Güncelleme Tarihi:
Irak’ta Baas darbesinin ardından ailesi sürgüne Kuveyt’e gidiyor, Prenses Nesrin de orada doğuyor. İngiltere ve ABD’de uzun bir öğrenimden sonra tıp doktoru oluyor. 2007 yılına kadar Harvard Tıp Fakültesi’nde kanser tedavileri üzerinde çalışıyor. Bugün Londra’da genetik çalışmaları destekleyen bir vakfın başında. Türkiye’de de benzer bir kurum açmak için zemin yokluyor şu sıralar. Hükümetle, hastanelerle ve sivil toplumcularla temasa geçmiş. Yaşamayı düşündüğü Türkiye’nin son hallerinden biraz kaygılı. ‘Ülkenizin özgürce nefes alınan 3 sene önceki haline dönmesini istiyorum. Türkiye, Müslümanlar ve Araplar için tek umut kapısı’ diyor.
ARAPLARDA BAĞIMSIZLIK FİTİLİNİ ATEŞLEYEN CEMAL VE ENVER PAŞALARDIR
- İngiltere’ye okumaya giderken Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Arap ülkelerine dayatılan kaderde büyük rolü olan Batı’ya karşı önyargılarınız var mıydı?
Aslında ülkelerimize dayatılan tarih sadece Batı’nın ürünü değil. Ailemin kaderini değiştiren Batı’dan önce Osmanlı’nın yaptığı hatalardır. Tarihte yaşananlar net bir şekilde ortada duruyor. Bazıları şimdi o dönemki meselenin Araplardan kaynaklandığını söylüyor. Türklerle Arapların arasının hiçbir zaman iyi olmadığını savunuyor. Dedemin babası Şerif Hüseyin ayaklanmasaydı her şey süt liman olacakmış gibi anlatıyorlar. Oysa her şeyi başlatan Enver ve Cemal paşaların politikalarıdır. Arap entelektüellerini asan da, Arap halkına yüksek vergiler koyan da, Kuran dili olmasına rağmen insanların Arapça konuşmasını yasaklayan da, mezhebe dayalı ayrımcılık yapan da onlardır. O dönemde yaşananlar elbette Araplarda bağımsızlık duygusunun fitilini ateşlemiştir. Batı ondan sonra geldi ve fırsattan istifade etti.
BATI’YLA İLGİLİ DUYGULARIM KARMAŞIK
- İngilizlerin rolünü konuşmayacak mıyız? Sonuçta dedeniz bir şekilde İngilizlerle işbirliği içine girmedi mi?
İngilizlerin resme girmesiyle elbette olaylar başka bir hal aldı. Sykes-Picot Anlaşması’nı Londra’da şaraplarını yudumlarken kaleme alanlar Arap toprağını işgal ettiler. Afrika’yı böldükleri gibi Ortadoğu’yu da kafalarına göre böldüler. Demem o ki; bizlerin kaderini değiştiren hem Osmanlı, hem Batı, hem de Arapların kendisidir. Bugün Batı ile ilgili duygularım karmakarışık. Bunu anlamak ve anlatmak güç; ailenizi öldürenler gün geliyor yalnız kaldığınızda size elini uzatan oluyorlar. İngiltere’ye gidişim aslında kendi tercihim değildi. Ama şimdi seviyorum. İngiltere’nin politikalarını sevmiyorum ama insanını ve sistemini seviyorum. Bizim coğrafyadaki liderlerin aksine oradaki liderler halkın hizmetkârı.
ORTADOĞU’DA YENİ SYKES-PICOT YAZILIYOR
- Bu anlattıklarınızın üzerinden 100 sene geçmesine rağmen neden Arap dünyası hâlâ gerçek anlamda bir sıçrama yapamıyor?
Dedem inzivaya çekildiği Mekke’den halkın talebiyle Irak’a dönüp kral olduğunda tarih 22 Ağustos 1921’di. Öyle bir sistem kurdu ki, düşünün Maliye Bakanı Iraklı bir Yahudi idi. Kadın-erkek eşitliğine dayalı bir yaklaşım üzerine inşa etti yeni ülkeyi. İlk Arapça kadın dergisi Irak’ta dedemin desteğiyle çıktı, Arap ülkeleri arasında ilk televizyon gelen Irak’tır. 1958’te askeri darbe olduğunda Irak oldukça gelişmiş bir ülkeydi. Askeri darbeden sonra geriye gidiş başladı. O gün bugündür tam olarak toparlanamadık bir türlü. Arap halkı 50 yıl boyunca kafasını kaldırmadan baskı altında yaşamaya maruz bırakılmış. ‘Allah büyüktür’ deyip geçip gitmekten başka bir şey bilmemiş. Bir kuş kafeste doğmuşsa, kafesin kapısını açtığınızda hemen uçup gidemez. Düşe kalka, kafasını duvarlara vura vura uçmayı öğrenir. Arap halkı da özgürlüğün ne anlama geldiğini yeni öğreniyor. Babam 1990’da kaleme aldığı kitapta ‘Yeni Sykes-Picot yazılıyor’ demişti. Hâlâ o süreçteyiz. Yine herkes bir parça koparmanın peşinde. Böyle bahar olmaz. İşlerin kötüye gittiğini düşünüyorum maalesef.
SIR SAKLAYAMAZSINIZ
- Türkiye’deki Twitter yasağından haberiniz oldu mu?
Öncelikle şunu söyleyeyim; Irak’ta Twitter, Facebook, Youtube hepsi açık. Türkiye’de yaşananları takip ediyorum. Bence sorun liderlerin bazı şeyleri sır olarak saklayabilecekleri yanılgısı içinde olmalarında. Böyle bir iletişim çağında artık hiçbir şeyi kapalı kapılar ardında tutamazsınız. Gerçekler mutlaka ortaya çıkacak bir delik bulur. En yakınınızdakiler bile sizin yaptıklarınızdan hoşlanmıyorsa bir belge sızdırabilir. Sızdırıldığı andan itibaren de dakikalar içinde bütün dünyaya yayılır. Arap ülkelerinde de liderler yıllarca insanları baskı altında tuttular. Sanki uydu kanallarının, internetin olmadığı bir dünyada yaşar gibi yönetmeye çalıştılar halkı son döneme kadar. 50 sene öncenin kafasıyla ülke yönetemeyeceklerini sonunda anladılar.
ÖZGÜRLÜKLERE MÜDAHALE ARAP DÜNYASINDAKİ İMAJI ZEDELİYOR
- Türkiye kısa bir süre öncesine kadar Arap ülkelerine model, ilham olarak gösteriliyordu. Bu etki devam ediyor mu?
Arapların hepsi yakın zamana kadar Türkiye gibi olmak istiyordu. Hiç şüphe yok ki AK Parti hükümeti pek çok alanda çok iyi işler yaptı. Biz Araplar, hem Müslüman hem de özgürlüklerin yaşanabildiği bir ülke olarak gördük Türkiye’yi. Herkes gelip bizzat görmek için yarıştı, turizm patladı biliyorsunuz. Ama son dönemdeki siyasi görüntü farklı. Özgürlüklere müdahale edildiği görüntüsü Türkiye’nin Arap dünyasındaki imajını da haliyle zedeliyor tabii. Biz Türkiye’nin 2-3 sene önceki haline dönmesini istiyoruz. Kültürün, geleneklerin ve özgürlüklerin beraber yaşandığı, herkesin kendini güvende hissettiği o eski günlere dönülmesini bekliyoruz. Türkiye, Müslümanlar ve Araplar için tek umut kapısı.
MÜDAHALE YANLIŞ
- Söyledikleriniz umut veren konumu kaybettiğimiz anlamına mı geliyor?
Hayır, tam olarak değil. Ama bazı insanlar, liderler bu imajı sarsmaya çalışıyor. Burada asıl önemli olan Türk halkının ne istediği. Karar verecek olan onlar. Bizim dışarıdan bu hükümet iyi ya da kötü dememizin bir manası yok. Demokrasilerde hükümetler seçimle gelir. Ben nasıl kendi ülkem Irak’ın içişlerine yabancıların müdahale etmesine karşıysam, Türkiye’ye de dışarıdan müdahaleyi yanlış bulurum. Sonuçta sizin önünüzde de seçimler var. Ben sadece kendi adıma son dönemde ülkenizde özgürlüklere yapılan müdahalelerin ‘3 sene önceki Türkiye’yi geri istiyorum’ duygusuna kapılmama neden olduğunu söyleyebilirim. Gelip yaşamayı düşündüğüm Türkiye’nin inancımı da özgürlüklerimi de sonuna kadar yaşayabildiğim bir ülke olarak kalmasını istiyorum.
HİCAP KİŞİSEL TERCİHTİR
- İnançlı Müslüman kadınların dış görünüşü bizimki gibi ülkelerde daima bir tartışma konusudur. Biz bu tartışmadan daha yeni yeni çıkıyoruz. Hazreti Muhammed’in soyundan gelen bir kadın olarak Batılı bir tarzı tercih etmiş olmanız Irak’ta sorun mudur mesela?
Ben bu dine sorgulamadan inanmış biri değilim. Uzun yıllar çalıştım üzerine, Kuran’ı ezbere bilirim. Her sabah Kuran dinleyerek güne başlarım, beş vakit namazımı kılarım, orucumu tutarım. Alkol kesinlikle almam. Ama hicaba girip girmemek kişisel bir tercihtir. Ülke yönetimlerinin örtünme konusunda baskı yapmasına sonuna kadar karşıyım. Allah bize seçim hakkı tanımıştır.
Mursi mesajı hayal kırıklığı yarattı
- Arap ülkelerinde yükselişte olan bazı radikal İslami akımların özellikle kadınlar üzerinde son derece baskıcı uygulamaları olduğunu biliyoruz. Radikal akımlar neden itibar görüyor?
İnsanlar Kuran’ı kendileri okumadığı için bunlara inanıyor maalesef. Gücü elinde tutmaya çalışan bazı din adamları halkın bu konulardaki cehaletini kullanıyor. Bugün radikalizm aslında sadece İslamiyet’te yok. Ama İslamiyet’in bugün bir cahiliye döneminden geçtiğini de kabul etmek durumundayız. Radikaller eşitlik ve özgürlüğe inanmıyor, şiddete başvuruyor. Peki neden mi takipçileri var? Buna sizde çok popüler olan dizi ‘Kurtlar Vadisi’nin bir bölümünden örnekle yanıt vermek isterim. İsrailli bir adamla Amerikan istihbaratından bir başkası arasında şöyle bir diyalog geçiyor. İsrailli elinde tuttuğu Kuran’ı göstererek ‘Bunu yok etmek istiyorum, bütün sorunlarımın kökeni burada’ diyor. Amerikalı ise ‘Ben bunu yok etmek yerine bunun yeni bir yorumunu getiririm ve insanların ona inanmasını sağlarım’ diyor. İşte bugün olan tam da bu. Bin Ladin’i kim yarattı? Amerika! Bu insanlar silahı, parayı nereden buluyor? İslam’da bu radikalleşme ne zaman başladı? Eskiden böyle bir şey yoktu.
KİTAP YAZIYORUM
- Londra’da yaşıyorsunuz ve Kurtlar Vadisi mi izliyorsunuz?
Aslında ben birkaç sene öncesine kadar böyle bir dizinin varlığından haberdar değildim. Vakıfta burs verdiğimiz öğrencilerimizden biri Polat Alemdar üzerine bir yüksek lisans tezi yazana kadar. O tezi okuduktan sonra Arap ülkelerinde Murad Alemdar ismiyle tanınan karakterin peşine düştüm. Bütün bölümleri izleyip analiz ettim. Şu anda Arap dünyasında Murad Alemdar fenomeni üzerine bir kitap yazıyorum. Bu sene içinde Londra’da yayınlamayı planlıyoruz.
DVD GÖNDERDİM
- Polat Alemdar karakterini canlandıran oyuncu Necati Şaşmaz ile neden polemiğe girdiniz peki?
Geçen yaz Mısır halkı Muhammed Mursi aleyhine sokağa döküldüğünde Necati Şaşmaz bir mesaj yayınladı. Mesajında Mursi’ye karşı yapılanın bir darbe olduğunu söylüyordu. Ben de bunun karşılığında ona cevaben Arap halkının gerçek duygularını anlatan bir video mesajı yayınladım Youtube’da. Mesajın Türkçe altyazılı halini de bir DVD’ye kaydederek kendisine gönderdim. Kendisini çok seven Arap halkının açıklamalarından nasıl hayal kırıklığına uğradığını anlatmaya çalıştım. Arapların bir kahraman olarak gördüğü Murad Alemdar’dan duymayı beklediği desteğin bu olmadığını söyledim. Kendisinden bir yanıt falan gelmedi. Ama bu mesajlar Arap televizyonlarında epey yankı buldu.
- Neden kendisine böyle bir misyon yükleyesiniz ki? O farklı düşünemez mi sizlerden?
Bakın halklar üzerinde Şaşmaz kadar etkisi olan bir aktörün daha sorumlu davranması gerekir. . Ben Arap dünyasında Necati Şaşmaz kadar tanınan ve sevilen biri olsam, daha başka mesajlar vermeye çalışırdım. Arap ülkelerinde okuma-yazma seferberliği başlatırdım, kanserle mücadele ederdim. Bu tür popüler diziler sadece politika, aşk üzerine kurulu olmamalı, insana dokunan konulara girmeli. Çünkü insanlar o karakterlere inanıyor, onlara kulak veriyor.
Dedem Atatürk’ten etkilenmiş
Dedem Kral Faysal bin Hüseyin bin Ali El Haşimi, Irak’ta kral seçildikten hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün daveti üzerine 1931 ve 1932’de iki ziyaret yapıyor. ‘Irak ve Türkiye bir evin iki odası gibi, kimse ayıramaz’ diyor ilk ziyaretinde. Sorunlara rağmen Atatürk ile önemli bir diyalog zemini yakalıyorlar. Atatürk’ün Türkiye vizyonunun dedemi çok etkilediğini biliyorum. O dönemleri çok okudum, çok dinledim ailemden. Fakat ne yazık ki dedemi tanıma şansım olmadı. Kendisiyle mezarında tanıştım. 2008’de kraliyet ailesinden yıllar sonra Irak’a giden ilk kişi oldum. Bağdat’taki kraliyet mezarlığına gittim ve dedemin mezarına sarıldım.