Ayşe Şule BİLGİÇ
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2009 20:53
"Ne oldu bizim gönderdiğimiz çocuklu motosikletçiler anılarımız? Hani bu hafta yayınlayacaktın?" diyenler var aranızda biliyorum. Merak etmeyin hepsini toparlayıp sıra ile yayınlamaya önümüzdeki haftadan itibaren başlıyacağım.
Bu hafta ise hamile olduğum için gidemediğim italya lansmanında görücüye çıkan, ve ben gidemeyince yerime apartta bekleyen nöbetçi pilotumuz Mustafa’nın uçarak gittiği ve keyifle bindiği, Türkiye’de de epey merak edildiğini düşündüğüm Aprilla RSV4 Factory ile sizleri baş başa bırakıyorum. Mustafa’nın dediğine göre biraz yorucu ama çok keyifli bir seyahat olmuş.
TANITIM italya’DABu yıl yine pek çok spor motosiklet modellerini yenilendi. Aprilia da yıllardır gölgede kalan RSV Mille serisiyle öne çıkan diğer markaların gerisinde kalıyordu. Ancak Aprilia’nın Piaggio bünyesine katılmasıyla yeni bir kan geldi ve yüksek üretim maliyetleri nedeniyle hiç bir markanın kullanmadığı V4 motor konfigürasyonuyla bu kategoride bir motosiklet yapmayı planladılar. Motosikletin adı da böylece belirlenmiş oldu. Aprilia RSV4. Bu motosiklet bu yıl üretime hazır hale getirildi ve basın için tanıtımı italya’da Süperbike ve MotoGP yarışlarının da yapıldığı Misano pistinde yapıldı.
NEDEN BU KADAR FARKLIRSV4 Factory’i seri üretilen motosikletler içinde özel kılan yanı V4 motoru. Dediğim gibi bu motoru tasarlamakta üretmek te zor. Ancak Aprilia bu konuda uzun çalışmaların sonunda bu güne kadar üretilmiş en kompakt, en güçlü ve en fazla özellik barındıran 999cc V4 motoru üretmeyi başarmış. 12.500 d/d’da 180 bg güç, 10.000 d/d’da 115 Nm tork üreten bu motorun üstünde pek çok elektronik sistem çalışıyor. Gaz kolu Ride-by-wire denilen elektronik bir sistemle kumanda ediliyor. Ağırlığın bir noktada odaklanması sayesinde motosiklet çok dengeli bir şekilde yatabiliyor, hızlanabiliyor ve yavaşlayabiliyor. Son dönemde tüm spor motosiklet üreticileri için bu konu çok önemli. V4 motor ise bu konuda en başarılı olan
seçim. Aprilia RSV4’ün motorunu tasarlayan Claudio Lombardi ile yaptığımız görüşmede bu V4 motorun özellikle 65 derece gibi dar bir açıyla tasarlanmasının işlerini çok zorlaştırdığını ancak ağırlığın bir merkeze odaklanması için en iyi çözümün bu olduğunu anlattı. Bu motorun aslında çok daha fazla güç üretebileceği halde dayanıklılığını artırmak ve güvenlik kaygılarıyla 180 bg lik güçte karar kıldıklarını fakat birkaç küçük modifikasyonla rahatlıkla yarış motosikletindeki gibi 210 bg güç üretebileceğinden bahsetti.Motosikletin tüm parçalarında gram hesabı yapılarak en düşük ağırlıkta olması için çalışılmış. Kuru olarak tüm ağırlığı 179 kg. Benzin deposu ağırlık merkezini etkilememesi için selenin altına doğru kaydırılmış. Tüm bu mühendislik çalışmalarının sonucunu test etmemiz için nihayet vakit geldi ve Misano Pistine çıktık.
PİSTTE NASIL GİDİYOR?RSV4 Factory her ne kadar 1000cc’lik bir motora sahip olsa da görsel olarak küçük bir motosiklet. Üzerine oturunca yüksek ayaklıkları, sert ama rahat selesi ve orta boya sahip sürücüler için çok iyi ayarlanmış gidon mesafesi ile rakiplerine göre rahat sayılabilecek bir ergonomiye sahip. Motoru çalıştırma düğmesine basınca çıkan ses bilindik hırıltılı V4 sesine göre daha yumuşak çıkıyor. Gazı açınca V4 ile 3 sıralı üç silindirliler arasında derin, sinirli bir homurtu duyuluyor. Devir saati yükselince V4 hırıltısından öte pürüzsüz bir gürlemeye dönüşen ses çok etkileyici. İlk seansta hem piste hem motosiklete alışma turları atarken motosikletin çevikliğine ve dengesine hayran kaldım. Ön frenlere daha bir parmağın dokunmasıyla hemen pistonlar diskleri ısırıyor, fren gücünü pürüzsüzce 43mm’lik Öhlins amortisörlere, oradan da Pirelli Diablo Supercorsa lastiklere aktarırken sürücüye sadece nerede ne kadar yavaşlamak istediğini ayarlamak kalıyordu. Pist kuruduktan sonra attığım hızlı turlarda ise RSV4 Factory’nin gerçek hünerlerini görmeye başladım. Motosiklet, uç noktalardayken bile o kadar dengeliydi ki Misano gibi son derece teknik bir pistte olmama rağmen başımı hiçbir derde sokmadan kendimi bir motosiklet yarışçısı gibi hissetmeye başladım. Hatta son seansa doğru iş biraz test olmaktan çıkıp gazeteciler arasında ufak bir yarışa bile dönüştü. RSV4 ile hayatımda hiç yatmadığım kadar ciddi açılarda virajlara girip çıkmama, 200 km/s’in üstünde hızlarla girilen virajlara MotoGP pilotları gibi dalmama rağmen en küçük bir sorun yaşamadım. Motosikleti tasarlayanların anlattığı o kadar teknik bilgiye hiç gerek yok aslında. Neredeyse 600cc’lik motosikletler kadar iyi viraj dönen, ancak rakibi litrelik hiçbir motosikletten geri kalmayacak bir güce sahip olan bu motosikleti ortalama sayılabilecek bir motosiklet sürücüsü bile rahatlıkla kullanabilir. İşte gerçek başarı burada. Test seanslarının bitiminde gazeteciler arasında yaptığımız sohbetlerde rakiplerinin çok güçlü olmasına rağmen kullanımının zor ve sürücüyü tedirgin edici olduğunu, fakat RSV4 Factory’nin aynı gücü üretmesine rağmen çok daha kolay kullanılabilmesinin sürücüye inanılmaz keyif verdiği sonucu ortaya çıktı. Üstelik Japon rakipleri gibi 2 yılda bir yerine Aprilia’nın bu modelini en az 5 yıl yenilemeyeceğini düşününce, uzun bir süre demode olmadan keyifle kullanılabilecek bir motosiklet olduğu ortaya çıkıyor. Yakında Türkiye’ye az sayıda ithal edilecek bu modelin satış fiyatı henüz belli değil. Benzeri özelliklerdeki Ducati 1198S’in 33 bin Euro civarındaki fiyatını düşününce makul bir fiyat etiketi ile geldiğinde Türkiye’de de epey ses getireceğine inanıyorum.