Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de yakın geçmişe kadar mafya kavramı, yalnızca erkeklerin boy gösterdiği kabadayı dünyasını anlatırdı. Eş, sevgili ya da evlat olarak kadının bu dünyadaki tek rolü ‘‘suskun’’ kalmaktı. Ama zaman, Türk mafyasını topraktan koparıp kente taşıdı. 1980'ler, uyuşturucunun tek değer olarak fırtına gibi estiği yıllardı.
Bugünlere gelindiğinde ise kadınların da pek yerinde saymadığı görülüyor. Engin Civan'ın vurulmasıyla hissedilen, Uğur Kılıç'ın asiliğinde olgunlaşan ve Susurluk'la patlayan dönem, mafya ilişkileri içinde yer alan kadın sayısının artık az olmadığını gösteriyor. Kadınlar, mafya babalarının gölgelerini terkederek çete yöneten, ölüm emri veren ve karapara ilişkilerinde operatörlük yapan ‘‘mafyoz’’lara dönüştüler. Peki arenaya eşit silahlarla çıkmaya başlayan kadınlara karşı erkekler ne yaptı? İlk olarak ‘‘kadına kurşun sıkılmaz’’ kuralını terkettiler.
Derin devletin, Susurluk'ta bir kamyona çarpmasının üzerinden tam iki yıl üç ay geçti. Toplum ise hala derin devletin gölgesi altından ilişkileri ayırtetmeye çalışıyor. Ancak süreç içinde ortaya çıkan tabloda önemli görüntülerden biri gözden kaçırıldı. Artık mafya ve çete bağlantılarında kadının rolü değişmiş, 10 yıl öncesine kadar var olan durum tepetaklak olmuştu. Susurluk'la silkelenen toplum, kabadayıların susmak zorunda olan eşleri, sevgilileri ya da kızlarının yerinde yeller estiğini gördü.
Bu sonuca ulaşılmasındaki en büyük etken, Türk mafyasının toprakla bağını kopartarak, uyuşturucuyla dünyaya açılması. Karapara aklama sürecinde kadına da ihtiyaç duyan mafya, bu gücü yanına almakta tereddüt etmedi. Banka müdiresi, kurye, bürokrat ve hatta malın sahibi görünen kadınlar mafyaya, 1980'li yılların sonlarına doğru hızlı bir giriş yaptı. Kadının cinselliğinden başka bir kimlikle mafya ilişkileri içinde yer almaya başlaması, mafyanın endüstrileşmesiyle aynı döneme rastlıyor. Ancak zamanla bazı kadınlar arenada eşit silahlara sahip oldu. Suskun kalma kuralı çiğnendi. Tarafların iki ayrı cinsten olması fırtınalı aşkları gündeme getirdi. Mafyanın erkek kanadının bu sürece tepkisi ise sert oldu. Eski yasalardan biri çiğnendi; kadına kurşun sıkıldı.
SUSMAYI BİLENLER
18 Haziran 1984. Yer, Ankara Karanfil Sokak'taki Kaçakçılık ve İstihbarat Daire Başkanlığı binası. Dönemin iki ünlü ismi Ahu Tuğba ve Oya Aydoğan sorgulanıyor. Sorguyu yapan ise dönemin ünlü polis şefi Atilla Aytek. İki kadından daha sonra Adapazarı yakınlarında ölü bulunan Kürt mafya babası Behçet Cantürk ve geçtiğimiz günlerde yakalanan uyuşturucu kaçakçısı Avni Musullulu ile yaptıkları Antalya gezisini anlatmaları isteniyor. Tabii isim ve ilişkilerle birlikte. Bugüne kadar (O gün olduğu gibi) bu iki kadın, beraber oldukları erkekler ve ilişkileri hakkında hiç konuşmadılar. Aynı durum seksenli yıllarda mafya babası Hasan Heybetli'yle fırtınalı bir beraberlik yaşayan Muazzez Abacı için de geçerli.
Aslında Türk kadını 1980'li yıllarda, bir yandan mafya içinde sessizliğini korurken, bir yandan da tırmanışının ilk işaretlerini veriyordu. Bu dönemin en önemli ismi, Alaattin Çakıcı’yla birlikte Paris’te yakalanan Aslı Ural’ın annanesi Mualla Özbek. Zamanının en ünlü terzisi olan Mualla Hanım'ın ilişki porföyü, ünlü sanatçılardan işadamlarına, politikacılardan mafya babalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsardı. Canan Yaka'nın ilk eşi Selçuk Ural, ‘‘Bir liderdi’’ şeklinde tanımladığı eski kayınvalidesini şu cümlelerle anlatıyordu:
‘‘Canan'dan ayrılacağım sırada 'ayrılma, seni mahveder, hiçbir yerde çalıştırmaz' dediler. Yaşım daha 27. Fahrettin Aslan 'sana iş veremem', Oflu Osman, 'seni çalıştıramam' dedi. Mualla Hanım devlet için de devlet gibi enteresan bir kadındı. Erkek gibiydi.’’
Annesinden hem mesleğini hem de ilişkilerini devralmışa benzeyen Canan Yaka da yaptığı şu açıklamada kadının o günlerdeki mafya ilişkileri içindeki rolünü şöyle özetliyor: ‘‘Bildiklerimi anlatsam İstanbul'da deprem olur. Ama bunu asla yapmam.’’
UĞUR KILIÇ DÖNEMECİ
Omerta mafyanın temel yasalarından biri. Sessiz kalmaya ve olayı gerçekleştiren görülse bile ele vermemeye dayanıyor. ‘‘Erkek olma’’ anlamına gelen omerta, sistemin de anahtarı. Dünyadaki örneklerine nazaran daha el yordamıyla gelişmiş olsa da, Türk mafyası da bu anahtarı kullanmayı bildi. Kadınlarına kullandırmakta ise daha büyük bir başarı sağladı. Eski mafya babaları diye tanımladığımız, Dündar Kılıç, İsmail Hacısüleymanoğlu, İdris Özbir, Nihat Akgün ve Necdet Ulucan gibi isimler özel hayatlarını saklamakta başarı sağladılar. Kiminle evli oldukları, kime gönül verdikleri hiçbir zaman bilinmedi. En azından gazete manşetlerine yansımadı. Şakası olmayan aşklarındaki kadınlar, yalnızca kadın oldukları için girdikleri bu dünyadan sessizce geçip gittiler. Ünlü bir mafya babasının kadını olmak, ‘‘güç’’ anlamına gelebilecek herhangi bir çıkar sağlamadı onlara.
Ta ki, Uğur Kılıç'a kadar. Kadının mafya içindeki rolünün değişimini anlamak için Uğur Kılıç'ı bir kilometretaşı olarak değerlendirmek gerekiyor. Babası Dündar Kılıç ve eşi Alaattin Çakıcı nedeniyle mafyayla kuşatılmış bir ömür süren Kılıç, kadının güç elde etme savaşının ilk işaretlerinden biri sayılabilir. 20 Ocak 1995'te Uludağ'da üç kurşunla sona eren 30 yıllık ömrü boyunca, böyle tanımlanmaktan nefret etse de ‘‘erkek gibi kadın’’ imajı çizdi. Dokuz yaşında tanıştığı silahı gerektiğinde tıpkı bir mafya anası gibi insanlara doğrultmaktan çekinmedi. Kurallarını çok iyi bildiği bu dünyada ‘‘Mafya anası’’ tiplemesiyle göz doldurdu. Yarattığı imajı pekiştirme yolundaydı ki, Civan skandalı patlak verdi. Belki de Civan vurulmasa, kadınların kirli ilişkilerde ne kadar aktif rol oynadıklarını öğrenmek bir başka bahara kalacaktı.
KURALLARA ELVEDA
Ama olmadı. Önce tetikçi Davut Yıldız tarafından vurulduktan sonra paniğe kapılan Engin Civan konuştu. Sonra Dündar Kılıç, ‘‘hatırlı kişi’’den bahsetti. 11 Ekim 1994'te Mali Şube'de ifade veren Uğur Kılıç ise başkaldırının son noktasını koydu: ‘‘Hatırlı kişi Semra Özal’’. Üstelik tek tanık olarak ifade verdiği mahkemede de Özal ailesinin tümüyle işin içinde olduğunu çekinmeden anlattı. Mafyanın temel kuralı omertayı bozdu Kılıç. Elinde silahıyla kocasına meydan okuyan, mafya analığına terfi etmek hevesinde bir kadındı artık. Ama mafya Kılıç'a Uludağ'da üç kurşunla cevap verdi. Oğlunun gözleri önünde öldürüldü. Üstelik bu cevap en yakınından, eşindendi.
Kadınlar omertayı, erkekler de daha sonra birçok örneğinin görüleceği gibi, kadına kurşun sıkılmaz kuralını bozmuş oldu.
Mafya kadının avantajını keşfetti
Mafya hakkında yayınladığı kitaplarıyla tanınan Murat Çulcu, kadının mafya içindeki rolünün değişimini şöyle anlatıyor:
‘‘Kadının rolünü, Türk mafyasının gelişimiyle ele almak gerekir. Türkiye'de mafyanın erkek kanadının yapılanması son yıllarda etkinlik kazandı. Ciddi bir güç haline geldi. Bu etkinlik yakınlarındaki insanların da güçlenmesine neden oldu. Mesela Alaattin Çakıcı bu kadar güçlenmememiş olsaydı, çevresindeki kadınlar da dikkate alınmayacaktı. Bu güç nedeniyle kadınlar da etkin ve ön planda görünüyorlar. Eski mafya dediğimiz tipler, kadınları işlere bulaştırmazlardı. Kadınlar da susarak yardımcı olurlardı. Bu durum toprak insanından gelen kadın-erkek ilişkisinin mafyaya yansımasıydı. Fakat kent mafyasına geçişle birlikte kadının sosyal konumu da ön plana çıktı. Kara para aklanması, uyuşturucu sevki ve pazarlaması konusunda mafya kadınların avantajlarından yararlanmaya başladı. Değişen yapılanmayla birlikte sivrilen ve aktifleşen örnekler görmek mümkün’’.