Güncelleme Tarihi:
Türkiye, Helsinki Zirvesi'nde Avrupa Birliği adayı olarak açıklandığında, Avrupa bir ilke de imza atıyordu:
Artık ‘‘nüfusunun yüzde 99'u’’ Müslüman olan bir ülke resmen AB adayıydı.
AB ülkelerindeki muhafazakar kesimin bu gelişmeye tepki göstermesi ise pek uzun sürmedi. En ciddi tepki de, ‘‘AB'nin lokomotifi’’ olarak görülen Almanya'daki Hıristiyan Demokrat kesimden geldi. Helmut Kohl döneminde Türkiye'yi AB kapısının önünde bekletmeyi görev bilen ve kapalı kapılar arkasında birliğin ‘‘Bir Hıristiyan Kulübü’’ olduğunu seslendiren bu kesim, Helsinki sonrasında bu görüşünü açık açık ifade etmeye başladı.
Oysa Türkiye'ye ‘‘Müslüman ülke’’ olması nedeniyle karşı çıkan bu kesim, Almanya'da uzun yıllardan beri 2.4 milyonu Türk olmak üzere, yaklaşık 3 milyon Müslüman'ın yaşadığını unutuyordu.
Muhafazakar kesim Türkiye karşıtlığını sürdüredursun, artık Almanya'da bilim adamları, yerel düzeydeki politikacılar, sivil toplum kuruluşları, vakıflar vs., ülkedeki ‘‘Müslüman’’ gerçeğini ciddiye alıp, farklı dine mensup insanların birbirlerine daha fazla hoşgörü göstererek, birlikte yaşamaları gerçeğini kabul etmiş durumdalar.
Alman toplumunda İslam dinine ve bu dine mensup insanlara önyargılı davranışın kırılmasını hedefleyen bu yöndeki çalışmalardan birisi de Ankara'da gerçekleşti. Almanya'daki Türk toplumuna yönelik istatistiki çalışmalarıyla tanınan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) ile Alman Konrad Adenauer Vakfı'nın Ankara şubesi tarafından ortaklaşa düzenlenen bir günlük sempozyumda ‘‘Almanya'daki Türk Müslümanlar’’ ile ‘‘Almanya'da İslam Din Dersi ve Türklerin Dini Yaklaşımları’’ tartışıldı.
Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Başkanı Prof. Faruk Şen, Berlin Eyaleti Yabancılar Sorumlusu Barbara John, Göttingen Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Bassam Tibi, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan Yusuf Kalkan ve TAM'dan Hayrettin Aydın'ın katıldığı sempozyumda, defterimize düştüğümüz bazı ilginç notlar şunlar oldu:
ÖĞRENCİ ORANI YÜZDE 56.5
İslamiyet bugün Almanya'da ikinci büyük din olarak toplumsal gerçeğin bir parçası haline geldi. Almanya'daki okullarda toplam 950 bin yabancı öğrenci eğitim görüyor. Bu rakam içinde Müslüman ülkelerden gelen yabancı öğrenci sayısı 537 bin. Bu çocuklar Almanya'daki yabancı öğrenciler arasında yüzde 56.5'lik oranla, Alman eğitim sistemi içerisinde önemli bir grubu oluşturuyor.
2 BİN CAMİ DERNEĞİ
Dini ve kültürel gereksinimleri karşılamak üzere 1970'li yıllardan beri kurulan cami dernekleri artık günümüzde, çoğunlukla apartmanların ve fabrikaların arka bahçelerinde ve avlularında faaliyetlerde bulunan ibadet yerleri görünümünden sıyrılmakta, bunun yerini giderek artan oranlarda tam teşekküllü, İslami norm ve mimariye uygun camiler almakta. Almanya'da minaresi bulunan cami sayısı şu anda 66'yı buldu. Toplam sayıları 2 bin 200 civarında olan cami derneklerinin büyük bir bölümü, Almanya'da kurulmuş olan İslami çatı örgütlerine üye. Bu derneklerin 2 bini Türklere'e ait.
BERLİN'DE 5 OKULDA DİN DERSİ
Berlin İslam Federasyonu, Berlin Yüksek İdare Mahkemesi'nin 4 Kasım 1998 tarihinde verdiği kararla, dini cemaat olarak tanınmayı başararak din dersi verme hakkını kazandı. Berlin Senatosu'nun karara itiraz etmesi üzerine dava Federal İdare Mahkemesi'ne intikal etti. Ancak Almanya'nın en üst idare mahkemesi önceki kararda Berlin İslam Federasyonu'nu din topluluğu olarak tanıyan hükmü onayladığı için bu karar kesinlik kazandı. Federal İdare Mahkemesi'nin onayladığı karar uyarınca, federasyon gelecek yıldan itibaren Berlin'de 5 ayrı ilkokulda din dersi vermeye başlayacak.
İNANAN AMA MODERN
Türkiye'deki kırsal kesimden Batı Avrupa'nın endüstri merkezlerine göç eden Avrupa'daki birinci kuşak Türkler'de kültürel açıdan ‘‘Müslüman Türk’’ kimliği ağır basmaktaydı. Ancak artık günümüzde ikinci ve üçüncü kuşak Türkler ebeveynlerinden farklı özelliklere sahipler. TAM'ın 2014 kişi arasında yaptığı araştırmaya göre, Türkler'in üçte biri kendilerini ortalama modern olarak tanımlarken, kendisini hem modern hem de gelenekçi olarak görenler yaklaşık yüzde 50'lik bir çoğunluğu oluşturuyor. Yüzde 17'lik bir kesim ise, kendisini geleneksel-mutaasıp olarak tanımlamakta. 18-25 yaş arası gençler arasında kendisini modern olarak tanımlayan kesim, genel ortamdan yaklaşık yüzde 8 oranında daha yüksek. Özellikle kadınlar konusunda görüşleri oldukça tutucu denilebilecek kesim, sadece küçük bir azınlık. Sonuç olarak Almanya'da yaşayan genç kitlenin Almanya'yı merkez alan yaşam tarzını benimsediğini, Almanya'da kalmanın en önemli seçenek olarak önlerinde durduğunu görmek mümkün.
DİN DERSİ TÜRKÇE İSTENİYOR
Almanya'da yaşayan Türk toplumunun büyük bir çoğunluğu okullardaki İslam din derslerinin Türkçe olarak verilmesini istiyor. TAM'ın 1028 Türk arasında yaptığı araştırmaya göre, yüzde 52'lik kesim dersin içeriğinden Türk Devleti'nin sorumlu olmasını talep ediyor. Bu yöndeki bir beklenti doğal olarak, Almanya'daki Türk toplumunun din derslerinin içeriğinin herhangi bir dini cemaatin kontrolüne bırakılmasına karşı olduğunu gösteriyor.
PROF. DR. BASSAM TİBİ
(Göttingen Üniversitesi öğretim görevlisi)
Türkiye, İslam’ı Batı’ya en doğru yansıtan ülke
Türkiye, 55 İslam ülkesi arasında en demokratik ve Batı'ya en yakın olanı. Elbette bunu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk sağladı. Bundan dolayı Türkiye, İslam'ın Batı dünyasında önyargısız ve doğru olarak algılanabilmesi açısından da büyük öneme sahip. Bu görüşlerimden dolayı beni Almanya'da ‘‘Atatürk'ün neferi’’ diye tanımlıyorlar. Oysa benim ne Türkiye, ne de Atatürk'le bir bağım var. Ama gerçek bu. Bir bilim adamı olarak doğruları söylemek zorundayım. Ayrıca bunları ‘‘Türkiye'nin avukatı olarak değil, Avrupa'nın avukatı olarak’’ söylüyorum. Tabii şu gerçeği de görmemiz lazım. Almanya'daki Türkler, Türkiye'den önce Almanya'nın çıkarlarını dikkate almak zorundalar. Çünkü artık büyük bir bölümü kalıcı olan bu insanların geleceği Almanya'da.
PROF. FARUK ŞEN
(TAM Başkanı)
İslam dersi komisyonlara bırakılsın
Berlin'de bir siyasi görüşü temsil eden İslam Federasyonu'na din dersi verme hakkının tanınması son derece yanlış. Biz TAM olarak İslam din dersi verilmesi konusunda, eyaletlerde yetki ve sorumlulukları olan komisyonların kurulmasını öneriyoruz. Oluşturulacak komisyonda Alman resmi kurum temsilcilerinin yanısıra, kitlesel çatı örgütlerinin temsilcileri ve Müslüman göçmenlerin geldiği ülkelerin ilgili yetkililerinin de yer alması gerekmektedir.
BARBARA JOHN
(Berlin Yabancılar Sorumlusu)
Genç kuşaklar önyargıyı kıracak
Berlin, Almanya'da Müslüman nüfusun en yoğun olduğu kent. Batı'da İslam'a önyargılı bakıldığı bir gerçek. Ancak İslami kuruluşlara, örneğin Berlin'deki Alman toplumuyla kaynaşmaları için yeterli destek verilmediği de bir başka gerçek. Kiliseler milyonlarca mark tutarında maddi destek alırken, İslami dernek ve kuruluşlar maalesef kendi çabaları ile ayakta durmaya çalışıyorlar. İslam'a siyasilerin ve medyanın bakışı ne diye sorarsanız, vereceğim cevap yine ‘‘önyargılı’’ olacak. Ancak ben yine de geleceği kötümser görmek istemiyorum. Çünkü yaşadığı ülkeye uyum sağlamış ve Almanca'ya kendi anadili gibi hakim olan Müslüman gençler, bu önyargıların ortadan kalkmasında önemli rol oynayacaklar.
YUSUF KALKAN
(Diyanet İşleri Başkanlığı)
Dil bilen ve Alman toplumuyla diyaloğa giren Türk genci sayısının artması, bizi mutlu ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak dinler arasında diyalogtan yanayız. Çünkü insanlık dinler arasındaki diyalogsuzluktan, hoşgörüsüzlükten tarih boyunca çok çeti. Ni yazık ki, günümüzde de dinin neden olduğu acıları insanlık yaşamakta. İslam'da hoşgörü vardır. Türkler arasında bu hoşgörü daha da fazladır. Çünkü biz yüzyıllar boyunca farklı inanca mensup insanlarla birlikte yaşamayı başarmış bir milletiz.