Güncelleme Tarihi:
Shindler'in Listesi'yle Oscar ödülünü kazanan Steven Spielberg'in dört dalda Altın Küre, dört dalda Oscar ödülüne aday gösterilen yeni filmi Amistad, sinemalarda...
Gerçek bir öyküden sinemaya uyarlanan bu film, ünlü gemi Amistad'taki kölelerin öyküsünü konu alıyor. Film bizleri Afrika'nın köylerinden alıp, büyük denizlerden geçiriyor ve önce New England hapishanelerine, oradan da Amerikan Anayasa Mahkemisi'nin salonlarına götürüyor.
Amistad, Morgan Freeman, Nigel Hawthorne, Anthony Hopkins, Djimon Hounsou, Matthew McConaughey, David Paymer, Pete Postlethwaite ve Stellan Skrasgar'dan oluşan dev bir oyuncu kadrosuyla çıkıyor izleyici karşısına.
Özgür insanlar ve köleler... Halk tabakasından insanlar ve mal-mülk sahibi üst sınıflar... Hepsinden önemlisi de güç ve adalet dengeleri...
Film, 1839 yılı baharında isyan eden 39 Afrikalı esiri taşıyan Amistad adlı köle gemisindeki ayaklanmayı anlatıyor. Evlerine dönme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanan bu insanlar, kendilerini kısa süre sonra yabancı topraklarda buluyorlar. Hayatta kalabilme şansları Amerikan adaletine, onları ölü olarak görme yolunda karar veren ve eski bir köle olan başkana direnmelerine bağlı... Onların bu davalarının tek gönüllü takipçisi ise, eski başkan John Quincy Adams oluyor.
Filmin oyuncu kadrosu gerçekten çok güçlü. Üç kez Oscar'a aday gösterilen oyuncu Morgan Freeman, Spielberg'in oyuncu kadrosu belirlenmesi sırasında senaryo taslağını gösterdiği ilk kişiydi. Oyuncu kadrosunun ilginç yanı, birbiriyle mücadeleye girişen iki Amerikalı Başkanını iki seçkin İngiliz aktörün oynaması. Oscar ödülü adayı Nigel Hawthorne, filmde Martin Van Buren rolünü üstlenirken, Oscar ödüllü aktör Anthony Hopkins ise John Quincy Adams'ı oynadı.
Başrolleri paylaşan uluslararası kadro güçlüydü ama, isyanı çıkaran Afrikalı köle Cinque'in seçimi de büyük bir önem taşıyordu. Spielberg bu aktörü bulmadan filme başlamayacağını söylüyordu. Sonunda daha önce hep küçük rollerde yer almış Afrikalı oyuncu Djimon Hounsou bu role uygun bulundu. Spielberg ondan çok etkilenmişti. Cesurdu, sempatikti, öfkeliydi, sakindi. Birçok şeyin karışımıydı.
Film yapımcıları açısından çok önem taşıyan bir başka aşama da Afrikalı kölelerin bulunmusaydı. Afrika'ya gidildi ve daha sonra İngiltere'ye giderek orada yaşayan birinci ve ikinci kuşak Afrikalı aktörlerle görüşüldü, tiyatro kuruluşlarının video bantları izlendi. Filmde rol alan Afrikalı oyuncu grupları, Sierra Leone, Nijerya, Senegal ve Gana gibi Batı Afrika kökenli aktörlerden oluşturuldu.
Filmin çekimlerinde tarihin en iyi şekilde yansıtılmasına özen gösterildi. Amistad'ı beyazperdeye getiren film yapımcıları, öyküdeki bütün olayları aslına en sadık biçimde yansıtacak otantik bir ortam yaratmak zorundaydılar. Bu nedenle Spielberg, son derece yaratıcı bir teknik ekibi biraraya getirdi. Filmin görüntü yönetmenliğini Schindler'in Listesi'ndeki inanılmaz siyah-beyaz görüntüleriyle Oscar ödülü kazanan Janusz Kaminski yaptı.
Yönetmen Steven Spielberg'in Amistad'la ilgili son sözleri şöyle: ‘‘Bu filmi yaparken hiçbir zaman birilerinin öyküsünü anlattığımı hissetmedim. Hep herkesin öyküsü olarak düşündüm. Bu film, tüm uluslardan ve tüm ırklardan insanların mutlaka bilmesi gereken bir öyküyü anlatıyor.’’
NOTLAR...
Amistad'la ilgili notlardan en ilginci, filmin sinema salonlarında izleyici önüne çıkmadan önce mahkemeye çıkmak zorunda kalması... Steven Spielberg'in 35 milyon dolarlık bu son filmi, ancak yargıç kararıyla sinemalarda gösterime girebildi. Amerikalı siyah kadın yazar Barbara Chase-Riboud'un açtığı ve Spielberg'i filmin konusunu kendi kitabından çalmakla suçladığı 10 milyon dolarlık dava sonucunda, filmin gösterilmesinin durdurulması yolundaki talep reddedildi.
İspanyolca'da arkadaşlık anlamına gelen Amistad, bir zamanlar efsane olan ancak sonradan tarihin derinliklerine gömülen bir köle gemisinin adı...
Amistad'daki mekanların en önemlilerinden biri New Haven'daki hapishane seti... Kölelerin hayatlarının hemen hemen iki yıllık bir bölümünün geçtiği bu hapishanenin dış mekanları, Rhode Island'daki Newport'ta bir bölgede inşa edildi. Hapishaneyi tasarlarken Goya'nın tablolarından esintiler taşımasına özen gösterildi.
Filmin en zorlu sahneleri ise, deniz üzerinde yapılan bir haftalık çekimlerdi. Özel efekt ekipleri de gemiye yerleşerek bir dizi hidrolik güçlü asansör sayesinde en uygun görüntüleri sağladılar. Dev boyutlu dalga oluşturucu tankların kullanımının yanısıra, yağmur ve ışık efektlerinin de devreye girmesiyle, Cinque önderliğindeki kölelerin zincirlerini kırdığı ve özgürlüklerini kazandıkları o fırtınalı gece bir kez daha yaratılmış oldu.
Spielberg, Yahudi soykırımından sonra şimdi de köle ticaretini beyazperdeye taşıyor. Amistad, ülkelerinden koparılıp beyazlara satılan zenci kölelerin öyküsünü çarpıcı bir biçimde anlatıyor.
Film, 1839 yılı baharında isyan eden 39 Afrikalı esiri taşıyan Amistad adlı köle gemisindeki ayaklanmayı çarpıcı bir biçimde beyazperdeye taşıyor.
Figüranın olayım Bruce!
Bruce Willis'in yeni filmi Breakfast of Champions filminde figüran olarak rol almak isteyenler, filmin setinde aktörün kendisini görebilmek için can atıyorlardı. Willis'in taklitçisi de bunu fırsat bilerek Twin Falls, Idaho'da rol taksimi için toplanmış olan kalabalığı uzun süre kandırmayı başardı. İnsanlar bu şakacıyı Bruce Willis sanarak imzalar aldılar, birlikte fotoğraf çektirdiler. Taklitçi daha da ileri gidip, bir televizyon kanalıyla özel bir röportaj bile yaptı. Gerçek Willis ise öğleden sonrasını yakındaki Hailey'de, grubuyla birlikte prova yaparak geçiriyordu. Bu sırada da rol taksimi için gelen 2.700 kişi, hem sahte Bruce'la vakit geçiriyor hem de Kurt Vonnegut'un 1973 yılına ait romanının bir uyarlaması olan bu filmeki 700 esktra rol için birbiriyle yarışıyordu.
Paparazzi kurbanı Arnold
Arnold Schwarzenegger, Los Angeles'ta görülen davada, iki fotoğrafçının kendisini, karısı Maria Shriver'ı ve oğulları Patrick'i kovaladıklarını ve bu sırada kalbinin deli gibi attığını söyledi. Fotoğrafçı Giles Harrison ve Andrew O'Brien, fotoğraf alabilmek içinaktörün arabasının önünü kesmişlerdi. Savunma avukatı ise, müvekillerinin çektikleri fotoğraf ve videokasetlerin böyle bir şeyin olmadığını kanıtlayacağını iddia ediyor.
Ang Lee'nin gözüyle ABD Rüyası
Sense and Sensibility ile Hollywood'da önemli bir çıkış gerçekleştiren Tayvanlı yönetmen Ang Lee, yeni filmiyle sinemalarda. Yönetmen, Buz Fırtınası'nda (Ice Storm) 1970'li yılların Amerika'sına götürüyor seyirciyi. Sıradan bir aileyi eksen alarak Amerikan Rüyası'na eleştirel bir bakış getiriyor. Buz Fırtınası'nın kahramanı olan Hood'lar dönemin tipik evli çiftlerinden biri. Baba Ben, işinde terfi etmeye çalışan bir orta gelirli. Anne Elena ise örnek bir Amerikalı ev kadını. Ve tabii ailenin vazgeçilmez unsuru olan çocuklar. Biri, kendini kızları tanımaya adamış, diğeri ise daha ulvi bir amaç peşinde. Kendisine politikacı olmayı hedef koymuş. Bu arada tüm ABD; Nixon'ın Watergate skandalıyla çalkalanmaktadır. Buz Fırtınası, konusuyla çok sıradan bir film gibi görünüyor. Ama olaylar geliştikçe filmin temposu da artıyor. Geçen yıl Cannes'da senaryo ödülünü kazanan Buz Fırtınası'nın başrollerinde Kevin Kleine, Joan Allen, Tobey Maguire, Sigourney Weaver yeralıyor.