Güncelleme Tarihi:
OYUN Atlası girişiminin kurucusu Gökçen Göksel, oyuna ve gezmeye meraklı bir çocukluk geçirmiş. Yıllarca sivil toplum kuruluşlarında çalışan Göksel, çocukluktan beri merak ettiği, üniversite yıllarından sonra da arşivini tuttuğu ‘eski oyunları’, yeniden tasarlayarak gelecek nesillere aktardığı Oyun Atlası sosyal girişimine çevirmiş. Projenin bir ayağı tarihi bölgeleri gezerek arşivleme çalışması yapmak, diğer ayağı oyunları yeniden tasarlamak. Son ayağı ise her yaştan insanın katılabileceği atölyelerle bu oyunları ve bu antik rotaları insanlarla paylaşmak, onlara kültürel miras sevgisini oyunlar aracılığıyla aşılamak. Göksel bu çalışmasıyla bu yıl Sabancı Vakfı tarafından Fark Yaratanlar arasında gösterildi. Göksel’e, Oyun Atlası’nın kuruluş hikâyesini soruyorum:
ARŞİVLEYEREK BAŞLADI
“Uzun yıllardır sivil toplum alanında çalışıyorum. Üniversite döneminde gönüllülükle başladım, proje koordinatörlüğü gibi pek çok pozisyonda sivil toplum alanında çalışmaya devam ettim. AKUT Çocuk Akademisi’ni kurdum, KODA’da eğitim koordinatörü olarak çalıştım. Bizim sivil toplumda çocuklara bir şey öğretmek için en önemli aktarma yöntemimiz oyundur. Çocukluktan beri hem antik kentlere hem de oyunlara kişisel bir merakım var. Ailem beni çok farklı antik şehre götürürdü. ‘Aaa burada o yıllarda da oyun oynuyorlarmış’ şaşırmamla aslında bu ilgim başladı. Bu merakımdan dolayı üniversitede turizm ve otelcilik okudum. Sürekli yeni şeyler keşfetmek ve oyun oynamak benim en büyük tutkularımdı. Üniversite döneminde gezdiğim antik şehirlere ait oyunları arşivlemeye başladım.
5 BİN YILLIK OYUNLAR
Örneğin 9 taş oyununa hepimiz aşinayız ya da tavlaya...Bunların 5 bin yıllık tarihi var. Ben onları keşfetmeye başlayınca, toparlamaya başlayınca farklı detayları fark ettim. Aslında orada oyun olduğunu kimse bilmiyor. Değerli hocalar bunları elbette fark ediyor, envantere kaydediyor ama turistik olarak gidenler orada bir oyun olduğunun farkında değil. Çocuklar ve gençlerin kültürel miras algısının gelişmesi çok önemli. Eğer aileleri ya da okulları gezdirmezse, bir çocuk bu miraslarla ancak 18 yaşından sonra kendi iradesiyle tanışabilir. Eğer tanışmadılarsa büyük bir kayıp var. Ben oradaki açığı oyunları anlatarak, o hikâyeleri göstererek kapatmamız gerektiğini düşündüm ve bu oyunları toplamaya başladım. Sivil toplum deneyimim de bu hedefimle birleşince Oyun Atlası projesi hayata geçti.”
YENİDEN TASARLIYOR
Peki Oyun Atlası’nda arşivleme çalışması dışında neler yapılıyor? Göksel: “Oyun Atlası’nın bir kolu araştırma, gezdikçe gördükçe yeni tarihi oyunları keşfediyoruz. Envanterde olan ama orada olduğunu bilmediğimiz oyunlar var ve bunları ortaya çıkarmayı hedefliyoruz. Arşivleme çalışmasından sonra bu oyunları yeniden tasarlıyoruz ve üretiyoruz. Sonrasında atölyeler kısmı var, hem çocuklar hem yetişkinler için oyunları öğrettiğimiz, Türkiye’nin oyun tarihi hikâyelerini aktardığımız atölyelerimiz ve antik kentleri oyunla gezdirdiğimiz gezi rotalarımız var.”
HEREDOT’UN ‘AŞIK ATMA’SI
- GÖKÇEN Göksel’e bu oyunlar içerisinde en çok hangisini sevdiğini soruyorum. Yanıtlıyor: “Eski oyunlardan hâlâ oynadıklarımız var. O zamanki tasarımı başka, biz mesela 9 taşı kare üzerinde oynuyoruz ama eski antik kentlerde yuvarlak bir alan üzerinde baklava dilimleri çizimleriyle oynamışlar. Aşık kemikleri var, bunlar ilk oyun malzemeleri, çok eski zamandan beri varlar. Hayvanların diz arka kemikleri hem oyun için hem kehanet için hem de ağırlık ölçmek için kullanılmış. O dönemin madeni materyali içine doldurulduysa ağırlık için kullanılmış. Ama kemiğin üzerinde bazı işaretler varsa kehanet için kullanıldığı biliniyor. Örneğin bazıları tarlaların hangi yönde ekilmesi gerektiğini işaretlerle gösteriyor. Ya da bir komutan savaşa çıkacaksa hangi yönden gitmesi gerektiğine dair kehanetler yer alıyor. Bu aşık kemikleri aynı zamanda oyun oynama aracı. Beni en etkileyen, Heredot’un kayıtlara geçirdiği günümüzdeki ‘aşık atmak’ deyiminin hikâyesi. Günümüz Manisa’sında bulunan Sardes Antik kentinde Lidyalılar kıtlık yaşıyor. Heredot buraya gidiyor, insanlar kıtlıkla nasıl hayatta kalabilmiş diye inceliyor. Şehre girdiğinde şunu görüyor; insanlar birbirlerine aşık atıyor. ‘Aç mısın tok musun?’ diye bir oyun geliştirmişler. Oyunu kaybeden o gün yemek yemiyor. O az olan aşlarını verimli kullanabilmek için aslında bir hayatta kalma oyunu geliştirmişler ve bu şekilde oyalanmış, o döneme sabretmişler. Günümüzde bu oyun deyim olarak ‘Benimle aşık atma’ gibi kullanılıyor.”
HELENLER ÇELİK-ÇOMAK OYNAMIŞ
- BU oyunlar Antik dönemlerde mermere kazındığı için bugün bunları öğrenebildiğimizi belirten Göksel “Bu mermere kazınan oyunlar Helenistik dönemlerden çıkıyor” diyor: “Şehrin girişlerindeki büyük kapılarda, sütunlu ana giriş yollarda, insan popülasyonlarının çok olduğu yerlerde oyunlar var. Tapınak girişlerinde var, kamusal alanların hepsinde oyun izlerine rastlamak mümkün. Sopayla çelik çomakla, aşıkla oynanan bir oyun var. Kaybeden grup kazanan gruba met helvası kavuruyor. O dönemde met helvası çok meşakkatli bir iş, oyun yok olmuş ancak met helvası Eskişehir’de hâlâ pişiriliyor. Biz bu oyunları yeniden tasarlıyoruz ve ilerideki kuşaklara bırakabilmek için kumaşlara işliyoruz. Hem çevreye zarar vermeden hem de sürdürülebilir oyunlar olsun istiyoruz.” Atölye çalışmalarında, bu oyunların keşfedildiği antik kentleri katılımcılara oyunlarla anlatan Göksel, bu oyunları kişilerin satın alabileceği modern forma da getireceklerini, böylece kültür miraslarını daha çok insana aktarabileceklerini söylüyor.
10 YILDA 8 ANTİK KENTİ İNCELEDİ
- GÖKSEL, 10 yıldır bu çalışmaya devam ettiğini ve 8 bölgeyi detaylı incelediğini belirtiyor: “Sadece antik değil kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel oyunları da araştırıyorum. Ankara, Eskişehir, Muş, Van, Efes antik kenti, Didim gibi pek çok bölgeyi araştırdım. Ama hâlâ araştıramadığım bölgeler var. Helenistik dönemden kalma tüm Antik şehirleri gezmek istiyorum.
Antik şehirlerde gezerken oyunlara ilişkin bilgilendirme panoları yapılmasını istiyoruz. Bu konuda bakanlıkla temasa geçme isteğimiz var. Bir eseri anlatırken tabelası olduğu gibi bu oyunların da hangi dönemlerde nasıl oynandığı ve yıllar içerisinde nasıl değiştiğine dair bir bilgilendirme tabelası olsun istiyoruz. 5-6 bin yıllık oyunlarımız var, bunlar bilinsin.”