Amirallere Suikast davasında ilginç ifadeler

Güncelleme Tarihi:

Amirallere Suikast davasında ilginç ifadeler
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2010 14:28

KAMUOYUNDA “amirallere suikast davası” olarak bilenen davanın ikinci oturumunda ifade veren tutuklu sanık Teğmen Burak Düzalan, kendilerine komplo kurulduğunu ve iftira atıldığını belirterek, "Bembeyaz üniformaları akıl dışı iftiralarla lekelemeye çalışan hainlere bir cevabım olacak. Şunu unutmasınlar üniformamız leke tutmaz" dedi.

İstanbul 12’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya 9’u tutuklu 18 deniz subayının arasında bulunduğu 19 sanık geldi. Soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkartıldıktan bir gün sonra intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar ile ağabeyi Ahmet Tatar da izleyici olarak duruşmaya katıldı.

Silahlı terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek, kişisel kullanım amacı dışında uyuşturucu madde bulundurmak iddiasıyla 13 yıl ile 34 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanan Burak Düzalan savunmasına, öz geçmişini anlatarak başladı. Deniz Harp Okulu’ndan yüzde 10’luk bölümün içerisinde mezun olduğunu belirten Burak Düzalan, meslek öncesi eğitim kurusunu da 200 kişi içinden 11’inci olarak bitirdiğini kaydetti.

İDDİALARI TELEVİZYONDAN DUYDUM ŞOK OLDUM

Ergenekon içinde yer alan Karargah Evleri yapılanması içinde yer aldığı iddia edilen Burak Düzalan, Deniz Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra samimi olduğu arkadaşları ile maddi açıdan sıkıntı çekmemek için ev tuttuklarını söyledi. İzmir’de ailesi ile tatil yaparken ev arkadaşının göz altına alındığını ve evlerinin arandığını ifade eden Burak Düzalan, evinde yapılan aramayı ve iddiaları ilk kez televizyonda duyduğunu ve şok olduğunu belirtti. Deniz Harp Okulu’nda yoğun bir eğitim aldıklarını belirten Burak Düzalan, "Bu kadar yoğun eğitim alınan bir kurumda aldığımız nefesin, attığımız her adımın komutanlar tarafından bilindiği ciddi bir kurumda, yasadışı faaliyette bulunmam ya da komutanlarımızın bundan haberdar olmaması mümkün değildir. Adımın bile geçmesi peşinen kesilen bir cezadır."

CAPTAGON VE KUBAR İSMİNİ İLK KEZ BU OLAYLARDA DUYDUM

Kişisel kullanım amacı dışında uyuşturucu madde bulundurmak iddialarına da yanıt veren Burak Düzalan, kendisinin ve arkadaşlarının hayatları boyunca uyuşturucu kullanmadığını kubar ya da Captagon ismini ilk kez yaşadıkları bu olay esnasında duyduğunu söyledi. Emniyete gönderilen ihbar mektubundan sonra ihbarın doğruluğunun araştırılmadığını teknik ve fiziki takip yapılmadığını öne süren Burak Düzalan, yapılan testler sonucunda uyuşturucu kullanmadıklarının ve uyuşturucu paketlerinin üzerinde parmak izlerinin bulunmadığının tespit edildiğini ifade etti.

DİJİTAL TERÖR OLARAK ADLANDIRILAN KURGUNUN MAĞDURLARIYIZ

İhbar mektubunu gönderen isimsiz borç batağına batmış teğmenin TSK’da tespit edilememesinin imkansız olduğunu belirten Burak Düzalan, "Bu kişiyi tamamen ihbar mektubunu yazmak için oluşturulan sanal bir kişi olduğunu düşünüyorum. Dijital terör olarak adlandırabileceğimiz bir kurgunun mağdurlarıyız" dedi.
Evlerinde yapılan aramanın kameraya kaydedildiğini anlatan ve içinde örgüt dokümanlarının yer aldığı iddia edilen Kingston marka flash bellekin kendilerine ait olmadığını ifade eden Burak Düzalan, şunları anlattı:
"Evimizde yapılan aramada yapılan kamera kayıtlarını incelediğimizde içinde suç unsuruna rastlanmayan iki adet flash bellek bulunmuştur. Örgütsel dokümanların yer aldığı iddia edilen Kingston marka 3’üncü flash bellek ise son anda ortaya çıkmıştır. Kamera kayıtlarında yapılan arama esnasında bu flash bellek görülmemektedir. Biz bu flash belleğin nasıl ortaya çıktığını anlayamadık. Bu flash bellek evimizdeki hiç kimseye ait değildir. Şüpheli bir şekilde bir anda aramalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Arama kayıtlarının yer aldığı CD’yi izlerken arama esnasında evimizde bulunan komiser ele konulan malzemeleri poşetlere koyan polise kısık bir sesle ’bunların nereden çıktığını üzerlerine yazma’ diyor."

BÜTÜN BUNLAR HAYAL MAHSULU

Örgütsel dokümanların yer aldığı öne sürülen flash belleğin içindeki ’Evler ve Görevler’ başlıklı belgede 12 bekar evinin listelendiğini kaydeden Burak Düzalan, bu evlerin örgüt evi olmadığını, ortada örgüt olmadığını bütün bunların hayal mahsulü olduğunu ve listelerin gerçek dışı olduğunu söyledi. Yine aynı flash belleğin içinde yer aldığı öne sürülen ’Ülküden gelen’ isimli kendisinin de isminin bulunduğu 61 kişi hakkında fişleme yapıldığı öne sürülen belgeye ilişkin de açıklama yapan Burak Düzalan şunları anlattı:
"Benimle ilgili olarak, ‘verdiğimiz kadınlarla istediğimiz seviyeye getirdik’ diye yazılmış. Bu flash bellekte beni mağdur durumuna getiren, hakkımda fişleme içeren bilgiler vardı. Ve ben bunu evimde saklıyorum. Bu hayatın olağan akışına aykırı. 2,5 yıldır birlikte olduğum ve evlenmeyi düşündüğüm bir kız arkadaşım var. O benim nasıl bir insan olduğumu hayatımı nasıl geçiridiğimi biliyor. Yüce heyetinizden milyonlarca Türk insanının gözünde Türkiye’nin genç subayları hakkındaki karalamaya ’dur’ demenizi ve içimizdeki bu tarifsiz yangını söndürmenizi istiyorum."

TATAR’IN VASİYETİ: "DURUŞMADA BENİM HAKKIMI DA SAVUNUN"

Soruşturma aşamasında serbest kaldıktan sonra hakkında yakalama kararı çıkartıldıktan bir gün sonra intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın vasiyetini de yerine getimek istediğini belirten Burak Düzalan, şunları söyledi:
"Kendisi ile tutuklanıp cezaevine geldiği 12 günlük süre içerisinde tanıştık. Bu 12 günlük sürede psikolojik olarak çöküntü içerisinde olduğunu, yaşanan olaylardan dolayı üzüntü duyduğunu ve kabullenemediğini gördüm. Çok kötü olduğu bir günde yanına giderek güçlü ve sabırlı olmamız gerektiğini kendisine söyledim. Gözünde yaşlarla söylediği sözler hala kulağımda çınlıyor. ’Ben burada yaşayamam. Siz nasıl tahammül ediyorsunuz. Kızım kalp ameliyatı oldu. Benim için üzülürse, ağlarsa, ona bir şey olursa nasıl dayanırım. Eğer burada bana birşey olursa sizlerden isteğim mahkemede benim için de bir şeyler söyleyin. Benim hakkımı da savunun’ dedi. Bir can alabileceğini hesaba katmışlar mıydı haysiyet celladı, vicdansızlar. Ali Tatar’a Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum"dedi

SUÇUMUN NE OLDUĞUNU BİLMEDEN MASUM OLDUĞUMU KANITLAMAYA ÇALIŞIYORUM

13 yıldan 34 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuklu yargılan Teğmen Yakut Aksoy da 23 Temmuz 2009’dan itibaren suçunun ne olduğunu bilmeden masumiyetimi kanıtlamaya çalıştığını söyledi.
Evinde arama yapıldığında izinli olduğunu belirten Yakut Aksoy, "Evde, aramadan çok yağma ve talan gördüm. Uyuşturucu kullanmadığımız adli tıp raporlarıyla ortaya çıktı. Bize atılan iftirada uyuşturucu araç olarak kullanılmıştır. TSK’ya yönelik iftiralara inandırıcılık katmak için bizlere tertip hazırladılar" dedi. Teğmen arkadaşı Sezgin Demirel’in evinde üzerinde bir demet anahtarın bulunduğunu, üzerinde başka evlerde oturan teğmenlerin isimlerinin yazdığını anlatan Yakut Aksoy, savcıya bu konuyu ilettiklerini ancak hiçbir işlem yapılmadığını kaydetti.

BENDE ERMİŞLİK OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM

Yakut Aksoy savunmasının devamında ise şunları söyledi:
"Bize ait olmayan flash bellek içinde yer alan fişleme belgesinde ismimin karşısına ’şıh’ yazılıyor. Hiçbir arkadaşım beni bu şekilde çağırmadı. Bende de bir ermişlik olduğunu düşünmüyorum. Hatta ifademi alan Savcı da ‘Yakut sen şıh mısın, korkalım mı senden?’ dedi, gülerek espri yapmıştır. Oturduğum evin Karargah Evleri yapılanması içerisinde bulunması söz konusu değildir. Ev arkadaşlarımın da herhangi bir suç oluşturan bir eylemde bulunmadıklarına eminim. Listede şıh, ulusalcı, PKK gibi ifadeler yazıyor. Bu kadar farklı görüşte insanların aynı evde kalması mümkün olabilir mi?"

TEK HAYALİM DENİZALTI’NDA ÇALIŞMAK

Evlerinde yapılan aramada silahlı terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın kitaplarının bulunması iddialarına ilişkin ise Yakut Aksoy, “Hiçbir deniz subayı, bölücübaşının kitabını okumaya tenezzül etmez. Tek hayalim, denizaltında çalışmak isteyen bir subayım. Bu kursa tutuklu olduğum için katılamadığımdan bu idealimden vazgeçmek zorundayım. Bu dava sürdükçe de teğmen olarak kalacağım. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.

ÇAPRAZ SORULARI YANITLADI

Yakut Aksoy çapraz sorgusunda sorulan sorulara ise şöyle yanıt verdi:
Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu: Bize ait değil diyorsunuz bu flahs belleği kim koymuş olabilir?
Yakut Aksoy: Tam olarak bilmiyorum, polisler de koymuş olabilir.

Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu: Bu belgede adınız soyadınız ve size ait bilgiler yer alıyor. Bu bilgilere kim erişebilir?
Yakut Aksoy: Bilgilerin hepsi yalan dolan ifadelerdir. Telefon numaramız kolayca bulunabilir.

Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç: TSK’ya iftira amaçlı ihbar mektubunun yazıldığını söylediniz. Ancak mektup sizlerle ilgili. TSK’ya yönelik değil. Bu kanıya neden vardınız? Neden TSK hedef alınsın?

Yakut Aksoy: Hapiste de gödüğüm kadarıyla olmayan şeyler üzerinden ihbarlar yapılıyor. Suçlanan kişiler de TSK içindeki kişiler.

SAVCI, BİZDE TSK’NIN ŞEREF, ONURU İLE GURUR DUYUYORUZ

Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç: Bu sizin kanaatiniz. Biz de TSK’nin şerefi, onuru ile gurur duyuyoruz. Amirallere suikast iddialarına ilişkin neden savunma yapıyorsunuz? Sizinle ilgili böyle bir dava yok. Siz amirallere suikastten yargılanmıyorsunuz. Siz de örgüt üyeliği ve uyuşturucudan yargılanıyorsunuz.
Yakut Aksoy: Kamuoyunda amirallere suikast davası olarak bilinen bir iddianame var. Sürekli gazete ve televizyonlarda bunları duyduk. Bizi bununla suçluyorlar. Biz de böyle savunma yapma gereğini hissettik.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!