Güncelleme Tarihi:
Çok uzun bir süre boyunca, Almanya’da hiç kimse aralarındaki Müslüman din adamlarını fark etmedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dört yıllık süreler için Almanya’ya gönderdiği imamlar, bir yandan Batı Almanya’daki Türk göçmeni işçilerin ruhani ihtiyaçlarını karşılarken bir yandan da bu göçmenlerin Türk kültür normlarından kopmamasını sağladı.
Ancak bugün Almanya’daki Türk imamlar bir anda ön plana çıktı. Berlin ve Ankara arasında güçlü bir çekişme yaşanıyor ancak konu sadece din değil. Her iki ülke de Almanya’da yaşayan 3 milyonluk nüfusun desteğini almak için çaba gösteriyor. İki hükümet de Almanya’daki Türk topluluğunun kalbine giden yolun imamlardan geçtiğine inanıyor.
İmamlar Türklerin laik Almanya’yla bütünleşmesini mi destekliyor, onları radikal İslamcı bir yöne mi itiyor yoksa Almanya’nın büyük Müslüman nüfusunun yaşadığı ülkeye olabildiğince yabancı kalmasına mı uğraşıyor? Bu üç sorunun cevabı İslam’ın hem Almanya’da hem de Avrupa’da geleceği açısından çok önemli.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir kitapta, Türkiye’den Almanya’ya göçmüş bir işçi ailesinin oğlu olan din bilimci Rauf Ceylan, imamların Avrupa’nın kaderini tayin etmek için ne kadar önemli olduğunu çok kapsamlı bir biçimde ele aldı. “İslam’ın Vaizleri: İmamlar – Kim Bunlar ve Ne İstiyorlar?” başlıklı kitabında “İmamlar sonuçta genç Müslümanların liberal mi, muhafazakar mı yoksa radikal İslamcı mı olacağını belirliyor” yana Ceylan pek iyimser değil.
Potansiyel teröristleri besleyen imamlar değil, hatta tam tersi. Konu köktencilik olduğu zaman Almanya ve Türkiye’nin çıkarları örtüşüyor. Ankara’nın isteyeceği son şey, Almanya’dan gelecek Türklerin radikal İslamcılığı Türkiye’ye yeniden getirmesi. Ceylan’a göre Almanya’daki imamların yüzde 1’inden daha azı radikal İslamcı görüşler taşıyor ve bu imamlar Alman ve Türk yetkililerin kontrolünün dışındaki camilerde çalışıyor.
Ancak Almanya’daki imamların çoğu “geleneksel-muhafazakar” ya da Ceylan’ın deyişiyle “Prusyalı”. İmamların çok büyük bir çoğunluğu Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği’nin (DİTİB) memuru. Türkiye milyonlarca vatandaşının Almanya’da yaşadığını ve yakın zamanda geri dönmeyi düşünmediğini fark ettiği anda imamları dini olduğu kadar siyasi sebeplerle de Almanya’ya gönderdi.
DİTİB, 1980’lerin başında kurulduğunda amacı, hem Batı Almanya’daki Türklerin yönelimlerini kontrol altına almak hem de bu grupların dini görüşlerinin geleneksel Türk İslamı’nın dışına taşmasına engel olmaktı. Ceylan’ın bu imamları Prusyalı (ya da belki Osmanlı) olarak tabir etmesinin nedeni, geleneklere sıkı sıkıya bağlı olmaları, otoriter bir eğilim göstermeleri ve Türkiye’ye gösterdikleri tartışmasız bağlılık. İmamlar bu görüşlerini görev yaptıkları camilerin cemaatlerine de aktarıyor.
DİTİB bu görüşe karşı çıksa da, imamlar Türkiye’nin Almanya’daki Türklerin Alman’a dönüşmesini önlemek için en önemli araç. Kurum bünyesindeki 900 camiden herhangi bir tanesine girildiğinde Allah’tan sonra en büyük ikinci bağlılığın Türkiye olduğu bayraklardan, resimlerden ve daha birçok detaydan anlaşılabiliyor. DİTİB yetkilileri Berlin’deki Türk Büyükelçiliği’yle ve konsolosluklarla yakın işbirliğiyle çalışıyor. Hatta Cuma vaazları da Ankara’dan geliyor.
Ceylan’ın görüştüğü imamların bazıları Hamburg’da yaşayan Müslümanlara Anadolu’daki insanların hayatlarını anlatmanın anlamsızlığını dile getirdi. Ceylan kitabında, “Eğitim ya da görücü usulüyle evlilikler yerine imamlar Çanakkale Savaşları’ndan, Atatürk’ün hayatından ya da Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminden bahsediyor” dedi.
Ceylan imamların göçmenlerin karşı karşıya kaldığı günlük sorunlarla başa çıkma kapasitesinin de düşük olduğu görüşünde. Kısıtlı bir Almanca’yla ve Alman toplumu hakkında az bir bilgiyle imamlar Alman bürokrasisinin içindeki insanlara yol göstermekte zorlanıyor. Almanya’da yapılan çalışmalar, Ceylan ve Alman Milli Takımı’nın yıldızı Mesut Özil gibi örneklerin çok sınırlı olduğuna işaret ediyor.
Yeşiller Partisi’nin Berlin üyesi Özcan Mutlu Türkiye’yi “ulusal farklılıkları sürekli hale getirmekle” eleştirdi. “Alman ve Türk çocukların bir arada öğrenmelerini istiyoruz” diyen Mutlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın görüşlerini benimsemediğini ifade etti.
Almanya’daki Türkler iki ülke arasındaki ilişkide sorunlu bir nokta. Almanya Başbakanı Angela Merkel, “bütünleşme”nin “asimilasyon” olmadığının altını şiddetle çizerken Türkleri Alman’a dönüştürmek istemediklerini ancak göçmenlerin Almanya’daki kamusal yaşama katılmaları gerektiğini belirtti.
Merkel bunun için önlemler de alıyor. Etnik bütünleşme yanlılarının da desteğiyle Alman üniversitelerinde son dönemde açılan birçok bölümle öğrencilere İslam eğitimi verilmeye başlandı. Buralarda eğitilecek İslami personelle yeni nesil, kendi kendini eleştirebilen, demokrasi yanlısı bir İslam anlayışı geliştirilmesi hedefleniyor.
Ancak bu uygulamanın da bir riski var. DİTİB bünyesinden çıkan camilerin bu yeni çokkültürlü imamlar yerine Milli Görüş kaynaklı daha köktenci imamları seçme ihtimali de söz konusu. Sonuçta İslam ve Aydınlanma’nın yeni bir sentezi Almanya’nın çeşitlilik gösteren Müslüman toplumlarının içinden çıkacak. O zamana kadar Berlin, diğer seçeneğin yaratacağı tehlikeyi düşünerek, Ankara’nın seçtiği Prusyalı imamlarla barışmak zorunda.