Güncelleme Tarihi:
Beşar Esad yönetimi devrilirse, bizi nasıl bir Suriye bekliyor? Aslında bu sorunun cevabını henüz kimse veremiyor.
Esad karşıtları, bu yönetimin neden devrilmesi gerektiğini kendilerince açıklamaya çalışsalar da nasıl bir Suriye istedikleri konusunda tam bir muamma var.
Esad sonrası belirsizlik, muhalefetin yoğun olarak kullandığı İslami söylemler ve Hıristiyanların bazı silahlı muhalif grupların sistematik saldırısına maruz kaldığına dair haberler, ülkede yaşayan farklı milliyetlerden ve mezheplerden Hıristiyanların kaygısını ortaklaştırıyor.
ORTADOĞULU ÜNLÜ HIRİSTİYANLAR / FOTO GALERİ
Bu yüzden Suriye’de yaşayan Hıristiyanlarla temasa geçip, görüşlerini sordum.
Hıristiyanların tamamı “kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusuna “Suriyeli” cevabını vermekte tereddüt etmiyor. Suriye onlar için güvenli bir liman, onlara kucak açmış bir yurt.
“MUHALEFETİN EN BÜYÜK BAŞARISI”
Ermeni bir üniversite öğrencisi, son derece iyi bir Türkçe’ye sahip ve Şam’da yaşıyor. Adının açıklanmaması kaydıyla sorularıma cevap veriyor. Sorularımı yanıtlamadan önce Türkiye’deki Suriye haberlerinden şikâyet ediyor ve sitemkâr bir biçimde “bizim sesimize de kulak verdiğiniz için teşekkürler” diyor.
Yaşanan olaylara dair görüşünü sorduğumda bir arkadaşının kendisini çok etkileyen şu Facebook iletisini aktarıyor: “Muhalefetin en büyük başarısı, şeriatçı olmayan Esad karşıtlarını, Esad’ın en büyük destekçisi yapmış olmasıdır.”
Esad yönetimini tam olarak beğenmiyor ve hatta bu olaylardan önce ülkede politik reformların yapılması gerektiğini düşündüğünü anlatıyor. “Esad’ı seçsem bile demokratik bir referandumla bunu yapmak isterdim” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Ancak muhalefet halkın bu taleplerine cevap vermek yerine ayrımcı sloganlar atıyor”.
Ona göre, Esad yönetimi o kadar güçlüydü ki, onu devirmek isteyenler ülkede kan akmadan bunun mümkün olmayacağını biliyordu. Esad karşıtı eylemlere katılan üniversiteden bir arkadaşının, eylemler başlamadan önce 15 Mart 2011’de kendisine “yarın Şam’da eylemler olacak” dediğini ve gerçekten o gün Şam’da gösterilerin başladığını anlatıyor. Aynı arkadaşının sadece iki hafta sonra da “artık silaha başvuracağız” dediğini anlatıyor.
Türkiye’yi yakından takip eden bu üniversiteli genç, Esad’ın medyayı iyi kullanamadığını ve bu yüzden muhalefetin askerlere yönelik saldırılarını duyurmakta geciktiğini söylüyor. Askerde olan bir arkadaşı ona, isyancıların kendilerine ateş açtığını, bazı arkadaşlarının öldüğünü anlattığını aktarıyor.
“ARAP BAHARI DEDİKLERİ ŞEY BİZİM KIŞIMIZ”
Patrick Basil Dudin de ailesinin Humus’ta yaşadığını, bazı silahlı muhaliflerin burada yaşayan Hıristiyanlara yönelik saldırılar düzenlediğini ve hatta ailesinin bu kenti terk etmek zorunda kaldığını anlatıyor. “İki tarihi kilisemize saldırıp ateşe verdiler” diyor.
Patrick, “Ülkemizde olan bitenlere dair nasıl kaygı duymayalım ki? Daha dün Mısır’da Hüsnü Mübarek’e karşı Müslümanlarla birlikte Tahrir Meydanı’nı dolduran Kıpti Hıristiyanlar, şimdi sürekli olarak saldırılara maruz kalıyorlar. Bunları protesto ettiklerinde de Mısır güçleri onlara ateş açıp öldürüyor. Libya’da Şeriat ilan edilmesi tartışılıyor… Hepimizin belleğinde Irak işgalinin ardından ülkelerini terk etmek zorunda kalan Iraklı Hıristiyanlar yer edindi” diyor.
Patrick’e göre, Ortadoğu’da bir Arap Baharı yok. “Yalnızca yeni bir siyasi harita çizilirken, bunun şirin gözükmesi için süreç böyle adlandırıldı. Onların bahar dediği şey bizim için kara kış” diyen Patrick, eylemler başlamadan önce ülkenin demokrasiye yönelmesi gerektiğini düşündüğünü söylüyor.
Patrick, “Muhalefet ayrımcı söylemlere sahip ve Sünni olmayanlara yaşam hakkı tanımıyor” diyor. Ona göre silahlı muhalefetin arkasında Suudi Arabistan ve başka bazı körfez ülkeleri var.
“İSLAMCILARIN İKTİDARINDAN KORKMUYORUM”
Aslen Halepli ve Şam’da yaşayan bir Hıristiyan meslektaşım da adını vermek istemiyor. O bir Esad muhalifi ve bazı muhalif grupların Hıristiyanlara yönelik saldırılar yapmış olabileceğini düşünüyor. “Yine de böyle bir bilgiyi teyit etmek mümkün değil” diyor.
“Arap Baharı Hıristiyanlar da dâhil, Ortadoğu halkının başına gelebilecek en iyi şey” diyor. Bana İslamcıların yükselmesinden korkmadığını çünkü muhalefette kalarak güçlenen bu grupların, iktidardayken gerçek sorunlarla yüzyüze kalacağını ve yıpranacağını anlatıyor.
Ona göre, Suriye’de Hıristiyanların görece rahat yaşamasının nedeni de yönetimin tutumu değil, daha çok yüzyıllardır yan yana yaşayan halkların bu tip konularda duyarlı olması. Bu yüzden de iktidarın değişmesinin, birlikteliklerine zarar vermeyeceğini düşünüyor.
“TEDİRGİN OLAN YALNIZCA BİZ DEĞİLİZ”
Ebu Leyla, Halepli bir Ermeni… Çevresindeki insanların yaşanan olayları kaygıyla izlediğini söylüyor. “Özellikle Özgür Suriye Ordusu’nun İslamcı söylemleri yalnızca Hıristiyanları değil, Alevileri, Ilımlı Müslümanları ve laiklik yanlılarını da tedirgin ediyor” diyor. Ama Ebu Leyla bu söylemleri hoş görebiliyor “ölümle yüzyüze gelen bu insanlar, inançlarından destek alıyorlar” diyor.
Ebu Leyla’ya göre, Hıristiyanların Esad’ı desteklemesinin nedenlerinin arasında Kıptilerin ve Iraklı Hıristiyanların akıbetini görmeleri kadar, yönetimin propagandasından da etkilenmelerinin payı var.
Suriye’den kısa bir süre içinde ayrılmak istiyor. “Aslında bir gazeteciyim ve buradan size anlatabileceğim binlerce hikâyem var. Ama kendim, ailem ve sevdiklerimin güvenliği için bunları yazamıyorum. Burada konuşmak, yürümek, nefes almak ve yaşamak imkânsızlaşıyor” diyor.
OLAYLARIN ÖNCESİ VE SONRASI
Suriye’de Hıristiyanların görece rahat yaşadıkları, daha önce ayrımcılığa maruz kaldıkları gerçeğini değişmiyor.
Hıristiyanlar kilise kurabilmek için birçok kurumdan izin almak zorundayken, aynı şey cami inşaatı için geçerli değil.
Ayrıca Suriye anayasası sadece Müslüman birinin devlet başkanı olabileceğini beyan ediyor. Bu ülkede Hıristiyan bir kadının Müslüman bir erkekle evlenmesinin önünde yasal bir engel yokken, Müslüman bir kadının Hıristiyan bir erkekle evlenmesi için taliplisinin dinini değiştirmesi şart.
Yine de Esad muhalifi olsun veya olmasınlar hepsi ülkelerinde kendilerine yönelik büyük bir ayrımcılığa maruz kalmadıklarını söylüyorlar. Ebu Leyla, “Eğer biri beni bu yüzden aşağılamaya kalkarsa onun gözlerini oyarım” diyor ve durumlarının Türkiye’dekinden daha iyi olduğunu söylemeyi ihmal etmiyor.
Şam’da yaşayan üniversite öğrencisi ise, “Bu olaylar başlamadan önce kimse karşısındakinin ne olduğuyla ilgilenmezdi ama şimdi Alevi, Sünni Müslüman, Hıristiyan veya Kürt olmanız, karşınızdaki için bir şeyler ifade ediyor” diyor.
Silahlı isyanın ülkede bir iç savaş çıkartabileceği öngörüsü henüz gerçekleşmedi ancak Suriyeliler Hıristiyanlar daha şimdiden bu savaşın soluğunu enselerinde hissediyorlar. “Esad’ın destekçisi” olmakla suçlanan ve istihbarat servisiyle içli dışlı oldukları iddia edilen bu insanlar, Sünni halkın gözünde düşmanlaştırılıyor.
Oysa ki, Hıristiyan nüfus, Suriye tarihinin ayrılmaz bir parçası. Suriye'nin tarihini Hıristiyanları olmadan düşünmek imkansız. Örneğin, Ortadoğu’yu bir dönem etkisi altına alan Baas hareketinin teorisyeni Suriyeli bir Hıristiyan olan Mişel Eflak’tı…
ORTADOĞU’DA HIRİSTİYANLARIN SONBAHARI
Bütün Ortadoğu’da 1900’lerin başında nüfusun yüzde 20’sini oluşturan Hıristiyanların oranı bugün yüzde 5’e kadar inmiş durumda. Tahminlere göre, 2020 yılına kadar bölgede yalnızca 6 milyon Hıristiyan kalacak.
Kendisi de Filistinli bir Hıristiyan olan ünlü entelektüel Edward Said’e göre, Hıristiyanların Ortadoğu’dan gitmesi, Arap kültürü için de olumsuz etkilere sahip. Nitekim yoğun olarak büyük şehirlerde yaşayan ve ticaretle uğraşan bu kesimler, sanattan felsefeye kadar birçok alanda başarılı isimler çıkardı.
aornek@hurriyet.com.tr
https://twitter.com/#!/ornekali