Güncelleme Tarihi:
Ülkede ve dünyada yaşanan olaylar, siyasi, ekonomik dalgalanmalar zaman zaman soluğumuzu kesecek kadar tatsız. Bizleri yaşama bağlayacak, yüzümüzü güldürecek, kısacası motive edecek haberlere ve gelişmelere ihtiyacımız var. Bayram, yılbaşı gibi özel günler ise bu talebimize zemin hazırlayan en önemli günler. Ancak gel gör ki birazcık mutluluğu bile bizlere çok görüp, elinden geleni ardına koymayan insanlar var. Tıpkı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek gibi...
İcraatlarıyla en sakin insanı bile çileden çıkarmasını bilen bu zatın son marifeti ise ‘Pes’ dedirtecek cinsten. Birazdan aktaracaklarımı okuyunca eminim siz de çileden çıkacaksınız. Malumunuz, dünyanın birçok ülkesinde yeni yıl farklı heyecanla karşılanır. Bu heyacanı yaşamak için yurtdışına da gitmeye de gerek yok. Örneğin İstanbul’da caddeler, sokaklar, meydanlar, mekanlar apayrı bir havaya büründürülüp, ışıl ışıl hale getirilir. Yani dört bir taraf yılbaşı süsleriyle bezenip, yol ve binalar ışık seline teslim olur. İnsanlar ise mutlu bir yüz ifadesiyle kaldırımları ve yol üzerindeki mekanları doldurarak bu görsel şölene tanıklık eder.
Üstelik saatler gece yarısını çoktan geçse bile cadde ve sokaklarda insan yoğunluğu hiç azalmaz. Gençler, yaşlılar, çocuklu aileler o ışıl ışıl dünyadan kopmamak için uykusuz kalmayı bile göze alırlar. Aralarında sokak satıcısından aldığı simit ve mısırı yiyeni de olur, lüks kafe-bar da garsona sipariş ettiği içeceğini yudumlayanı da. Kısacası bir taraftan ticari yaşam canlanır, diğer taraftan şehre renk gelir.
SANKİ MUTSUZ ETMEK İÇİN PUSUDA BEKLİYOR
Peki, karanlığın çöktüğü saatlerde Ankara’da yaşam nasıl bir seyir izler? Cevap, kısa ve öz; Kaldırımlarda tek tük yürüyen insanlar ve dibini bile aydınlatmaktan aciz sokak lambaları ile albenisi olmayan mağaza vitrinlerinden yansıyan spot ışıkları Başkent’in makus talihi gibidir. Yılbaşı için ne belediye bir çaba sarf eder, ne de gayret gösterene nefes aldırır.
Bu huyunu çok iyi bilen bir kısım şehir esnafı baktı ki belediyeden hayır yok, kendi işini kendi yapmaya karar verdi. Makus talihlerini yenmek için Tunalı Hilmi, Kızılay, Bahçelievler 4. Cadde gibi ana arterlerde dükkanı olan esnaf, vitrinleriyle beraber kapılarının önünü de süslemeye başladı. Hatta işyerleriyle beraber yoldaki ağaçları, direkleri süslediler, caddeye hayat vermeye çalıştılar. Bunu yaparken de ışıltılar için gerekli elektriği bile dükkânlarından sağladılar. Amaçları ise insanların sokağa çıkmasını sağlayıp motive olmalarına yardımcı olmak, bu şekilde de ticari yaşamı canlandırmakdı.
BUNA YAŞAM TARZINA MÜDAHALE DENİR
Ancak gel gör ki Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin elemanları bu girişimlere müdahale etmekte gecikmedi. Dükkan dükkan gezip esnafa tebligat yapmaya başladı: “Ağaçlardaki ve yoldaki bu süsleri üç gün içinde ya siz sökersiniz, ya da gece biz toplarız”. Düşünebiliyor musunuz tehdidin, yaşam tarzına müdahalenin boyutunu ve geldiği noktayı...
Anlaşılacağı üzere Gökçek liderliğindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi yılbaşı hazırlığı ve kutlamalarına darbe vurmakta bir sakınca görmedi. Üç gün süre verdiği esnafı da, yoldan geçen vatandaşı da bu görsel şölenden mahrum bırakmak için kolları sıvadı. Şimdi eminim ki Melih Gökçek, medyanın karşısına çıkıp, “Ağaçları kurtarmak için bu müdahaleyi yaptım. Dükkânlardaki süslemelere karışan yok” diyecek. İnşallah da böyle bir açıklamada bulunur. O zaman da kazdığı kuyuya düşer. Zira akla şu soru gelir: Tüm Ramazan ve Kurban Bayramı boyunca çevreyi aynı şekilde süsleyen esnaf şimdi mi ağaç düşmanı oldu ya da başka bir deyişle, “Dini bayramlarda ağaçlara zarar vermeyen süsler yılbaşında mı zarar vermeye başladı?”
TEHDİTE BOYUN EĞENLER VE KARŞI GELENLER
Hadi, Melih Gökçek’in başını çektiği AK Parti’li belediyelerin yılbaşı için kılını bile kıpırdatmadığını bunca yıldır izledik ve anladık. Ne bir süsleme, ne bir ışık kümesi hak getire. Aklınıza, mağaza, kafe, restoran gibi işletmeler niye bu kadar kayıtsız kalıyor diye bir soru da gelebilir. Onun da cevabı belli değil mi? Elbetteki üstü kapalı ya da açık tehditler savuran bir belediyeye karşı elleri kolları bağlı kalmasın da, ne olsun! Zaten bu tehditlere prim vermeyen işletmeler mekanını ve çevresini süslemiş durumda. Gidin bakın Panora, Cepa, Kentpark, Armada derken birçok AVM ışıl ışıl. Oralarda hayat da canlı, ticarette. Ancak benim bahsettiğim yerler şehrin ana cadde ve bulvarındaki işletmeler.
Örneğin Kavaklıdere’deki Vakko mağazası alkışı hak edecek kadar güzel süslenmiş. Belli ki yılbaşı hazırlığı için çok para harcamış. Sırf o süslemeleri görmek için yol güzergahımı değiştirip, aracımla önünden geçiyorum. Bölgeyi cazibe merkezine çeviren Vakko’yu desteklemek için de kıyafet alamasam bile gidip ya bir çikolata alıyorum veya mendil. Restoran, kafe gibi işletmelerde ise süslemeye önem veren işletmeleri seçiyorum ki orası iş yapsın, diğerleri de özenip gayrete gelsin.
Melih Gökçek’in bu son girişiminden sonra bir karar daha aldım. Oturduğum apartmanın ağaçlarını, evimin balkonunu ışıklandırıp, süsleyeceğim. Bunu yapacağım ki onun tüm baskılarına rağmen bu kentte yeni yıl mutluluk içinde gelsin. Ben ne paskalya yumurtası toplayan bir Hıristiyanım, ne de yeni yıl kutlamalarına dini bir misyon yükleyenlerdenim. Sadece takvim yapraklarına bakıp, eskiye “Hoşçakal”, yeniye “Hoşgeldin” diyenlerdenim. Sakın ola kimse başka anlamlar çıkarmasın. Arzum, ülkemin çağdaş dünyanın bir parçası olarak ilelebet yaşaması.
BURADAN BAŞBAKANIMIZA SESLENİYORUM
Buradan Başbakanımıza seslenmek istiyorum. İstanbul’un yönetimi de Ak Parti’nin elinde, Ankara’nın da. Birinde yaşayanlar belediye hizmetlerinden mutlu, diğerinde yaşayanlar mutsuz. Bu bir parti meselesi değil, yaşam kavgası. Darbe üstüne darbe alan Ankara’nın ruhunu kaybetmemesi için verilen bir savaş. Lütfen bir dahaki sefer Ankara için seçeceğiniz adayda titiz davranın. Onun yaptığı tüm hataların faturası inanın size de çıkıyor. 16 yıldır metro için bir metre bile ray döşemekten aciz bir belediye başkanını kollayıp, korumanız size de zarar verecek. Dahası hediye kolisine alışmış oy kitlesini de bezdirecek.
Sözün özü biz de İstanbul’daki gibi her görüşe saygılı, iş yapabilme becerisi olan bir başkan istiyoruz. Çok savunduğu icraatları iflas etmiş bir kişi değil, modern dünyanın gereklerini yerine getiren bir kişi bekliyoruz. Lütfen iki gün önce yağmur-kar yağdı diye tüm trafiği kilitlenmiş Ankara’yı danışmanlarınıza bir sorun... Saatlerce yolda kalanları fark etmediklerini söylerlerse Kızılay, Sıhhiye gibi semtlerde akşam saati bir dolaşın. Eminim ki tüm Başkentliler gibi siz de kirlenmiş havadan dolayı nefes almakta zorlanacaksınız. Üstelik kirli havadan 20 yıl önce kurtulduğumuzu zannederken.
ÇAĞDAŞ OLANINDA BİLE UMUT IŞIĞI YOK
Çankaya Belediyesi CHP’li ve başında Bülent Tanık gibi çağdaş bir insan var ama kendisinde yılbaşı için en ufak gayret göremiyorum. Tanık, feryat figan Kızılay bölgesini kurtarma peşinde. Bölgenin giderek canlılığını yitirdiğini, çöküntü içine girdiğini filan söylüyor. Saygın mağazaların Kızılay’ı terk ettiğini, işyerlerinin niteliksiz ve küçük hale dönüştüğünü, kamu kuruluşlarının başka yerlere taşındığını da ilave ediyor. Acilen bir çare bulunması için de herkesi göreve çağırıyor.
Sayın Tanık’a söylenecek tek söz şu olsa gerek, “Lafla peynir gemisi yürümüyor.” Öyle büyük paralara mal olmayan yılbaşı süsleri için bile kolları sıvamazsanız, bölge nasıl kurtulur? Kaldı ki İstanbul’daki ilçe belediyeleri bu süslerin giderini sponsorlardan karşılıyorlar. Yani belediyenin kasasından bir kuruş bile çıkmıyor.