Ama delinmeyecek cephe yoktur, üzülmeyin!..

Güncelleme Tarihi:

Ama delinmeyecek cephe yoktur, üzülmeyin..
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2002 17:54

Pazar, öğretmenler günüydü. Ve biz aynı gün, “Türbanın önündeki engeller kalkacak” diyen, “İmam Hatipliler’in önü (yani askerî okul yolu) açılacak” diye müjdeleyen hükümet programını okuyorduk gazetelerden. Afgan aydınları, “Keşke Atatürk’ün eğitim sistemini terk etmeseydik” diye ağlıyormuş... İnsanoğlu kaybetmedikçe elindekinin kıymetini bilmez.

Tam da “Öğretmenler Günü”ne denk geldi bu haberler.

Afganistan, Atatürk’ün kurduğu eğitim sisteminden saptığı için başına bunlar gelmiş. Türkiye’de eğitim gören, bugün 80 yaşındaki bir emekli Afgan generali söylemiş bunları, orada görev yapan paşamıza. Bugünkü Devlet Başkanı ile eski Kral da aynı şeyi söylüyormuş. (Hürriyet, 24 kasım)

ISAF’ın komutanı Tümgeneral Akın Zorlu Paşa’nın dili varmamıştır demeye, ben söyleyeyim:

- Üzülmeyin, biz de sizinle aynı yoldayız. Atatürk’ün eğitim sisteminden vazgeçip, biz de türbanlı-burkalı kadınlar yolunda hızlı ve emin adımlarla ilerliyoruz.

Ve bundan şikayetçi de değiliz doğrusu. Haberlere bakılırsa...

Mesela Sabah. “2.Cumhuriyet gibi” manşeti tam bir teslimiyet bayrağı. Spotta da “Hükümet programı başarıyla hayata geçirilirse...” denilmiş.

Daha dün “Bak, Fransız halkı LePen denilen ırkçıya nasıl direndi” diye alkışlayan biz gazeteciler...

Allah, yeni hükümeti ve Cumhuriyet’i yıkıp yenisini kuracağı müjdelenen bu programı,şakşakçılarına ve göz yumucularına bağışlasın!

Erbakan haklı çıktı : Alışıyoruz, alıştık bile!

*

Evet dün, yani 24 kasım pazar, öğretmenler günüydü.

Çocuklar, özellikle ilkokul yaşında, öğretmenlerine çok düşkündürler, idealo-platonik bir gözle bakarlar. Sonra ortaokulda, lisede, iyi öğretmen / kötü öğretmen sizin geleceğinizi yönlendirir. Edebiyatı sevdirir, matematikten nefret ettirir mesela... Siz de mühendisliğe değil, sosyal bilimlere yönelirsiniz. Yahut da tersi.

Pazar günü yazmıyorum. Pazartesi hiç olmazsa öğretmenler için birşeyler yazmak istedim.

İstedim ama... ben öğretmenimi hiç sevmedim. Ne Hadiye Hanım’ı ne Gönül Hanım’ı şükranla anıyorum.

Halbuki en yakınımda öğretmenler var benim, öğretmen halalarım. Canlarım.

Neyse ki, ortaokul ve lisede İsmet Bey (İsmet Bilgen, Allah rahmet eylesin!) sonra Mösyö Marcoul, Mösyö Duchemin (Her ikisinin de toprağı bol olsun!) gibi gerçek eğitimciler çıktı karşıma da... eğitime ve okula saygımı kazandım.

Uzun uzun yazsaydım bu konuda, diyecektim ki :

Kabahat sizde değil (Çünkü biz size maddî manevî destek olamadık, aksine, eğitimde birliği kaldırdık, sizleri sürdük, dövdük, öldürdük... elimizden gelen her engeli diktik yolunuza) ama, neticede, Mustafa Kemâl’in “Askerî alanda düşmanı biz yendik. Ama asıl zaferi, cehaleti yenerek siz kazanacaksınız” dediği öğretmenler, başarılı olamadınız.

Eğer hedefi tuttursaydınız, aydın ve aydınlık nesiller yetiştirseydiniz, bugün “üniversitede türbana yeşil ışık” ya da “imam hatiplerin önü açıldı” (yani Harp Okulları’na imamlar girecek) diye bu kadar sevinmezdi Atatürkçü (!) basınımız!

Savaş daha bitmedi, ama muharebeyi kaybettiniz!

Hem de tam Öğretmenler Günü’nde...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!