Güncelleme Tarihi:
Uluslararası Yarışma bölümünde, sanat ve sanatçının dünyasını işleyen
filmler yer alıyor. 12 film büyük ödül Altın Lale için yarışacak.
Uluslararası Yarışma bölümünde Türkiye'yi, Kutluğ Ataman'ın yönettiği Lola& Billidikid adlı film temsil ediyor. yaşamını yurtdışında sürdüren Ataman, filminde Almanya'da yaşayan ikinci kuşak Türk gençlerinin sorunlarını, şimdiye kadar ele alınmamış farklı bir boyutta inceliyor.
Filmin kahramanı 16 yaşındaki eşcinsel Murat. Berlin'de yaşayan Murat'ın ağabeyi Osman ise Türk geleneklerine göre yetişmiştir. Oysa Murat her tür deneyime açıktır. Günün birinde Lola’yla tanışması Murat'ın yaşamında bir dönüm noktası olur. Lola da tıpkı kendisi gibi Berlin'de yaşayan bir Türk'tür, üstelik travestidir ve barlarda şov yamaktadır. Kutluğ Ataman çarpıcı bir hikayeyi, insanı şaşırtan bir anlatım biçimiyle beyazperdeye taşıyor.
Geçti Gibi Rüzgar (Wind With The Gone) ise Arjantinli yönetmen Alejandro Agresti'nin imzasını taşıyor. Filmin öyküsü, Buenos Aires'in az sayıdaki kadın taksi şoförlerinden biri olan Soledad'ın ekseninde gelişiyor. Çalınan taksisinin izini bulmaya çalışan Soledad, kendini ülkenin güneyinde, Patagonya denilen bölgede bulur. Bu ıssızlığın ortasında insanların tek eğlencesi neredeyse tarih öncesinden kalma filmleri kasabanın tek sinema salonunda seyretmektir.
ANNE/OĞUL ÇATIŞMASI
İranlı kadın yönetmen Rakhshan Bani- Etemad, Mayıs Kadını (Banoo Ye Ordibehesht) adlı filminde, entelektüel bir kadının toplumun katı kuralları dışına çıkma mücadelesini konu alıyor. Filmin kahramanı, 40'lı yaşlarının başında belgesel film yapımcısı olan Frough Kia. Boşanan ve oğluyla birlikte yaşamaya başlayan genç kadın, yeniden evlenmeyi ister günün birinde. Ancak oğlu bunu bir türlü kabul edemez. Anne ile oğlu arasındaki bu soğuk savaş çatışmaya dönüşür.
Rus yönetmen Alexei Balabanov, Mahluklar ve İnsanlar Arasında (Pro Ourodov I Lioudiei) adlı filminde Çarlık Rusya'sından kesitler sunuyor. Birbirinden farklı iki ailenin çevresinde gelişen olay örgüsüyle, insanların güçlü tutkularını ele alan bir film.
AYYAŞ KUKLACI
İspanyol yönetmen Juan Manuel Cotelo, Bülbüllerin Treni (El Sudor De Los Ruisenores) adlı filminde müzikle dolu bir yolculuğa çıkarıyor seyirciyi. Filmin kahramanı, büyük bir orkestrada iş bulmak amacıyla Madrid'e gelen Romen çellist Mihai. Tek amacı kısa sürede bir iş bulup ülkesinde bıraktığı karısını ve kızını da yanına almaktır Mihai'nin. Madrid sokaklarında tanıştığı ayyaş kuklacı Tote ise Mihai'nin hayatının dönüm noktası olur. Artık Mihai de Batı dünyasına hakim olan kuralları öğrenecek ve oyunu ona göre oynamaya başlayacaktır.
Marcel Gisler'in imzasını taşıyan Fögi Serserinin Tekidir (De Fögi Isch En Souhund) kelimenin tam anlamıyla farklı ve sarsıcı bir film. Bir müzik grubunun liderine aşık olan 16 yaşındaki bir gencin öyküsünü anlatan film, temelde bir aşk öyküsü. Ancak eşcinselik, uyuşturucu bağımlılığı ve erkek fahişeliği gibi konulara da çarpıcı bir yaklaşım getiriyor.
Finlandiya'dan gelen Ateş Yutan (Tulennielija) sirk atmosferinde gelişen ilginç bir öyküyü anlatıyor. Anneleri kendilerini terkettikten sonra kendilerine bir dünya kuran iki kız kardeşin yaşamından kesitler sunan filmin yönetmeni Pirjo Honkasalo.
Japon yönetmen Hirokazu Kore- Eda, fantastik bir atmosferde gelişen Yaşamdan Sonra (After Life) adlı filminde, Uzak Doğu'ya özgü bir yaklaşımla insan belleğinin şaşırtıcı yönlerini gözler önüne seriyor.
Amerikalı yönetmen Marc Levin'in Slam'ı, kahramanlarını zenci rapçi'lerin oluşturduğu ilginç bir film. Washington'ın güneydoğusundaki zenci gettosunda çekilen bu film, kendini bir kadına olan önüne geçilmez tutkusu ve slamming sevgisi ile varetmeye çalışan genç bir adamın öyküsü. Bu arada hemen hatırlatalım 'slamming' ABD'de giderek yaygınlaşan şiir ve rap müziği karışımı bir tür performans gösterisi.
YİNE YUGOSLAVYA
İtalyan Mario Martone'nin Savaş Tiyatrosu (Teatro Di Guerra) adlı filmi, son dönemde dünya gündeminin birinci sırasıda yer alan bir bölgeye, Yugoslavya'ya götürüyor seyirciyi. Yıl 1944... İkinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürüyor. Napolili genç bir aktör olan Leo savaştan önce tanıştığı bir tiyatro yönetmeninin Saraybosna'daki topluluğuna katılır. Yeni bir oyun sahnelenecektir. Aiskilos'un Thebai'ye Karşı Yedi Komutanlar'ı. Provalar başlar. Ve bir noktadan sonra oyun ile gerçek, ölüm ile yaşam birbirine karışır.
İngiltere'den John Maybury'nun Aşk Şeytandır (Love is the Devil) adlı yapıtı, ünlü sanatçı Francis Bacon'ın bir sokak serserisiyle olan tutkulu aşkını çarpıcı bir biçimde beyazperdeye taşıyor.
Komedyen Şarkıcılar (Comedian Harmonists) Uluslararası Yarışma'ya Almanya'dan katılıyor.
Hitler'in yükselişinden önce efsaneleşen altı kişilik bir müzik grubunun gerçek öyküsü üzerine kurulu olan filmin yönetmeni Joseph Vilsmaier. Neredeyse filmin yarısından çoğunu oluşturan müzikal sahneleri, görsel enerjisi ve perde arkası dramasıyla klasik Hollywood şablonlarını takip eden bir film Komedyen Şarkıcılar.