Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2004 00:00
TÜRKİYE-Avrupa Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Referans Gazetesi yazarı Can Baydarol’a ‘Dünkü yazınızda AB Komisyonu’nun 7 Ekim’de açıklayacağı Türkiye raporunda, müzakerelere başlanacağını ancak uygulamada ihlaller olması halinde sürecin askıya alınabileceğini bildiriyorsunuz. Gerçekten Ankara’yı korkutan bir senaryo mu bu?’ diye soruyoruz.Baydarol, ‘Aslında dört senaryo var...’ diyerek anlatıyor:‘Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugen 4-5 Eylül’de Ankara’ya geliyor. Komisyon 7 Ekim’de açıklayacağı raporunda diyebilir ki: ‘Türkiye’ye bravo, büyük işler yaptınız ama uygulamada aksaklıklar var; uygulamanın geleceğinden şüphelerimiz var.’ Böyle dendiğinde, müzakerelerin askıya alındığı sonucu çıkartılabilir. En olumlusu müzakerelerin diğer ülkelerle olduğu gibi başlamasıdır; en kötüsü ise ‘Hayır’dır, bizi silip atmalarıdır. Benim bahsettiğim ‘şartlı evet’ten, iyi müzakereye başlamak, ancak ilerleyen tarihlerde müzakerelerin askıya alınması olasılığı. Dolayısıyla burada bardağın yarıdan fazlasının dolu olduğu sonucu çıkartılabilir. Ama diğer adaylarda olduğu şekliyle belirsizlik tam anlamıyla ortadan kalkmaz.’HACİR ALTINA GİRMEKEkonomiye yönelik olumsuzluğu...- Türkiye’nin öncelikli beklentisi, temel varsayımı niteliğindeki sürdürülebilir büyüme ve borç çevirme kıskacından çıkabilmek için bir an önce müzakerelere sorunsuz başlamaktır. Aksi halde beklenen yatırımlar gelmez, kurgulanan bütün varsayımlar sakat doğar. Özellikle yatırımcı açısından belirsizlik ve risk algılamaları başlar; en tehlikelisi budur.Türkiye hacir (kısıtlama) altına mı alınmış olur?- Aynen öyle... Ama koşulsuz evet de söz konusu olabilir. Esas olan müzakereye başlamak değil, bitirileceği tarihi netleştirmektir. Müzakerelerin uzun olacağını zaten herkes biliyor... Önemli olan sembolik de olsa 2012’nin sonu gibi bir tarihin AB tarafından resmen telaffuz edilmeye başlanmasıdır.AB’YE SAMİMİYET SORGULAMASIBöyle bir tablo nasıl değerlendirilir?- Bir kere AKP bunu kamuoyuna ‘müzakerelere başladık’ diye pozitif sunarken, Avrupa Birliği’nde Türkiye’yi istemeyenlerin tepkisine karşılık da ‘Merak etmeyin, ipler elimizde’ diyecektir AB...Ve böylece Helsinki ve Brüksel zirveleri başkanlık bildirilerindeki siyaseten kendilerini bağlamış oldukları sözlerinin arkasında durmuş gözükürken, aynı zamanda ‘Demokles’in Kılıcı’nı Türkiye’nin üzerine sallamaya devam edebileceklerdir.Müzakereleri askıya almak için öne sürülebilecek bahaneler neler olabilir?- PKK/Kongra-Gel’in eylemlerine bir şey denmiyor ama örneğin Güneydoğu’da ters bir reaksiyon, ruhban okulunun açılmaması, azınlık vakıflarının mal varlığı ile ilgili olarak ortaya çıkabilecek herhangi bir sorun, idari ve adli yapıda herhangi bir olay, askerin sivil otoriteye karşı sert bir demeç vermesi, hatta yere tükürülmesi gibi tavırlar birer bahane olarak AB tarafından her zaman kullanılabilir. Türkiye’de ise AB’ye karşı bir samimiyet sorgulaması engellenemez bir şekilde devam edecektir.Evetler-hayırlarYARGITAY Başkanı Eraslan Özkaya’nın MİT’ten ‘Müsteşarın izni ile geliyorum’ diyen bir kişi ile görüşmesi elbette yadırganacak bir şeydir ama Türkiye koşullarında bunda şaşılacak bir şey yoktur.Yargıtay’daki çalışma arkadaşları tarafından bulunmuş bir müteahhide yeni aldığı yazlığını onartması ve ödemelerini de yapmış olması maddi kazanım olmadığını gösteriyor.Çakıcı’nın adamlarının ya da müteahhidin telefon konuşmalarında Yargıtay Başkanı’nın adını kullanmış olmaları ve paradan söz etmeleri, o kişinin maddi kazanç elde ettiğini göstermeye yetmez.Korku şudur: Yargıtay içinden birileri ve bazı devlet kurumları ile içinde siyasetçilerin olduğu bir grup Yargıtay Başkanı’na ‘komplo’ kurmuş olmasın!... Bu nedenle bazı sorular vardır:Yargıtay Başkanı’nın görülmekte olan bir dava üzerindeki etkisi var mıdır? Çakıcı ile ilgili kararda sanık lehine bir davranışta bulunmuş mudur? Yargıtay’dan çıkan kararı geciktirme ya da değiştirme gibi bir girişimi olmuş mudur? Maddi bir kazanım elde etmiş midir?Eğer bunların yanıtı ‘Evet’ ise istifa kurumu doğal olarak işlemeli.Ancak ‘Hayır’ ise diğer ilişkiler bağlanımında ciddi etik problem vardır. Bunun yaptırımı ise farklıdır. Bu konuda MİT ile ilgili olarak sorulması gereken soruların sayısı ise oldukça fazladır.Unakıtan’a İSO sorusuİSTANBUL Defterdarlığı, Kadıköy Bağdat Caddesi üzerinde Hazine adına kayıtlı 21.4 dönümlük ‘bağ vasfında’ ve üzerinde İl Tarım Müdürlüğü hizmet binasının bulunduğu gayrimenkulü, konut veya ticari büro yapılmak ve Hazine’nin pay alması karşılığında 23 Ağustos günü pazarlık usulü ihaleye çıkartıyor. Tahmini bedeli 67.9 trilyon; geçici teminatı da 10.1 trilyon olarak gösteriliyor.Şartnamede bir sürü koşul var; ama en ilginci şöyle:‘İsteklilerin, İSO 9001 Kalite Yönetim Belgesi’ne sahip olmaları zorunludur.’Soru; bu ihale birilerine verilmek üzere mi tanzim edildi?Merit’e darbeLALELİ’deki ‘Tayyare Apartmanları’ 1985 yılında Dalan’ın izniyle otel olarak restore edilmişti. 16 yıldan beri hizmet veren beş yıldızlı ‘Merit Antik’ (Ramada) Oteli, bugün kapatılmayla karşı karşıya... Çünkü, ortaklardan birinin ‘tahliye taahhüt belgesi’ vermesi üzerine THK, yargıdan tahliye kararı aldı. NET Holding buraya 27 milyon dolar harcamıştı. Besim Tibuk ‘Ucuz oturuyoruz diyorlar, biz de anlaşalım diyoruz. Dilerim, bir noktada buluşuruz’ diyor.Biliyor musunuzCHP’den istifa eden Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün eylül ayında kuracağını açıkladığı ‘Halkın Yükselişi Hareketi’nin 100 kurucusu arasından sadece Erdoğan Yavuzlar, Prof. Kemal Solak, Hurşit Ertuğrul, Nusret Sevenoğlu ile Vedat Yenerer’in adlarını açıkladığını, kadın kontenjanına %30 pay vermeyi düşündüğünü... Biliyor musunuz?MESAJ PANOSUULUSLARARASI İstanbul Hazır Giyim Fuarı açılış görüntülerine dikkat ettiniz mi? Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen başta olmak üzere çeşitli dernek başkanları kurdeleyi kesiyor. Elinde makas olan 7 kişi görüntüde yer alabilmek için omuz-omuza.... Ne yazık aralarında bir kadın yok. Moda deyince akla kadın gelmez mi? Onlar arkada ve reyonlarda hizmet veriyor. AB’ye girerken Türkiye’nin yüzünü dışarıya böyle mi göstereceğiz.
button