Oluşturulma Tarihi: Eylül 25, 2003 00:00
YAZARLARIMIZIN ölümlerinden sonra yazılanlara bakıyorum, hepimizi suçluyorum.Yaşarken unutuyoruz, onların değerini bize ölüm hatırlatıyor.Dursun Akçam gibi yazarların yaşamları birer trajik serüvendir, eserleri de bunların unutulmaz birer edebi belgesi.O da çile çeken bir kuşağın simgelerinden biridir, tanıklığıyla da önemlidir.Gazetelerde çıkan biyografisini yazıma almayacağım.Tanıdığım Dursun Akçam, güler yüzlü, doğrucu, -dürüst sözü yeterli değil burada- çektiği çileyi de olağanmış gibi gören, bundan yüksünmeyen ama bizim siyasal, toplumsal, edebi tarihimize de bütün ustalığıyla bırakan dirençli bir yazardı. Sinmeyen, sindirilemeyen kuşaktandı.Simavi Yayınları'nı yönetirken, Sevdam Ürktü kitabını yayımladım, dostluğumuz pekişti.Yıllar içinde káh Frankfurt Kitap Fuarı'nda, káh daha sonra Türkiye'deki fuarlarda karşılaştık, konuştuk.Gerçekçi Türk edebiyatının ustalarından biriydi, köy gerçeğini anlamadan, Anadolu'nun en ıssız köylerine gitmeden, yaşamadan, Doğu'yu sindirmeden, bu ülkeyi, insanını anlamanın, algılamanın mümkün olmadığını, eserleriyle öğretti.Bir çırpıda silinmek istenen, Köy Romanı'nın, Köy Edebiyatı'nın, bizim edebiyatımızın gerçekçilik serüvenindeki yerini onu okuyunca yeniden keşfettik.* * *ÖLENLERİN ardından ağıt yakarız, kadrini bilemedik diye hayıflanırız ama onun eserlerinden söz etemeyiz.Oysa dost acılarının, yeni edebiyat okumalarını sağlayacağını düşünmek bile beni teselli ediyor.Kafdağı'nın Ardı'nı mutlaka okuyun.Romanın başındaki ‘‘Niye Erken Doğurdun?’’ girişinin son cümlesi, bir romanın sunumu değil, bir ömrün özetidir:‘‘Benimle başlayan ama benimle bitmeyen, altta kalan insanın dramı, dün nasılsa, üç aşağı, beş yukarı bugün de böyle. Sözü uzatmadan kaldığımız yerden sürdürelim.’’Dursun Akçam'ın ‘‘12 Eylül Askeri Darbesinden Nasıl Kaçtım’’ yazısını okurken, kızmakla gülmek arasında gidip geldim. Her darbenin potansiyel hedeflerinden biriydi.Alper Akçam'ın yazısını okuduğumda, Ardahan'da yapılana şaşırdım diyemem ama utandım.Oysa Ardahan'da heykeli dikilmeliydi, bir kültür merkezine adı verilmeliydi, adına ödüller düzenlenmeliydi. Ardahan'da kültür yetkilileri yerine onunla meşgul(!) olmayı jandarma üstlenmiş.Dursun Akçam'ın eserleri çetin Doğu Anadolu yaşamının gerçek öyküleridir, romanlarıdır.Maral'daki öyküleri okuduğunuzda, Doğu Anadolu üzerine yeniden düşünme ihtiyacı duyarsınız. Behçet Necatigil'in o öykülerde dikkatimizi çektiği şey; köylü-aydın arasındaki mesafeye bakışı, bugün bile bitmemiş bir uyuşmazlığı dile getirişidir.Ardından yazılanlarda, onun edebiyatçı kişiliğine gereğince değinildiği kanısında değilim.* * *DURSUN AKÇAM'ı yeniden okuyun, bir Anadolu aydınının, yaşamından gelen gözlemciliğinin önemini fark edeceksiniz.
button