"Anayasa Mahkemesi’nin kararı yargı darbesi niteliğinde"

Güncelleme Tarihi:

Anayasa Mahkemesi’nin kararı yargı darbesi niteliğinde
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2008 17:38

POLİS Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Zühtü Arslan, AKP’nin kapatılmasıyla ilgili davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi'nin kararının ‘yargı darbesi’ niteliğinde olduğunu iddia etti.

Iğdır Barosu’nun düzenlediği, Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen ‘Demokrasi hukuk devleti ve yeni anayasa arayışı’ konulu panele Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Zühtü Arslan, Bilkent Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ergun Özbudun ile Doç. Dr. Serap Yazıcı konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Iğdır Barosu Başkanı Mustafa Buluş, Türkiye’de son zamanlarda en çok hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, yeni Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’nin konuşulduğunu anımsattı. Tüm bu kavramlar üzerinden yapılan tartışmanın ‘demokrasi tartışması’ olduğunu ileri süren Başkan Buluş, “Özgürlükleri esas alan, demokratik sistemi de özgürlüklerin güvencesi olarak kurgulayan bir sistemin varlığı ve yokluğu, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ya da Anayasa Mahkemesi tartışmalarının seyrini belirlemektedir. Türkiye her açıdan zor bir dönemden geçmektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse zor dönemden bir türlü çıkamamaktadır” dedi.

‘BU KARAR DAHA ÇOK TARTIŞILIR’

Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Zühtü Arslan da Anayasa Mahkemesi’nin, kapatılma davasıyla ilgili olarak verdiği kararın daha çok tartışılacağını ileri sürdü. Kararın çok farklı şekilde değerlendirildiği ve eleştirildiğini belirten Prof. Dr. Arslan, şunları söyledi:

“Çok tartışıldı, çok da tartışılacak bir karar. Herhalde Türk Anayasa tarihinin en önemli kararlarından birisidir bu. Çünkü böyle bir karar her ne kadar 61 Anayasası döneminde benzerleri böyle olmasa bile verildiyse de, 82 Anayasası döneminden bu yana ilk kez veriliyor. Karar için yapılan eleştirilere tepki geldi. Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere birçok meslektaşımız da bu kararı sonuna kadar savundular. Tabi bu onların en doğal hakkıdır, şüphesiz ki savunanlar olacaktır. Ama bu karar son zamanların moda tabiriyle ‘yargı darbesi’ niteliğindedir. Neden yargı darbesi bunu da açıklamak istiyorum. Biz darbe denilince hemen Hasan Mutlucan’ın kahramanlık türkülerini hatırlıyoruz. Meclisin kapandığı, siyasi partilerin kapısına kilit vurulduğu ve yönetimin el değiştirdiği olayları hatırlıyoruz. Siyasi tarihimiz içerisinde bunun sayısı hiç de az değil. Biz, ‘yargı darbesi’ dediğimizde daha farklı birşeyi kastediyoruz. İktidar değişimi değil de bir Anayasal düzenin temellerindeki değişikliği kastediyoruz. Bu sadece bize has bir kavram da değil. Yargı darbesi son zamanlarda Anayasal düzen içinde tartışılan bir kavram haline geliyor. Anayasa Mahkemelerinin özellikle Anayasal düzenin temel ilkelerini, normlarını yorum yoluyla değiştirmesine yönelik kararlara ‘yargı darbesi’ deniliyor.”

‘ANAYASA MAHKEMESİ İÇİN İMKANSIZ DİYE BİRŞEY YOK’

Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararları verirken, Anayasa’nın 11’inci maddesini ihlal ettiğini iddia eden ve “Anayasa Mahkemesi için imkansız birşey yok” diyen Prof. Dr. Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anayasa Mahkemesi kendisini her türlü kararı vermeye muktedir bir organ olarak görüyor ve işin ilginç tarafı en başta bunu yaparken Anayasa’nın 11’inci maddesini görmezlikten geliyor, ihlal ediyor. 11’inci madde Anayasa’da çok temel bir maddedir. Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğünü düzenler ve der ki: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Herkesi bağladığı gibi yargı organlarını da bağlar. Anayasa Mahkemesi de bu anlamda Anayasa’ya bağlı, Anayasa’nın verdiği yetki sınırları içinde hareket etmek zorunda olan bir organdır. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi sürekli yaptığı gibi 153’üncü maddeyi de ihlal etmiştir. Yani gerekçesi açıklanmadan, gerekçesi yazılmadan bu iptal kararını yine açıklamıştır. Bu Anayasa hükmünün yorumlanması, yorumlanarak, ‘gerekçesi yazılmadan bazı kararlar açıklanabilir’ şeklinde anlamlandırılması imkansızdır. Çünkü o kadar yalın bir ifade ki iptal kararları, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bunu 100 kişiye sorduğunuzda 100 kişi de aynı şekilde anlayacaktır. Çünkü burada esneklik yok. Önce gerekçesini yazacaksınız kararların ondan sonra açıklayacaksınız. Ama uzun süredir Anayasa Mahkemesi bu kuralı, bu Anayasa normunu ihlal ediyor ve gerekçesini yazmadan kararlarını açıklıyor. Aynı şekilde yürürlüğü durdurma yetkisini Anayasa, Anayasa Mahkemesi’ne vermiyor. Fakat 93 yılından beri Anayasa Mahkemesi yürürlüğü de durduruyor. Ayrıca son olayda yürütmeyi durdurmanın anlamını da daha doğrusu kavramış değilim. Neyin yürürlüğü? Yürürlülüğün durdurulması için yürüyen birşeyin olması lazım, bir uygulamanın olması lazım. 10 ve 42’inci madde çıktı, Anayasa değişikliği yapıldı, işte amaç belliydi üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmaktı, olmayan sağır bir yasağı kaldırmaktı esasen. Çünkü üniversitelerde başörtüsünü yasaklayan herhangi bir norm yok.”

‘ANAYASA ÜYELERİ PARLAMENTODAN SEÇİLMELİ’

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ergun Özbudun ise konuşmasında 17 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin 8 üyesinin parlamentodan seçilmesi gerektiğini öne sürdü. Prof. Dr. Özbudun, siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması gerektiğini belirterek, “Mevcut Anayasa 1982 yılında çıkan ve çağın dışında bir Anayasadır. Yeni bir Anayasa günün ihtiyacına cevap verebilmelidir. Bazı çevreler ’Şimdiki Anayasa olsaydı 27 Mayıs darbesi olmazdı’ diyor bizde diyoruz ki, önce çağın getirdiği yeniliklere açık bir Anayasa, daha sonra da Siyasi Parti Kanunu gündeme getirmek daha uygundur” dedi.

Yargı bağımsızlığının çarptırıldığına dikkat çeken Bilkent Üniversitesi’nden Doç. Dr. Serap Yazıcı da 1961 Anayasası ile 80’li yılların Anayasası’nın birbirine karıştırıldığını, bunun da hukuk devletinin temel fonksiyonu üzerinden yanlış düşünceler ortaya çıkmasına neden olduğunu öne sürdü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!