Güncelleme Tarihi:
RESMİ Efendi, Sefaretnamesi’nde Berlin’e girişini şöyle anlatır: “Cemaziyülevvelin başlarında alay ve ihtişamla Berlin’e vararak bu şehrin batısının son ucunda her türlü konforla hazır edilmiş bir saraya inmemiz kısmet oldu. Bu civarın ahalisi ömürleri boyunca hiçbir Müslüman görmemiş ve elçilik adını böylesine bir görünüş ve ihtişam içinde hiç duymamış bir garip tayıfa olduklarından, bütün çoluk çocuklarıyla üçer beşer günlük yollardan gelerek, geçeceğimiz yollardaki kasaba ve köylere toplanmışlardı.”
Elçinin Berlin’de dikkat çektiği ilk noktalardan biri binalar olur. İnsanlar o dönemde İstanbul’da ahşap ve müstakil evlerde otururken, Berlin’de taştan ve bitişik binalardaki hayat dikkatini çeker. Hatta, binalardaki kilerler de elçinin dikkatinden kaçmaz. Berlin’in kadın ve erkeklerinin güzelliğini de Sefaretnamesinde dile getiren elçi Resmi Efendi, “Havası her cins aşırılıktan uzak olduğundan erkekleri arasında da kadınlarında da güzel olanları çoktur” diyerek bunu iklime bağlar.
MASKELİ BALOYA KATILIR
Resmi Efendi’nin Berlin’de kaldığı dönemde katıldığı etkinliklerden biri de maskeli balodur. Sefaretnamesi’nde hiç yorum yapmadan bu eğlenceyi anlatır: “Bazı kereler de redoute (maskeli balo) adında başka başka bir toplantı düzenlerlerdi. Memleketin ileri gelenleri ve kadınları karmakarışık, kırmızı ayakkabılar ve canfesten elbiseler giyip üzerlerine ferace biçimi bol kumaşlar atarlar, yüzlerine de adam yüzü şeklinde birer burunduruk (maske) tutup kim olduklarının bilinmesini önlerler ve sonra da sarayın içinde dolanmaya başlarlardı. Bu dolanmalar sırasında duygularına uyarlar ve herkes gönlünün çektiği kadının elinden tutardı. Aralarında kıskançlık gibi, yasaklar gibi sıkıntıları olmadığından, aşağı yukarı uzun boylu dönüp dolaşarak, sevinçten zıplayarak hoplayarak yapacaklarını yaparlar, kılıklarını değiştirdiklerinden tanınmayacaklarını düşünerek gruplar halinde beğendikleri yere giderlerdi”
ALMAN KAYNAKARI NE DİYOR?
Akademisyen Abdullah Güllüoğlu, Alman kaynaklarında da Osmanlı elçisiyle ilgili bilgileri araştırır. Berlin ve Avrupa’da yayınlanan dönemin gazetelerinin yanı sıra Kral Büyük Friedrich’in yazdığı mektuplar da önemli bir yer tutar. Çünkü Büyük Friedrich, kardeşi Prens Heinrich’e ve İsveç kraliçesi kız kardeşi Ulrike’ye yazdığı mektuplarında Osmanlı elçisinden ve maiyetinden de sıkça bahsediyor. Kral Friedrich, özellikle Prens Heinrich’e yazdığı mektupta, Berlin’de gördüğü Türkler hakkındaki olumsuz kanaatini dile getiriyor. Abdullah Güllüoğlu, “Kral Friedrich Berlin’de karşılaştığı Türklerin, devletlerinin sahip olduğu şan ve şöhrete layık şahsiyetler olmadığını ifade ediyor. Ona göre bunlar daha ziyade Yahudilere ve Pandurlara benzemekteler. Prusya kralı bir adım daha ileri giderek Avrupa ve Asya halkını mukayese eder ve ırkçılık içeren bir neticeye varır. Kral, Avrupalıları, Asyalılara göre daha çalışkan ve daha iyi eğitimli ve her şeyi onlardan daha iyi bilir şeklinde nitelendiriyor” dedi.
O KELİMEYİ KULLANMIŞ
Kral Friedrich’in Osmanlı elçisinden haz etmediğini de mektuplarından öğrenebiliyoruz. Abdullah Güllüoğlu, “Friedrich Prens Heinrich’e yazmış olduğu özel mektuplarında Ahmed Resmi için zaman zaman ‘Mamamouchi’ tabirini kullanır. Bu tabiri Moliere Kral 14. Lui’nin isteği üzerine kaleme aldığı Bourgeois Gentilhomme isimli tiyatro eserinde doğulu bir devlet ricalini küçümsemek için hayali bir isim olarak uydurmuştur. Friedrich de bu tabiri kullanarak Osmanlı elçisine hakaret etmiyor ama onu küçümsediğini veya onunla alay ettiğini gösteriyor” diye anlatıyor.
BERLİN’DE TÜRK MODASI
Ancak Kral Friedrich’in Osmanlı elçisi ve maiyeti hakkındaki olumsuz değerlendirmesinin aksine Berlin halkı arasında bir Türk modası başlar. Kral Friedrich, halkının Türk hayranlığından rahatsız olduğunu mektubunda da dile getirirken, Berlinlilerin sarık takıp, hurma yediklerini ve kahve içtiklerini söyleyip, bunları budalalık olarak nitelendirir.