Güncelleme Tarihi:
Kalktı, elini, yüzünü yıkadı, üstüne kotunu geçirdi, geç kalmak istemediğinden, alelacele bir şeyler atıştırdı.
Arkadaşlarını beklemek için, kapının önüne çıktı.
Bahçedeki köpeğini sevdi, her gün oynadıkları top oyununu bugün kısa keseceklerdi, geç kalmamak için.
Şöyle bir saatine baktı, nerede kaldılar dercesine. Bir yandan da yine aynı şeyleri düşünmeye devam etti, ülkesinde yaşanan hallere dair.
Fazla bir şey istemiyordu ki, genç kadın. Tek isteği çok sevdiği ülkesinde, huzur ve mutluluk içinde yaşamaktı.
Çağdaş bir kadındı o, baskının kol gezdiği ülkesinde, kadınca yaşamaktı tüm hayali.
Hayalleri vardı onun da, tüm kadınlar gibi.
Sevecek, sevilecek, bir gün evlenecek, kendi gibi kara gözlü minik bebekler doğuracaktı.
Şöyle bir düşünmeye başladı, hayalindeki gelinliği, yerlere kadar, fakat omuzları açık olan, saçlarını hayal etti, kıvırcık, beline kadar açık, küçük iki tokayla yukarıya doğru toplanmış. Doğuracağı bebeklerini de düşündü, inşallah bir tanesi kesin kız olur diye içinden geçirdi. Ne güzel süslerim onu, küçük pembe elbiselerle!
Arabanın kornasını duyunca, hayallerini bir süreliğine pausladı.
Aceleyle ayağa kalktı, o ve onun gibilerinin hayallerinin gerçekleşebilmesi için var gücüyle tepkisini göstermeye.
Bu baskıya ve haksızlıklara karşı direnmeye kesin kararlıydı.
İşte bu sabah bunun için erken kalkmıştı ve bunun için geç kalmamalıydı.
Arabaya binerken, tam o sırada kapıdan çıkan babasına el salladı, gözüyle işaret ettiler birbirlerine, orada görüşürüz. Allaha emanet ol diye…
Sonrası:
Kalabalık
Göz yaşartıcı bomba bulutları
Sirenler
Polis copları
Haykırışlar.....
Tam o sırada babasını görüverdi, tozun, dumanın arasında....Yanına gitmek istedi, sanki rüyada gibiydi, hani koşmak ister de bir türlü koşamazsın ya...
Anlam veremedi. Vücudunda hissettiği sıcaklığa. Yer altından kayıyorcasına bir duyguya kapıldı, bu hislere vücudunda duyduğu acı da eklendi. Çok uykusu
gelmişti, o sırada babasının gözleriyle karşılaştı yine, aynı kapıdan çıkarken olduğu gibi, babası yine aynı şekilde baktı kızına. Kapıdaki gibi Allah’a emanet ol dercesine.....
Nida’nın ölümü kadar trajik değil belki, ama bu hafta iki tane çocukluk, gençlik ikonumuzu da kaybettik.
Aslan saçlı güzel kadın da veda etti bu dünyaya. Farrah'ın öldüğü gün arkadaşımla konuşuyorduk, ne severdik “Çarli’nin Melekleri”ni diye.
O sırada bizi dinleyen arkadaşımın küçük kızı bence en güzel yorumu yaptı, masumanece....
"Anne, hani melekler ölmezdi?"
Ve Michael......
Bizim jenerasyonun hayatına biz çocukken girdi. Michael....
İlkokul, üniversite yılları, düğünüm, çocuğumu kucağıma almam, babamın vefatı...
Her döneme ait bir Michael şarkım vardır benim, hani bir nevi parfüm gibi, kokladıkça kullandığın günlere dönersin...
Bizler büyüdük, değiştik, bizlerle beraber yıllar içinde Michael da çok değişti. Hallerini ve duruşlarını belki birçoğumuz yadırgadık. Kafalarımızda soru işaretleri beliriverdi. Hayatımızdaki yeri de gün geçtikçe azalmaya başlamıştı kendi seçimleri neticesinde. Ama ne zaman bir Michael şarkısına rast gelsek bir yerde, kaldığımız yerden geri dönerdik Michael’li günlere... Son zamanlarda, o da geri dönüş yapma
niyetindeydi sevenlerine ama olmadı.
Michael’in en büyük hayali efsane olmak ve efsane kalmaktı. Elvis’in kızıyla yaptığı evlilik, bu durumun en büyük işaretiydi.
Londra’da Michael’in bir röportajını seyretmiştim. En sevdiği ünlüler sorulduğunda cevabı "Marilyn Monroe, James Dean, Elvis Presley, John Lennon gibi kişilerdi. Hepsinin ortak noktası da tam şöhretlerinin en üst noktasında iken, genç yaşta ölmeleri ve de efsane olarak kalmalarıydı. Bence Michael ölmeyi istedi. Zamanını da kendisi seçti. Ve istediği gibi efsane olmayı da başardı...
GIRGIR
Yaz gelince beni alıyor bir stres sayenizde, en azından bazılarınızın sayesinde...
Ben kendimle barışık olduğumdan, bu duruma kendimi alıştırıverdim uzun zaman önce.
Şimdi bekler dururum acaba sizler de alışabilecek misiniz diye? Ben bikinimle serilivermişken sahile, gözüm kapalı, şöyleee güneşin altında, kendimden geçmiş görüntüsü vermişken çevreye pat diye gözümü açtığımda beni inceleyen kaç gözle karşılaşacağım yine?
Ya da, pareom vee topuklularımla, sahile vardığımda bana bakan kaç göz, pareo çıkarıldıktan sonra kaçıracaklar gözlerini benden?
Aslında ben bu durumlarla eğleniyorum bile artık, ama sizin haberiniz yok. Çok komik oluyorsunuz valla, gözlerinizi yakaladığım anlarda. Gözlerinizin ilk haline "sondaj göz" diyorum ben, ikinci hallerine ise "mahcup göz".
Neyse sizleri baymadan durumu anlatayım kısaca.
Efenim, benim vücutta bazı izcikler bulunmakta!
Sırasıyla saymamız gerekirse...
Yukarıdan aşağıya:
Sol göğüs üstü: İlk kalp pili izi
Sağ göğüs üstü: İkinci kalp pili izi
İki göğüs arası: Yedi yaş kalp ameliyatı izi
Göbek : Bağırsak düğümlenmesi peritonit izi.
Tüm bunlara, bu kış (şaka değil valla), bilgisayardan yaktığım sol bacağımın üst kısmını da eklersek, işte durum ortada..
Benim öyle ıssız bucaklarda güneşlenmek, ya da mayo giymek gibi bir niyetim de bulunmadığından, sıkça rastlaşırım her yaz bu tip gözlerle....
Ben izlerimi sevmekteyim, kalp pilime gelince, ona adeta tapmaktayım. Küçükken,
barbie bebeklerden çok neden pilli bebeklere zaafım olduğu açıkça ortada, içime mi doğmuş ne? Seneler sonra aralarına biraz karta kaçmış bir halle katılacak olmam?
Şimdi, buradan sesleniyorum güney sahillerinde ki ahaliye!
Ey ahali! Haberiniz ola ,ben, yarın bikini alışverişine çıkıyorum , bu sene hedefim olan en tangalarından almaya! On beş yirmi güne de kalmaz , her an bitiverebilirim yanınızda ki şezlongda....
Söylemedi demeyin sonra!