Ersin KALKAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2003 23:10
Dört bin yıllık geçmişi olan Kalecik Karası üzümü ve şarabı 1960'larda neredeyse yok olmanın eşiğine gelmişti. Fransız ve İtalyan araştırmacıların girişimiyle yeniden keşfedildi. Türk şarap üreticileri Kalecik Karası şarabı üretmeye başladı.
Sonunda Kalecikliler de karanın önemini fark etti. Kalecik Belediyesi önderliğinde bir vakıf kuruldu. Bağ yapmaya uygun topraklar geliştirildi. Ankaralılar, şimdi bu bölgede arazi alıyor, bağevleri kuruyor.
Vadilerin arasında, anayolların uzağında olduğu için gözden kaçmış, ırmakların, bağların, pınarların arasında sükunet içinde yaşayıp giden bir küçük şehir Kalecik. Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı bu minnacık şehirde derin izler bırakmış. Ankara'nın 65 kilometre kuzeyinde, bir çanak içinde kurulmuş. Rakımı çevredeki coğrafyadan 250-300 metre az olduğu için iklimi de farklı. Kızılırmak'ın açtığı vadiler kırmızı kumlu topraklarla kaplı. Toprakları serinleten farklı bir rüzgar akışı var bölgede. Sabahları toprağın ve kuşların uyandığı saatte ortaya çıkan nem, öğleden sonra çanağı terk ediyor. Bağlardaki, bahçelerdeki bitkiler sabahın nemiyle beslenip, ikindinin güneşiyle esneyip tatlanıyor.
BAĞLAR NASIL YOK OLDU
İşte bu çevreden dolayı Kalecik dünyanın en eski birkaç şarap vadisinden biri. Kırmızı ile mor arası renge sahip Kalecik Karası üzümü sadece bu bölgede yetişiyor. Üstelik, kayıtlara göre tam dört bin yıldır.
Bu üzümünden üretilen şaraplar, binlerce yıl önce uzak limanlarda, ülkelerde, farklı şehirlerde şöhret kazandı. Kalecik Karası'nın 39 asır süren saltanatı 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gölgelendi. Bölgede yaşayan Rum ve Ermenilerin Kalecik'i terk etmesiyle vadide bağlar bakımsız kaldı. Kurtulan bağların önemli kısmı 1960'ların sonunda ortaya çıkan bir hastalıktan kurudu.
Son Kalecik Karası kütükleri 1968'de Tarım İl Müdürlüğü'nün başlattığı bir yenilik sonucunda yok oldu. Müdürlük Amerikan kökenli bir üzüm türünün Kalecik bağlarına ekilmesi için kampanya başlatmıştı. Verimi yüksek olduğu için tercih edilen üzüm türü tüm vadiye filoksera hastalığını taşıdı. Birkaç yıl içinde hastalık bölgedeki tüm bağları etkiledi.
Bölge halkı üzüme küstü. Kalecik Karası ise sadece hastalığın uğramadığı iki köyün bağlarında kaldı. Kıymetinin anlaşılması için 20 yıl daha beklemek gerekecekti. Bu üzümün önemi Avrupalı araştırmacıların bulguları sayesinde fark edildi. Fransız ve İtalyan şarap uzmanları burada birkaç parça bağdan başka bir kaynak bulamadı. Neyse ki, Kalecik vadisinden bir zamanlar alınarak Pamukkale, Hoşköy ve Kapadokya'ya ekilmiş olan Kalecik Karası kümeleri vardı. Fransız ve İtalyanlar, Kalecik çevresinden elde edilen şarapları tadınca aradaki farkı görmekte zorlanmadı. Ancak, bunu bölge insanına anlatmaları biraz zor oldu...
Kalecik Karası'na ilk destek Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden geldi. Fakülte Kalecik'te bir Ziraat Meslek Yüksek Okulu kurdu. Çevre köylerde kalan tek tük bağ kümelerinden yeni fidanlar elde etmek için harekete geçti, deneme dikimlerinde başarı elde etti. Fidanları çoğaltarak köylüye dağıtmaya başladı. Bu projenin yönetimini üstlenen Prof. Dr. Sabit Ağaoğlu, anlatıyor:
‘‘Bölgeye geldiğimizde Kalecik Karası'ndan neredeyse iz kalmamıştı. Onlarca köyü dolaşıp çiftçilerle görüştük. Evlerin önünde tek tük kalan asma ya da harap olmuş bağlardaki omçalardan (asma kütüğü) tek tek numune aldık. Kalecik köylerinde 23 alt tür tespit ettik. İlk deneme bağını Ankara'da üniversitenin yanındaki bahçelerde oluşturduk. Tam o sırada belediye, arazinin bir kısmından yol geçireceğini belirterek ani istimlak başlattı. Bizden alelacele bir grubu seçmemiz istedi. Elimizdekilerin en iyisini, 12. ve 13. kolonları koruyabildik.’’
1990'larda Kalecik'te doğup başka yerlerde öğrenim gören gençlerde uyanış başladı. Üç dönemdir Kalecik Belediye Başkanlığı’nı yürüten Ömer Çetinkaya ve Alper Gümüş öncü konumdaydı. Alper Gümüş, Kalecik Kültür Derneği'ni, Başkan Çetinkaya ise gerektiğinde kooperatif işlevini üstlenecek, bünyesinde araştırma enstitüsü barındıracak Kalecik Eğitim ve Kalkınma Vakfı'nı kurdu.
Vakıf kaybolan bağları ortaya çıkarmak için harekete geçti. Belediye, Hazine'ye ait arazilerin bir kısmını devraldı. Nizami tarım alanına dönüştürmek üzere ihale açıldı. Ankara'dan CHS Sanayi Gıda ve Üretim Ltd. adlı şirket ihaleyi kazanıp akademisyen Cemal Yeşilyurt'u proje sorumlusu olarak bölgeye gönderdi. Yeşilyurt, Başkan Çetinkaya ile birlikte bir model ortaya çıkardı.
BİN YILDIR NADASTA
İlk aşamada Kızılırmak Vadisi boyunca tepelere doğru yükselen arazileri taraçalandırarak işlenebilir hale getirmek vardı. 1500 dönümlük çorak arazi tarıma elverişli alana dönüştürüldü. Bunlar beşer dönümlük parsellere bölünerek satışa sunuldu. Şarap meraklıları Kalecik Karası Country adı verilen bu alanda arazi edinmek için kuyruğa girdi. İlk etapta 1100 dönümlük alan satıldı.
Arazi alanlar vakıf ve şirketle bir ön anlaşma imzalıyor. Yeni mülk sahibi arazinin 500 metrekaresini çiftlik olarak kullanıyor, geri kalan 4 bin 500 metrekareyi bağ yapmak zorunda. Bu bağa da Kalecik Karası dışında üzüm ekilmeyecek. Vakıf, bağ köklerinin dikimini, sulamasını, bakımını üstleniyor. Vakıf, bu yılın ilk üç ayında 100 bin fidan dikilmesini sağladı.
Kalecik Karası proje alanında kimyasal gübre, ilaç kullanılmadan organik tarım yapılacak. Açılan alanlardaki toprağın çok uzun zamandır tarımda kullanılmaması büyük avantaj olarak niteleniyor. ‘‘Organik tarım için toprağın beş yıl nadasa bırakılması gerekiyor’’ diyor Çetinkaya. ‘‘Bizim bölgenin toprakları bin yıldır nadasta. İşte en büyük avantajımız!’’
KİMLER KALECİK KARASI ÜRETİYOR
Kavaklıdere, Kalecik Karası'nı Kalecik'te yetişen üzümlerden üretiyor. Ama başka üreticiler de üzümü farklı bölgelere taşıyarak şarap üretiyor. Melen Trakya'dan, Pamukkale Denizli çevresinden, Sevilen Ege'den, Kocabağ ve Turasan Nevşehir'den, Kutman Orta Anadolu'dan elde ettiği Kalecik Karası üzümlerinden üretim yapıyor.
Kavaklıdere'nin Fransız ustası şarabı tanıttı
Bu üzümün ticari değerini ortaya çıkaran Kavaklıdere Şarapları'nın Fransız şarap ustası Jean Luc Colin oldu. Kavaklıdere, 1989'da bölgede elde ettiği mahsulden az bir üretimle Kalecik Karası'nı piyasaya tanıttı. Sonra Kalecik köylülerine çağrı yaptı. İsteyene bağ kökleri ve tel verdi. Verdiklerini üzümler yetişip, şaraba dönüştüğü zaman yani üç yıl sonra geri isteyeceğini bildirdi. Kavaklıdere, Kalecik Karası'nın gerçek tadını 1992'de buldu. Şirket, şimdi yılda 75 bin şişe şarap üretiyor.
5 DÖNÜM BAĞ ALMAYA GELDİ, 500 DÖNÜM ALDI
Mehmet Erhan Özdoğan, bölgedeki yatırımcılar içinde hikayesi en ilginç olan kişi. Parsellenmiş alanlardan sadece beş dönümlük bir yer almak için Kalecik'e gelen Özdoğan, bir daha buradan çıkamamış. Önce beş sonra da 200 dönümlük bir arazi satın almış. Tekel'in 20 yıldır işletmediği şarap fabrikasına talip olmuş. Şimdi bu fabrikayı yeni teknolojiyle destekliyor. Özdoğan, fabrikanın bölgedeki küçük büyük tüm üreticilerin üzümlerini şuruba dönüştüreceğini söylüyor, isteyen üreticileri ortaklığa davet ediyor.
TUĞRUL ŞAVKAY
Değeri şüphe götürmeyen bir üzüm
Türk üzümcülüğünde ‘‘kara’’ çoktur ve şarapçılığımızın dünyasını aydınlatır. Papaskarası, çalkarası gibi Kalecik Karası da bunlardan biri. Bir şaraplık üzümken filokseradan beter bir ihmal yüzünden yok olayazmış. Avrupa'da bağlar geçen yüzyılda filoksera hastalığından bitmişti ama Amerika'dan hastalığa dayanıklı asma getirtilip bağları ayağa kaldırdılar. Adamlar ölüyü diriltirken bizim dipdirileri öldürmedeki başarımız her türlü övgünün üzerinde. Ölüm döşeğindeki Kalecik Karası'nı da keşfeden Kavaklıdere'deki o zamanın Fransız şarap ustasıydı. Şimdi önümüzde değeri şüphe götürmeyen bir Orta Anadolu üzümü var. Kalecik Karası bir monosepaj olarak mı üretilmeli, yoksa bir başka şarapla kupaj mı yapılmalı gibi tartışılan bazı konular var. Bunlar işin ayrıntısı. Ayrıntı olmayan bir şey ise talepten doğan yüksek fiyatı. Şarabı kadına benzetirler. Korkarım bu fiyatla ‘‘Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca’’ diyen halk şairine hak vermek zorunda kalacağız.
FRANSIZLARLA ORTAK DOMAINE KALECİK
Kalecik ve çevresinde yerli ve yabancı bir sürü şirket yatırım yapmaya başlamış. Işıklar Holding bir Fransız firmasıyla ortaklaşa 500 dönümlük bir arazi almış ve sekiz yıl önce Kalecik Karası dikimine başlamış. İlk ürünlerini 1998'de şişeleyen firma bu sonbaharda Domaine Kalecik markasıyla piyasaya girecek.