Mehmet Yaşin
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2002 22:02
Şimdi Anadolu'da gezgin olmak kolay. En küçük kasabaya kadar uzanan asfalt yollar, temiz oteller, yemek yenecek güzel lokantalar gezilerin sorunsuz geçmesini sağlıyor.
Ya 1800'lü yıllarda Anadolu'da gezmek bu kadar kolay mı? Bu sorunun yanıtını Fransız bilim adamı Charles Texier veriyor.
Gezilere gitmeden önce kaynak kitaplardan gideceğim yeri sıkı sıkıya çalışırım. Notlarımı alırım. Hedefe vardığımda nereye nasıl bakacağımı bilirim. Bu kaynakların arasında İbni Batuta'nın ve Evliya Çelebi'nin 'Seyahatnamesi', Amasyalı Strabon'un 'Coğrafya'sı, Bilge Umar'ın kitapları, Yurt Ansiklopedisi yer alır. Geçen hafta kaynak kitaplarıma bir yenisi daha eklendi. Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı'nın yayınladığı üç ciltlik 'Küçük Asya' adlı eserin gerçekten her gezginin elinin altında bulunması gerek. Bu eserde Fransız bilim adamı Charles Texier'in 1833 ve 1843 yıllarında Anadolu'ya yaptığı gezi ele alınmış. Neredeyse tüm Anadolu köşe bucak, tüm detayları ile anlatılmış. Bu hafta size kitabın yazarı Charles Taxier'in 1800'lü yıllarda Anadolu'da gezmek isteyenlere yaptığı öğütleri aktaracağım.
HALKA GÜVENİN
'Bir gezginin bu uzak ülkelerde izleyeceği ilk prensip; yanlarına gideceği halka güvenmesidir. Diyebiliriz ki Anadolu'da bir kabilenin içine serbestçe girerek, yiyecek şey ve barınacak yer isteyen bir atlının reddedildiği görülmemiştir. Misafirperverlik Doğu'nun bozulmamış adetlerindendir. Burada en önemli şart, az bile olsa dillerini konuşmak ve amacını kendi başına belirtebilmektir.
O halde, bu bölgelerde uzun geziler yapmak isteyenlerin, yeter derecede Türkçe konuşmaları ve hiç değilse kolayca sayı sayabilmeleri büyük önem taşır. Bu sayı sayma bilgisi, hem mesafeler ve hem masraf hesapları için gereklidir. Para ve ölçüleri tanımak kolaydır. Mesafeler, yürüyüş saatiyle ölçülür. Bir at, normal yürüyüşle saatte altı kilometre yol alır. Bu hesap, yıllar süren deneyimlerle belirlenmiştir.
Asya'yı dolaşmak isteyen bir gezgin -burada Asya'dan maksat, İzmir'den, Basra Körfezi'ne kadar uzanan ve halkının nitelik ve adetleri yaklaşık aynı olan bölgedir- bağlı bulunduğu elçilik aracılığıyla bütün bölgelerde geçerli bir 'Padişah Fermanı' elde etmek zorundadır. Bursa, İzmir vb. büyük illerin valileri, konsolosların isteği üzerine, kendi sınırları içinde geçerli olan 'Buyrultuları' verirler; fakat bu kağıtlar, ferman etkisi taşımaktan çok uzaktır.
Kısaca, bir yere gitmek için Tezkire denilen bir kağıt daha vardır ki, bu ancak posta konak yerlerinden hayvan almaya yarar. Bu son iki tür kağıdın eksik tarafı, gezgini gümrük kontrolünden muaf tutmamasıdır. Halbuki elinde ferman olan kişi, karada veya denizde, hiçbir yerde gümrük vergisi vermez.
KAVASIN ÖNEMİ
Gezginin, beraberinde götüreceği adamların en önemlisi, iyi bir kavastır. Kavas, bir çeşit daire müdürüdür ki fermanı taşıdığı gibi, kervanın adam ve hayvanlarıyla, diğer bütün malzemenin sağlanması ve hazırlanmasından sorumlu olan kişidir. İyi bir kavasa düştüğünden dolayı mutlu olan bir gezgin, rahat içinde yolculuğunu yapabilir. Yolda, her zaman, çadırını veya konak yerini iyice hazırlanmış; hayvanlarının arpasını, yulafını verilmiş bulur. Her yerde güzel bir karşılama görür. Kavastan sonra aşçı gelir. Ancak pilav pişirtmek için sıradan genç bir Rum alınır; hatta tavuk yolmasını bilmesi bile şart değildir. Çünkü o yörede tavuğu bir süre kaynar suya batırmakla bir çırpıda tüylerini, derisini ve hatta bazen bir kısım etini bile koparmak mümkündür.
Bundan sonra tercüman gelir. Bunlar, genellikle 'ülkenin bütün dillerini aynı şekilde konuşurum' diye kendilerini takdim ederler. Bu husus, neredeyse doğru gibidir. Bunun görevi, eşyaları hazırlamak ve durulduğu zamanlarda onları gözetlemektir. Bundan başka çarşı alış verişini yapar ve gezgin yerel yönetimi ziyaret ettiği zaman yanında bulunur. Kervanın düzeni çok dikkat ister. En iyisi, bir Ermeni kervancı (katırcı) ile sözleşme yapmaktır. Bu adam sözleşme gereğince, gezinin devamı süresince ve her yol için gereği kadar hayvan temin eder. Bundan başka hayvanların yemleri ve sürücüleri ayarlama işi de ona aittir.
ERMENİ KERVANCILAR
Gezi araçları, tahtadan veya deriden iki çift yolculuk sandığı ile küçük bir çadır, birkaç seccade, katlanır bir yatak ve nihayet taşınabilir bir mutfaktan, yani tencere ve metal tabakalarla iki su fıçısından oluşur. Bundan başka sandıklar, seyahat kitapları, pusula, dürbün ve yapılmak istenen ilmi araştırmalarda kullanılacak aletler gibi eşyadan ibarettir. Eski eserler ve tarihi anıtları inceleyenler bir fotoğraf makinesini yanlarından eksik etmemelidirler.
Yararlı malzeme türünden sülfatdikinin, laudanum, amonyak ve bir miktar müshil ile kazalara karşı makas, neşter, cehennem taşı ve sargı bezi gibi nesnelerden oluşan ufak bir eczahaneyi de saymak gerekir. Bundan başka boynuz veya şişeleriyle birlikte bir kan alma aletini de bulundurmak faydalıdır. Sülük yapıştırmanın yerini tutacak olan bu ufacık alet, gerektiğinde çok işe yarar.
Bir de darbe sonucu kan oturmasına karşı kullanılan bir şırınganın bulundurulması unutulmamalıdır. Aşırı sıcak yüzünden çıkabilecek sivilcelere karşı yakı bezi de bulundurulmalıdır. Bu bölge insanlarına yapılacak küçük bir tedavi, onların üzerinde en güzel etki aracıdır. Buna karşılık çok minnettar kalarak büyük bir gayretle hizmet ederler.
Bilgisizlikleri sebebiyle bu yörelerde doktor çağırmak, neredeyse faydasızdır. Eski doktorlar, sadece kan alan berberlerdir. Normal hastaların ya ayağından veya kolundan kan alırlar ve organı sıcak tutarlar. İnsan anatomisini bilmedikleri için, bu işi çok az doğru yaparlar ve koldan kan alırken yanlışlık yapmaktan sürekli olarak korkarlar. Fakat yolculukta, yorgunluktan ileri gelen ufak tefek rahatsızlıkları ve özellikle sıtma ve dizanteriyi asla ihmal etmemelidir. Güneş çarpmasını, kenarı geniş bir şapka giymekle ve yazı yazıp resim yapmak gibi şeyleri, büyük bir şemsiye altında gerçekleştirmekle önlemelidir.
PATLICANA DİKKAT
Diyete uymak çok kolaydır. Bu konuda ülkenin hayat standardına uygun hareket etmek yeterlidir. Şarap, tütün ve kahve kullanmak hiç zararlı değildir. Sütle beslenmeye alışmış mideler için bu maddenin her türlüsü bulunur. Meyveler, Asya'da genellikle pek lezzetli ve boldur; fakat bunları asıl yetiştikleri yörelerde dikkatle seçmek gerekir. İzmir'in üzümleri, Ankara'nın armutları, Kasaba'nın kavunları, aşırı miktarda yenmedikçe çok hoş meyvelerdir. Ancak, yerlilerin çok yedikleri patlıcan ve olgunlaşmamış salatalıktan uzak durmak gerekir. Bunları kısaca söylemek gerekirse 'gezgin, memleketinde alıştığı gibi rejiminden ayrılmamalıdır' demek yeterlidir. Çay içmeye alışmış olanlar, bunu her zaman yaparlar. Bu içecek, bölgede hem sıradan ve hem de çok az bulunan şarabın yerini tutar. Salamuralar, sağlıklı gıdalar değildirler. Bölgede pek bulunmadığı gibi, bulunanı da neredeyse kokmuş gibidir.
Eşyasını çoğaltmaktan korkmayanlar, kutu konserveleriyle kuru sebze taşıyabilirler.
SÜT ÇOK BOL
Yollarda, sürekli olarak koyun eti ile yumurta ve tavuk bulunacağından emin olmalıdır. Göçebelerin ürettikleri sütlü gıdalara alışanlar, dengeli beslenmeden her zaman emin olurlar; çünkü her köyde olduğu gibi her aşirette süt çok boldur. Bunu, ya tatlı veya ekşi olarak kullanırlar. Bu ikinci şekil, yoğurt adını alır ve bütün köylülerin gıdasının temelini oluşturur.
Alınacak sağlık tedbirleri çok kolaydır. Efes (Ephese) tarafları gibi bazı bataklık yerlerle nehir yatakları bir tarafa bırakılırsa, ülke tamamen sağlıklıdır.
BAHŞİŞ MESELESİ
Konunun, sözü edilmeye değer önemli ayrıntılarından biri de para ve bahşiş meselesidir. Türkçede bulunan bahşiş kelimesini gezginler, çok çabuk öğrenirler. Bu kelimenin, başka ülkelerde karşılığı yoktur. Bu kelime, ufak bir hizmete karşılık verilen ücret veya bağış gibi bir şey değil, yabancıdan bedava yere sürekli olarak beklenen bir şeydir.
Gezi masrafı için alınacak paraya gelince; İstanbul ve İzmir bankerlerinin taşra ile ilişkileri, öncekine göre bugün daha çoktur. O halde İzmir, Ankara, Kayseri ve Halep'te geçerli olacak çekler almak mümkündür.