Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2001 00:00
REMZİ Erkürem, basın camiasının yakından tanıdığı biri. 1970'li yıllarda Yeni İstanbul Gazetesi'nde çalışırken, Müessese Müdürümüz idi.Daha önce İsmet Paşa ve Ecevit dönemlerinde eski Ulus Gazetesi'nin Müessese Müdürü idi. Daha sonra Milliyet Gazetesi'nin Müessese Müdürlüğü'nü yaptı. Yıllarca, Gazete Sahipleri Sendikası Genel Sekreterliği görevini yürüttü. On yılı aşkın da Basın Kartları Komisyonu'nda birlikte olduk. Remzi Erkürem, kalp rahatsızlığı geçirdikten sonra Altınoluk'a yerleşti. Rahat durur mu? Orada bir dernek kurdu ve Antandros Antik Kenti'ni ortaya çıkartıyor. Yine o müthiş tempo, yine dört dörtlük mesai ve yine başarı...* * *Ağabeyim Mehmet Adem Solak ile ziyaretine gittik. Abdullah Efendi Konağı'nı yıkılırken devralmış, onarıp yepyeni ve görkemli bir müze haline getirmiş.Her odada bir resim sergisi var. Bizi bizzat kendi gezdirdi.Bir odada Kamuran Gülgönül, diğerinde Şirin Gülcan Eren, üçüncü odada Mehmet Ali Erozan tabloları yer alıyordu.Dördüncü odadaki sergi Bandırma'dan Beyda Gezer'e aitti.Sonra Kazıevi'ne gittik. Ege Üniversitesi'nin Arkeoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Gürcan Polat ve arkadaşlarının çabalarıyla yapılan kazılarda çıkarılan lahitler, Altınoluk Parkı'nın hemen yanına taşınıyor. Antandros Antik Kenti'nin tarihi MÖ 1200'lü yıllara dayanıyor..Yani Truva Savaşı'na kadar uzanıyor.Bir ara bu kenti Kafkaslar'dan inen Kimmerler istila etmiş. Tarih boyunca el değiştiren kent şimdi yeniden ortaya çıkartılıyor. Remzi Erkürem, bir işe el attıysa, sonunu mutlaka getirir. Biliyorum ve inanıyorum.* * *Antikçağdan günümüze bizi taşıyan bir başka duygusal olayı da Güre'de yaşadık. Akçay'ın hemen yanındaki Güre Beldesi'nin kıyısı yeniden düzenlenirken, belediye ünlü Mimar Cengiz Bektaş'ın katkılarıyla iskele yanında çok güzel bir park yaptırmış. İnanmayacaksınız ama bu parkı Atatürkçü Düşünce Derneği Şubesi'ne vermiş. Ağabeyim anlattı:‘‘Türkiye'nin en aydın ilçesi İstanbul
Beşiktaş. Ama ADD tabelası hálá kapıya asılamadı. Burada da
Atatürk posterleri ile donatılmış parkta en güzel etkinlikler yapılıyor ve yöre halkı, gelen aydınlar ve sanatçılarla burada kucaklaşıyor. Her sabah yürüyüşümüzü bu parkta çay molası ile noktalıyoruz. Köy Enstitüsü çıkışlı ozan Nebi Dadaloğlu ile eşi Bahar Hanım'ı da burada kucakladık. İkisi de Pazarören Köy Enstitüsü mezunu. Bahar Dadaloğlu, elimden tuttu: ‘Aman iki gözüm sağlığına dikkat et. Bizim, bu ülkedeki birilerinden alacağımız var. Bu halka da borcumuz var. Bak ben bahar idim bağrıma taş basa basa Taşbahar oldum. Ama çok şükür ayaktayım.’’* * *Nebi Dadaloğlu, çilenin ozanı.21 köy enstitüsü için, 1940-1946 yılları arasındaki 21 müdürün destanını yazmış.‘‘Harç kardık, yapı ördük, fidan diktik/Toprağında güneş, alın teriydik/Hepimiz birer Mustafa Kemal'dik.’’Ve Dadaloğlu, yine sesleniyor:‘‘Baba Tonguç, Baba Yücel/Esti poyraz, karaca yel/Sonra geldi kirli bir el/Ay'ım, Güneş'im tutuldu.’’Dadaloğlu haklı, güneşimizi kararttılar.
button