ALOHA OE (2) Hawaii'nin fiilen hüküm süren tek kraliçesi

Güncelleme Tarihi:

ALOHA OE (2) Hawaiinin fiilen hüküm süren tek kraliçesi
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 12, 2001 00:00

ALOHA OE (2) Hawaii'nin fiilen hüküm süren tek kraliçesi ve son bağımsız hükümdarı olan Lydia Liliuokalani, 1838'de Honolulu'da doÄŸdu. Babası kral III. Kamehameha'nın danışmanlarındandı. Ãœlkesinin diÄŸer soyluları gibi misyoner okullarında öğrenim gördü. Batı kültürünü çok iyi tanımasına karşın halkının kültür ve gelenekleriyle de yakından ilgiliydi. Müzik konusunda da yetenekliydi; 160'ın üstünde ÅŸarkı ve Hawaii'nin milli marşı da aralarında olmak üzere pek çok müzik parçası besteledi. Tahta çıkmadan önce yaptığı Avrupa ve Amerika yolculuÄŸu sırasında ve Kraliçe Victoria'nın tahta çıkışının 50.yılı törenlerinde ülkesini temsil ederken soylular sosyetesinde de büyük ilgi görmüştü. Tek evliliÄŸini John Dominis isimli bir Amerikalıyla yaptı, tahta çıktıktan birkaç ay sonra kocasını kaybetti, çocuÄŸu olmadığından kuzeni Prenses Kaiulani'yi veliaht ilan etti.Tahta çıkınca öncelikle aÄŸabeyinin imzaladığı 1886 anlaÅŸmasına ve 1887 anayasasına karşı çıktı. Hawaii'nin yerli halkının yönetimde hak ettiÄŸi yeri almasını saÄŸlayacak yeni bir anayasa hazırlatmaya baÅŸladı.Ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen Lorrin Thurston liderliÄŸindeki beyaz azınlık, ABD'nin Orta Elçisi John L. Stevens'in de desteÄŸini alarak Kraliçe'ye ve hükümetine karşı bir darbe hareketi düzenledi. Stevens de haole'ler gibi ABD'ne ilhaktan yanaydı, DışiÅŸleri Bakanlığına yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: ''Hawaii armudu ÅŸimdi tam olmuÅŸ durumda, ABD'nin onu koparmasının tam zamanıdır.''Beyazlardan oluÅŸan Misyoner Partisi, 1893'te Sanford Dole baÅŸkanlığında ilhaka kadar görevde kalmasını tasarladıkları bir geçici hükümet kurdu ve Kraliçenin tahttan çekilmesini istedi. Elçi Stevens, ülkede yaÅŸayan ABD vatandaÅŸlarının can ve mallarını korumak bahanesiyle 17 Ocak 1893'te ülkesinin onayını almadığı halde ABD savaÅŸ gemilerini Honolulu limanına çağırıp deniz piyadeleriyle Kraliçenin sarayını kuÅŸattı. Kraliçe Liliuokalani, kan dökülmesini istemediÄŸi için kendisine ve yasal hükümetine yapılanları ÅŸiddetle protesto eden bir bildiri yayınlayarak teslim oldu; bu bildiride ABD'nin üstün gücüne, o da en kısa zamanda görevine geri dönmek koÅŸuluyla teslim olduÄŸunu belirtiyordu. Kraliçe Liliuokalani, tekrar tahta çıkmak için ABD BaÅŸkanı Grover Cleveland'dan yardım istedi. Adadaki ABD elçisini ve ordu komutanını görevden alan BaÅŸkan, yeni elçi Blount'a konu hakkında soruÅŸturma yaptırıp bir rapor hazırlattı. ABD'nin adadaki diplomatik ve askeri görevlilerinin yetkilerini kötüye kullandıklarını ve yapılanların 1826'dan beri Hawaii ile imzalanan bütün anlaÅŸmalara, uluslararası hukuk kurallarına ve ABD Anayasasına aykırı olduÄŸuna karar verdi ve Kraliçe'nin yeniden tahta çıkarılmasını emretti, ama Dole hükümeti, BaÅŸkan'ın kendilerine müdahaleye yetkisi olmadığını ileri sürerek emre karşı çıktı, 1894'te de 'Hawaii Cumhuriyeti'ni ilan etti ve yeni devlet hemen ABD hükümeti tarafından tanındı. Kraliçe Liliuokalani, geçici hükümete karşı 1895'te yine Robert Wilcox önderliÄŸinde bir ayaklanma düzenlediyse de yeterli silah gücü olmadığından baÅŸarıya ulaÅŸamadı. Ayaklanmanın liderleri ve Kraliçe yakalanıp vatana ihanetten yargılandı, Kraliçe Liliuokalani, yandaÅŸlarının hayatlarını kurtarmak için Ocak 1895'te tahttan feragat ettiÄŸine dair resmi bir belge imzalamak zorunda kaldı. Tekrar tahta dönmek için Washington'a gidip BaÅŸkan Cleveland'la görüşmesi ve bir protesto bildirisi vermesinin de yararı olmadı. 1898'de ABD'nin yeni BaÅŸkanı William McKinley, ABD'nin Hawaii'yi ilhakı ile ilgili yasayı kongreye gönderip onaylattı; çünkü ABD o sırada Ä°spanya ile savaÅŸ halinde olduÄŸundan Pasifik'teki çarpışmalar sırasında Hawaii'nin tarafsız bir ülke olarak kalması iÅŸine gelmiyordu. ABD yönetimi, yerli halkın onayı olmaksızın adalardaki 1,800,000 dönüm civarındaki kraliyet, hükümet ve kamu arazisine de el koydu. 1900'de ise Hawaii, kesin olarak ABD topraklarına katıldı, Dole de ABD'nin ilk valisi oldu.Kraliçe Liliuokalani, 1898'de siyasal ve toplumsal yaÅŸamdan çekilerek 'Hawaii Kraliçesinin AÄŸzından Hawaii'nin Öyküsü' baÅŸlıklı anılarını yazdı ve 1917'de öldü. Hawaii, 20. Yüzyılın ilk yarısında ABD tarafından atanan bir vali tarafından yönetilen bir sömürge konumundaydı. 1941'de Japonların Pearl Harbor'a düzenledikleri saldırı sonucu ABD II. Dünya Savaşına girdi. SavaÅŸtan sonra ABD, Hawaii'yi yeni kurulan BirleÅŸmiÅŸ Milletler'e kendi himayesinde bir 'Vesayet Altındaki Ãœlke' statüsünde kaydettirmiÅŸti. Hawaii, 1959'da adil olduÄŸu kuÅŸkulu bir plebisit sonucu ABD'nin 50. eyaleti olarak kabul edildi. Oylamaya sadece ABD vatandaşı olanlar katılabildiÄŸinden, yıllardır bu ülkenin vatandaşı olmayı reddeden yerli halkın büyük bir kısmı oy kullanamadı; oy verenlerin çoÄŸu da ABD'nin adalardaki askeri üslerinde görevli olanlar ve onların ailelerinden oluÅŸuyordu. Oy pusulasında sadece iki seçenek sunulmuÅŸtu: Sömürge olarak kalmak ya da ABD eyaleti olmak. Bağımsızlık ise kesinlikle söz konusu edilmemiÅŸti. Bugün Hawaii, yine ÅŸekerkamışı, ananas gibi ürünlerin yetiÅŸtirildiÄŸi bir tarım ülkesi olsa da asıl gelirini turizmden saÄŸlıyor. ABD, Japonya ve Pasifik civarı ülkeleri vatandaÅŸları için en gözde tatil mekanlarından biri. Hawaii'nin yerli halkı ise melezler de dahil yaklaşık 1,200,000 olan toplam nüfusun sadece %12'sini oluÅŸturuyor, adalardaki en büyük etnik grup ise %25 ile Japon asıllılar. Safkan Hawaii'li olduÄŸunu iddia edenler ise bugün sadece 6,000 kiÅŸi civarında, bilim adamları 2040 yılında bu rakamın sıfıra ineceÄŸini hesaplıyorlar. Hawaii yerlileri, ekonomik açıdan da ülkenin zenginliklerinden en az pay alan kesimi oluÅŸturuyor.Kanaka Maoli, yani Hawaii yerlileri arasında milliyetçi akımlar son yıllarda güçlenmeye baÅŸladı. Adanın bağımsızlığını savunan ve krallığın geri gelmesini isteyen gruplar mücadelelerini çeÅŸitli yollarla sürdürüyorlar. Krallık silah gücüyle fiilen sona erdirilmiÅŸ olsa bile bu konuda hiçbir yasal iÅŸlem yapılmadığından krallığın yasal olarak hala devam ettiÄŸi, bundan dolayı ABD'nin 1893'ten beri adalarda yaptığı her ÅŸeyin kanunsuz olduÄŸu ileri sürülüyor. Bu yüzden, Hawaii'de Lahey Adalet Divanı'na kadar giden bazı karmaşık hukuk davaları açılmaya baÅŸlandı.Krallığın feshediliÅŸinin 100. yıl dönümü olan 1993'te ABD Kongresi tarafından onaylanıp BaÅŸkan Bill Clinton tarafından da imzalanan bir yasayla, ABD 100 yıl önce yaptıklarından dolayı Hawaii'nin yerli halkından resmen özür diledi. Yasaya göre, ABD Kongresi, 17 Ocak 1893'te kendi vatandaÅŸları ve yetkililerinin katılımıyla Hawaii Krallığına yasadışı olarak son verdiÄŸi ve Hawaii halkının kendi geleceklerini tayin haklarını gasp ettiÄŸi için ABD halkı adına özür diliyor. Yine yasaya göre ABD, yerli halkın onayı olmaksızın krallığın feshediliÅŸinin ve ada topraklarına el konulmasının sonucunda ada halkının zarar görmesinden sorumlu olduÄŸunu kabul ediyor ve Hawaii'lilerle uzlaÅŸmaya hazır olduÄŸunu da ifade ediyor, ama Hawaii'nin bağımsızlığından hiç söz edilmiyor; metnin sonunda da ileride ABD'ne karşı açılacak davalar için bu yasanın bir dayanak teÅŸkil edemeyeceÄŸi yolunda bir not düşülmüş. ABD Nüfus Dairesi ise 1997'de Kızılderili/Alaskalı, Beyaz, Asyalı, Afroamerikalı'lardan sonra Hawaii Yerlileri ve diÄŸer Polinezyalıları da ABD nüfusun oluÅŸturan beÅŸinci etnik grup olarak kabul etti, ada halkı daha önce Asyalı/Polinezyalı grubuna dahil ediliyordu. Hawaii'lilerin bağımsızlık çabalarının 20. yüzyılın sonlarına doÄŸru bütün dünyada yaygınlaÅŸan mikro milliyetçilik akımlarının bir parçası olarak kalıp kalmayacağını zaman gösterecek.Liliuokalani, 'Aloha Oe'yi ABD'nin ülkesini ilhak ettiÄŸi 1898 yılında yazmıştı. Ayrılmak zorunda kalan iki sevgilinin birbirlerine veda etmelerini anlatan bu ÅŸarkının, aslında vatanına ve halkına veda etmek zorunda kalan Kraliçenin duygularını yansıttığına inanılmaktadır. Aloha, günlük Hawaii dilinde merhaba, hoşça kal, elveda, sevgi gibi pek çok anlamı olan bir sözcük, bu ÅŸarkıdaki anlamı ise 'Elveda Sana'. Aloha, aslında 'kutsal nefesin varlığı' anlamına geliyor ve eski Hawaii gelenekleri açısından büyülü bir sözcük. Ne anlama geldiÄŸini, Kraliçe Liliuokalani şöyle açıklıyor: "Bir Hawaii'li her gittiÄŸi yerde diÄŸeriyle karşılaÅŸtığında ya da ayrılırken 'Aloha' diyorsa,bu diÄŸerindeki hayatı selamladığı anlamına gelirdi. EÄŸer hayat varsa, mana*, iyilik ve bilgelik de vardı, ve eÄŸer iyilik ve bilgelik varsa orada Tanrı vasfı da vardı. Biri 'Aloha' derken önce, diÄŸerindeki 'Hayat Tanrısı'nı selamlamalıydı, ama bu kolaydı. Hayat her yerdeydi, -- aÄŸaçlarda, çiçeklerde, okyanusta, balıklarda, kuÅŸlarda, çimenlerde, gökkuÅŸağında, kayalarda --- dünyanın her yerinde hayat vardı, Tanrı vardı, 'Aloha' vardı. 'Aloha' neÅŸede, sevinçte, mutlulukta, bolluktaydı. 'Aloha' sayesinde karşılık beklemeden verilirdi; 'Aloha' sayesinde mana vardı. 'Aloha'nın kendi mana'sı vardı. Vereni hiçbir zaman terk etmez, ama verenle alan arasında özgürce ve sürekli akardı. 'Aloha' gücünden dolayı düşüncesizce veya geliÅŸigüzel söylenmemeliydi. Hiçbir Hawaii'li içten olmadıkça bir diÄŸerini 'Aloha' ile selamlamazdı. YüreÄŸinde öfke veya nefret varsa, 'Aloha' demeden önce bunlardan arınmalıydı." Aloha! *mana: Polinezya yerlilerinin inanışına göre, insanlarda, ruhlarda veya cansız varlıklarda bulunduÄŸuna inanılan doÄŸaüstü gizli güç. Gülnur SeyhanoÄŸlu - 12 Ocak 2001, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!