Parodontoz tüm diÅŸeti dokusuna yayılan iltihaplı bir hastalıktır. Ä°ltihap diÅŸ köküne kadar yayıldığında diÅŸler düşebiliyor. Hastalıktan bugüne deÄŸin en baÅŸta yetersiz diÅŸ bakımı ve plaklar sorumlu tutuluyordu. Bununla birlikte alkolün diÅŸetine ne ÅŸekilde zarar verdiÄŸi kesin olarak bilinmemekte. Åžu sıralar farklı mekanizmalar üzerinde tartışılmakta. Mesela alkolün bedendeki savunma reaksiyonunu azaltarak hastalık etkenlerinin artmasına dolayısıyla da diÅŸeti iltihabına neden olabildiÄŸi düşünülüyor. Â