Güncelleme Tarihi:
Bugün İstanbul'da defnedilecek olan Ara Güler'in baba ocağı Yaycı köyünden gönderilen toprak, mezarına dökülecek. İlçeden ayrıca karayemiş olarak adlandırılan dut ve çeşitli meyve kuruları da gönderildi.
Ara Güler'in babası Dacat Güler'in mezarına döktüğü karayemişlerin büyük ustanın mezarına da konulması bekleniyor.
Şebinkarahisar Belediye Başkanı Şahin Yılancı, hemşehrileri Ara Güler'i son yolculuğuna uğurlamak için cenaze törenine katılacaklarını söyledi.
Güler'in cenazesi için köyünden toprak ve karayemiş götürdüklerini aktaran Yılancı, "Babası Dacat Güler vefat ettiği zaman Şebinkarahisarlı hemşehrileri tarafından getirilen karayemişleri Ara Güler babasının mezarına koymuştu. Biz de bu nedenle babasının çok sevdiği karayemişlerden ve köyünden getirdiğimiz toprağı da mezarına koyacağız." dedi.
Güler'in eczacı olan babası Dacat Güler Şebinkarahisar'ın Yaycı köyünden 6 yaşındayken öğrenim görmek için İstanbul'a gitmişti.
Ara Güler'in babası ile memleketi ziyaret hikayesi
Büyük usta Ara Gürel, katıldığı bir televizyon programında, babası ile memleketine ziyaret hikayesini şöyle anlatmıştı:
"Bir gün babam, 'Dünyanın her yerine gidiyorsun, babanın köyünü merak etmiyor musun?' dedi. 'Hadi gidelim' dedim. Giresun'a gittik, Giresun'dan Şebinkarahisar'a araba tuttuk. Oradan Yaycı köyüne gittik. Babam doğduğu evi aradı, bulamadı. Kiliseyi aradı, bulamadı. Mezarlığı tarla yapmışlar. Çocukken yüzünü yıkadığı üç gözlü bir çeşme vardı, o kalmış. Oraya götürdüler, yüzünü yıkadı. 'Çocukken anam beni dövenin üzerine koyar, dolaştırırdı' dedi. Hemen köylüler döven kurdu, babamı da içine koydular, döndü. Ben de fotoğraf çektim. Baktım, babam ağlıyor. 6 yaşında bıraktığı köyüne benimle beraber dönünce çocukluğu aklına gelmiş. Sonra, Sivas'a dönmek için araba tuttuk. Yolda giderken 'Ah, unuttum' dedi. 'Buranın karayemişleri meşhurdur. Anam beni İstanbul'a mektebe gönderirken yanıma torba içinde yemişler vermişti, onları yiyerek gelmiştim. Benim memleket sevgim, yemişle başlar. Geri dönüp alalım'. 'Baba, gözünü seveyim, 100 kilometre yol geldik. Şimdi yemiş için 100 kilometre geri gideceğiz, 100 kilometre tekrar bu tarafa geleceğiz, sabah olacak. Başka sefer alırsın' dedim. İstanbul'a döndük. Babam vefat etti. Cenazeye gideceğimiz gün evin kapısı çaldı. 'Kimsiniz' dedim, 'Dacat Güler'i arıyoruz' dediler. 'Dacat Güler'i kaybettik, şimdi cenazeye gidiyoruz, isterseniz siz de gelin' dedim. Meğer gelenler, köyde bizi gezdiren köylülermiş. Yanlarında da bir sandık vardı. Baktım, karayemiş getirmişler. Babamın almak istediği, hasretini çektiği karayemişler. Çocukluğunda yediği, kokusunu aldığı, kendi memleketinin yemişleri. Hepsini ceplerime doldurdum, ceplerim şişti. Öyle gittim cenazeye. Tam babamı toprağa koyacaklar, 'Açsanıza tabutu' dedim, açtılar, döktüm yemişleri. Babamı çocukluğunun yemişleriyle birlikte gönderdim öteki dünyaya."