AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 13, 2004 00:00

Problemler uykuda çözülüyorAltından kalkılması zor gibi görünen problemler, genelde uykuda kendiliÄŸinden çözülür. Lübeck Ãœniversitesi’nden Jan von Born ÅŸimdi bu inancı bilimsel olarak da kanıtladı. Deneklerin bir gece uyuduktan sonra sorunlara daha yaratıcı çözümler bulduklarını gösteren araÅŸtırma Nature dergisinde yayımlandı. AraÅŸtırmacı ‘Sabah ola, hayır ola’ atasözünü kanıtlayabilmek için ilginç bir test geliÅŸtirmiÅŸ. Deneklere, sayı dizilerini iki kuralara göre iÅŸleyerek son sayıyı sonuç olarak elde etme görevi vererek, probleme sekiz saat uykudan sonra ya da geceyi uykusuz geçirdikten sonra çözebileceklerini söylemiÅŸ. Sonuçta geceyi uyuyarak geçiren deneklerin %60’ı problemi çözebilirken, uyumayanların sadece %22’si çözebilmiÅŸ. AraÅŸtırma sırasında deneklerin yorgunlukları ve zaman farkı etkili olmadı diyor araÅŸtırmacı. Hatta problemin daha iyi kavranmasında alıştırmaların da bir etkisi yok. Bilim adamı beyinde tama olarak nelerin yaÅŸandığını bilmiyorsa da, uykunun birçok insanın tahmin ettiÄŸi kadar verimsiz bir evre olmadığından emin. Sırt omuriliÄŸi bozuklukları nanotüp tedavisiyle iyileÅŸtirilecekYeni bir malzemeden oluÅŸan bir gövdenin, gelecekte kopuk sinirlerin tedavisini kolaylaÅŸtıracağı bildirildi. Bu madde bedene bir defa aktarıldıktan sonra iki sinir ucu arasındaki boÅŸlukta bir köprü görevini gören bir gövde oluÅŸturmakta. Sinir hücreleri böylece tıpkı çardaÄŸa sarılan sarmaşık bitkisi gibi iki yandan bu jölemsi örgü üzerinde büyüyerek yeniden birbirine baÄŸlanabilecek. Amerikalı bilim adamlarının konuyla ilgili araÅŸtırma yazısı Science dergisinde yayımlandı. Belden aÅŸağısında felce neden olan sırt omuriliÄŸi üzerindeki sinir kopuntuları neredeyse hiçbir zaman kendi kendilerine birleÅŸmezler. Bunun nedeni yaralanma sırasında meydana gelen bir boÅŸluktur ve sinirler büyüyerek bu boÅŸluk üzerinde bir köprü oluÅŸturmak zorundalar. Gerçi bu boÅŸluklar kolajen veya fibrin implantlarla kapanıyor ve sinir uçları bu ÅŸekilde yeniden baÄŸlanıyor ama, implantlar genelde ameliyatla yerleÅŸtirildiÄŸi için yeni bozukluklara yol açabiliyorlar. Chicago’daki Northwestern Ãœniversitesi’nden Gabriel Silva’nın geliÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu yeni yöntem bu sorunu gayet şık bir ÅŸekilde çözüyor. Silvia tarafından kullanılan malzeme beden dışında sıvı olduÄŸu için hasarlı bölgeye kolayca aşılanmakta ve aşılamadan sonra beden dokusuyla temas ettiÄŸinde sertleÅŸiyor ve her biri milyonda bir milimetre kalınlığında tüplerden oluÅŸan bir örgüye dönüşüyor. Bu ÅŸekilde sinirler arasında gözenekli ve jölemsi bir madde oluÅŸuyor ve sinirler bu gövde üzerinde büyüyor. Tüplerin üzerinde ayrıca sinir hücrelerinin, büyüme sırında tutunabilecekleri uzmanlaÅŸmış protein parçaları da bulunmakta. Nanotüplerden oluÅŸan bu örgü dört ila altı haftadan sonra tamamen çözülüyor ve bedende yabancı madde kalmıyor. Kara mayınları bitkiyle tespit edilebilecekDanimarkalı bilim adamları bir bitkiyi kara mayınlarını tespit edecek ÅŸekilde genetik deÄŸiÅŸimden geçirdiler. Genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen Arabidopsis thaliana bitkisinin kökleri, patlayıcı maddenin bir içeriÄŸi olan azot dioksitle temas etmesi halinde bitkinin rengi üç ila beÅŸ hafta içinde yeÅŸilden kırmızıya dönüşüyor diye açıkladı Kopenhag’daki Aresa biyoteknoloji firması. Firma, üç yıldan bu yana bu bitkinin genetik deÄŸiÅŸimi üzerinde çalışıyordu. Kara mayınlarından kaynaklanan kazaları azaltması beklenen yeni buluÅŸ, Danimarka’daki Kızıl Haç Dairesi tarafından ‘devrim niteliÄŸinde’ bir yenilik olarak deÄŸerlendirildi. Aresa ÅŸefi Simon Östergard da AFP haber ajansına bitkinin özellikle de tarım alanlarındaki kara mayınların tespiti için yararlı olmasını umuyoruz diye konuÅŸtu. Genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen bitki ilk olarak Bosna, Sri Lanka ve Afrika’da sınırlı alanlarda test edilecek.Bağırsakta genetik gıda testiGenetik eleÅŸtirmenleri, deÄŸiÅŸimden geçirilen bitkilerdeki genlerin insan bedeninde mesela incebağırsak hücrelerinin kalıtımını deÄŸiÅŸtirebileceÄŸi kaygısı taşırlar. Ä°ngiltere’de yapılan bir araÅŸtırma bu tahminin aksine sonuçlandı. Newcastle Ãœniversitesi moleküler biyologu Harry Gilbert, yapay bağırsak çıkışı bulunan hastalara genetik soya yedirdikten sonra ince bağırsağın sonunda yakalanan sindirilmiÅŸ besinde gen sekansları aramış. Sonuç ÅŸu: Gerçi aşılanan gen sekanslarının yüzde 3,7 kadarı sindirim mekanizmasındaki geçidi aÅŸmışlardı ama sekans insan kalıtımına iÅŸlenmemiÅŸti. Yapay sperma üretildiDeney tüpünde sperma üretimi, hayvanlardaki genetik deÄŸiÅŸimler ve insandaki genetik hastalıkların düzeltilmesinde yararlı bir yöntem olabilecek. NewScientist dergisindeki habere göre yöntemde iki avantaj söz konusu. 1- Genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen hayvanlar iki yerine tek nesilde üretilebilecek. 2- Laboratuar spermasına aktarılacak genler sayesinde aynı anda çok sayıda hayvan genetik deÄŸiÅŸimden geçirilebilecek. Bu tür deÄŸiÅŸimler bugüne deÄŸin sadece farelerde mümkündü. AraÅŸtırmayla ilgili sonuçlar Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanacak. Bu arada yöntemi geliÅŸtirmek için çalışan bilim adamları, spermayı deney tüpünde daha uzun süre yaÅŸatmaya baÅŸardılar. Böylece DNA tarafından kabul edilmeyen sperma anında yok edilebiliyor. Bu ÅŸekilde halihazırdaki genlerin çoÄŸaltılması ya da yenileriyle deÄŸiÅŸtirilmesi mümkün olacak. Yeni yöntem insan spermasına uygulanabilirse gen tedavisi sırasında embriyolar zarar görmeyecek diyor araÅŸtırmacılar. Avrupalı fizikçiler dev bir projede buluÅŸuyorAvrupa BirliÄŸi’ndeki 2000 fizikçi önümüzdeki üç yıl içinde atom çekirdeklerini ve kuvvetlerini araÅŸtıracaklar. Bonn Ãœniversitesi’nden yapılan bir açıklamaya göre Avrupa BirliÄŸince 17,4 milyon euroyla desteklenen proje için Avrupa’daki 175 enstitünün bilim adamları bir araya gelecek. Atom çekirdeklerini bir arada tutan temel kuvveti yani çok güçlü karşılıklı etkiyi daha iyi anlamaya çalışacağız diye konuÅŸtu Helmholtz Işın ve Atom FiziÄŸi Enstitüsü’nden Ulf-G. Meissner. Atom çekirdekleri hadronlar grubuna dahil olan protonlar ve nötronlardan meydana gelir. Bunlar ise kuark ve gluon olarak bilinen alt parçacıklardan oluÅŸur. Ancak sadece gruplar halinde ortaya çıkan alt parçacıkların yalıtılması mümkün deÄŸildir. Bilim adamları ÅŸimdi bunun nedenini bulmaya çalışacaklar.Çin Seddi dökülüyorÇin Seddi’nin dünya mirası olması anıtsal yapıyı tahribattan korumuyor. Dikkatsiz turistler, yeni geliÅŸim projeleri ve gerekli konservasyon malzemelerinin yokluÄŸu duvarın günden güne harap olmasına yol açıyor. Xinhua haber ajansından yapılan bir açıklamaya göre özgün yapıdan geriye sadece üçte biri saÄŸlam. Çin Seddi’nin yapımı Qin hanedanı döneminde Ä°.Ö.221-260 yılları arasında baÅŸlamış ve daha sonraki yüzyıllarda devam etmiÅŸti. Pekin’deki bölüm Ming hanedanı sırasında 1368-1644 yıllarında tamamlanmış ve bazı bölümler 1949 yılında baÅŸlayan komünist yönetim sırasında restore edilmiÅŸti. Çin Seddi, Pekin’in doÄŸusundan Gansu eyaletinin kuzeybatısına kadar uzanmakta. Özgün uzunluÄŸunun en azından 2900km olduÄŸu sanılıyor. Duvar 1987 yılında UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul edilmiÅŸti. Östrojen hormonu kadında stres yaratıyorKadınlar yaÅŸadıkları stresten hormonları sorumlu tuttuklarında hiç de haksız deÄŸiller. Amerikalı bilim adamlarının son araÅŸtırmalarına göre diÅŸi cinsellik hormonu östrojen, beynin stres reaksiyonunu güçlendirmekte. Bilim adamları, Molecular Psychiatry dergisinde sonucun, kadınların strese dayalı depresyon gibi psiÅŸik rahatsızlıklara neden daha eÄŸimli olduklarını göstermesi açısından önem taşıdığını vurguladılar. Depresyon veya travma sonrası bozukluklar kadınlarda erkeklere kıyasla iki misli ortaya çıkıyor. Bu fark ilginç bir ÅŸekilde ergenlik döneminden sonra geliÅŸip, deÄŸiÅŸim yıllarından sonra ortadan kalkar. Ä°ÅŸte bu bilgilerden yola çıkan Yale Ãœniversitesi araÅŸtırmacılarından Becca Shansky, östrojenin stresle ilgisini fareler üzerinde denemiÅŸ. AraÅŸtırmacı farelerde farklı derecelerde stres yaratarak, küçük bir zihin testinden geçirmiÅŸ. Buna göre erkek ve diÅŸi fareler stresli olmadıklarında görevleri eÅŸit bir ÅŸekilde yerine getirebiliyorlar. Güçlü stres her iki cinsiyette de olumsuz etki yapıyor. Fakat orta dereceli stresten erkek fareler hiçbir ÅŸekilde etkilenmezken, bilim adamı stresten en fazla etkilenen diÅŸi farenin o sırada döngü evresinde olduÄŸunu ve kanında yüksek seviyede östrojenin bulunduÄŸunu fark etmiÅŸ. Bundan sonraki deneylerler de östrojenin stres üzerindeki etkisini kanıtlamış. Yeni bir pterozor türü bulundu110 milyonluk pterozor kalıntıları Chicago Ãœniversitesi paleontologlarından Paul Sereno tarafından Sahra bölgesinde bulundu. Nijer’de tebeÅŸir dönemine ait ırmak tortullarında koruna gelen kalıntılar tüm bir kanat ve bazı diÅŸlerden ibaret. Pterozor’un kanatları (kanat açıklığı: 4,8m) tahminlere göre ışığı geçirecek kadar inceydi. Pterozor, ince ve uzun diÅŸleriyle balık avlıyordu. ‘Pterozor’un suyun üzerinde uçarak uzun gagasıyla avını sudan çıkardığını sanıyoruz’ diyor Sereno. Özgün boyutuna uygun bir ÅŸekilde üretilen Pterozor maketi Eylül ayına dek Chicago’daki Garfield Park Conservatory müzesinde sergilenecek. Oksijenli içecekler iddia edildiÄŸi gibi yararlı deÄŸilÃœreticiler, oksijenle zenginleÅŸtirilmiÅŸ suları ve limonataları adeta mucize ilaç olarak pazarlıyorlar. SöylendiÄŸine göre bu içecekler beden hareketlerini güçlendirmekte, yaÄŸların daha kolay sindirilmesini saÄŸlıyor ve hatta kırışıklıkları bile önleyebiliyorlar. Fakat raporlarını Jama dergisinde sunan Amerikalı bilim adamları, bu ürünlerden beklenen etkilerin kesinlikle gerçekleÅŸmediÄŸini saptadılar. Denekleri yürüyen bantta koÅŸturan araÅŸtırmacılar oksijenli su veya musluk suyu arasında farklı bir etkinin ortaya çıkmadığını görmüşler. Ayrıca insan, tek solukla 100ml oksijen alıyor ki bu da bir ÅŸiÅŸe oksijen içerikli sudakinden (80ml) daha fazla. Ve normal soluma, akciÄŸerdeki akyuvarların oksijenle dolması için yeterlidir.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!