Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2001 00:00
SİİRTLİ aşiret reisi Bedrettin Ekdi'nin oğluna bir milyon dolarlık sünnet düğünü yapmasına tepkiler sürüyor. Dün Ekdi'lerin düğününe katılan sanatçıların yazılı ifadelerinin alınacağı açıklanmıştı. Bu olumlu bir gelişme. Biz de sanatçılara soruyoruz: ‘‘Sanatçı kardeşim, gideceğiniz yerin ne olduğunu, kime gideceğinizi sormaz mısınız? Her davete gider misiniz? Her şey para mı?’’İstanbul'dan Hediye Boran adlı okurumuz da süper düğüne katılan sanatçıları eleştirerek, ‘‘Halkının büyük kısmının 100-200 milyon lira ile geçinmeye çalıştığı bir ülkede yaşamayan -bihaber oldukları her hallerinden belli- bu garip insanlara lütfen 'sanatçı' demeyin. Kendilerini gerçekten sanatçı zannediyorlar. Oysa sanatçı duyarlıdır, sanatçı etraf gözleyendir, sanatçı memleketi için ürütendir. Peki ama bu düğüne katılanlar ne yapıyorlar?’’ diye soruyor.SİLAH DEĞİL KİTAPOkurumuz Tayfun Akar, İstanbul Valisi Erol Çakır'a soruyor: ‘‘Siirtli Bedrettin Ekdi'nin düğün rezaletini medyada gördünüz, okudunuz. Cezaevinde yatan bir adam, 8 yaşında bir çocuğa nasıl altın tabanca hediye eder? Bu tabanca ruhsatlı mıdır? Yoksa kaçak mıdır? Çocuğa silah hediye edilmesinden dolayı herhangi bir işlem yapıldı mı? Ben bir vatandaş olarak altın kaplamalı bu tabancanın ruhsatının olup olmadığını polisin kamuoyuna açıklamasını istiyorum.’’Ömer Sarıaydın ise gönderdiği faksta görüşlerini şöyle aktarıyor: ‘‘Bedrettin Bey, çocuğuna tabanca yerine bilgisayar hediye edebilirdi, ya da Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Adalet Ağaoğlu gibi yazarların kitaplarını vererek ona güzel bir kütüphane oluşturabilirdi. Çocuk bu kitapları okur, hiç olmazsa aşiret kurallarına göre değil hukuk devleti kurallarına göre devletin bir ferdi olur. Eğer bu çocuk kitaba alışırsa, o da çocuğuna silah değil kitap verir.’’Evet bunların sorgulanması gerekiyor.Bağ-Kur’da dürüst mağdur ediliyorBAĞKUR'un 12. Olağan Genel Kurulu'na sunulan raporda görülüyor ki, 1.976.365 esnaf ve sanatkár Bağ-Kur üyesinden sadece 274.634 kişi düzenli ödeme yapıyor. 1.700.000 kişi ise hiç ödeme yapmıyor veya düzensiz ödeme yapıyor.Gelin görün ki 274.634 borçsuz, düzenli ödeme yapan üye, 4447-32 ve 1479-52'nci kanun maddeleri ile 12-14 basamaklarda bir yıl olan basamak atlama süreleri iki yıla çıkarılarak cezalandırılıyor. Buna mukabil 1.700.000 borçlu üye borcundan ihmalinden veya umursamazlığından dolayı zamanında yükseltemedikleri basamaklarını, 30.8.1996 tarih, 4181 sayılı yasa ile bir günde istedikleri kadar yükseltme lütfuna mazhur oluyorlar.Bu ihsan onlara az görülerek, ikinci defa yasa ile (1479 sayılı kanun KHK'nin 36. maddesi, ek geçici 16. madde) 12-14 basamaklarda yükselme süresi 274.634 borçsuz üyeye binaen bir yıl olarak belirlenmiştir.Yani şu anda iki Bağ-Kur üyesinden birisi, basamak satın alarak bir günde istediği basamağa yükselebiliyor, diğeri ise ödemelerini düzenli yapmış, basamaklarını zamanında yükseltmiş, dolayısıyla 1996, 4181 sayılı kanunla lütfedilen basamak satınalma görevlerini, örneğin benim gibi 22 yıldır düzenli yapmış kişiler, basamak satın almamıştır. Yalnız bu yüzden, yani basamak satın almadıkları için, 12-24 basamaklar arasında basamak yükseltmek için iki yıl beklemek zorunda kalıyorlar.Hak, adalet ve eşitlik ilkelerinin zerresi bu kanunda var mıdır?Lütfen bir daha düşünün. Ben bir tek gün ne Bağ-Kur'a, ne de Maliye'ye borçlu olmadan 55 yaşına gelmiş bir emekli adayı olarak diyorum ki, önümüzdeki günlerde Meclis'e gelecek olan KHK'nın görüşülmesi sırasında bütün günahları dürüstlük olan mağdurlara da en az haylaz üyelere tanıdığınız hakları veriniz.İsmail ÖRS-Avanos/NEVŞEHİRBiz laikizİSTANBUL Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım dün yayınlanan ‘‘Mescid-i Üniversite’’ başlıklı yazımız üzerine aradı. Odalarının vakfı tarafından yaptırılan üniversitede kesinlikle mescit yapılmadığını belirten Yıldırım, ‘‘Üniversitede mescit yapıldığını da nereden çıkardınız? Yeni üniversite binasında daha önce odamız faaliyetini yürütüyordu. O dönemde mescidimiz vardı, şimdi o mescit yeri projemizde revir olarak geçiyor. Biz cumhuriyetin ve laikliğin savaşını veriyoruz. İTO ayrı MÜSİAD ayrı. Üniversitenin MÜSİAD ile bir ilgisi yok. Bu üniversitenin bir mütevelli heyeti var. Her kararı onlar alıyor. MÜSİAD'dan da böyle bir öneri gelmedi. Hem MÜSİAD kim ki bize hediye versin? İstanbul Ticaret Odası'nın hediyeye ihtiyacı yok’’ dedi.
Atatürk liderdi (3)ATATÜRK, başbuğ değil dünyaca tanınan saygın bir liderdir. Esma Firizbay adlı okurunuza hak veriyorum. O talancı orduların başında değil, özgürlüğü elinden alınmak istenen, yurdu için savaşan halkının yanında ve önünde olmuştur. O bütün mazlum ulusların önderidir. O halkının sevgili başkanıdır. O başbuğ değildir. Çünkü o ‘‘baş vurup baş istememiştir’’. ‘‘Yurtta barış cihanda barış’’ diyen, insanlık idealinin mümtaz simasıdır.O başbuğ değil bir liderdir. Halkına birtakım doğmaları değil, yanılmaz rehber olarak bilimi göstermiştir. O bölücü değil birleştiricidir. Bunun için ‘‘Ne mutlu Türk olana’’ dememiş, ‘‘Ne mutlu Türküm diyene’’ demiştir.Onun ‘‘Mein Kampf’’ı yok, ‘‘Gençliğe Hitabe’’si vardır.O 'başbuğ' değil, ulusunun sevgili başkanı ve ebedi önderidir. Ona hiç uymayan sıfatlar isnat ederek aziz anısına saygısızlık etmeyelim.(Atatürk başbuğdur diye ısrar edenlere, Steinbeck'in, ‘‘The Moon is Down’’, yani Ay Battı adlı eserindeki Norveçli vatansever belediye başkanının Nazi Mahkemesi'ne karşı yaptığı ünlü savunmayı okumalarını öneririm.)Nahit METE-Karadeniz EreğliMESAJ TEKİRDAĞ'dan bir grup işçi, Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan'a sesleniyor: ‘‘Tekirdağ SSK Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Özer Eşsiz'i görevden aldırmak için bazı ANAP'lılar büyük gayret içindeler. Bu başhekim biliniz ki tam gün çalışır, muayenehanesi yoktur, hastaneye bir disiplin getirmiştir. Rüşvetle mücadele eder. Onu istemeyenler, aslında bu disipline ayak uyduramayanlardır. Onu görevden almadan önce orada tedaviye gelen işçilere, sendika başkanlarına ve temsilcilerine sorunuz, size, o bizden biridir diyeceklerdir.’’
button