Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2002 00:00
BAŞKAN Bush, ABD gezisinde Başbakan Ecevit'e ‘‘Aman Arjantin gibi olmayın’’ diyecekmiş.Bizdeki ‘‘Arjantin'e benzer miyiz, benzemez miyiz’’ tartışmalarına nihayet ABD Başkanı da katıldı.Demek ki, Ecevit'in gezisinden sonra tartışmalar devam edecek.Geçenlerde Dünya Gazetesi'nden Zafer Atay şöyle diyordu: ‘‘Tarihi 200 yılı bile bulmayan, değişik göçmen topluluklarınhdan oluşan, milletleşme sürecini tamamlamamış bir ülke ile 600 yıllık bir cihan devletinin mirasçısı Türkiye aynı kefeye konamaz...’’Bu tespite, Fransız Latin Amerika uzmanı Jean Michel Blanquer'nin de görüşlerini ilave etmek istiyorum.Ne diyor Blanquer?''Arjantin ulusunun kimlik sorunu var. Bu ülke kendisini geopolitik olarak tanımlayamıyor. Yurtseverliğin ne olduğunu dahi bilmiyor..''Arjantin'in talihsizliklerinden biri de tahmin edebileceğiniz gibi ‘‘Peronizm.’’ Blanquer, ‘‘peronizm’’i ‘‘Popülizm ile toplumsal muhafakarlığın tehlikeli karışımı’’ olarak tarif ediyor.Ünlü Arjantinli yazar Jorge Luis Borges, ‘‘Peronistler ne iyi, ne de kötüdürlür. Sadece ifláh olmazlar.’’ demiş.Ne kadar doğru...Arjantin'in bugünkü duruma düşmesinde önemli payı olan eski Başkan, ‘‘El Turco’’ Carlos Menem, Hırvatistan'a silah kaçaklığı olayından tam 167 gün cezaevinde yatıp çıktıktan 2003 başkanlık seçimlerine hazırlanıyormuş.Peronistler Arjantinlilerin yakasından düşmüyor.Peki halk onlardan kurtulmak istiyor mu?Hayır...Bildiğiniz gibi şimdi dümenin başına geçen Eduardo Duhalde de Peronist. Üstelik aynen Menem gibi hakkında sürüyle yolsuzluk iddiası var.Sanıyorum bu noktada Arjantinlilerle ortak bir yanımız ortaya çıkıyor: Toplumsal hafıza eksikliği. Bir nokta diyorum ama esasında ‘‘benzerlikler’’ listesi hayli kabarık.Rüşvet, vergi kaçırma bizim pek aşina olduğumuz konular değil mi?Elbet siyasilere güvensizliği de eklemem gerek.Yalnız okuduklarıma göre, Arjantinlilerde siyasilerle karşı beslenen duygular artık nefrete dönüşmüş durumda. Meselá, televizyonlarda görünen siyasiler bu aralar Buenos Aires sokaklarında pek rahat dolaşamıyorlar. Görüldükleri yerde halk tarafından tartaklanıyorlarmış. Arjantinlilerin bu nefretini anlamak mümkün. Ülke 20. yüzyılın başında dünyanın en zengin ülkelerinden. Buenos Aires Paris, New York ile boy ölçüşüyor. 1950'lere kadar dünyanın 10 ekonomisi arasında. Ne olmuşsa siyasilerin beceriksizliğinden, basiretsizliğinden olmuş...Bereket diyorum Türkiye öyle bir refah döneminden hiç geçmedi...Geçseydi eğer, bugün bizim siyasilerin hali ne olurdu?NDS'nin 146. yıldönümü20 Ocak günü kutlanıyorNOTRE Dame de Sion Fransız Lisesi'nin 146. yıldönümü, bu yıl 20 Ocak günü okulda, yeni restore edilen ‘‘Grande Salle’’ de kutlanıyor.Kutlamalar çerçevesinde, geçtiğimiz yıl kitapları yayınlanan 5 NDS'li yazar Oya Baydar, Liz Behmoaras, Dehen Altıner, İstanbul Üniversitesi'nden hocam Tatyana Moran ve Tülün Yalçın kitaplarını imzalayacak. Aralarında Devlet Tiyatroları sanat yönetmeni Leyla Tecer, Füsun Erbulak, yazar Tomris Alpay, piyanist Nükte Uğurel'in bulunduğu 1952, 1962 ve 1977 mezunlarına da anı plaketleri verilecek.20 Ocak günü ‘‘Grande Salle’’de buluşmak dileğiyle...Mutluluğun anahtarlarıBORİS Cyrulnik Fransız bir nörolog ve psikiyatr. ‘‘Şahane Bir Feláket’’ kitabının yazarı. Nouvel Observateur'ün son sayısında mutluluğun anahtarlarını veriyor.Söylediği ilk şey şu: ‘‘Mutluluk bir durum değil, bir serüvendir. Onun peşine, yollara düşeceksin.’’Yani mutluluk öyle oturduğun yerde gelmez, onu elde etmek için uğraşacaksın. Anahtar kelime ise paylaşmak. Şöyle diyor Cyrulnik ‘‘Ancak başkası olduğu zaman kendim olabilirim.’’Peki en mutlu insanlar kim?Irkçılar.‘‘Irkçılık mutlu kılıyor çünkü insanı sarıp sarmalıyor güven duygusu veriyor. Irkçılar en doğrusunu biliyorum, en mükemmel insan benim diye düşünüyorlar. Aksi hiç akıllarına gelmediği için mutlulur’’ diyor yazar.Demokrasi pek mutluluk kaynağı değilmiş. Sürekli sorguladığı için insan kuşkular içersinde boğuşuyormuş.Şimdi anladınız mı niye Cyrulnik'in kitabının adı Şahane Bir Felaket?
button