OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 19, 2004 00:00
Bebekler UzakdoÄŸu masajlarından hoÅŸlanıyorGeleneksel Çin tıbbının masaj biçimleri deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ ÅŸekilleriyle bebeklere de uygulanmaya baÅŸlandı. Terapistler, küçük çocuklarda enerji yollarının (‘Meridyenlerin’) ve bunlara baÄŸlı akupunktur noktalarının henüz geliÅŸmemiÅŸ olması nedeniyle bazı deÄŸiÅŸiklikler yaptıklarını söylüyorlar. Öksürük, nezle, ateÅŸ, kusma, karın aÄŸrısı, sindirim bozuklukları, çiÅŸ kaçırma ve ortopedik rahatsızlıklar, GÇT’nin en eski biçimi olan ‘Tuina’ ile tedavi edilmekte. Alman ‘Baby und die ersten Lebensjahre’ dergisindeki habere göre bu tedavi biçimi anne babaların da ilgisini çekmiÅŸ. Ve birçokları ÅŸimdi gerekli teknikleri öğrenip uygulamak istiyor. Yüksek ateÅŸ, alerjiye karşı kalkan Son araÅŸtırmalara göre ilk çocukluk yıllarında en az iki kez yüksek ateÅŸ atlatan kiÅŸilerin saman nezlesi veya astıma yakalanma olasılıkları daha düşük. Bakterilerle mücadele olasılıkla bağışıklık sisteminin geliÅŸimi üzerinde etkili ve bu yüzden daha sonraki yaÅŸlarda zararlı reaksiyonlar daha az yaÅŸanıyor diyor bilim adamları Journal of Allergy and Clinical Immunology dergisinde. Bethesda Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nden L.Keoki Williams baÅŸkanlığında çalışan ekip, yaÅŸları altı ila yedi arasında deÄŸiÅŸen yüzlerce çocuk üzerinde, bağışıklık sisteminin ev tozu, hayvan tüyü veya bitki polenleri gibi maddelere ne tür reaksiyon gösterdiÄŸini analiz ettikten sonra çocukların ilk yaÅŸlarda 38,3 dereceyi aÅŸan yüksek ateÅŸe kaç kez yakalandıklarını öğrenmiÅŸler. Sonuçlara göre hiç ateÅŸlenmeyen ya da sadece bir kez ateÅŸlenen çocukların yüzde ellisi bu tür maddelere karşı alerjik reaksiyon gösterirken, iki kez ateÅŸlenen üç çocuktan sadece birinde alerjik reaksiyon söz konusu. Bilim adamları basit soÄŸuk algınlığı ve viral enfeksiyon gibi hastalıkların bağışıklık sistemini güçlendirerek alerji ve astıma karşı kalkan oluÅŸturduÄŸunu sanıyorlar. Stres, cildin bağışıklık sistemini güçlendiriyorKısa süreli stres evrelerinin tıpkı aşı gibi etkiyerek cildin bağışıklık sistemini güçlendirdiÄŸi bildirildi. Bulgu, fareler üzerinde deneyler yapan Amerikalı bilim adamlarına ait. GüçlendirilmiÅŸ savunma sistemi sayesinde cilt, enfeksiyonlarla daha kolay baÅŸa çıkabildiÄŸi gibi küçük yaraları da daha çabuk iyileÅŸtiriyor. Ohio Devlet Ãœniversitesi’nden Firdaus Dhabner’in Amerikan Dermatoloji Akademisi’nin toplantısında açıkladığı gibi ciltteki güçlü savunma sistemi öte yandan alerjik reaksiyonlara da neden olabiliyor. Sonuca göre stresli farelerdeki bağışıklık reaksiyonu diÄŸerlerine göre iki ila dört misli daha fazla. Bilim adamları deneylerini birkaç hafta ya da birkaç ay sonra tekrarladıklarında da yine aynı motifle karşı karşıya kalmışlar. Bu durumda da stres yaÅŸayan fareler antijenlere diÄŸerlerine göre daha güçlü reaksiyon göstermiÅŸler. Dhabner, ilk kuvvetli bağışıklık yanıtıyla daha etkili ‘bellek hücrelerinin’ geliÅŸtiÄŸini tahmin ediyor. Bu hücreler belli baÅŸlı antijenleri hatırlayarak ikinci bir temasta bağışıklık reaksiyonunu hızlandırabiliyorlar. GeliÅŸme, özellikle de yeni aşıların üretilmesi açısından önemli. Strese baÄŸlı ‘bellek hücresi’ oluÅŸumuna dayanan mekanizmanın açıklanması halinde, ilke bildik aşı yöntemleriyle birleÅŸtirilerek daha iyi ve daha uzun süre etkiyen aşılar geliÅŸtirilebilecek. Sonuçlar öte yandan alerjik ve kronik iltihaplı kiÅŸilerin stresli dönemlerde neden daha fazla rahatsızlık hissettiklerini de açıklamakta. Bağışıklık sisteminin güçlenmesine baÄŸlı olarak nörodermit veya temasa dayalı alerji gibi otobağışıklık hastalıkları ilerlemekte.Atmosferdeki sera gazı yosunlarla temizlenecekAlfred-Wegener Kutup ve Deniz AraÅŸtırmaları Enstitüsü bilim adamları, Kapstadt’ın güney sularına doÄŸru 150-200 kilometrekarelik bir alana demir sülfat çözeltisi boÅŸaltarak yosunların büyümelerini hızlandıracaklar. Bilim adamları 2000 yılında da güney Okyanusta demir sülfat gübresiyle, sınırlı bir bölgede plankton yetiÅŸtirmiÅŸlerdi. Bitkisel planktonlar büyüme sırasında deniz suyunda çözülen karbondioksite ihtiyaç duyar. Planktonların büyümesiyle okyanusta azalan karbondioksit, böylece atmosferden karşılanmaya baÅŸlanacak.Sıcaklık farkıyla elektrik üretimiBirleÅŸmiÅŸ Milletler ve Yunanlı bilim adamlarından oluÅŸan uluslararası bir araÅŸtırma ekibinin, gümüş, kurÅŸun, antimon ve tellürden elde ettiÄŸi bir bileÅŸim sıcaklık farkında yüksek elektrik gerilimi üretiyor. Bugüne kadar aynı amaçta kullanılan maddelere karşı daha kolay üretilen malzeme ayrıca çok yüksek sıcaklıklarda da iÅŸliyor. Konuyla ilgili araÅŸtırma yazısı Science dergisinde yayımlandı. Selanik Ãœniversitesi’nden Mercouri Kanatzidis ve Michigan Ãœniversitesi bilim adamları tarafından geliÅŸtirilen malzeme ilkede üstün nitelikli bir yarıiletkenden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Farkı termik özelliÄŸine dayanıyor. Yeni malzeme sıcaklık farkına maruz bırakıldığında sıcaklık kaynaklarının temas noktaları arasında olaÄŸanüstü yüksek bir elektrik gerilimi oluÅŸuyor. 500 santigrat derecelik bir farkta sıcaklık enerjisi, elektrik enerjisine dönüştürülebiliyor. OlaÄŸanüstü deÄŸiÅŸimin fiziksel nedenleri henüz kesin bir ÅŸekilde bilinmese de bilim adamları bundan minik gümüş ve tellür kristallerinin sorumlu olduÄŸunu düşünüyorlar. Bedendeki fazla yaÄŸlar meme implantı olarak kullanılacakJapon doktorlar yeni bir klinik araÅŸtırma çerçevesinde kalça ve göbekten çekilen yaÄŸların meme büyültme ameliyatı için uygun olup olmadığını araÅŸtıracaklar. Yeni yöntemin özelliÄŸi, meme büyültmede kullanılacak yaÄŸa, dokunun ölmesini önleyecek kök hücrelerinin aşılanmasına dayanıyor. AraÅŸtırmacılar daha önceleri de silikon ya da tuz çözeltili yastıklar yerine bedendeki yaÄŸdan yararlanmayı denediyseler de aktarılan yaÄŸ dokusu neredeyse tüm ameliyatlardan sonra ölmüş ve kistler oluÅŸmuÅŸtu. DiÄŸer meme ameliyatlarıyla da oluÅŸan bu tür kistler mamografi ve elle muayenede genelde tümörlerle karıştırıldığı için de beden yağıyla meme büyültme ameliyatına son verilmiÅŸtir. Tokyo Ãœniversitesi’nden Kotaro Yoshimura ve ekibi yeni bir yöntemle bu soruna bir çözüm getirdiklerine inanıyorlar. AraÅŸtırmacılar bu amaçta bedenden çekilen yaÄŸa, yaÄŸ kök hücreleri karıştırıyor ve bu karışımın 300 ila 400 mililitre kadarını memeye aşılıyorlar. Kök hücrelerinin, aktarılan dokuyu besleyecek yeni yaÄŸ hücreleri ve yeni damarlar oluÅŸturmaları bekleniyor. Yeni meme dokusu bu ÅŸekilde hayatta kalabilir diyor Yoshimura. Yeni yönteme dayanan ilk ameliyat kısa süre önce gerçekleÅŸtirilmiÅŸ, gerekli izinlerin alınmasından sonra ise 30 ameliyat daha yapılacak. Süper burunlu fareler yetiÅŸtirildiTek bir proteinin eksiltilmesiyle çok iyi koku alabilen fareler yetiÅŸtirildi. Florida Ãœniversitesi bilim adamı Debi Fadool, ‘Neuron’ dergisinde genetik farelerin etkisi azaltılmış kokuları ‘normal’ farelere göre 10.000 misli iyi algıladıklarını söylüyor. Farelerden Kv1.3 olarak adlandırılan ve burundan beyne aktarılan bilgilerde önemli bir rol üstlenen protein alınmış. Koku duyusunun mekanizmasını daha iyi anlamak isteyen bilim adamları, potasyum kanalı için gerekli genetik yapı planından yoksun bir fare topluluÄŸu yetiÅŸtirmiÅŸler. Bu tür kanallar sinir uyartılarının iletilmesinde önemli bir rol oynar. Genetik fareler sürpriz bir biçimde fıstık yağı kokan bisküvilere çok daha çabuk ulaÅŸmış. Hatta etkisi azaltılmış nane kokusunu 10.000 kat iyi alan fareler, kimyasal açıdan birbirine çok benzeyen molekülleri de koklayarak ayırt edebiliyor. Genetik farelerde, kokuların iÅŸlenmesinden sorumlu beyin bölgelerinin deÄŸiÅŸtiÄŸi ve ayrıca koklama için önemli olan sinir liflerindeki etkinliÄŸin de önemli ölçüde yükseldiÄŸi fark edilmiÅŸ. ‘Ancak bu iki fenomenin daha iyi koku alma yetisiyle doÄŸrudan iliÅŸkili olup olmadığını ÅŸimdilik kimse bilmiyor’ diyor Fadool. Bilim adamları insanlardaki farklı koku duyularının da benzer ÅŸekilde ortaya çıktığını sanıyor. Mesela ananas ve muz kokusunun ayırt edilemeyiÅŸi, Kv1.3 proteiniyle ilgili olabilir deniyor. Beyin felcini iyileÅŸtiren teknikBeyin felci geçiren hastaların beyin damarlarındaki kan pıhtılarına temizleyen bir cihaz geliÅŸtirdi. Kasıktan beyindeki pıhtıya iletildikten sonra kan pıhtısını deliyor. Los Angeles Ãœniversitesi’nden Sidney Starkman tarafından denenen alet, bir silindir içine yerleÅŸtirildikten sonra damara aktarılıyor. Bilim adamları yeni aleti ÅŸimdiye dek 114 hasta üzerinde denedi. 61 hastada pıhtılar temizlenirken, 23 hasta beyin felcini atlatmış. Beyindeki pıhtıların çözülmesi için bugüne kadar t-PA olarak adlandırılan bir doku tepkiyicisi kullanılıyordu. Kan yoÄŸunluÄŸunun ayarlanmasında önemli bir rol oynayan bu madde beyin inmesinden sonra en fazla üç saat içinde uygulanması gerekirken yeni terapi sekiz saat sonra bile baÅŸarıyla uygulanabiliyor. Kanser ve yaÄŸa karşı elektrik akımıAmerikalı bilim adamlarına göre, son derece kısa süreli ve güçlü elektrik akımları, tıpta her derde deva olmaya aday. ‘Nano tepilerinin’ tümörleri küçülteceÄŸi, yaraları iyileÅŸtireceÄŸi ve yaÄŸları eriteceÄŸi sanılıyor. Teknik henüz geliÅŸim aÅŸamasında olmasına raÄŸmen farelerde yapılan ilk deneyler oldukça baÅŸarılı sonuçlar verdi diyor bilim adamları. Kısa ve çok güçlü tepiler hücrelerin iç yapılarını deÄŸiÅŸtiriyor ve ayrıca hücresel bir intihar programını harekete geçiriyorlar deniyor ‘New Scientist’ dergisinde de. Güney Kaliforniya Ãœniversitesi’nden Tom Vernier, Old Dominion Ãœniversitesi’nden Karl Schoenbach ve DoÄŸu Virginia Tıp Okulu bilim adamları nano tepilerle kanserli hücrelerin öldürülebileceÄŸini gösterdiler. Elektrik alanları hücrelere zarar vermek yerine intihar programını harekete geçiren enzimleri harekete geçiriyor. Bu alanlar iÄŸne kalınlığında elektronlarla tümörlerin yakınlarında oluÅŸturulduÄŸunda tümörler, tedavi görmeyen farelere kıyasla %60 oranında daha yavaÅŸ büyümüş. Bilim adamları ayrıca tepilerin yaraları da daha çabuk iyileÅŸtirdiÄŸini bulmuÅŸlar. Stephen Beebe baÅŸkanlığında çalışan ekip ise nano tepi yöntemiyle yaÄŸ hücrelerini de öldürmeye baÅŸarmış. Ancak bu süreç sırasında hücrelerin içinde tam olarak nelerin yaÅŸandığı henüz bilinmiyor. Tepiler hücrenin dış zarında yük oluÅŸturamayacak kadar kısa fakat yine de içteki süreçleri etkiledikleri sanılıyor. Bilim adamları bundan sonra nano tepilerin beden içinde hedeflere uygun olarak üretilmesine izin verecek bir yöntem geliÅŸtirmeye çalışacaklar. Arktik ekosistem ilk yerleÅŸenler tarafından deÄŸiÅŸtirilmiÅŸKanada’ya baÄŸlı Arktik bölgedeki doÄŸal çevre Avrupalıların bölgeye gelmelerinden önce deÄŸiÅŸime uÄŸramış. Son araÅŸtırmalara göre doÄŸadaki ilk izleri, 13. Ä°la 16.yy’da Hudson körfezinin kuzeyindeki Somerset adasına yerleÅŸen Eskimolar bırakmış. Toronto Ãœniversitesi’nden Marianne Douglas, Eskimoların, atıklarıyla bir gölü ‘gübrelediklerini’ yazıyor. Bundan 400 yıl önce biten yerleÅŸmenin izleri bugün bile görülmekte. Eskimoların kış aylarında yerleÅŸtikleri göl kenarında hala önemli oranda besleyici madde bulunuyor. AraÅŸtırmacı bunların çok sayıda balina kemiÄŸi, fok, misk öküzü ve diÄŸer Arktik hayvan kemikleri olduklarını söylüyor. Eskimolar balina avcılığı konusunda uzmanlaÅŸmışlardı. Ve deniz memelilerini, deriden yaptıkları kayıklar ve zıpkınlarla avlıyorlardı. Göçebe halk, kış aylarında balina kemiklerinden kulübeler inÅŸa ediyordu. AraÅŸtırmacılar yerleÅŸmenin yakınında yaklaşık olarak 125 balinaya ait kemik kalıntısı ve çok sayıda fok kemiÄŸi bulmuÅŸlar. Douglas ve arkadaÅŸları yerleÅŸme içinde yaklaşık olarak 50-60 kiÅŸinin yaÅŸadığını tahmin ediyor. Thule Eskimoları, yerleÅŸmelerini ayakta tutmayı çalışırlarken komÅŸu bölgedeki gölün ekolojisi önemli ölçüde deÄŸiÅŸmiÅŸti. Â
button