Güncelleme Tarihi:
Yüksek Mahkeme, geleneksel anlamda "nişan merasimi" olmadan , nişanlıymış gibi gayri resmi şekilde birliktelikten doğan tazminat davalarının Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmesi gerektiğine karar verdi.
Nişan merasimi yapmadan sözlü olarak nişanlanan ortaokul arkadaşları iki genç, uzun yıllar birlikte oldu. Bedelli askerlik yasası çıkınca damat adayı, sözlü olarak nişanlandığı genç kızdan 15 bin liralık bedelli askerlik ücretini istedi. Yıllardır hayalini kurduğu gelinliği giyebilmek için seferber olan genç kız, eş dost ve akrabalarından 15 bin lirayı tedarik etti. Birlikte bankanın yolunu tutan genç çift, bedelli askerlik ücretini bankaya yatırdı. Ne olduysa bundan sonra oldu. Damat adayı, gelin adayına karşı davranışlarını değiştirdi. Büyük şok yaşayan gelin adayı genç kız, bir süre sonra nişanlısına ulaşmakta dahi zorluk çekti. Dolandırıldığını anlayan genç kız, Aile Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Ortaokul arkadaşı olan nişanlısıyla yıllar önceden duygusal yakınlaşma başladığını belirten gelin adayı; evlenecekleri inancıyla aile ile yakınları arasında ve toplum içerisinde nişanlı olarak addedilmeye başladıklarını söyledi. Davalının samimi ve dürüst olduğu inancıyla ve evlenmek üzere davalı ile uzun süre birlikte olduğunu anlatan davacı gelin adayı, davalının bedelli askerlik imkânı doğunca bedelli askerliğini yapması halinde evleneceklerini düşünerek bedelli askerlik için gerekli 15bin lirayı borç olarak yakınları ve arkadaşlarından tedarik ettiğini kaydetti. Bu tarihten itibaren de davalının kendisine karşı tutum ve davranışının değiştiğini, bedelli askerlik görevi biter bitmez de bir başkası ile evlendiğini beyan eden davalıdan 15 bin TL askerlik bedelinin iadesini istedi. Davalının başka biri ile evlenerek ağır hayal kırıklığına uğramasına, psikolojisinin bozulmasına, insanlara ve evliliğe olan güveninin sarsılmasına ve çevresinde küçük düşmesine sebebiyet vermesi nedeniyle 25 bin TL manevi tazminat olmak üzere toplam 47 bin liralık tazminat davası açtı.
Mahkemece ifade veren davalı; davacının bütün iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı ile olan arkadaşlığını 2011 yılında bitirdiğini ve 2012 Temmuz ayında evlendiğini, ancak arkadaşlığının bitmesini istemeyen ve kabullenemeyen davacının tek taraflı görüşme girişimi yollarına başvurduğunu öne sürdü. İnsanların nişan yapması ve nişanlı olmasının hayatın olağan akışı içerisinde, iki tarafın ortak niyet ve irade beyanı ile mümkün olduğunu, halbuki davacı ile nişan yapmak konusunda karşılıklı ve ortak bir irade beyanları bulunmadığı gibi kendisinin dahi davacı ile nişanlı olduğundan haberi olmadığını iddia etti.Bir kişinin diğer kişiden beklentisi ile nişanlı olmasının hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddini diledi. Aile Mahkemesi, taraflar arasında yasanın aradığı anlamda nişanlanmanın gerçekleştiği ve evlilik hazırlıklarına geçildiği, bu süreçte davacının, gerek ev ve gerekse davalının kişisel harcamaları gerekse davalıya aldığı hediyeler ile 7 bin TL'nin üzerinde harcama yaptığı, davalının 15 bin TL askerlik borçlanmasını ödediğine dikkat çekti. Davalının, davacıya evlenme vaadinde bulunması, aile ve arkadaşlarının nişanlandıkları bilinmesi, evlenecekleri beklentisinin oluşması ve davacı ile birlikte ev bakacak kadar da evlilik hazırlıklarına başlamalarına rağmen davalının, ortada haklı bir neden yok iken ve davacının haberi olmaksızın bu nişanlılık ilişkisine tek taraflı son vererek davacıyı başka bir kadınla aldattığına hükmetti. Bu yönden davacının kişilik haklarının büyük zarar gördüğünün kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 15 bin TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7 bin TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verdi. Davalı kararı temyiz etti.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Nişanın; evlenme yaşına gelmiş kız ve erkeğin aileleri ile yakın dostları tarafından yörenin örf ve adetleri doğrultusunda evleneceklerine ilişkin bir çeşit söz verme olduğu hatırlatıldı. Nişanlanmanın bir aile hukuku sözleşmesi olduğunun vurgulandığı kararda; "Nişanın hukuken geçerli olması için belli bir rituel içinde yapılmış olması, nişanın duyurulması(ilan edilmesi) ve aile bireylerinin şahitliği çerçevesinde yapılması gerekmektedir. Taraflar arasında geleneksel anlamda nişan merasimi bulunmamaktadır.Somut olayda; taraflar gayri resmi şekilde bir araya gelmiş olup, bu durumda nişandan ve yasal olarak korunması gereken bir birliktelikten söz edilmesi mümkün değildir. Dosya kapsamından tarafların nişanlanmadıkları anlaşıldığına göre, taraflar arasındaki ilişkinin aile hukuku prensiplerine göre değil, borçlar hukuku kurallarına, özellikle de haksız eyleme ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Kararın oy birliği ile bozulmasına hükmedilmiştir" ifadeleri yer aldı.