Güncelleme Tarihi:
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), yabancı uyruklu öğretim elemanlarının istihdamıyla ilgili usul ve esasları güncelledi. Dil hazırlık sınıflarında görev alacak öğretim görevlilerinin istihdamında artık ana dil kriteri yeterli sayılmayacak, bununla ilgili akademik tecrübe, iş deneyimi ve uluslararası sertifikalara sahip olma gibi yeni kriterler aranacak. 20 Ocak’tan itibaren yapılacak tekliflerde geçerli olacak kriterleri farklı ülkelerden gelip Türkiye’de görev yapan öğretim görevlileri değerlendirdi.
YÖK’ün aldığı kararı doğru bulan yabancı öğretim görevlileri, kalite için akademisyenlerin sürekli kendilerini geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Türk öğrencileri öğrenmeye açık ve çalışkan bulduklarını söyleyen yabancılar, Türkiye’yi özellikle İstanbul’u çok sevdikleri için burada olduklarını dile getirdi. Türkiye’deki akademik kültürün çok gelişmiş olduğunu aktaran öğretim görevlileri, İngilizce bilmenin önemine vurgu yaptı.
HEDEFLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN NİTELİKLİ İNSAN GÜCÜ ŞART
Yeni düzenlemenin gerekli olduğunu söyleyen İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Akreditasyondan ve Kaliteden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nail Öztaş, “Türkiye’nin 2023 yılı hedefi 500 bin uluslararası öğrenciye ulaşmak. Şu anda 190 bin öğrenciyi geçtik. Düzenleme Türkiye’nin çıkarları, hedeflediği vizyon, uluslararası coğrafyadaki rolümüz için gereklidir. Uluslararası öğrenciyi çekebilmek ve içeride hedeflediğimiz bilgi ve teknoloji üretimini gerçekleştirmek için nitelikli insan gücüne ihtiyacımız var” dedi.
DOKTORALI İNSAN GÜCÜ AÇIĞI VAR
Yeni mesleklerin ortaya çıkacağını vurgulayan Prof. Dr. Öztaş, “YÖK’ün araştırmasına göre yıllık ihtiyacımız olan doktoralı insan gücünü henüz yetiştiremiyoruz. 207 üniversitemiz var ve bu üniversitelere doktoralı insan gücü gerekiyor. Reel sektörün de buna ihtiyacı var. Yıllık mezun olan doktoralı öğrenci sayımız 5 bin civarında ama bu sayının 12 bin olması lazım” diye konuştu.
“GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRECEK BİR YÜKSEKÖĞRETİM SİSTEMİNE İHTİYACIMIZ VAR”
Prof. Dr. Öztaş, “OECD’in raporuna göre dünyadaki mesleklerin yüzde 60’ı 15-20 yıl içinde değişecek, ortadan kalkacak. Yeni mesleklerin ortaya çıkacağı tahmin ediliyor. Reaksiyonel, pasif, izleyen bir yükseköğretim politikası yerine proaktif, şekillendiren, yeni meslekleri ortaya çıkartan, programlarını oluşturan, içeriklerini belirleyen, geleceği şekillendirecek bir yükseköğretim sistemine ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
23 ÜLKEDEN 53 ÖĞRETİM GÖREVLİSİ
Çıtanın yukarıya çıkması için YÖK’ün belirlediği kriterlerin gelmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Öztaş, “23 farklı ülkeden 53 yabancı öğretim üyemiz var. Öğretim üyesi alırken nitelikli okullardan mezun olup olmadığına bakıyoruz. Bünyemizdeki öğretim görevlilerinin birçoğu dünyanın ilk bin üniversitesinde eğitim görmüş veya hocalık yapmış meslektaşlarımız. İkinci olarak yayınlarına zaten bakıyorduk, bize geldiğinde de araştırma ve yayınlarına devam etmesini istiyoruz” dedi.
PROF. DR. MOSİER: 50’DEN FAZLA YAYINIM VAR, 2 KİTAP ÇIKARDIM
Bilişsel gelişim, sinir bilimi ve psikoloji alanında İGÜ’de dersler veren Amerikalı Prof. Dr. William Mosier, yükseköğretimde kaliteyi artırmaya yönelik herhangi bir yeniliğe olumlu baktığını söyledi. Prof. Dr. Mosier, “Öğrencilere ders anlatan hocalarının kalitesi artarsa öğrencilerin kalitesini de etkileyecektir” dedi.
Güney California Üniversitesi, Çocuk Gelişimi ve Danışmanlık Bölümü’nden mezun olduğunu aktaran Prof. Dr. Mosier, “Alanımla ilgili çeşitli dergilerde 50’den fazla yayınım var. İki kitap çıkardım. Özellikle aile dinamikleri, çocuk gelişimi, otizmli ve engelli çocuklar üzerine çalışmalar yapıyorum” diye konuştu.
“YAŞAMAK İÇİN ŞEHİR SEÇME ŞANSIM OLSA İSTANBUL’U SEÇERDİM”
Geçen yıl Türkiye’ye geldiğini söyleyen Prof. Dr. Mosier, “İstanbul çok güzel bir şehir olduğu için buradayım. Dünya üzerinde yaşamak için bir şehir seçme şansım olsaydı İstanbul’u seçerdim. 100’ün üzerinde ülkede görev yaptım. Oğlum harita üzerinden gittiğim ülkeleri işaretliyor, sayısını o bilir ama 112 ülke olabilir. Bende en çok iz bırakan ülke Türkiye’dir. Bence Türkiye ziyaret etmek için çok güzel bir ülke” ifadelerini kullandı.
“DERSLERİMDE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMDAN YANAYIM”
Derslerinde bütüncül yaklaşımdan yana olduğunu aktaran Prof. Dr. Mosier, “Sadece ben konuşarak ders anlatmıyorum. Müzakere ortamı yaratıyorum. Dersi sunumlar üzerinden yapıyorum. Sunumlarda interaktif bir metot kullanıyorum. Öğrencilerin de ders katılmasını sağlıyorum” dedi.
“TÜRKİYE’NİN AKADEMİK KÜLTÜRÜ ÇOK GELİŞMİŞ”
YÖK’ün yeni düzenlemesinin kendilerine de katkı sağlayacağını söyleyen Hindistanlı Asistan Profesör Ashifa K.M ise, daha fazla makale yayınlayıp, kitap yazacaklarını dile getirerek, “Düzenleme özellikle sosyal bilimler alanında çalışan öğretim görevlilerini daha çok yayın yapmaya ve geliştirmeye teşvik edecektir” diye konuştu.
Gandhigram Rural Institute’den mezun olan ve sosyal hizmet alanında eğitim veren Ashifa K.M, Türk öğrencilerin analitik düşündüğünü dile getirdi. Türkiye’nin akademik kültürünün çok gelişmiş olduğunu söyleyen Ashifa K.M, “3 aydır Türkiye’deyim. İş birlikçi metot üzerinden ders anlatıyorum. Derslerde sadece ben konuşmuyorum, tartışma ortamında kendini ifade eden öğrencilerin olmasını istiyorum” ifadelerini kullandı.
“ÖĞRENİM YORUCU DEĞİL EĞLENCELİ OLMALI”
Yatırım analizi ve portföy yönetimi dersi veren Nijeryalı Dr. öğretim üyesi Festus Victor Bekun da, “Yakındoğu Üniversitesi’nden mezunum. 55’in üzerinde yayınlanmış makalem var. 35’i Bilimsel Bilgi Enstitüsü tarafından oluşturulan Web of Science’ta taranıyor. 15’i ise Scopus dergisinde yayınlandı. Öğrenimin iki taraflı olduğunu düşünüyorum. Öğrenciden iyi bir sonuç almak için iyi eğitim vermek zorundayız. Derslerimde etkileşim modelini kullanıyorum. Sunumlar, tartışmalarla kendilerini ortaya koymalarını sağlıyor. Aynı zamanda bir hoca öğrencilerini motive etmelidir. Motive etmek için ödevlerde grup çalışmalarını teşvik ediyorum. Eğitimin eğlenceli olması taraftarıyım. Öğrenim yorucu değil eğlenceli olmalı” diye konuştu.
ERASMUS AKADEMİSYEN DEĞİŞİM PROGRAMIYLA TÜRKİYE’YE GELDİ
Erasmus Akademisyen Değişimi programı ile Macaristan Dunaújváros Üniversitesi, İletişim ve Medya Bilimleri Bölümü’nden İGÜ’ye geldiğini söyleyen Dr. Annamaria Csiszer ise, Türkiye ile ortak tarihsel köklerimiz var ama daha önce hiç bulunmamıştım o yüzden Türkiye’yi seçtim. Olumlu düşüncelerim olduğu için daha uzun süre kalmalıyım diye düşündüm. Eğitim bütün dünyada önemli bir olgu. Özellikle sosyal bilimler alanında sürekli gelişme olduğu için bu alanda çalışanlar kendini devamlı geliştirmek zorunda. Böylece gençlerin de gelişimine katkı sağlarız. Macaristan’da çok farklı etnik kökende öğrencilere ders verdim. Türkiye’de de kültürel farklılıkları gözlemliyorum ve çok önemli buluyorum” dedi.
“TÜRKİYE ÇOK GÜZEL BİR ÜLKE”
Türk öğrencilerinin eğitime çok açık olduğunu belirten Dr. Annamaria Csiszer, “Genel olarak dış dünyada olup bitenlere ilişkin bilgileri de çok yüksek. Özellikle kendi alanımda iyi bir birikime sahipler. Avrupa araştırmaları ve kamu politikası üzerine çalışıyorum. Türkiye çok güzel bir ülke özellikle İstanbul çok güzel bir şehir. İleriye dönük Türkiye’nin diğer illerini de görmek istiyorum. Kültürü ve insanları çok güzel” diye konuştu.
“PAKİSTAN’DA İLK 7 BİLİM İNSANI ARASINDAYIM”
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde ders veren Pakistanlı Doç. Dr. Shehzad Ashraf da “Makalelerdeki yazım kalitesinin yükselmesi için girişimi çok değerli buluyorum. Eğitimde kalite için araştırmak ve kendini geliştirmek çok önemli. Sürekli okumak gerekiyor. 80’den fazla makale yazdım. 60’ı Web of Science’ta taranan dergilerde yer aldı. Eserlerim 4 binden fazla atıf aldı. İşlevsel bilgisayar programcılığında Pakistan’da ilk 7 bilim insanı arasındayım” ifadelerini kullandı.
Türk öğrencilerin eğitime açık olduklarını aktaran Ashraf, “Öğrenme istekleri var ancak burada en önemli bariyer olarak ben dil sorununu görüyorum. Eğitim dili teknolojik İngilizce öğrenciler bu konuda biraz zorlanıyor. Çözüm olarak bence dil eğitimine daha çok sermaye yatırılması gerekiyor” dedi.
Sialkot Üniversitesi’nden mezun olan Ashraf, Türkiye’nin çok güzel bir ülke olduğunu söyleyerek, “Arkadaşlarım da burayı ziyaret etmişti. Türk insanını çok arkadaş canlısı ve yardımsever buluyorum. Çok zengin tarihi olan bir ülke. O yüzden buradayım ve kararımla onur duyuyorum” diye konuştu.