Güncelleme Tarihi:
Sizi tanıyalım. Kimdir Seyhan Uslu?
Seyhan Uslu: Antalya Kumluca’lıyım. Annem babam çiftçilikle uğraşıyor. Liseden sonra Akdeniz Üniversitesi Ziraat Mühendisliği’ni kazandım. Birkaç ay okuduktan sonra, ziraat mühendisliğinin bana göre olmadığını gördüm. Tekrar sınava girip İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü’nü kazandım. 2002 yılında mezun oldum. Yaklaşık bir yıl kadar dershanede öğretmenlik yaptım ancak 2003 yılında evlendikten sonra çalışma imkânım olmadı. Eşimin kaymakamlık görevi nedeniyle sık sık şehir değiştirdik. Atay Bey ile dolaştık. İlk görev yerimiz Burdur’un küçük bir ilçesiydi. Buradan sonra Ankara’ya kaymakamlık eğitimi için geldik. Daha sonra Isparta’nın Yenişarbademli, iki yıl sonra Ağrı’nın Taşça ilçesinde göreve başladık. Yaklaşık iki yıl sonra da Antalya’nın İbradı ilçesine tayinimiz oldu. Antalya’nın ardından Van’da göreve başladık, vali yardımcısıydı, üç yıl kadar da orada kaldık. Son olarak Ankara’ya geldik, 6 yıldır da Ankara’dayız. Memleketimiz Antalya ile Ankara arasında gidip geliyoruz.
BİR YIL SONRA ORTAYA ÇIKTI
Nasıl tanıştınız?
Dershanedeki öğretmenim ile Atay Bey arkadaşlardı. Bayram günüydü orada karşılaştık. Onlar vesile oldu. Atay Bey’e hiç sormadım şimdiye kadar ama biraz organize var gibiydi. Üniversitede son yılımdı. Evlilik düşüncem de yoktu. Aradan bir yıl kadar geçti, iletişimi koparmamıştı Atay Bey. Bir yıl sonra mezuniyetim geldiğinde yeniden çıktı ortaya. Görüştük, kısmet oldu. Bir ay içinde evliliğe karar verdik, evlendik. Evlendiğimiz sırada Atay dil eğitimi içi İngiltere’deydi. Yaklaşık bir buçuk ay evlendikten sonra ben de onunla İngiltere’de kaldım.
PLANLI BİR DAVETTİ
Atay Uslu: Planlı bir davetti. Benim planımdı, orada, yemekte bir araya gelmek. Öğretmen arkadaşım bahsetmişti bana. Hatta ben yemekten üç ay önce görmüştüm de kendisini. Bir gözlem araştırma süreci oldu benim için.
Seyhan Uslu: Ama ben bir komploya kurban gittiğimi anlamıştım, hissediliyordu (Gülüyor). Evliliğimizden beş buçuk yıl sonra ilk kızımız dünyaya geldi. Sezen, İbralı’dayken dünyaya geldi. Onlar dünyaya gelene kadar hiç çocuk planı yapmadık. Güzel günlerdi. Beraber çok keyifli zamanlar geçirdik. Evliliğimizin ilk zamanlarında özellikle kayak yaptık, yürüdük, 3 bin metrelik dağa. Çocuklarla beraber eve hapsoldum diyebilirim.
Şehir şehir gezmişsiniz. Zor muydu?
Seyhan Uslu: Bence çok keyifliydi Farklı yerler görüyorsunuz. İlk başta ben çiftçi çocuğu olduğum için yerleşik hayata alışıktım. Memur hayatı nedir, hiç bilmiyorum. Başlarda çok da değişik geldi aslına bakarsanız ama sonra alıştık. Yeni arkadaşlıklar, dostluklar kuruyorsunuz; farklı coğrafyalarda bambaşka hayatlara ortak oluyorsunuz.
EVDE DE SIĞINMACI VAR
Atay Bey, milletvekilliğinden hemen önce iki-iki buçuk yıl kadar Göç İdaresi’nde Uyum ve İletişim Dairesi Başkanı olarak çalıştı. Şimdilerde de göçmenlerin ve sığınmacıların Türkiye’ye uyumları için çalışmalarını sürdürüyor. O kadar çok mesai harcıyor ki Sezen, ‘Baba biz de sığınmacıyız. Bizimle de ilgilen biraz’ dedi.
AİLECE BİSİKLET
Atay Uslu: Hep birlikte ailecek bisiklete biniyoruz. Kaymakam olarak gittiğimiz her yerde çadır kurar, kamp yapar, dağa tırmanırdık. Adrenalini, dağda, kırda yürümeyi, yüzmeyi seven bir aileyiz. Soyadımız ‘Uslu’ ama spor anlamında değiliz. Herkes yüzer, kayak yapar. Yenişarbademli’de hafta sonları bisiklete biniyorduk. Başlarda insanlar yadırgadılar. Büyükler önce tepkili oluyor. ‘Kaymakama bak, eşine bak’ diye. Sonra bütün çocuklar, gençler bisiklete binmeye başladılar. En az 200 çocuğun bisikleti oldu, yardımcı da olduk
Seyhan Uslu: Isparta’dayken Atay Bey, ‘hadi kayağa gidiyoruz’ dedi ama ben hiç bilmiyorum. ‘Öğrenirsin’ dedi. Hocadan biraz ders aldım, serbest zaman etkinliği başlayacak, biz biraz zirveye çıkmaya karar verdik. Hoca, ‘Çıkmayın tehlikeli olur’ dedi. Dinler miyiz hiç, başladık tırmanmaya. Zirveye çıktık, kendisi önden kaydı gitti. Arkadayım, kimse yok. Öyle böyle derken kaya kaya indim; ineceksin, inmeyip ne yapacaksın. Böyle de öğrendim aslında. Sonrasında Ağrı Dağı’na tırmanma teklifi de benden geldi zaten.
HAMUR İŞLERİ ATAY USLU’DA
Korona günlerinde Antalya’da karantinadasınız. Nasıl geçiyor günler?
Seyhan Uslu: İş, güç hali arttı. Atay Bey, 19 yaşında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuş. Askerlik çağına kadar babasının yanında, ekmek fırınında çalışmaya başlamış. Evde hamur işlerini yapıyor. Fırıncılıktan gelen el yatkınlığı ve lezzeti var.
Atay Uslu: Babamla birlikte çalıştık. Fırıncılık güzel bir meslek. Hamur yoğurmak, ekmek pişirmek. ‘Siyasal mezunusun, git işini yap’ dediler. Sınava girip kaymakam oldum. Fırıncılık devam ediyor. Ailemin fırını duruyor Ramazan ve korona günleri fırına dönüşte de fırsat oldu. Kürek çekerim biraz, karantina günlerinde. Hamur ve un konusunda bir zaafım var. Hanımefendi de benim bu zaafımdan faydalanıyor. ‘Pişi yapar mısın’ diyor; hiç düşünmeden ‘yaparım’ diyorum.”
MİS KOKULU SOHBET
SÖYLEŞİ için ilk durağımız Antalya’nın mis kokulu portakal bahçeleri ve seraları oluyor. Kızlar elleriyle topluyorlar portakalları, domatesleri ve sandıklara tek tek yerleştiriyorlar.
İŞTE YÖRÜK KÜLTÜRÜ
DEVE çiftliğinde duruyoruz. Kızlar hepimizden önce korkusuzca açıyorlar kapıyı, sevmeye başlıyorlar develeri. Kızlar ilk kez gelmişler ama deveyi korkmadan seviyorlar. Seyhan Uslu, “Yörük kültürü damarlarımızda dolaşıyor herhalde. Uslugiller de bugün deveyi sevince bir kez daha teyit oldu bu kanaat” diyor.
Ayşecik prefabrikte doğdu
Van’da depremi yaşamışsınız.
Seyhan Uslu: Ben Ayşe’ye hamileyken Van’a gittik ve kısa bir süre sonra da deprem yaşandı. Atay Bey vali yardımcısıydı. Zeynep daha 10 aylık bebekti. Aralarında 22 ay olan iki küçük çocuk ve hamileyim. Çok zor zamanlardı. Büyük bir depremdi. Depremin ertesi günü hemen Atay Bey beni Antalya’ya gönderdi. Dört ay memlekette kaldım, bir kez gelebilmişti yanımıza. Bir ay sonra döneriz diye geldik ama dört ay kaldık. Lojman yıkılmıştı. Küçük bir prefabrik yapıldı. Ayşe Ezgi orada dünyaya geldi. Yani Ayşe Ezgi, prefabrik çocuğu. Her şeye rağmen orada olmak daha güzeldi.
Atay Uslu: Deprem bize inanılmaz şeyler öğretti. Büyük felaketten sonra Deprem Koordinasyon Merkezi yöneticiliği yaptım. 20 bin kalıcı konutun inşası, Yeni Van’ın kurulması çalışmalarında görev aldım. Ölümün kıyısından döndük, yıprandık, tecrübe edindik, ayrı kaldık. Sürpriz bebeğimiz gelecekti artık leylekler havada uçuşuyor, Van’a döndüler. Prefabrik evimize. Ayşecik, prefabrikte doğdu, büyüdü. Bizim evimiz bir okul ve hanımefendi de bir öğretmendir. Ben de bir öğrenciyim, kızlarımla birlikte.
BASKETTE İYİ DEĞİL!
Atay Uslu nasıl biridir?
Beni en çok şaşırtan özelliği sabırlı olması. Birçok erkek vardır bağırır çağırır; ben hiçbir zaman sesinin yükseldiğine şahit olmadım. Çok merhametlidir. Çoraplarını çamaşır sepetinin yanına atması dışında bir sorunum yok kendisiyle. Basketleri isabetli olmuyor sanırım. Her zaman dinamik, heyecanlı ve hareketli olması en önemli özelliği sanırım. Bazen, ‘Sen o heyecanını kaybedersen ben bitecekmişim gibi hissediyorum’ derim. Onun heyecanı bana hayat veriyor.