Güncelleme Tarihi:
İşte cefakâr annelerimizden sadece birkaç örnek...
10 YILDIR GÖZÜ, KULAĞI, KALBİ YOĞUN BAKIMDAKİ KIZINDA
Elif Nur henüz 10 yaşında, yani ‘10 yıldır yaşıyor, koşup oynuyor, anne-babasının kucak dolusu sevgisiyle günleri geçiyor’ diye düşünebilirsiniz. Ancak ne yazık ki durum böyle değil. Elifnur doğduktan 17 gün sonra yoğun bakıma alındı, annesi Fatma Hanım da hayat belirtisini görebilmek için 10 yıldır her gün yoğun bakımın kapısında.
Diyarbakır'da, Fatma (41) ve Mustafa (43) Erdemes çiftinin 6 çocuğundan 5’incisi olan Elif Nur, 2012’de dünyaya geldi. 17 günlükken solunum yetmezliği şikâyetiyle hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkiklerinde kas hastalığı teşhisi konulan Elif Nur, Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne yatırıldı. 17 günlükken annesinin kucağından koptu, burada 2 yıl boyunca solunum cihazına bağlı yaşadı. Ardından da 2014 yılında kurulan ve 12 hastaya aynı anda hizmet verebilen Dicle Üniversitesi Çocuk Palyatif Yoğun Bakım Merkezi’ne nakledildi.
Çocuğundan ayrı kalamayan Fatma Erdemes, kızı kendisinin orada olduğunu hissetsin diye 10 yıldır her gün yoğun bakım kapısında bekliyor. Sabah erken saatlerde hastaneye giden ve akşam geç saatlerde çıkan Erdemes’in gözü, kulağı, kalbi kızının küçücük bir hayat belirtisinde. İçeri girince de sadece gözlerini hareket ettirebilen Elif Nur ile iletişimi bu şekilde kurup elini tutuyor, kızını öpüyor. Her gün bu duruma tanık olan yoğun bakım çalışanları da Fatma Erdemes’i ‘yılın annesi’ seçerek, çiçek ve hediyeler verdi.
‘HER GÜN ANNE SEVGİSİNİ ALSIN İSTİYORUM’
Fatma Erdemes, kızının anne sevgisini tatması için her gün gelip ilgilendiğini belirterek, “Beni hissetsin ve bilsin. Nasıl ki tedavisini her gün alıyorsa anne sevgisini de almasını istiyorum. 8 yıldır buradayım, 2 yıl da Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde kaldım. Halen de ilgilenmeye çalışıyorum. Elif Nur, benim için sağlıklı olan çocuklarımdan daha önce geliyor. Onunla aramda inanılmaz bir bağ var. Elif Nur’u çok seviyorum, ihmal etmek istemiyorum çünkü benim için çok özel. Beni hissediyor, mutlu oluyor. Ben de mutlu oluyorum. Ondan aldığım enerji beni de mutlu ediyor. Aramızda anlatılmaz bir bağ var” dedi.
‘ÇOCUĞUMUZ GİBİ’
Çocuk Palyatif Yoğun Bakım Merkezi Sorumlu öğretim üyesi Doç. Dr. Fesih Aktar, Elif Nur’un ilk hastalarından olduğunu dile getirerek, “Elif Nur’u da 8 yıldır misafir ediyoruz. Çocuğumuz gibi büyütmeye çalışıyoruz. Elif Nur, şimdi solunum cihazına bağlı takip ediliyor. Boynundan açılan bir delikle hayatını devam ettiriyor” diye konuştu.
YATAĞA MAHKÛM ÇOCUKLARINA VE EŞİNE BAKIYOR
Samsun’da 69 yaşındaki Şahsenem Arslan, yaklaşık 40 yıldır yatağa mahkûm iki çocuğuna ve şeker hastalığı nedeniyle bacakları kesilen eşine bakıyor.
Şahsenem ve Yaşar Arslan, 1969 yılında hayatlarını birleştirdi. Çiftin bu evlilikten 5 çocukları dünyaya geldi. Çocuklardan biri işitme engelli doğdu. Daha sonra 3 çocukları da kas hastalığı sonucu yatalak oldu. Şahsenem Arslan'ın Turan ismindeki oğlu 2020 yılında hayatını kaybetti, eşi Yaşar Arslan’ın da kısa süre önce şeker hastalığından dolayı bacakları kesildi. Fedakâr ve cefakâr anne Şahsenem Arslan yatalak çocukları 46 yaşındaki Nuran Arslan ve 40 yaşındaki Nurhan Arslan ile engelli çocuğu ve eşine gözü gibi bakıyor.
‘ALLAH BANA GÜÇ VERİYOR’
Hayatının büyük bölümünü çocuklarına ve eşine bakarak geçirdiğini ifade eden Şahsenem Arslan, “Çocuklarım ve eşim hasta ama Yaradan bana çok bir hastalık vermiyor. 40 yıldır yatalak çocuklarıma bakıyorum. Evlat, çok tatlı oluyor. Anneler evlatlarını bırakmasınlar. Eşimin de şeker hastalığından dolayı ayakları kesildi. Ben hâlâ onu ayaklarının üzerinde sanıyorum. Çocuklarımın duasıyla ayakta duruyorum. Buna da şükür. Anneler Günü'nde de herkes annesinin yanına gitsin. Benim kimsem yok” dedi. Eşinin hakkının ödenemeyeceğini vurgulayan Yaşar Arslan ise, “Şahsenem'in bizim üzerimizdeki hakkını kelimelerle anlatamayız” diye konuştu.
İLK KEZ ‘ANNE’ DİYE SESLENDİ
Doğuştan duymayan ve şubat ayında ABD’deki operasyonla sol kulak yapılan 4 yaşındaki Alperen, ilk kez ‘Anne’ diye seslendi. Anne Çelik “Ona ismiyle ilk seslendiğimde bana dönüş anını anlatamam. Koşarak gelip sarıldığı anı hiçbir şeye değişmem” dedi.
İzmir Bornova’da yaşayan Fidan Funda (37) ve Köksal Çelik (37) çifti, 4 yıl bekledikten sonra tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen oğulları Alperen’in doğuştan iki kulağı olmadığını öğrendi. Kulak yokluğu (mikrotia tip-3) hastası olan ve doğduğundan beri hiçbir sesi duyamayıp konuşamayan Alperen, 8 Şubat’ta, doğum gününde ABD’de sol kulağından ameliyat oldu. Vücudundan alınan derilerle kulak kepçesi, deliği ve kanalları yapıldı. Böylece küçük çocuk, cihaza gereksinim duymadan ilk kez annesinin sesini duydu. Anne Çelik ise 4 yıl sonra ilk kez oğlunun ‘anne’ dediğini duyunca büyük mutluluk yaşadı. Doğumdan sonra işini bırakan Çelik, Alperen’in mutluluğunun yarım kalmaması için tıbbi olarak ikinci kulağından da aynı ameliyatı olması gerektiğini belirtti ve şunları söyledi:
‘HASRET KALMIŞTIM’
“Valilik onaylı bir hesap açtırdık ve toplanan parayla Alperen tek kulağından ameliyat oldu. Ona 8 Şubat doğum gününde kulağını hediye ettik. İsmiyle ilk seslendiğimde bana dönüş anını anlatamam. Koşarak gelip sarıldığı anı hiçbir şeye değişmem. İlk defa sesimi duydu ve sarılarak öpmeye başladı. Onun için kitap okuyorum, şarkı söylüyorum. 4 yıl sonra oğlum bana ‘Anne’ dedi. Bu kelimeye çok hasret kaldım. İkinci kulağa ihtiyacımız olduğu söylendi. Ameliyat için 8 Eylül 2022’ye randevu verildi.”
SUNA ARTIK KİMSESİZ DEĞİL
Çorlu’da 2 yıl önce annesi ölen 13 yaşındaki engelli Suna Eser’e, komşuları 3 çocuk annesi Hadiye Tuna sahip çıktı. İki yıldır Suna’ya evinde bakan Tuna Ailesi, babası Mehmet Eser’in de rızasıyla, çocuğu evlatlık edinmek için mahkemeye başvurdu.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesi Nusratiye Mahallesi’nde yaşayan mobilya ustası Mehmet ile Ayşe Eser’in tek çocukları Suna, 2 yaşındayken havale geçirince ailesi tarafından hastaneye kaldırıldı. Uzun süre tedavi gören Suna, konuşamaz, hareket edemez ve tepki veremez hale geldi. Annesi Ayşe Eser, 2 yıl önce geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Kızına bakmakta zorlanınca komşuları Tuna Ailesi’ne giden Mehmet Eser, “Ben artık kızıma bakamıyorum. Size getirdim” dedi. Hadiye ve Ramazan Tuna çifti, engelli Suna’ya sahip çıkıp, tüm ihtiyaçlarını gönüllü olarak karşılayarak bakımını üstlendi.
‘SUNA ZATEN EVİMİZİN PARÇASI’
Suna’ya yıllardır bakan aile, çocuğu evlatlık almaya karar verdi. Tuna Ailesi, Suna Eser’i evlatlık edinmek için mahkemeye başvurdu. Hadiye Tuna “3 çocuğum vardı, 4’üncüsü de Suna oldu. Suna’yı biz hiç ayırmadık çocuklarımızdan. Doktorlar ağızdan beslenmesinin mümkün olmadığını söyledi ama şu anda besleniyor. Diğer çocuklarım da çok seviyor Suna’yı” dedi.