Güncelleme Tarihi:
İsmail Türkmen / citizenoff@gmail.com
Valkyrie’de İkinci Dünya Savaşı sırasında Adolf Hitler’i öldürmeye çalışan ama başaramayan bir örgütlenmenin hikayesi anlatılıyor. Filmden öğrendiğimize göre 20 Temmuz 1944’teki bu deneme Nazi liderine yönelik – yanılmıyorsam – yirminci suikast girişimiymiş. Hitler’in kendi tanrısallığına inancını pekiştiren bu başarısız girişimlerden diğerlerinin neden akim kaldığını bilmiyorum ama Albay Claus Schenk Graf von Stauffenberg (Tom Cruise) ve arkadaşlarının hedefi vuramamalarının nedeni gayet açık: Allah sizi inandırsın bu arkadaşlar bütün operasyon boyunca Almanca yazıp İngilizce konuşuyorlar. (Diyeceksiniz ki Hitler ve yandaşları da aynı şeyi yapıyorlar. Doğru ama onlar çok çok daha az konuşuyorlar bizim kafadarlara göre.)
Filmin bu bağlamda nasıl bir ucube olduğunu şöyle anlatalım. Filmin adı Almanca Walküre’nin karşılığında sanırım İngilizce’de (de) kullanılan bir kelime olan Valkyrie. Fakat mesela film “Bu film gerçek olaylardan uyarlanmıştır” mealindeki Almanca bir metinle başlıyor. Ardından bu cümlenin İngilizce’sini okuyoruz (altyazı olarak değil ama). Diyaloglar başlayınca görüyorsunuz ki filmin dili İngilizce. Hayır komedi burada bitmiyor. Sonra insanlar ikide bir “Heil Hitler” çekiyorlar var güçleriyle. Filmin sonunda ise bazı tarihsel bilgiler bu sefer yanılmıyorsam sadece İngilizce metin biçiminde aktarılıyor. Bu arada şunu tekrar söylemeliyim ki filmin içindeki bütün yazı(şma)lar Almanca.
Bu nasıl bir baştan savmacılık, bu nasıl bir ucuzluktur kavrayabilmiş değilim. En çok merak ettiğim de bu konu üzerinde yapımcıların ya da yönetmenin zerre kadar düşünüp düşünmediği. Belki de hiç düşünmeden böyle olmasına karar vermişlerdir. Yani aslına bakarsanız karşımızda altyapısız ve temelsiz bir bina dikip inşaat sırasında da bol bol malzemeden çalan müteahhitler var.
ÖLMEYE GİDERKEN NE YAPARSINIZ?
Bütün bunları söylerken kesinlikle “Almanya’da geçen bir hikaye Almanca olmalıdır” demiyorum. Belki de her hikayeyi her dilde çekebilirsiniz, bu mümkündür. Ancak her şeyin de bir yolu yordamı olmalı değil mi? Her dilin sözlüğünde “özen/işe ve müşteriye saygı/görgü” gibi kelimeler/kavramlar vardır mutlaka, Amerikan İngilizcesi’nde de var ben biliyorum. Ancak tabii özenli olunca biraz tuzlu da oluyor.
Son olarak yine anlamadığım ve hiç yapamayacağım bir duruma değinmek istiyorum. Sayısız filmde olduğu gibi burada da kahramanımız çok duygusal bir ayrılık sahnesinde, örneğin belki bir daha dönemeyeceği bir savaşa giderken karısına nasıl veda ediyor dersiniz? Dudaklarından öperek. Hatta burada Albay Graf von Stauffenberg savaşta ciddi şekilde yaralanıp hastaneye yatırıldığında da karısı geliyor ve hemen kocasının dudaklarına yumuluyor. Herhalde bazı insanlar tamamen dudaktan ibaretler ve her durumda dudakları yoluyla iletişim kuruyorlar. Evet bunu da hiç anlamıyorum.