Eyüp SERBEST / İSTANBUL
Oluşturulma Tarihi: Mart 04, 2010 00:00
ABD’de kız arkadaşını öldürmekten 30 yıldır hapiste olan Fikri Bayramoğlu’nun, ‘Tek yakınım’ dediği, İstanbul’daki kardeşi Ufuk Bayramoğlu, ablası ve üç ağabeyi ABD’ye gidince ailenin nasıl dağıldığını anlattı.
UFUK Bayramoğlu 20 yıldır Ataşehir’deki bir taksi durağında çalışıyor ve aynı semtteki iki katlı bir evde oturuyor. Ağabeyleri ve ablasının ABD’ye gitmesinden sonra evlenmiş. Oğlu Eren 23, kızı Melisa ise 19 yaşında. 61 yaşındaki amcaları Fikri Bayramoğlu’nu sadece fotoğraflarından ve mektuplarından tanıyorlar. Ufuk Bayramoğlu’nun da ağabeyiyle olan hatıraları çok fazla değil. Ağabeyinin öldürdüğü Tracy Lee Jones’u da fotoğrafından tanımış. Sarışın, mavi gözlü,
balık etli bir kız olarak hatırlıyor. Ağabeyiyle irtibatı seyrek de olsa karşılıklı yazılan mektuplar ve dört yıl önce sabaha karşı yaptıkları bir telefon görüşmesi. Ufuk Bayramoğlu, ‘Kardeşim’ diye seslenen ağabeyinin sesini duyunca şoka giriyor ve çok fazla konuşamıyor. Sonra da telefon kesiliyor. İşte Ufuk Bayramoğlu’nun ağzından ailesinin Amerikan rüyası:
O benim idolüm
“Ablamız Nazlı 60’lı yılların başında, ABD Konsolosluğu’nda çalışan bir arkadaşı aracılığıyla Don Kenington’la tanışmış. Evlenip 1968 yılında Califonia’ya taşındı. Daha sonra ağabeyim Şükrü ve eşi Gülay’ı Almanya’dan, diğer ağabeylerim Fikri ve Cengiz’i ise İstanbul’dan yanına aldırdı. Fikri Ağabeyim ABD’ye gitmeden önce 1948 model Plymouth marka otomobille dolmuşçuluk yapardı. Amerika’da cinayet işledikten sonra cezaevine girdi. Cengiz Ağabeyim de İstanbul’a döndü. Uyuşturucuya alışmış. Berbat bir haldeydi. Bir türlü kendini toparlayamadı. Şimdi nerede bilmiyorum. Şükrü Ağabeyim ve Nazlı ablam ise halen California’da yaşıyorlar ama Fikri’yi ne arar, ne sorarlar. Ağabeyimin mektuplarında hiç karamsarlık olmadı. Sadece ‘Beni burada unuttular’ diyordu. Onun hayata bağlılığı beni de hayata bağladı. Geldiğinde ona yepyeni bir hayat kuracağım. O benim idolüm.”
Gözlerini kapatıp sevgilimi vurdumFİKRİ Bayram-oğlu’nun mektuplarında şunlar yazıyor:
“5 Mayıs 1978’de arkadaşım Ahmet’in koltukçu dükkânına gittim. Ahmet, kız arkadaşı ve ben üst kattaki lokantada kahvaltı ediyorduk. Bu sırada Tracy Lee Jones geldi. Tam karşımızdaki bir masaya oturdu. Gözlerimizi birbirimizden ayıramadık. Yanına gidip kendimi tanıştırdım. Gelecek hafta Ahmet’in partisine birlikte gitmeyi teklif ettim. Hemen kabul etti. Bana, ‘Seni görür görmez âşık oldum’ dedi. Ben de ilk görüşte âşık olmuştum. Birkaç ay sonra birlikte yaşamaya başladık. Annesi kanser hastalığına yakalanınca ayrılmaya mecbur kaldık. Birbirimize sarılıp hüngür hüngür ağladık. 1980 yılının Şubat ayında annesinin yanına gitti. O gece ev zindan gibiydi. Onsuz yaşamak istemediğimi anlayıp kendimi öldürmeye karar verdim.”
Babamın bedduası tuttu
“Tracy 17 Nisan’da beni ziyarete geldi. Ona, ‘Gitme’ dedim. Tabancam arkamdaydı. Sol elimle gözlerini kapatıp onu vurdum. Hemen tabancayı başıma dayadım, tetiği çektim ama patlamadı. Babam 1977’de Amerika’ya gitmemem için bana dedi ki, ‘Oğlum al sana 50 bin lira. Kendine bir dükkân aç.’ Ben dinlemedim. ‘Hayatta hiç mutlu olamayacaksın’ diye kızdı. Cezaevindeki 12’nci yılımda babam beni ziyarete geldi ve beni affetti.”