Güncelleme Tarihi:
Hükümette iftar duasını kim okur?
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte, Başbakanlık'taki eski Bakanlar Kurulu salonu her akşam Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın düzenlediği iftar yemeklerine sahne oluyor.
Bu iftarların pratik bir yönü var. Herkes makam odasından çıkıp, iki adım ötedeki salonda buluşuyor, iftar açılıyor, kısa bir sohbetten sonra yeniden işbaşı yapılıyor.
İlk iftarın konukları arasında Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Kültür Bakanı İstemihan Talay, Maliye Bakanı Sümer Oral vardı. İkinci akşamın önemli konuğu Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz oldu.
İftarın bir özelliği de, Özkan'ın Kayseri'den özel olarak getirdiği sucuk ve pastırmanın da ikram edilmesi.
Peki, iftar yemeğinin sonunda duayı kim okuyor?
Bu açıklık kazanmış değil. Ancak olması gereken ideal durum, duayı Hüsamettin Özkan'ın okuması.
Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu bakan olarak hükümetin ruhani işlerinden Özkan sorumlu.
Yılmaz'la Özkan ne zaman barışacak?
Bir zamanlar içtikleri su ayrı gitmezdi. Ama olan oldu ve Mesut Yılmaz ile Hüsamettin Özkan'ın arasına kara kedi giriverdi.
Ankara'da herkes, Özkan'ın Yılmaz'la arasına neden mesafe koyduğu sorusuna yanıt aramakla meşgul. Ana nedenlerin, Yılmaz'ın gerek Süleyman Demirel'in görev süresinin uzatılması, ardından Meclis Başkanlığı seçiminde ikili oynamasının yarattığı güvensizlik olduğu biliniyor.
Ama bardağı taşıran son damlalar, iki ANAP'lının hareketleri oldu. Birincisi, ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan'ın Rahşan Ecevit hakkında hakaret içeren sözler sarfetmesiydi. Diğeri ise Diyarbakır Milletvekili Sepgetullah Seydaoğlu'nun Özkan'ın kayınvalidesi hakkında soru önergesi vererek, Egebank ilişkili 250 bin dolarlık ödeme konusunu kamuoyunun dikkatine getirmesi oldu.
Özkan, her iki olayı da Yılmaz'dan biliyor. Yılmaz ise milletvekillerinin kendisinden habersiz davrandıkları konusunda Özkan'ı ikna etmede tam olarak başarılı olamadı. Bunun üzerine Beyhan Aslan ve Seydaoğlu'na ‘‘başıma niye böyle dertler açıyorsunuz?’’ diye çıkıştı.
Yılmaz, ayrıca parti içi bir genelge yayınlayarak parti yöneticilerinin yapacakları her açıklamdan önce kendisinden onay almaları koşulunu getirdi.
Ancak Özkan yine de kamuoyu karşısına Yılmaz'la aynı fotoğrafın içinde gözükmemeye çaba gösteriyor.
Gelişmeleri izleyen bakanlar, ‘‘Yılmaz ile Özkan arasında eski muhabbetin olmadığını görüyoruz. Ancak hükümetin işleyişini aksatmamak için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Bakanlar Kurulu'nda birbirleriyle en çok konuşan yine onlar’’ yorumunu yapıyorlar.
Siyasette kritik hafta
SİYASETTE bu hafta kritik ve yoğun bir mesai yaşanacak. Haftanın en önemli siyasi gündem maddesini yılan hikayesine dönen af tasarısının hazırlığı oluşturuyor.
TBMM Genel Kurulu'nda, FP'nin batan bankalarla ilgili olarak hükümet hakkında verdiği gensoru önergesinin öngörüşmeleri, yarın yapılacak. İktidarın ezici sayısal üstünlüğü nedeniyle gensoru önergesinin benimsenmesi şansı bulunmuyor. Öte yandan TBMM Adalet Komisyonu, bu haftadan itibaren Medeni Kanunda değişiklik öngören tasarıyı özel bir gündemle ele alacak.
Rahşan ünlü avukatı kızdırdı
Ankara'nın ünlü avukatlarından Şahin Mengü bugünlerde çok kızgın. Kızgınlığının nedeni, gazeteci Mehmet Çetingüleç'in yazdığı ‘‘Rahşan’’ isimli kitapta, Rahşan Ecevit'in şahsı hakkında kullandığı bazı kötüleyici ifadeler.
Mengü, 12 Eylül döneminde Ecevit'in gönüllü avukatlığını üstlenmiş, en zor günlerinde ciddi bir hukuk savaşı vermişti. Gelgelelim, kitabın 226. sayfasında yer alan Rahşan Ecevit'e ait bir mektup çabalarının pek takdir edilmediğini gösteriyor.
Rahşan Ecevit, o dönemde hapiste olan eşi Bülent Ecevit'e gönderdiği mektupta bakın Şahin Mengü için ne diyor?
‘‘Seninle konuştuktan sonra daha iyi oldum. Ama her gün Şahin Bey'in sana yazdığı mektupları okuduktan sonra; yani nasıl tehdit bile savurmuş senden mühür almak için, onu da gördükten sonra iyi olup olmadığımdan şüphelendim.’’
Mengü, Rahşan Ecevit'e bir mektup göndererek, ‘‘Bu, şahsımı karalayan, meslek onuruma ve kişiliğime karşı çirkin ve gerçek dışı bir saldırıdır. Hangi ifademle tehdit ettiğimi kamuoyuna açıklamak zorundasınız. Yoksa sizi müfteri ilan edeceğim’’ dedi.
İlginç olan nokta şu: Rahşan Ecevit'in mektuptaki ifadelerine rağmen Ecevit, Mengü'yü 1985 yılına kadar yanında tutmuş, hatta DSP'nin kuruluşunda da önemli görevler vermişti.