Güncelleme Tarihi:
Dünya gündeminin nabzı Planet'te atıyor
Sarrazin’in yeni kitabıyla Almanya’da göç tartışmalarını alevlendirmek gibi bir niyeti var mıydı bilinmez ancak kitabının bu sonuca ulaştığı ortada. Kitap piyasaya çıkart çıkmaz Almanya ikiye bölündü: Bir tarafta içinde farklı partilerden siyasetçiler dahil birçok insan bulunan öfkeli bir kitle, diğer tarafta Sarrazin’e destek veren forumlar ve bloglar. Ancak tartışma ne kadar büyüse de iki taraf da asıl meselelere değinmiyor.
İlk tarafın siyasi doğruculuğu Sarrazin’in gündeme getirdiği sorunlara hiçbir şekilde rasyonel bir çözüm getirmiyor. Sarrazin’i destekleyenler ise yarı-gerçekleri önyargılarla birleştirip, göçmenlerle ilgili olumsuz imajı yerleştirmeye çalışıyor. Her iki grup da sürdürdükler tartışmada asıl önemli gerçeği görmüyor: Almanya’nın daha fazla göçmene ihtiyacı var.
Almanya’daki siyasetçilerin çoğu ülkenin göçmenlerden payına düşeni fazlasıyla aldığına inanıyor. Ekonomi Bakanı Rainer Brüderle, işverenler federasyonu, Almanya Ticaret ve Sanayi Odası ve Alman Mühendisler Federasyonu daha fazla göçmen için çağrı yapsa da kendilerini dinleyen yok.
Elbette göçmenlerin topluma uyum sağlama konusunda bazı zorluklar yaşadıklarının farkına varılması gerekiyor. Ancak bu durum neredeyse tüm göçmenlerin ekonomik açıdan dengede hayatlar sürdüğü gerçeğini görmemize engel oluyor. Olumsuz deneyimler ve politikacıların akıllarındaki oy kaybetme korkusu, “Göçmenlere hayır” denmesine neden oluyor.
Bu inançlar dolayısıyla 2000’lerden sonra Almanya’nın sınırları neredeyse tamamen kapatıldı. Almanya’nın net göç rakamı 2000 yılında 10 bin 130’ken, 2005’te 1,746 oldu. Hatta geçen sürede göçün yönü tersine döndü. Örneğin 2008 yılında Almanya’dan Türkiye’ye 10 bin 147 kişi geldi. Dolayısıyla Sarrazin’in “Türkler ülkemizi işgal ediyor” iddiasının doğruluğu su götürür.
Almanya Federal İstatistik Dairesi’nin elindeki verilere göre, her yıl ülkeye 100 ile 200 bin arası göçmen gelmeye devam etse bile, Almanya’nın nüfusu 2050 yılında 12 milyon azalacak. Berlin’den Leipzig’e Almanya’nın en büyük 12 şehrinin boşalması anlamına geliyor ki bu bile iyimser bir tahmin. Çünkü bu hesabın yapıldığı veriler bugün geçerli değil.
Bu kadarla da kalmıyor. Nüfus azaldığı gibi yaşlanacak da. 2050 yılında Almanya’nın nüfus ortalaması 60, nüfusun yüzde 15’inden fazlası 80 yaşın üzerinde, bu kişilerin üçte biri ise bunamış durumda olacak. Böyle bir toplumun küresel ekonomide rol oynaması mümkün değil.
Berlin’de hiç kimse bu uzun vadeli tabloyla ilgili sorular sormuyor. Almanya’nın göç politikalarının bu uzun vadeli gelişimi değerlendirecek şekilde yeniden belirlenmesi gerekiyor. Bunun için Almanya’nın Kanada gibi modern göç ülkelerinin politikalarını örnek alması gerek. Aksi takdirde kendi nüfusumuzla kendi geleceğimizi şekillendirmemiz mümkün değil.
Bu süreçte kültürümüzün değişeceği ortada, ancak göçmenlerin kültürü de aynı şekilde değişikliğe uğrayacak. Düşüncesi bile bazıları için korkunç olabilir. Ancak kültürün doğası bunu gerektiriyor: Ya adapte olursun ya tarih olursun.
Bu haber Der Spiegel'de yayımlanan "Germany Needs More Foreigners" başlıklı haberden derlenmiştir.
Planet'i Facebook'tan takip etmek istiyorsanız:
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
Planet'i Twitter'da takip etmek istiyorsanız:
http://twitter.com/HurriyetPlanet