Güncelleme Tarihi:
Bütün bilimler doğal olguları betimleme ve açıklama çabasından ibarettir. Antropolojinin amacı belirli bir doğal olguyu betimlemek ve açıklamaktır. Disiplinin adı “insan anlamına gelen Yunanca “anthropos” ve “açıklama”anlamına gelen “logos” sözcüklerinden türetilmiştir. İşte, Antropoloji nedir sorusunun cevabı ve Antropoloji bilimi hakkında bazı bilgiler
Antropoloji, insanı, bizi, yani kendimizi inceleyen bir bilim dalıdır. Burada antropolojinin, konusu “insan” olan (biyoloji, psikoloji, sosyoloji, iktisat vd.) diğer bilimlerden nasıl ayırt edileceği sorunu gündeme gelmektedir. Antropoloji sayılan bu bilim dallarının hepsiyle yakından ilişkili olup, bu bilim dallarından, özgül tarihi, inceleme konusu ve kullandığı araştırma teknikleri açısından farklılık sergiler. Antropoloji ilerde açıklanacağı üzere insanı her yönüyle anlamaya ve anlatmaya çalışır. Çalışma alanının sınırları içine insanın hem fiziksel hem de sosyo- kültürel yönleri girmektedir. Kısaca Antropoloji insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde anlamaya; insanların varoldukları andan beri çeşitli koşullara nasıl uyarlandığını, bu uyarlanma biçimlerinin nasıl gelişip değiştiğini görmeye ve göstermeye çalışır. Bu nedenle Antropoloji yerküreyi bir bütün olarak ele alır ve insanlığı bütünlüğü içinde görmeye çalışır. Bu yönüyle antropoloji hem bütüncü hem de farklılıklara ortaya koyan, karşılaştırmalı disiplin olma özelliği sahiptir.
ANTROPOLOJİ BİLİMİ NASIL OLUŞTU?
Antropolojinin konusunu insanlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar oluşturduğundan, kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği anlama ve açıklama çabasının tarihi, kuşkusuz insanlık tarihi kadar eskidir.
Çiçero ve bazı batılı kaynaklara göre tarihin kurucusu olarak tanınan Halicarnassuslu Herodot’u (MÖ 484-425) ilk antropolog olarak kabul etmek gerekir. Çünkü Herodot, Akdeniz çevresindeki ülkeler konusunda (Persler, Mısırlılar, Libyalılar, İskitler, Hintliler ) görüp işittiklerini yazmakla yetinmemiş, bu ülkelerde yaşayan insanların tarih açısından niçin farklı olduğu sorusuna güvenilir bir cevap aramıştır. Herodot, bu toplumların fiziksel özelliklerde, törede, davranışlarda, teknolojide, politika düzeyinde nasıl farklı olduklarını büyük bir ustalıkla anlatmış, başka bir deyimle onların kültürlerini incelemiş, tarihi olayları kültür farklarıyla açıklamaya çalışmış ve bu açıklamaları yaparken de öncülleri, çağdaşları ve ardıllarına oranla ilgilendiği toplumlara objektif bir tavırla yaklaşmıştır.
Antik Grek yazınında biyolojik ve kültürel çeşitlilik konusuyla, Herodot’un dışında Aristoteles (MÖ 384-322)’te ilgilenmiştir.
Ibn Fadlan (10.yüzyıl), Marco Polo (1254-1324), İbn Batuta (1304-1369), Evliya Çelebi (1611-1682) gibi gezginlerin Seyahatnameleri ve kültürler arasındaki farklılıkları, coğrafi koşullardaki farklar ve geçim faaliyetleri ile açıklayan büyük düşünür İbn Haldun’un Mukaddime’si, zengin antropolojik malzeme içermektedir.
Batı dünyasının antropolojiye ilgisi sömürgecilik çağıyla başlar. Batı Avrupa ülkelerinin Afrika, Amerika ve Avusturalya kıtalarını sömürgeleştirmeleriyle sonuçlanacak keşif gezileri, seferlere katılan doğa bilimcilerin, tıp adamlarının, kaşiflerin yalnızca ilk kez karşılaştıkları hayvan ve bitki türleri değil, aynı zaman da insan toplumları ve kültürleri hakkında da ayrıntı çizim ve betimlemelerden oluşan kapsamlı bir “keşif literatürü” bırakmalarına neden olmuştur.
Bilimsel antropoloji 19.yy’da Batı dışında kalan toplum ve kültürlerin inceleme alanı olarak diğerlerinden ayrışarak ortaya çıkmıştır. Kuzey Amerika ve Britanya’da yetişen ilk antropologlar özellikle Amerika’nın modern öncesi kabile toplumlarıyla Afrika’da ve Avusturalya-Okyanusya adalarının sanayileşmemiş küçük-ölçekli toplulukları üzerinde çalışmışlardır. Bu nedenle ilk antropoloji, sömürgeciliğin bilimi olarak etiketlenmiştir. Özellikle Britanya yönetimi altına aldığı ülkeleri Britanya’nın çıkarları doğrultusunda daha iyi yönetebilmek için antropologların çalışmalarından yararlanmışlar ve antropolojik çalışmalar dönemin yönetimlerince desteklenmişlerdir.