Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’DA ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel ile parti genel merkez binası Willy Brandt binasındaki mütevazı döşenmiş odasında görüştük. Gabriel konuşma sanatına çok iyi hakim bir politikacı. Soruyu sormama bile fırsat bırakmadı ve hemen konuya girdi: “Türkiye’deki devlet geleneği farklı. Devlete yüce bir anlam biçilmiş. Eskiden Almanya’da da öyleydi. Ama iki dünya savaşı yaşayınca, devlet kendini geri plana çekti. Hatta bazen çok güçlü biçimde geri plana çekildi.”
Böylesi daha mı iyi?
Almanya’da böyle. Böylesi de iyi.
Türkiye de Birinci Dünya Savaşı’nı yaşadı. Ama bunun etkisi devlete Almanya’daki gibi yansımadı.
Bunu sizin politikacılarınızın tartışması lazım. Bu bana düşmez. Almanya’da en yüce makam cumhurbaşkanlığı değil, özgürce seçilmiş milletvekilliğidir. Siyasette en büyük onur seçilmiş olmaktır. Ama biz seçilmişiz, seçkin değiliz. Seçkin olduklarını düşünen bazı politikacılar var. Ama bu daha sonra seçimle azledilmekle sonuçlanıyor.
Devletin geri plana çekilmesiyle neyi kastediyorsunuz?
Bizim işleyen bir devlete ihtiyacımız var. Ama devletin temsilcileri kendilerini önemli görmemeli, ön plana çıkmamalı. Seçilmiş olmak, seçkin olmak anlamına gelmez derken bunu kastediyorum. Bizim işverenimiz ve şefimiz vatandaştır. Bizim anayasamızda hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir der. Hakimiyet kayıtsız şartsız politikanındır demez. Biz milletvekilleri bu hakkı sadece belirli bir süreliğine emanet alırız. Bunu dört yıl kullanırız. Sonunda sözleşmemizi uzatmaya yine halk karar verir. Biz iktidarı dört yıllığına emanet alırız ve dört yıl sonra bu emaneti geri vermek zorundayız.
Ama halkın da bu bilince sahip olması gerekir? Siz bir partinin genel başkanı olarak, Türkiye’de arabanız ve özel şoförünüzle dolaşmak yerine bisiklete binerseniz, seçilme şansınız olmayabilir?
Sanmıyorum. Belki de halk bunu çok beğenecektir. Uzaklarda erişilmez bir politikacı yerine kendine yakın bir politikacıyı görmeyi çok sevecektir.
SPD önce Sosyalist Enternasyonal’e ödediği yıllık aidatı azalttı. Ardından siz sosyal demokratlardan oluşan bir birlik kuracağınız mesajını verdiniz. Sonra da SPD’nin 150’nci kuruluş kutlamasında Sosyalist Enternasyonal’den gelen tüm eleştirilere rağmen, İlerici Birlik diye bir oluşum kurduğunuzu açıkladınız. SPD’nin bu yeni oluşumla hedefi ne?
Bunu biraz detaylı anlatmam lazım. Biz çok uzun zamandır Sosyalist Enternasyonal’i (Sİ) demokratikleştirmek ve reformdan geçirmek istiyoruz. Sosyalist Enternasyonal ne yazık ki, son 10 yıllardır kendi ideallerinden çok uzaklaştı. Sosyalist Enternasyonal’de (Mısır eski Cumhurbaşkanı Hüsnü) Mübarek ve partisinin üyeleri gibi insanlar vardı. Mübarek devrildikten sonra üyeliği düştü. Alın işte, Fildişi Sahilleri’nde Laurent Gbago’nun partisi bile Sosyalist Enternasyonal üyesiydi. Gbago şimdi Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hesap verecek. Sadece SPD ve başka bazı partiler atın bu adamı artık diye direttiğimiz için üyelikten atıldı. Yoksa bugün halen üyeydi.
Nikaragua’da Sandinistler bir zamanlar demokratik devrimci bir hareketti. Bugün yolsuzluk içindeler ve Sosyalist Enternasyonal’in idealleriyle uzaktan yakından ilgileri yok. Ama halen üyeler. Biz Sosyalist Enternasyonal’in Genel Sekreteri Luis Ayala’ya dedik ki, gel bir reform süreci başlatalım. Tüzüğe uyulsun. Kurulları şeffaf olsun. Gelen paranın kaynağı ve akışı açıkça yer alsın. Bunların hiçbiri olmadı.
Sadece biz değil, Avrupa’dan 30 sosyal demokrat parti başkanı reformlar için Sosyalist Enternasyonal’e mektup yazdı. Bugüne kadar bir cevap bile gelmedi. Bunun üzerine biz de dedik ki, madem öyle, biz de Alman sosyal demokratları olarak, böyle bir örgütle özdeşleştirilmek istemiyoruz. Birçok Avrupa sosyal demokrat partileri de aynısını yaptı. Burada biz tek başımıza hareket etmedik. Onlar da aidatlarını azalttı, kurullardan temsilcilerini çekti.
Bu bizim için çok zor bir adımdı. Çünkü Sosyalist Enternasyonal SPD’nin de bir çocuğu. Ama eğer çocuklar büyüyünce, yanlış yola girerlerse, ailesinin görevi buna karşı gözlerini kapamak olmaz. Sosyalist Enternasyonal’de son 15 yıl bizim için bir düş kırıklığından ibaretti.
Sadece bunun için ayrı bir birlik kurmak gerekli miydi?
Tüm bunlardan bağımsız olarak, bizim Sosyalist Enternasyonal’e hiçbir zaman üye olmayacak hareketleri de kucaklayan bir ağa ihtiyacımız vardı. Dünyada asla Sosyalist Enternasyonal’e girmeyecek birçok ilerici hareket var.
Niçin?
Brezilya’da eski Cumhurbaşkanı Lula’nın partisi PT mesela Sosyalist Enternasyonal’e asla katılmaz. Çünkü onlar için Sosyalist Enternasyonal onları sömürgeleştiren Avrupalıların kurduğu bir kuruluş. Veya Kuzey Afrika’daki yeni sosyal demokrat hareketler... Bunların bir zamanlar Mübarek’in partisinin üye olduğu bir örgütle sorunları var. Ya da ABD’li Demokratları alalım. Onlar da sosyalist adlı bir örgüte asla üye olmazlar.
Biz Avrupa’da kapitalizmi dizginledik. 20’nci yüzyılda onun önüne ekonomik, ekolojik, kültürel kurallar koyduk. Ama bugün kapitalizm yine çığırından çıktı. Helmut Schmidt’in dediği gibi vahşi bir kapitalizm doğdu, tüm dünyada. Şimdi kapitalizmi ikinci kez dizginlemede tek başına başarılı olamayız. Finans sektörünü, uluslararası işbirliğiyle dizginleyebiliriz. Küresel ekonomide küresel siyasete ihtiyaç var. Bu birlik bunun için gerekli. Gelecek toplantı Ekim’de İsveç’te olacak.
Sosyalist Enternasyonal’de reforma gitme ve demokratikleştirme hedefiniz hala var yani?
Evet ama, çok zor bu. Ben bunun şimdiki yönetimle olacağına inanmıyorum.
Papandreou ve Ayala gitmeli mi diyorsunuz?
Genel Sekreter daha yeni seçildi. Ama benim yönetimin değişmesini, yeni bir başlangıç yapılmasını istediğim de bir sır değil. Sosyalist Enternasyonal’de yetkiler daha çok Genel Sekreterde. Papandreou’nun kendi partisi Pasok, İlerici Birlik’in kurucuları arasında. Papandreou’nun düştüğü bu duruma çok üzülüyorum, çünkü kendisi değerli biri aslında.
BENZİN İSTASYONU KAPALI
O zaman İlerici Birlik, Sosyalist Enternasyonal’e alternatif olmaya hazırlanıyor...
Hayır, Sosyalist Enternasyonal çok güçlü olsaydı bile, böyle bir yeni oluşuma ihtiyaç vardı. Yeni oluşum bir alternatif değil. Bir tamamlama. Bir araba tek başına motorla çalışmaz. Birçok parçaları vardır. Arabanın gitmesi için yakıt gerekir. Benzetme yapacak olursak, eğer İlerici Birlik arabaysa, Sosyalist Enternasyonal de yakıtı olabilir. Fakat şimdi Sosyalist Enternasyonal benzin istasyonu kapalı.
İlerici Birlik, Sosyalist Enternasyonal’i bölecek eleştirileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sosyalist Enternasyonal yıllardır sadece kağıt üzerinde var. Olmayan bir kuruluşu nasıl bölersiniz. Son olarak Sosyalist Enternasyonal ne zaman dünyadaki açlık sorununa karşı Bir şey söyledi? Sosyalist Enternasyonal ne zaman çevre kirliliğini önleme ve mali kapitalizmi dizginlemek için bir taslak ya da öneri getirdi? Sosyalist Enternasyonal ne zaman Arap Baharı ve Suriye’deki duruma karşı açık bir tavır gösterdi? Sosyalist Enternasyonal sağır ve dilsiz. Ve ben mafyayla ortak çalışan, iç savaşı tetikleyen birileriyle aynı masaya oturmak istemiyorum.
CHP’YE ANLATTIK
Ama CHP de desteklemiyor İlerici Birlik oluşumunu…
Ama CHP kuruluş konferansına katıldı. İlerici Birlik’in kuruluşu büyük bir başarı. Beş kıtadan 80 parti katıldı.
CHP’ye yeni oluşumla ilgili gerekli bilgi verildi mi?
Elbette verildi.
CHP ile SPD arasında öyle çok canlı bir ilişki yok ama.
Böyle bir ilişki var. Ben CHP’nin yeni Genel Başkanını Kemal Kılıçdaroğlu’yla dört-beş kez görüştüm. Biz CHP yeni Genel Başkanının izlediği reform politikasını destekliyoruz. Bu, CHP’nin ülkede yeniden belirleyici siyasi bir güç olabilmesi için tek şans.
Bu durumda böyle bir şans görüyor musunuz?
Yeni Genel Başkanı’nın izlediği politika devam ederse, bu şansın da olacağına inanıyorum.
Avrupa Parlamentosu’nda Sosyalist Partiler Grup Başkanı Hannes Swoboda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı Esad’la kıyaslamasına sert tepki gösterdi. Bu çıkışı doğru mu?
Ben CHP Genel Başkanının böyle bir şey söyleyip söylemediğini bilmiyorum. Eğer öyle dediyse, çok absürt olur. Her politikacı eleştirilebilir, Erdoğan da dahil. Ama Erdoğan demokratikleştirmeyi sürdürmeyi devam ettireceğini umduğum bir ülkede demokratik seçimle işbaşına gelmiş bir Başbakan. Ama son şiddet olayları bu sürece kesinlikle zarar veriyor. Gösteri ve düşünce özgürlüğünü demokratik bir devlet korumak zorunda. Göstericilere karşı polisin sert müdahalesi ve çığırından çıkan şiddet çok ürkütücüydü.
Ben Türkiye’nin çatışmaları barışçıl ve şiddet kullanmadan tekrar çözme yoluna hızla gireceğine inanıyorum. Ben AB ve Başbakan Merkel’in Türkiye ile müzakereler için hukuk devleti ve düşünce özgürlüğü başlıklarını açma yerine önemsiz başlıklar açmasını bu nedenle büyük bir hata olarak görüyorum. Önemli olan hukuk devleti ve düşünce özgürlüğü başlıklarının açılması. Türkiye’nin asıl bu konularda ilerleme kaydetmesi lazım. AB gerçekçi müzakerelerle Türkiye’ye böyle yardımcı olur.
Siz Türkiye ziyaretinizde hükümetin Kürt milletvekilleriyle değil, Öcalan’la barış görüşmesi yapmasını anlamadığınızı söylediniz. Niçin?
Ben bunu BDP’li milletvekilleriyle görüşmemde söyledim. Onlar hükümetin Öcalan’la görüşmesinden çok gurur duymuşlardı. Bu, elbette Türkiye için çok önemli bir adım. Ama bir Alman politikacı için anlamak zor. Çünkü Kürtlerin mecliste özgürce seçilmiş temsilcileri var. Aslında seçilmiş temsilciler, hükümete bizimle konuşun diye diretmesi lazım.