AraÅŸtırma dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 03, 2004 00:00

Uçak yolculuÄŸunda tromboz riskiYeni Zelandalı bilim adamları uzun uçak yolcularının yüzde birinde kan pıhtılaÅŸması meydana geldiÄŸini bildirdi. Yeni Zelanda Tıp AraÅŸtırmaları Enstitüsü’ndeki ekip, yaklaşık olarak 900 kiÅŸiyi, yolculuktan önce ve sonra kontrolden geçirmiÅŸ. Ä°ncelemeler sonucunda dokuz yolcunun bacak damarlarında kan pıhtılaÅŸması (tromboz) saptanmış. Lancet dergisinde yayımlanan araÅŸtırma sonuçlarına göre yolcuların üçte ikisinde yolculuktan önce bulunan rahatsızlıklar da yolculuktan sonra daha etkili hale gelmiÅŸ. Altı haftalık araÅŸtırma sırasında katılımcılar ortalama olarak 39 saat havada kalırken, her yolcu en az on saat kadar yolculuk etmiÅŸ. Testlerinde, kanda pıhtılaÅŸmadan sorumlu tutulan D-Dimer kimyasalındaki deÄŸiÅŸimler kontrol edilip D-Dimer seviyesinin yüksek olduÄŸu 112 kiÅŸideki pıhtılaÅŸma ultrasonla incelenince, dokuz kiÅŸide gerçekten de pıhtılaÅŸma tespit edilmiÅŸ. Uzun yolculular, dokuz kiÅŸiden altısında kalp hastalıklarına benzer hastalık riski yükselmiÅŸti. Yürüyüş biçimi kiÅŸiliÄŸin aynası6000 yayanın yürüyüş temposunu izleyen Alman bilim adamları Almanya’nın yirmi kentinden ilginç sonuçlar elde ettiler. Sonuçlara göre hız konusunda Hannover ve Dresden’deki yayalar saniyede 1,49m’yle birinci, saniyede 1,38m ileyse Trier yayaları son sırada yer almakta. Büyük kentlerdeki insanlar daha hızlı yürüyor diyor psikolog Olaf Morgenroth P.M. bilim dergisinde. Bir insanın yürüyüş temposu aynı zamanda ruh halini de yansıtmakta. YavaÅŸ yürüme ÅŸekli, genellikle depresif ve gelecekten pek fazla bir ÅŸey beklemeyen insanlar arasında yaygın. En iyiye ulaÅŸmak isteyenler ve hayatta en fazla kendi mutluluklarını önemseyenler ise hızlı yürüyorlar. Ancak en iyi yaÅŸam temposunun ne olduÄŸu sorusunu yanıtlamak pek kolay deÄŸil. YaÅŸamın hızlı yaÅŸandığı büyük kentlerde insanlar bir yandan koroner kalp yetmezliÄŸinden ölürken diÄŸer yandan da daha mutlu gibi görünüyorlar diyor Morgenroth. Çocuklu ana babanın beyni farklı iÅŸliyorBasel Ãœniversitesi bilim adamları, çocuk sahibi ve çocuksuz kadın ve erkeklere bebeklerin aÄŸlama veya gülme seslerini dinletirken aynı zamanda deneklerin beyin etkinliklerini fonksiyonel manyetik rezonans tomografisiyle incelemiÅŸler. Çocuk sahibi yetiÅŸkinlerde bebeÄŸin aÄŸlama sesi duyguların iÅŸlenmesinden sorumlu olan limbik sistemdeki amigdala bölgesini önemli ölçüde etkinleÅŸtirmekte. Oysa aynı reaksiyon çocuksuz yetiÅŸkinlerde yaÅŸanmamış. Fakat bebeÄŸin gülme sesine çocuksuz yetiÅŸkinlerin daha hızlı reaksiyon göstermeleri, araÅŸtırmayı yöneten bilim adamı Erich Seifritz’e göre söz konusu beyin etkinliÄŸinin öğrenilebilir olduÄŸunu kanıtlamakta. AraÅŸtırmadan çıkan ikinci ilginç sonuç ise sadece kadında prefrontal beyin kabuÄŸundaki etkinliÄŸin durmasına dayanıyor. Bu beyin bölgesi normalde bir filtre gibi iÅŸleyerek, gereksiz gürültüleri süzer. Kadınların bebek seslerine karşı daha hızlı reaksiyon göstermesi ise bu beyin bölgesindeki etkinliÄŸin durmasına dolayısıyla da filtrenin devre dışı kalmasıyla ilgili. Ayrıca prefrontal korteksteki etkinliÄŸin durmasında kadının anne olup olmayışı hiçbir önem taşımamakta. Demek ki yetiÅŸkinlerin bebek seslerine gösterdikleri tepki, öğrenilen, cinsiyete göre deÄŸiÅŸen ve doÄŸuÅŸtan var olan üç faklı reaksiyon yetisinden oluÅŸmakta diyen araÅŸtırmacılar, sonuçları, aile ve çocuk iliÅŸkilerindeki sorunların veya benzer bozuklukların giderilmesinde yararlı olacağını sanıyorlar. Kalp ve dolaşım bozukluÄŸuna daÄŸ havası Bir Alman araÅŸtırma ekibi daÄŸ havasının insan bedeni üzerindeki etkisini araÅŸtırdı. Sonuçlara göre kalp ve dolaşım hastaları için en iyi seviye 1000 ila (maksimum) 3000m. DaÄŸ havasının kalp, dolaşım ve akciÄŸer üzerindeki en olumlu etkiyse (maks.) 2000m’de ortaya çıkıyor diyor Köln Ãœniversitesi bilim adamları. AraÅŸtırma sonuçlarını yayımlayan bilim adamı Thomas Becker ise daÄŸ kliniklerinde dinlenen hastalardaki olumlu etkilerin klinikteki tedavilerinden uzun bir müddet sonra da devam ettiÄŸini vurguladı. Buna göre nabız atışındaki düzelme, kan basıncının düşmesi gibi olumlu etkiler sekiz ay kadar kalıcılığını korumakta. DaÄŸ havasının beden üzerindeki etkisi araÅŸtırmacılar ÅŸu ÅŸekilde açıklıyor: Alçak bölgeden yükseÄŸe çıkışta ilk önce önemli bir stres reaksiyonu meydana geliyor ve bu ilk uyum evresi yaklaşık olarak altı saat kadar sürüyor. Bu evrede nabız yükselir ve solunum frekansı hızlanır. Bunun nedeni oksijen basıncının düşük olmasıdır. Kalp ve dolaşım hastalıkları için önemli bir sorun olan kan basıncı deÄŸerinde sadece geçici olarak önemsiz deÄŸiÅŸimler yaÅŸanmıştır. Metabolizmanın düşük oksijene göre ayarlanma evresi yaklaşık olarak dokuz gün sürmekte. Uzman bu yüzden bu evrede yorucu hareketlerde bulunulmamasını öneriyor. Beden ancak ikinci ve üçüncü haftada yorucu hareketler yapacak duruma gelir. Ayrıca spor yapan insanların yükseklik farkına alışmaları daha kolaydır. AraÅŸtırma sonuçları bununla birlikte daÄŸ havasının pozitif etkilerinden herkesin yararlanabileceÄŸini göstermekte. Tedaviler sırasında daÄŸ havasının kalp ve dolaşım hastalıkları üzerindeki en olumlu etki hastaların 800-2000m yükseklikte yaptıkları yürüyüşlerle ortaya çıkmış.Bağırsakta koruyucu yeni bir bakteriBağırsaktaki diÄŸer mikropların çoÄŸalması halinde söz konusu bakteri bağışıklık sistemini rahatlatarak aslında zararsız olar mikroplar yüzünden kronik iltihapların oluÅŸmasını engellemekte. Koruyucu bakteri ve iltihapların önlenmesi arasındaki iliÅŸkiyi, Ä°skoç ve Ä°sveçli bilim adamlarından oluÅŸan ekip, Nature Immonolgy dergisinde açıkladı. Normal bağırsak iÅŸlevi için son derece önemli olan bakteriyel mikroflora normal koÅŸullarda zararsız bakteri türlerinden oluÅŸur. Fakat bu bakteriler çoÄŸu zaman aşırı miktarda çoÄŸalarak bağışık sistemini alarma geçirirler. Bu durumda uzmanlaÅŸmış bağırsak hücrelerinin çekirdeÄŸindeki belli baÅŸlı maddeler etkinleÅŸir ve DNA’yla baÄŸlanarak iltihaplara neden proteinlerin üretimini tetiklerler. Bu süreç en kötü durumda kronik bağırsak enfeksiyonuna dönüşebilir. Kanadalı araÅŸtırmacı Denise Kelly, Aberdeen ve Stockholm’daki çalışma arkadaÅŸlarıyla birlikte B.thetaiotaomicron bakterisinin bu sürece karşı koyduÄŸunu keÅŸfetti. Koruyucu bakteri kronik iltihabı önlemek için müthiÅŸ bir strateji geliÅŸtirmiÅŸ: Uyarı maddeleri etkinleÅŸtiÄŸinde, mikrop, uyarı maddeleriyle birleÅŸerek hücre çekirdeÄŸini terk eden bir protein salgılıyor. Bu ÅŸekilde bağışıklık sinyalleri zararsız hale geliyor. Bilim adamları yeni keÅŸfedilen B.thetaiotaomicron bakterisi sayesinde Morbus Crohn veya Colitis ulcerosa gibi bağırsak iltihaplarına karşı yeni ilaçlar geliÅŸtirebilmeyi umuyor. Mutlu erkeÄŸin reçetesi sadık kalmakLondra Queen Mary Ãœniversitesi bilim adamları, 4430 katılımcıyla gerçekleÅŸtirdikleri bir araÅŸtırma sonucunda, erkeÄŸin uzun süreli beraberliklerle mutlu olduÄŸu sonucuna vardılar. Fakat mutluluÄŸun reçetesinin özü asla evlenmemek ve eÅŸlerin birkaç yıl içinde deÄŸiÅŸtirilmesine dayanıyor. Kadınlar ise ilk aÅŸklarıyla evlenmeleri halinde mutlu oluyorlar diyor Michaela Benzeval Journal of Epidemilogy and Community Health dergisinde. Sonuçlar kadının biten bir iliÅŸkiden erkeklere göre daha fazla etkilendiklerini ortaya koymuÅŸ. Ama bunun dışında hiçbir zaman bir erkekle birlikte yaÅŸamamış olan bekar kadınlar, birkaç kez ayrılanlara kıyasla daha mutlular. Time bu sonuçların üzerine roman ve film karakteri Bridget Jones’un, bir erkek bulmak için bu kadar çabalaması gerekir mi diye sordu. Gerçi araÅŸtırmaya göre erkekler de bir iliÅŸkinin bitmesinden sonra bocalıyorlar ama yeni bir eÅŸ bulunduÄŸunda tüm dertler unutuluyor. Titanic faciasından kurtulanlar erken ölmediÇok sayıda çalışmayla ağır kazalardan kurtulanlarda ortaya çıkan travma sonrası stres belirtileri araÅŸtırıldıysa da, bu tür deneyimlerin insan ömrü üzerindeki etkisi incelenmemiÅŸti. Montreal McGill Ãœniversitesi’nden James Hanley ÅŸimdi çalışma arkadaÅŸlarıyla birlikte Titanic kazasında hayatta kalan 500 kiÅŸiden 435’inin yaÅŸam sürelerini öğrenebilmek için ‘Encyclopedia Titanica’ Internet sitesindeki yolcu biyografilerini inceleyerek, Amerikalı ve Ä°sveçli gruplar arasında karşılaÅŸtırmalar yapmış. YaÅŸam süreleri arasında genel olarak pek belirgin farklılıklar bulunmuyor diyor bilim adamları British Medical Journal dergisindeki yazılarında. Titanic kurbanları Amerika’daki ortalama yaÅŸam süresine göre 1,7 yıl, Ä°sveç’tekine göreyse 0,5 yıl daha uzun yaÅŸamışlar. Ancak bu küçük fark sadece birinci ve ikinci sınıfta yolculuk eden kadınların verileriyle sınırlı. Birinci sınıfta yolculuk eden erkekler sosyoekonomik statülerinin yüksek olmasına raÄŸmen ortalama yaÅŸam süresini aÅŸamamışlar. Oysa Titanic faciasından kurtulan beÅŸ kadın 100 yıldan fazla yaÅŸamıştı. Bugün hala hayatta olan üç kadın Titanic yolcusu ise 90 yaşın üzerinde. Titanic gemisi 15 Nisan 1912 tarihinde buzdağına çarparak batınca 1503 kiÅŸi yaÅŸamını yitirmiÅŸti. Beyindeki proteinlerin uyarıcı etkisi Max-Planck Nörobiyoloji Enstitüsü bilim adamları, sinir hücrelerinde aynı anda verici ve alıcı görevini üstlenebilen beyin proteinleri keÅŸfetti. Yeni bulguyla bellek araÅŸtırmalarında önemli bir adım atan araÅŸtırmacılar, ayrıca beyindeki deÄŸiÅŸimlerin çözülmesinde de yeni bir bakış açısı kazandık diye konuÅŸtular. Ilona Grunwald ve Martin Korte baÅŸkanlığındaki ekip, ilk kez ligant ve reseptör proteinlerden oluÅŸan belli baÅŸlı bir kombinasyonunun sinir hücreleri arasındaki baÄŸlantıların plastiklikleÅŸmesinde önemli bir rol oynadığını buldu. Bugüne deÄŸin pasif sinyal iletkeni olarak bilinen efrinler grubu proteinleri, belli baÅŸlı sinir hücrelerinde alıcı iÅŸlevini de yerine getirebiliyorlar. AraÅŸtırma sonuçlarını Nature Neuroscience dergisinde yayımlayan bilim adamları bu nedenle diÄŸer proteinlerin de sinir hücrelerinin sinapslarında sanılandan çok daha fazla iÅŸlevi yerine getirdiklerini tahmin ediyor. Ä°nsan beyninin, bir kilohertzlik gücüyle zayıf kaldığı anlaşılmış. Fakat bilgisayar insan beyninden daha hızlı olmasına raÄŸmen beyin, karmaşık yetileri açısından daha üstün. Sonuçta insan beynindeki baÄŸlantılar, yeniden üretilerek ya da iptal edilerek sürekli deÄŸiÅŸir. Hatta sinapsların gücü de devamlı deÄŸiÅŸerek uyartıların kuvvetine uyum saÄŸlar. Bilim adamlarının plastiklik olarak adlandırdıkları bu yeti, öğrenme ve bellek için önemli bir koÅŸul. Mesela büyük beynin bir kısmı olan hipokampüs bu konuda önemli bir rol oynamakta. Çünkü burada bilgiler kısa vadeli olarak depolandıktan sonra uzun vadede depolanmak üzere diÄŸer beyin bölgelerine aktarılır. Hipokampüsün önemli ölçüde zarar görmesi halinde, hasta, kısa vadeli bellek ve bilgileri diÄŸer beyin bölgelerine aktarma yetisini yitirdiÄŸi için geçmiÅŸteki anılarıyla yaÅŸar. Hipokampüs, özelliklerini sinir hücrelerinin yoÄŸun plastikliÄŸi sayesinde kazanır. Sars’ın oluÅŸumunda yeni bir iddiaKanadalı bilim adamları Journal of Virology dergisinde, Sars virüsündeki tehlikeli etkinin kuÅŸlarda ve memelilerdeki virüslerin bir kombinasyonuyla ortaya çıktığını bildirdiler. Hastalık bu yılın başında 8000 kiÅŸiye bulaÅŸmış ve yaklaşık olarak da 800 kiÅŸinin ölümüne neden olmuÅŸtu. Bilim adamları Sars virüsünün, daha önceleri sadece hayvanlarda görülen ve ÅŸimdiye dek bilinmeyen bir corona virüs türü olduÄŸunu tahmin ediyorlar. Toronto Ãœniversitesi’nden David Guttmann ve John Stavrinides, memelilere ve kuÅŸlara ait corona virüs sekanslarının genetik analizi sayesinde belli baÅŸlı bir genin kuÅŸ ve memeli virüs sekanslarından oluÅŸtuÄŸunu görmüşler. Bu melez protein insanın bağışıklık sistemi tarafından ‘bilinçsiz’ olarak üretildikten sonra yayılmış olabilir diyor araÅŸtırmacılar. Ne var ki Kanadalı virüs uzmanlarının tezi kuÅŸkuyla karşılandı. Hatta sonucun bir spekülasyon olduÄŸunu söyleyen Amerikalı bilim adamlarına göre tehlikeli virüs, sadece mutasyonların bir sonucu veyahut da bir ileri teknoloji laboratuarından yayılmış olabilir. Geyik kopyalandıA&M Ãœniversitesi (Texas) bilim adamları Virginia geyiÄŸinhi kopyaladılar. Bilim adamları ‘Dewey’ olarak adlandırılan dünyanın ilk kopya geyiÄŸini gözleri gibi bakıyorlar. Ãœniversiteye baÄŸlı veterinerlik enstitüsünden yapılan açıklamaya göre Dewey, Mayıs ayında dünyaya gelmiÅŸ ve enstitü sığır, keçi domuz ve bir de kedi dört diÄŸer hayvan türünü de kopyalamış. Dewey, yaşıtlarına göre normal bir geliÅŸme gösteriyor ve gayet saÄŸlıklı diyor proje baÅŸkanı Mark Westhusin. Ä°lk kopya geyikle ilgili haberin gecikmesi, Dewey’in gerçekten de Virginia geyiÄŸinin genetik bir kopyası olduÄŸunun kanıtlanmasıyla ilgiliydi. Kopya geyiÄŸin elde edilmesi için deri örneklerinden hücreler yalıtılmış. Bilim adamlarının amacı soyları tükenmekte olan geyik türlerini kurtarmak. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!