Güncelleme Tarihi:
Keçiören Atatürk Sanatoryumu'nun başhekimi MHP'li olarak tanınıyordu ama...
Aşı kampanyasını iptal etmeye kalkması bir uluslararası skandala daha yol açıyordu. MHP'li başhekimin yerine sosyal demokrat olarak bilinen doktoru atadı. Onun ve partililerin beklentileri vardı. Yerini boşaltma-yanın eski dosyalarını karıştıracaklardı.
Gözü, yıllardır milletvekilliğindeydi. 1995 seçimlerinde milletvekili adayı olmuş ancak seçilememişti. 18 Nisan seçimlerinde Kırıkkale'den aday oldu. Listede ilk sırayı alacağından hiç kuşkusu yoktu.
Kırıkkale'de MHP'lilerin katılımıyla yapılan adaylık yoklaması sırasında da ‘‘Ben birinciyim’’ diyerek geziniyordu. Fakat oylama sonucu beklediği gibi çıkmadı. Birinci sırayı, 1995 seçimlerinde de ilk sıradan aday olan Kırıkkalespor Başkanı Ergun Tekin kazandı. İkinci sırayı Ali Kaymaz, üçüncü sırayı M.Ali Albayrak alırken, Osman Durmuş, ancak dördüncü sıraya girebildi.
GENEL MERKEZ DESTEĞİ
Fakat Genel Merkez, bu sıralamayı değiştirdi. İlk iki sıradaki adayları veto eden Genel Merkez, Durmuş'u birinci, yoklamada ondan çok oy alan Albayrak'ı da ikinci sıradan aday gösterdi. Listelerin açıklandığı gün Kırıkkale'de bir huzursuzluk dalgası yükseldi.
Durmuş'un bir gün önce valiye giderek, ‘‘Hayati tehlike nedeniyle koruma istemesi’’nin nedeni o zaman anlaşıldı. Partili arkadaşlarının hışmından korkmuştu! Valilik koruma polisi vermeyince seçim kampanyası boyunca, polis olan yeğeni Ali Durmuş ile dolaştı.
SİVRİ DİLLİ HATİP
Seçim kampanyası sırasında Ankara'dan büyük destek geldi. Kırıkkale, 06 plakalı araçlarla doldu taştı. Durmuş, bulduğu her kalabalığa nutuk çekti. Günlük konuşmalarında olduğu gibi kürsülerde de sözünü esirgemiyordu. Sivri dilli bir hatipti. Hatipliğine çok güveniyor, ‘‘Benim üstüme hatip yoktur’’ diyordu. Kendisiyle övünmeyi seviyor; sık sık ‘‘Allah için çok iyi de bir cerrahım’’ deyip duruyordu. Onu dinleyenlerde hep aynı izlenimi bırakıyordu. ‘‘Kendine aşık bir adam...’’
Tüm Türkiye'de yükselen MHP dalgası, onu da TBMM'ye taşıdı.
Sağlık Bakanlığı'na gelişi gürültülüydü. 50 kadar ülkücünün alkışları arasında girdi, bakanlık binasına. Öyle bir kargaşa yaşandı ki, hemen yanında duran eski bakan M.Güven Karahan'ı göremedi. ‘‘Bakan nerede? Bakan nerede?’’ deyip durdu. İşaret ettiler, eski bakan hemen yanındaydı! O zaman farketti, Karahan'ı. Tokalaştı ve devir teslim töreni başlayabildi. Konuşmalardan hemen sonra, ‘‘Sayın Bakan, sizi daha fazla tutmayalım’’ deyince, Karahan, brifing vermeye fırsat bulamadan bakanlıktan ayrılmak zorunda kaldı.
ŞAŞIRTAN UYGULAMALAR
Gazeteciler, sordular, ‘‘Nasıl oldu da, dokuz yılda profesör olamadınız?’’ Bakanlık koltuğuna yeni oturmanın verdiği heyecandan olsa gerek sözünü esirgemedi:
- YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve Gazi Üniversitesi Rektörü Enver Hasanoğlu yüzünden profesör olamadım. Çünkü onlar kendi arkadaşlarını, kendi adamlarını seçtiler.
Bu yanıt, Gürüz ve Hasanoğlu'nu ilk ve son kez açıkça suçlaması oldu. Bir daha aynı açıklıkta konuşmadı, bu konuya girmemeyi yeğledi.
O gün, gazetecilerin ayrılmasından sonra bürokratları topladı. Öncelikle, ihale verilen şirketlerden promosyon alımını yasakladı! İkinci olarak, hastane başhekimleri de dahil olmak üzere tüm üst düzey bürokratların ve birinci derece yakınlarının malvarlığını istedi. Bunlar, Sağlık Bakanlığı’nda ilk kez duyulan uygulamalardı!
Ardından ‘‘1978'den beri partimiz iktidara gelmedi’’ diye hatırlattı. Yine sözü dolaştırmadan niyetini açıkça ortaya koydu:
- Benim ve arkadaşlarımızın beklentileri var. Bazılarının yerlerini boşaltmasını bekleyeceğiz. Boşaltmazsa, eski dosyaları karıştıracağız.
Bakanlık bürokratları arasında sert bir rüzgar estirdi bu konuşma. Toplantının ardından ilk kriz, iki gün sonra başlayacak Ulusal Aşı Günleri'nin ikinci turunun başlaması nedeniyle yaşandı. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Niyazi Çakmak, 31 Haziran Pazartesi günü başlayacak uygulamayı haber verdi. Durmuş'un aşı kampanyası konusunda kuşkuları vardı; kampanyanın devamını istemiyordu! ‘‘Aşı kampanyasıyla ilgili faaliyeti durdurun’’ dedi.
Genel Müdür, hazırlıkları, yapılan çalışmaları ve konunun uluslararası taahhütler açısından önemini anlattı; kampanyanın durdurulamayacağını söyledi, dinletemedi. Çakmak, bakanlıkta eskiden beri ülkücü olarak tanınan Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürü Dr.M.Rifat Köse'ye koştu, durumu aktardı, yardım istedi.
Köse, Durmuş'a gidip, Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte organize edilen kampanyanın iptalinin büyük skandala yol açacağını söyledi. Fakat Durmuş kararlıydı, kararından geri adım atmadı. Bunun üzerine Köse sinirlendi. ‘‘Devlet beye şikayet ederim.’’ Aşı kampanyası böylece kurtuldu.
Bakanlıktaki öbür uygulamalara bakmaya fırsat bulamadan hastalandı. Bakanlığı devraldığı günün sabahı, Kırıkkale'de çıktığı teşekkür gezisinde tifo kapmıştı. Derice ilçesinin Dağobası köyünde içtiği suyun mikroplu olması nedeniyle daha bakanlığa başlayamadan kendini Bayındır Hastanesi’nde buldu.
Hastanede kaldığı günlerde eşinin yanısıra üniversiteden yakın arkadaşı Hacı Çelik refakat etti. Durmuş, hastaneden çıktıktan sonra bakanlıkta başlattığı atama furyasında Çelik'i, Personel Genel Müdür Yardımcılığı'na getirdi. Çelik, son bir ay içinde alelacele tez yazmış, asistanlıktan uzmanlığa yeni yükselmişti!
ATAMALAR
Durmuş, öğrencilik yıllarında Çelik'in ev arkadaşı olan Doç.Dr.Sefer Aycan'ı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne atadı. Müsteşarlığa da ülkücü camianın önemli isimlerinden olan ve Durmuş'un kurduğu Üniversite Elemanları Sendikası'nda Genel Başkan Yardımcılığı yapan Doç.Dr.Haluk Tokuçoğlu'nu getirdi. Tarih doçenti olan Semih Yalçın'ı da müsteşar yardımcısı yaptı. Yalçın da Tokuçoğlu ve Aycan gibi Gazi Üniversitesi'ndendi.
Bakanlıkta Özel Kalem Müdürlüğü'ne de Sedat Kulaksız'ı getirdi. Kulaksız'ın en önemli özelliği, daha önce Bahçeli'nin özel kaleminde görev almasıydı. Hastane başhekimlerine varana kadar değiştirmeye başladı. Uzman olmayan kimi isimleri başhekim olarak atamakta sakınca görmeyen Durmuş'un kimi atamaları da sağlıkçıları şaşırttı. Bunlardan biri, Alparslan Türkeş'in doktoru ve MHP'li olarak tanınan Keçiören Atatürk Sanatoryumu Başhekimi Mehmet Ünlü'yü de görevden almasıydı. Ünlü'nün yerine atanan kişi de Tokuçoğlu'nun yakın arkadaşı olan ama sosyal demokrat bilinen Doç.Dr. Ünal Sakıncı idi...
Yeğeni Ali Durmuş'u bakanlığa alıp koruma polisi yaptı. Üvey kardeşi Fuat Durmuş'u, Avrupa Topluluğu Şube Müdürlüğü'nden, Personel Atama Daire Başkanlığı'na tayin etti; ardından Personel Genel Müdür Yardımcılığına getirdi. Fuat Durmuş, 1980'de liseyi bitirdikten sonra Sağlık Bakanlığı'nda memur olarak işe girmiş, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ni kazanınca geceleri nöbetçi memur olarak çalışıp, gündüzleri okula gitmişti.
Bakanın öbür üvey kardeşi Fatih Durmuş'un bakanlıkla bir işi yoktu. O ağabeyini izleyip diş doktoru olmuştu. Kırıkkale'de bir muayenehane açmış, serbest çalışıyordu. Fakat ağabeyi Sağlık Bakanı olduktan hemen sonra bir ayağını Ankara'ya attı. Diş hekimi arkadaşı Mehmet Duygulu'nun Karanfil Sokaktaki muayene-hanesinde hergün 16.00'dan sonra hasta kabul etmeye başladı...
Fatih Durmuş da ağabeyi gibi aktif bir ülkücüydü. 1989'da MÇP'den Belediye Meclis üyesi seçilmiş; sonra bazı uygulamalara tepki göstererek, partisinden istifa edip BBP'ye geçmişti. Yine Belediye Meclis üyesi seçilmiş, bir yıl kadar sonra MHP'ye geri dönmüştü...
BABUNA TARTIŞMASI
Durmuş, Sağlık Bakanı olarak ilk çıkışını Dr. Oktar Babuna'nın başlattığı ilik kampanyasına karşı yaptı. Binlerce insan Babuna'ya uygun ilik bulmak için seferber olmuşken, Durmuş'tan farklı bir ses yükseldi. ‘‘Stratejik sakınca var’’ dedi. ‘‘Türklerin gen yapısının yabancılar tarafından araştırılması’’nın doğru olmadığına inanıyordu!
İtirazın çıkış noktası yeterince tartışılmadı. Babuna kampanyasının kimi yanlışlıkları açığa çıkınca bakanın itirazındaki ırkçı yaklaşım tozduman altında kaldı. Duman yatıştığında ayakta kalan Babuna değil, Durmuş'tu. Bu kavgadan galip çıkmak, kendine güvenini daha da artırdı.
DEPREM SONRASI
Marmara depremi sonrasında her aklına geleni patır patır söylemekten çekinmemesinin gerisinde yatan, bir önceki medyatik tartışmayı kazanmış olmanın rahatlığıydı.
- Yaşama alışkanlıklarını bilmediğimiz yabancı doktorlara ihtiyacımız yoktur!
- Gönüllüler kalabalık etmesinler!
- Amerikan hastanesine verecek tek hastamız yok!
- Yunan kanı istemiyorum!
- Ermeni yardım ekibine izin veremem!
Her sözü ayrı bir cevherdi! Temiz tuvalet bulamamaktan yakınan İtalyan doktora ‘‘Tuvaletleri ben mi temizleyeceğim?’’ diyen Kemal Sunal olsa kahkahalarla gülmek mümkündü. Oysa Durmuş, bir doktordu ve de Sağlık Bakanı’ydı.
Tabii tuvaletleri kendisi temizlemeyecekti. Ancak tuvaletlerin temizliğinden elbette ki kendisi sorumluydu. Sağlık Ocakları Mevzuatında tuvaletlerin temiz tutulması gerekliliğinin uzun uzun anlatılması ya da Tıp Fakülteleri'nde halk sağlığı derslerinde portatif tuvaletlerin nasıl kurulacağının öğretilmesinin başka ne anlamı olabilirdi?