Güncelleme Tarihi:
Amerika'nın özellikle 1950'lerden bu yana en önemli özelliği konformist bir toplum olmasıydı. Yerleşik düzenin, kurumların, kuralların egemenliğinin hüküm sürdüğü bu refah toplumunda bireyler, kendilerine sunulan yaşam tarzını, yerleşik kavramları, değer yargılarını, kurumları sorgusuz sualsiz kabul ediyor, güvenli dünyalarında, yalnız kalabalıklar içinde memnun mesut yaşıyorlardı. Dışarıdan bakıldığında değişen bir şey yok. Amerika'da yine bu tek tip yaşam tarzı egemen. Ama biraz deşildiğinde, yüzeysellikten kurtulup biraz derine inildiğinde Amerikalılar'ın büyük bir değişim, arayış içinde oldukları ortaya çıkıyor.
Amerikalılar yine Tanrı'ya inanıyor, yine aileyi yüceltiyor, yine ülkelerini seviyorlar. Ama kendileri için en uygun Tanrı'nın, en uygun aile yapısının hangisi olduğuna kendileri karar vermek, ülkelerindeki hükümetin güvenlerine gerçekten layık olup olmadığını sorgulamak istiyorlar.
The New York Times dergisinin yaptığı kapsamlı bir ankette Amerikalılara inançları, korkuları, endişeleri, görüşleriyle ilgili çeşitli sorular soruldu. Çıkan sonuç, iyi ve anlamlı bir yaşamdan ne anladığı sorulduğunda, her Amerikalı'nın, kendisine ezberletilenler yerine kendi doğrularını bulma arayışında olduğuydu.
Yılda 30 bin dolardan az kazananların yüzde 60'ı ile yıllık
kazancı 75 bin dolardan fazla olanların yüzde 37'si, gelirler arasındaki uçurumun ahlaki olmadığını düşünüyor.
AMERİKALILAR'IN inanca duyduğu inanç asla gözardı edilemez. Ankete katılanların yüzde 49'u en az ana babaları kadar dindar, yüzde 21'i ana babalarından daha dindar olduğunu söylüyor. Ama mezhep çatışmaları, birinin diğerine üstünlüğünü savunmak gibi yaklaşımlar kanlarını donduruyor. Kendi öğretisinin tek bir versiyonuna yakınlık gösteren kıskanç bir Tanrı yerine, herkese gülümseyen ve kucak açan bir Tanrı'ya inanıyorlar. Şeytanın içimizde olduğu anlayışı da artık kabul görmüyor. Herkesin doğuştan iyi olduğu anlayışı hakim hale gelmiş.
BEDENİM BANA AİTTİR
Toplum ahlakının korunabilmesi için güçlü bir Tanrı korkusunun şart olduğunu, ancak o korkuyla mutlak doğruların hayata geçirebileceğini savunan anlayış da artık gerilerde kalmış. Ankete katılanların yüzde 60'ı bir insanın duygularını incitmemek için yalan söylenebileceği görüşünde birleşiyor. Ama bu, Amerikan toplumunda doğru-yanlış kavramının ortadan kalktığını göstermiyor. Yüzde 90 gibi bir çoğunluk, yaşlı ana babaların bakımlarının çocukları için ahlaki bir sorumluluk olduğu görüşünde. Yüzde 84'ü vergisini asla kaçırmadığını söylüyor.
Anketin ortaya çıkardığı en temel eğilim, yani insanların genel kabul görmüş anlayışların peşine artık takılmak istememesi, en belirgin biçimde seks konusunda ortaya çıkıyor. Romancıların, film yapımcılarının, ilaç şirketlerinin bütün çabalarına rağmen ankete katılanların fikri bu noktada son derece net: Seks pek de o kadar ilginç bir şey değil!
1960'lardan bu yana politik özgürlüğün cinsel özgürlüğe yol açtığı, insanların kendi bedenlerinin sahibi olduğu fikri toplumda yerleşmişti. Amerikalılar halen aynı görüşte. Cinsellik konusunda çok daha özgür olmalarına, bedenlerinin tek sahibinin kendileri olduğuna inanmalarına rağmen o bedeni istedikleri gibi kullanma yanlısı değiller. Özellikle televizyonlarda sergilenen cinsellik anlayışına da sıcak bakmıyorlar.
Aile yaşamının getirdiği mutluluğun seksin getirdiği mutluluktan daha önemli olduğunu düşünüyorlar. Ankete katılanların yüzde 63'ü, çocuk sahibi insanların, çocuksuzlara oranla çok daha zengin bir yaşamı olduğunu düşünüyor. Evlilik ve seks konusundaki bu tutucu yaklaşım, bir paradoks gibi görünse de kendi doğrusunu ve kendi gerçeğini bulma trendinin bir göstergesi.
Genel kabul gören anlayış, Amerikalıların aile yaşamının baskısından bunaldıkları için kendilerini işe veren ve maddi tatmin peşinde koşan insanlar olduklarıdır.
ARTIK İŞKOLİK DEĞİLLER
Oysa Times'ın anketi Amerikalılar'ın kendilerini işkolik insanlar olarak görmediklerini ortaya çıkarttı. Günde üç saat fazladan zaman kazandıklarında, bu zamanı iş yerine aileleri ve dostlarıyla geçirmek isteyeceklerini söylediler. Zamansızlık, mesleki ve maddi sıkıntıların yol açtığı stres, aşk hayatı veya aile sorumluluğunun getirdiği sıkıntılarla kıyaslanmayacak kadar ağır. Hafta sonlarıyla karşılaştırıldığında çalışma günlerinde kendilerini çok daha kötü hissediyorlar. En önemlisi de, kendilerini esas olarak iş hayatında yaptıklarıyla değil, evlerindeki kimlikleriyle değerlendiriyorlar.
Doğru yaşam tarzını, kendi gerçeğini, kendi doğrusunu bulma, kısacası bireysel özerklik arayışı içindeki Amerikalılar'ın sayısının artması, doğal olarak doğruların sayısını da artırıyor. Siyahlarla beyazların, kadınlarla erkeklerin, iyi eğitim almış insanlarla eğitimsizlerin anket sorularına verdikleri cevaplar önemli farklılıklar gösteriyor.
Hayatınızdan
memnun musunuz ?
a. Hayat kaygıları
1. Hayatınızdaki en büyük stres nedir?
Aşk hayatı % 8
Aile % 18
İş stresi % 22
Zaman stresi % 19
Para % 22
2.‘‘Hayatımın beklediğim gibi seyretmemesi bazen canımı sıkıyor’’ ifadesine katılıyor musunuz?
Evet % 35
Hayır % 63
3. ‘‘Gençliğimde yaptığım bir iki şey için halen suçluluk duyuyorum’’ görüşüne katılıyor musunuz?
Evet % 53
Hayır % 47
4. Geçen ay bir gece bir kabus yüzünden uyandınız mı?
Evet % 21
Hayır % 79
5. Problemlerinizle ilgili olarak hiç terapistle görüştünüz mü?
Evet % 33
Hayır % 66
6. Bir mağazada, bir ofiste ya da bir okulda silahlı saldırı olayını duyduğunuzda benzer bir olayın sizin, sevdiklerinizin başına gelebileceğini düşünür müsünüz?
Evet % 72
Hayır % 25
7.Bir suç işlendiğini duyduğunuzda aklınıza ne gelir?
Bir beyaz adam mı? % 6
Bir siyah adam mı? % 12
Bir beyaz kadın mı? 0
Bir siyah kadın mı? 0
9. İntihar girişiminde bulunan birini şahsen tanıyor musunuz?
Evet % 51
Hayır % 48
b. Ahlak
1. Bir insanı incitmemek için bazen yalan söylemek gerektiğine inanır mısınız?
Evet: %60
Hayır: %37
2. Bugünkü TV yayınlarının, Amerikan toplumundan daha az ahlaklı olduğunu mu, daha çok ahlaklı olduğunu mu, yoksa Amerikan toplumunun ahlaki değerlerini temsil ettiğini mi düşünüyorsunuz?
Daha az: % 46
Daha çok: % 9
Temsil ediyor: % 37
3. Aşağıdaki cümle ile aynı fikirde misiniz? ABD'de zengin ile fakir arasındaki gelir dağılımı dengesizliğinin giderek artması, ahlaki açıdan yanlıştır.
Aynı fikirde: % 49
Değil: % 43
4. Bir çocuk, yasadışı bir şey yaptığında, ailesi de sorumlu tutulmalı mı?
Evet: % 70
Hayır: % 17
5. Yetişkinlerin, anne ve babalarıyla ilgilenmeleri, sizce ahlaki bir yükümlülük mü?
Evet: % 90
Hayır: % 7
6. Bütün insanlar ‘‘iyi ahlaklı olarak doğarlar’’ görüşüne katılıyor musunuz?
Evet: % 73
Hayır: % 22
7. Toplumda yükselerek yer edinen insanların, diğerlerine göre daha az ahlaklı olduğuna inanıyor musunuz?
Evet: % 39
Hayır: % 54
8. Vergi veya ofis giderleri konusunda, küçük de olsa hiç hile yaptınız mı?
Evet: % 15
Hayır: % 84
9. Yaşama geçirmedikçe, ahlaksız düşünceyi onaylıyor musunuz?
Evet: % 51
Hayır: % 42
c. Kimlik
1. Aşağıdaki cümle ile aynı fikirde misiniz? Amerika'da, olmak istediğiniz gibi olmak ihtimalinin oldukça yüksek olduğuna inanıyorum.
Evet: % 85
Hayır: % 14
2. Amerikalı olmak kimliğinizde önemli bir yer tutar mı?
Evet: % 91
Hayır: % 8
3. Yaşadıkları toprağa çok bağlı, oradan oraya pek fazla dolaşmayan insanların Amerikası sizce daha mı iyiydi?
Evet: % 61
Hayır: % 31
4. Dini inancınız, kimliğinizde ne kadar rol oynar?
Çok önemli: % 48
Önemli: % 31
Az önemli: % 19
5. Irkınız, kimliğinizde ne kadar rol oynar?
Çok önemli: % 29
Önemli: % 25
Az önemli: % 42
6. Eğitiminiz, kimliğinizde ne kadar rol oynar?
Çok önemli: % 50
Önemli: % 33
Az önemli: % 16
7. Ailenizin maddi durumu, meslek seçiminizi etkiledi mi?
Evet: % 39
Hayır: % 59
8. Maddi durumunuz, çocuğunuzun meslek seçimini etkiler mi?
Evet: % 46
Hayır: % 51
9. Sizi en iyi hangisi anlatıyor. Evdeki rolünüz mü, yoksa işteki rolünüz mü?
İşteki: % 17
Evdeki: % 75
10. Benim için çok önemli olan konuları, başkalarıyla konuşmam.
Evet: % 37
Hayır: % 60
d. Aşk
1. Bugün evlenseniz, evliliğinizi hayatınızın sonuna kadar sürdüreceğinizi düşünür müsünüz?
Evet: % 86
Hayır: % 11
2. Aynı cinsiyetten iki insanın evlenmesi yasal olmalı mı, evlilik sadece kadınla erkeğin beraberliğiyle mi sınırlandırılmalı?
Yasal olmalı: % 28
Kadın ve erkekle sınırlandırılmalı: % 62
3. Eşinizin size sadık olduğundan kesinlikle emin misiniz?
Evet: % 86
Hayır: % 10
4. Gerçek aşkı bulmak daha mı zorlaştı?
Evet: % 61
Hayır: % 32
5. Bir toplum seks konusunda daha açık olduğunda, insanların seksten aldığı keyif azalıyor mu?
Evet: % 37
Hayır: % 51
6. Eşinize sadık kaldığınız sürece, bir başkasıyla seks yaptığınızı hayal etmenin sakıncası var mı?
Evet: % 48
Hayır: % 46
7. İşten ve dostluktan duyulan tatminle kıyaslandığında seks abartılıyor mu?
Evet: % 62
Hayır: % 30
e. İnanç
1. Genellikle bir ödül umuduyla mı, yoksa bir şey beklemeden mi dua edersiniz, ya da hiç dua etmez misiniz?
Umutla: % 35
Beklemeden: % 45
Dua etmem: % 16
2. En iyi din, bütün dinlerden alınanların biraraya gelmesiyle oluşacaktır. Bu fikre katılır mısınız?
Evet: % 42
Hayır: % 45
3. Cehenneme inanıyorsanız, şahsen tanıdıklarınız arasında oraya gideceğine inandığınız kimse var mı?
Evet: % 38
Hayır: % 53
f. İş-Başarı
1. Maaşınızda yüzde 25'lik bir kesinti yapılsa, işinizde çalışmaya devam eder misiniz?
Evet: % 31
Hayır: % 55
2. Günde üç saat fazla vaktiniz olsa, bu zamanı işinize mi, dostlarınıza mı, ailenize mi ayırmak istersiniz yoksa tek başınıza mı değerlendirmeyi düşünürsünüz?
İş: % 7
Dostlar: % 11
Aile: % 65
Kendi başıma: % 13
3. Hayattaki başarınızı ölçerken paraya normal olarak verdiğinizden daha mı fazla önem atfedersiniz?
Evet: % 34
Hayır: % 65
4. Mesleki başarınızı esas olarak kazandığınız parayla mı ölçersiniz?
Evet: % 19
Hayır: % 79