OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 26, 2005 00:00
Arundhati Roy’u 1997’de yazdığı ve İngiltere’de Booker Ödülü aldığı Küçük Şeylerin Tanrısı adlı kitabından tanıyor olabilirsiniz. Bu ödül ilk kez Hintli bir kadına verilmiş, kitap dünyada 6 milyondan fazla satmıştı. Kitabını okumadıysanız, savaş ve küreselleşme karşıtı konuşmaları kulağınıza çalınmadıysa Arundhati Roy şöyle özetlenebilir: 44 yaşında, 1.55 boyunda, zarif ve güzel bir kadın.16 yaşında annesinin yanından ayrılıp Hindistan’ın Kerala bölgesinde yaşamaya başladı. Mimarlık okusa da annesi gibi otorite ve haksızlığa karşı mücadeleye adadı hayatını. Küreselleşmenin dünyayı büyük bir şirket haline getirdiğini, insanlığı ve çevreyi yok ettiğini savundu. Hindistan’daki Narmada Vadisi’nde yapılacak barajlar aleyhine eylemleri nedeniyle hapse girdi. Irak Savaşı başladığından bu yana her yerde savaşın gerçeklerini duyurmaya çalışıyor. Bazen bir bilim adamı gibi küresel şirketlerin dünyadaki emellerini detaylı bir şekilde anlatıyor, analitik konuşuyor, bazen bir edebiyatçı olarak kalplere dokunan kelimeler kullanıyor, bazen de ‘Ya teröristlerdensiniz, ya da bizle’ diyen Bush’a bir mizahçı gibi sesleniyor: ‘Dünya kötü kalpli bir Miki Fare’yle, çılgın mollalar arasında
seçim yapmak zorunda deÄŸil.’ Roy, bu hafta sonu düzenlenen Dünya Irak Mahkemesi’ne katılmak için Ä°stanbul’da.Sizce Bush, Blair ve koalisyon elitleri savaÅŸ suçlusu mu?- Kesinlikle evet. Bush hükümetinin ve El Kaide’nin çalışma yöntemi arasında fark göremiyorum. Ä°kisi de sivilleri öldürerek dertlerini anlatmaya çalışıyor. Afganistan’ın başına Taliban, Irak’ın başına Saddam derdini Amerikalılar açtı. Onlardan kurtulmak için sivilleri öldürüp, topraklarını iÅŸgal etmek suç deÄŸil mi?Bir gün Miloseviç gibi Uluslararası Lahey Mahkemesi’nde yargılanabilirler mi?- Tabii ki hayır. Çünkü bu tamamen güçle ilgili bir ÅŸey. Hukuki bir temeli yok. EÄŸer Bush ya da Blair bir sabah vicdan azabından ölmek üzere uyanıp kendilerini mahkemeye vermezse kimse haklarında dava açamaz. Bu kiÅŸilerin savaşı deÄŸil. Bush ve Blair’i çok gözümüzde büyütmüş oluruz o zaman. Onlar sistemin pilotları. Yenilenlerin tarihi hiçbir zaman tarih olmaz. O yüzden, yapmamız gereken olanların kaydını tutmak.HER TÃœRLÃœ SÄ°LAHSIZYÖNTEM KULLANILMALIAdaletsiz barış ve direniÅŸsiz adalet olmaz, diyordunuz. Yoksa artık sivil direniÅŸin iÅŸe yaramadığını mı düşünüyorsunuz? Irak Mahkemesi’ne sadece savaşın kaydını tutmak için mi geldiniz? - Kayıt tutmak elbette yeterli deÄŸil. Mahkemeye geliÅŸ nedenim Iraklı katılımcılar ve Irak uzmanlarını dinlemek. Bu bilgileri baÅŸka yerlerde anlatacağım. Bir çiçeÄŸin polenleri gibi, iyi niyetli olan ÅŸeyler kolay yayılır. AkÅŸam protesto yürüyüşüne katılıp, sabah barış dolu bir dünyaya uyanmayı düşünmek aptalca. Böyle ÅŸeyler zaman alır. Bana bugüne kadar söylemedikleri kalmadı. Geçenlerde terörist destekçisi ilan edildim. Bunlara aldırmıyorum çünkü dünyanın gerçeÄŸi anlaması zaman alıyor. Irak Savaşı’ndan önce de, ÅŸimdi de, milyonlar protesto yürüyüşü yaptı, renkli eylemler gerçekleÅŸtirdi. Bunların psikolojik etkisini bile göremiyoruz. Yeni bir direniÅŸ ve sivil itaatsizlik akımına mı ihtiyacı var dünyanın?- Kesinlikle. Daha spesifik ve hedefe yönelik eylemler yapılmalı. DireniÅŸin biyo-çeÅŸitliliÄŸinden bahsediyorum her yerde. Yani her türlü silahsız yöntem kullanılmalı. Mesela Irak’tan çıkan sanat eserlerini, filmleri, Irak’la ilgili araÅŸtırmaları ve makaleleri mümkün olduÄŸunca uzaÄŸa yaymak gerekiyor. Daha önemlisi savaşın gerçek mimarları olan ÅŸirketleri kapattırmak gerek. Irak’a gidip, elde silah savaÅŸamayız. DireniÅŸ ve sivil itaatsizlik bu demek. Irak Savaşı’ndan kárlı çıkan ÅŸirketler var. Bunların listesini çıkarmalıyız. Mesela Bechtel ve Halliburton. Bunların dünyanın her yerinde ÅŸubeleri var. Onları boykot etmeliyiz, birebir bu ÅŸirketlerle savaÅŸmalıyız. MAÄžARADA YAÅžASAK MUTLU MU OLACAKSIN?Ama bu tür büyük global ÅŸirketlerle anlaÅŸmayı devletler yapıyor. Sizin ülkeniz Hindistan da Bechtel’le bir anlaÅŸma yapmıştı. Sivil toplum kendini paralasa bir ÅŸey deÄŸiÅŸir mi? - DeÄŸiÅŸir. Cochabamba’da, Bechtel’le ilgili eylemler sonucunda ÅŸirketin yöneticisi ceketini bile almadan orayı terk etti. ABD’deki bu ÅŸirketlerin amaçlarını bilemeyebilirsiniz. Ama Hindistan’a neden geldiklerini bilirsiniz. Enron için gelmiÅŸlerdi. 2000 yılıydı sanırım. Åžirketin amacını ülkemde anlatmaya çalıştım. Beni dünyanın en kötü insanı ilan ettiler. GeliÅŸmemizi istemiyorsun, maÄŸaralarda yaÅŸasak mutlu olacaksın, dediler. Vatan haini ilan ediliyordum neredeyse. Haklılığımı zamanla gördüler. Yani bu konularda bilinç yaratmak çok zor. GeliÅŸim karşıtı ilan ediliyorsun ama sonunda bir ÅŸeyler deÄŸiÅŸiyor. Amerikan hükümetinden daha güçlü bir ÅŸey varsa o da Amerikan halkıdır, onları uyandırmak gerekir, demiÅŸtiniz. Bush’u tekrar seçtiklerine göre kış uykusuna doÄŸru gidiyorlar galiba?- Evet göz göre göre seçtiler. Ama bakın ABD’de bugün topluma sunulan gerçek demokrasi deÄŸil. Çünkü alternatif yok. Hangi baÅŸkan adayı açık yüreklilikle, savaÅŸa karşıyım, dedi ki? Bush gibi Kerry de Amerikan Ä°mparatorluÄŸu’nun CEO’ları. Kerry gelseydi ne deÄŸiÅŸecekti? ‘Ben de Bush kadar erkeÄŸim ve cesaretliyim’ diyecek, kanıtlamak için Irak’ta daha saldırgan politika izleyecekti. BÃœTÃœN SAVAÅžLARIN ARKASINDA TAKIM ELBÄ°SELÄ° ADAMLAR VARÅžu anda Amerikan ve Hint hükümetleri arasında gerçek bir sevgi festivali yaÅŸanıyor. Anti-Amerikan duygu ortadan kalktı, müttefik oldular. Bazıları çok memnun, çünkü kolayca ABD vizesi alabiliyorlar. Amerika bu yöntemlerle dünyanın her yerinde birilerini satın alabiliyor. Amerikan ÅŸirketleri Hindistan’da silahta kullanılan bir maden keÅŸfetti. Dağı deliyor, güzelim çevreyi mahvediyorlar. Yaptıklarını fark edenleri parayla susturuyorlar. Bununla bir okul yap, sosyal program baÅŸlat diyorlar. Ä°ÅŸ teklif ediyorlar. Bir tür rüşvet bu. Ama rüşvet gibi görünmemesi için her ÅŸeyi yapıyorlar. Ya da mesela Hindistan’da görevi sona eren ya da istifa eden Amerikan ve Ä°ngiliz büyükelçilerinin hepsi böyle büyük ÅŸirketlerde ya da Dünya Bankası’nda iÅŸe baÅŸladılar. Åžu andaki bütün savaÅŸların arkasında takım elbiseli adamlar ve kadınlar var. BENÄ° UÇURUMUN KENARINDAN FIRLATMAK Ä°STEYEN ÇOK Kendinizi vicdanı ve misyonu olan bir yazar olarak mı, kitlesel bir hareketin lideri olarak mı görüyorsunuz?- Ä°ÅŸin püf noktası kendini hiçbir ÅŸey olarak görmemek. Sakın beni kitlesel hareket lideri ilan etmeyin, sonum olur. Dünya liderliÄŸime kaldıysa bitmiÅŸtir. Geçenlerde yürürken biri ‘Hey, mücadelen nasıl gidiyor’ diye laf attı. Böyle ÅŸeyler beni utandırır. Seninki nasıl gidiyor, dedim. Sürekli açıklama yapan, aynı ÅŸeyleri söyleyen biri olmak istemiyorum. Bunu politikacılar yapsın. Ben bir yazarım ve bir yazar her ÅŸeyden arınmış olmalı. Ama Küçük Åžeylerin Tanrısı kitabını yazdıktan sonra hep politikayla ilgilendiniz. Bundan sonra roman var mı?- Evet, çalışıyorum. Åžu anda ülkenizde size nasıl bakıyorlar?- Beni anlayanlar ve destek olanlar olduÄŸu gibi, gördükleri yerde en yakın uçurumdan fırlatmak isteyecek olanlar da var. Bu iÅŸler böyle.Bu savaÅŸ dili de kan revan içinde bıraktıIrak Savaşı’yla bazı kelimelerin anlamı da deÄŸiÅŸti. BaÅŸkan Bush öyle konuÅŸmalar yapıyor ki sonucunda barış savaÅŸtır, demokrasi istiladır gibi anlamlar çıkıyor. Bu kelimelerin gerçek anlamları yitip gitti mi?- Bu savaÅŸ sadece insanlığı deÄŸil, dili de kan revan içinde bıraktı. Bir yazar olarak hep düşünce ve kelime arasındaki mesafeyi en aza indirmek için çalıştım. Åžimdi kullanılan kelimeler düşüncenin üstünü örtmek, gerçek niyeti maskelemek için kullanılıyor. Geçen gün baÅŸka bir konferanstaydım. Sivil toplum örgütü temsilcileri üniversite tezi gibi konuÅŸuyor. Büyük ve karmaşık cümleler... Ama kelimeleri o kadar yanlış kullanıyorlar ki. Ne onlar ne dediklerini biliyor ne dinleyenler anlıyor. Tımarhaneye döndü dünya.Sivil toplum örgütleri de bu döngünün içine girdi diyorsunuz?- Åžu anda KeÅŸmir’in bütün giriÅŸ çıkışları askerlerce tutulmuÅŸ durumda. Bölgedeki sivil toplum örgütleri halk, insan hakları için hiçbir ÅŸey yapmıyor. Satın alınmışlar. Hafta sonlarında Range Rover ciplerine atlayıp Delhi’ye içmeye gidiyorlar sadece. Dünyaya biz KeÅŸmir’deyiz pozu veriyorlar. YaÅŸananları anlatsalar Hindistan’ın keyfi kaçacak, onlar Range Rover’larından olacak. Bu bir tiyatro. Geçenlerde Lahey’de dünya su kaynakları üzerine bir toplantıya katıldım. Düzenleyen bir su ÅŸirketiydi. ArkadaÅŸlarımla sırf arıza çıkarmak için gittik. KonuÅŸmacılardan biri ‘Su hakkında araÅŸtırma yapıp yazıyorum, çünkü bunun için para alıyorum’ dedi. Ben de ‘Ben Arundhati Roy ve eminim bana da su hakkında yazmamam için para verirler’ dedim. Ä°ki yıl önce Porto Alegre’de bir konuÅŸma yapmış, ‘BaÅŸka bir dünya mümkün. Sessiz bir günde o dünyanın yaklaÅŸtığını duyabiliyorum’ demiÅŸtiniz. Hálá duyuyor musunuz?- Galiba araya Washington’un sesleri de karışıyor. (Gülüyor) Bush da aynı ÅŸeyi söylüyor. Ama benim dünyam baÅŸka ve hálá ona inanıyorum. DÄ°RENİŞİ NEDEN ZARKAVİ’YE YA DA BAASÇI RADÄ°KALLERE BIRAKALIM?Irak direniÅŸini desteklediÄŸiniz için mi terörist destekçisi dediler?- Irak direniÅŸini desteklemiyorum. Irak direniÅŸi olalım diyorum. Çünkü eÄŸer savaÅŸa tek direnen Iraklılar olursa, direniÅŸ eÅŸittir kafa uçurma, suikast, bombalama vs. olur. Halbuki direniÅŸ hakkı hepimizin. Niye bunu Zarkavi’ye ya da Baasçı radikallere bırakalım? Bırakmamalıyız. DireniÅŸin alanını geniÅŸletmeliyiz. Çünkü bu global bir savaÅŸ, sadece Irak’ı ilgilendirmiyor. Â
button