Güncelleme Tarihi:
HRANT Dink Vakfı’nın yürüttüğü sözlü tarih çalışmasının üçüncü kitabı “Ankaralı Ermeniler Konuşuyor”, Ankaralı Ermenilerin tarihine ışık tutuyor. Kitapta 6’sı kadın 10 Ermeni ile yapılan mülakatlar var. 1915 tehciri öncesinde sayıları 28 bin 858 olarak kayıtlara geçen Ankaralı Ermenilerin yüzde 70’i Katolikmiş. Ergenekon operasyonlarındaki mühimmat kazılarıyla gündeme gelen Zir Vadisi Ermeni nüfusun yoğun olduğu bir yermiş. İşte o hikâyelerden birkaç özet:
GÖKÇEK GELİNCE EMEKLİ OLDUM
67 yaşında erkek: Dayısı 1929’da Ankara’nın ilk gazoz fabrikasını açmış. St. Joseph‘te okumuş. siyasal bilgileri kazanmış fakat Ermeni olduğu için vali, büyükelçi yapmazlar diye basın-yayını seçmiş. “Ermeniysen sistemin içinde çok sınırlı bir yer bulabiliyorsun” diyor. Turist rehberliği yapmış. Kızılay’da çalışırken bir arkadaşının Ahtamar Kilisesi adlı kitabını Fransızcaya çevirince işinden olmuş. CHP’li Ankara Belediye Başkan Yardımcısı Korel Göymen tarafından işe alınmış. Belediyede yıllarca kalem müdürü olarak çalışmış. Vatikan Büyükelçiliği’nde yapılan düğününe başkan ve ilçe belediye başkanları katılmış. İlk Ermeni devlet memuru olduğunu söyleyen isim, Murat Karayalçın’la da sorun yaşamamış. Melih Gökçek gelince işler değişmiş. “Beni belediyede yok saydı, bu koşullarda emekliye ayrıldım” diyor.
HRANT ÖLDÜĞÜNDE ASKERDİM
‘Sessizliğin Sesi’ adı verilen çalışmanın ilk kitabı “Türkiyeli Ermeniler Konuşuyor”du. 2012 tarihli ikincisinin adı “Diyarbakırlı Ermeniler Konu-şuyor”du. Üçüncü kitabın kahramanları Ankaralı Ermeniler oldu.
35 yaşında erkek: “Babam Kore gazisiydi, madalyası var… Lisede din dersine kendi isteğimle girdim. İnce bıyıklı dinci bir öğretmen bana ilgi göstermeye başladı. Ermeni olduğumu biliyordu. Sanırım kendi inancını bana benimsetmek istiyordu. Hrant Dink öldürüldüğünde askerdeydim. Nöbet dönüşü, çamurun içinde bir gazete parçasında gözüme ilişti… Sağınızda, solunuzdaki askerlerin Hrant Dink hakkında iyi konuşmadıkları bir ortamda hissettiklerimi hiç unutmayacağım…”
MÜSLÜMAN DEĞİL AMA DÜRÜST
67 yaşında erkek: “Soyadımız Ermeniceydi aslında. Soyadı kanunu çıkınca nüfus memuru ‘Kanun böyle, Türkçe soyadı alacaksınız’ demiş. İstanoz’da (Zir Vadisi’ndeki köy) birisi öldüğü zaman papaz filan gelmezdi; göm, git. Ankara merkezde amcamlar şehirdeki tek kilise, Fransız Katolik Kilisesi’ne giderlerdi… Çocuklarıma Ermeni ismi verdim. Kızım isminden dolayı Isparta’da üniversite okurken çok güçlük çekti… Bu civarda beni kime sorarsanız size der ki; ‘Bu adam Müslüman değil ama dürüst bir adamdır.’”