Gülden AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2006 00:00
Alman polisi, "Hilal" adını verdiği 60 kişilik bir ekiple seri cinayeti araştırıyor. Son beş buçuk yılda aynı silahla, Çek yapımı 7.65’lik Ceska’yla ve başlarından kurşunlanarak öldürülen 8 Türk’ün katil ya da katillerini ihbar edene vaat edilen 30 bin Euro’luk ödül, 300 bin Euro’ya çıkarıldı.
Biz de cinayetler hakkında ipucu olabilecek ayrıntıları, maktullerin Türkiye’deki aile ve arkadaşlarına ulaşarak elde etmeye çalıştık. "Mafya hesaplaşması" olabilir mi diye Almanya’daki Türk yeraltı dünyasında dolaşan fısıltı ve iddiaları öğrendik. Bu arada PKK’nın cinayetleri araştırdığı bilgisine de ulaştık. Maktullerden üçü Kürt kökenliydi, ikisi MHP sempatizanı. Cinayetlerin beşi Almanya’nın farklı şehirlerinde, üçü Nürnberg’de işlenmişti. Nürnberg’de yaşayan Türklere göre katil, eski bir polis ya da asker olan ırkçı bir Alman’dı. Çünkü cinayet silahını çok ustaca kullanıyordu. Türk mafyasına göre ise katiller iki Türk kardeşti. Cinayet için arada Almanya’ya gidiyor, silahı Almanya’da bırakıp Türkiye’ye dönüyorlardı. İki kardeş mutlaka polis ya da asker kökenliydi. Almanya’daki Türklere göre mafya hesaplaşması olamaz. Çünkü mafya, cinayetlerinde aynı silahı kullanarak polise ipucu vermekten korkar.
Isparta-Şarkikaraağaçlı çiçek toptancısı Enver Şimşek, Nürnberg’de, Liegnitzer Caddesi’nde duran mobil çiçek aracının içinde öldürüldü. Otopsi raporu cinayette iki silahın kullanıldığını ortaya çıkardı. Nürnberg polisi, katillere ulaşamadı ve dosya rafa kaldırıldı.
Aradan beş ay geçti. Bu kez yine Nürnberg’in Gyulaer Caddesi, iki el silah sesiyle sarsıldı. Abdurrahim Özüdoğru, kendisine ait tuhafiye dükkanında başına iki kurşun sıkılarak öldürüldü. Özüdoğru, bir metal fabrikasında işçiydi. Ek iş olarak eşi Gönül’le birlikte tuhafiye dükkanı çalıştırıyordu. Tek çocukları vardı, on yaşındaki Tülin. Eşiyle araları açıktı. Görgü tanıkları, cinayeti iki kişinin işlediğini söyledi. Yakın çevresinde ülkücü görüşleriyle tanınıyordu. Cinayetten kısa bir süre önce, çalıştığı fabrikadaki Türklerden, Mehmetçik Vakfı için 10 bin mark toplayıp teslim etmişti. 2000 Nisanı’nda, tatil için her yıl olduğu gibi yine köyüne geldiğinde endişeli hali dikkat çekmişti. Çocukluk arkadaşı Muhtar Ali Aker, "Belinde silahla gezdiğini görünce çok şaşırmıştım. Bir şeylerden rahatsızdı ama nedenini söylemedi" diyor. Fabrikadan 25 yıllık arkadaşı Y.Y. ise öldürüldüğü gece evinin önünde tanımadığı iki kişiyle konuşurken gördüğünü, PKK’nın işyerlerinden haraç topladığını, Özüdoğru’nun vermeyi hep reddettiğini söylüyor: "PKK’ya çok karşıydı. Türkeş’e büyük hayranlığı vardı."
Nürnbergli Türkler, 2005’te bu sefer İsmail Yaşar’ın öldürülmesiyle sarsıldı. Dönerci Yaşar, aynı silahla işlenen seri cinayetin altı numaralı kurbanıydı. Tam da Türkiye’ye kesin dönüş hazırlığındaydı.
Almanya’nın değişik kentlerinde Türkler öldürülmeye devam ederken, başlangıçta Türklerin de, Almanların da ilgisini çekmedi. Nasıl olsa Türkler Avrupa’nın göbeğinde töre cinayetleri de işliyordu, zaman zaman uyuşturucu ya da insan kaçakçılığı nedeniyle de kendi aralarında kan döküyorlardı. Ancak cinayetlerin hep aynı silahla işlendiğinin fark edilmesiyle durum bambaşka bir boyut kazandı. Ortada 9 maktullü bir seri cinayet zinciri duruyordu.
Seride yedinci kurban olarak yer alan Yunan Theodoros Boulgarides de Türk’e çok benziyordu. Zaten yedi gün 24 saatini Türk arkadaşlarından ayrı geçirmiyordu.
KARDEŞİM İYİ BİR ELMA EKSPERİYDİ
2001’de Münih’te öldürülen Habil Kılıç’ın ağabeyi Necdet Kılıç, kardeşi için "Kendi halinde, muhafazakár ve MHP"liydi" diyor. Cinayet nedeniyle ilgili yıllardır hiçbir şey öğrenemediklerini söylüyor. "Ortada para, uyuşturucu meselesi yok. Karısıyla birlikte bir markette çalışıyorlardı. Bir de bakkaliye açmışlardı. PKK’nın haraç topladığını, kardeşimin vermediğini ölümünden sonra arkadaşlarından öğrendim" diyor. Bugüne kadar kardeşinin Münih Hali’ndeki patronların rekabetinin kurbanı olduğunu düşünmüş. "1984’e kadar İstanbul’daki bir sebze-meyve ihracat-ithalat firmasında çalışmıştı. İyi bir elma eksperiydi. Almanya’ya gidince yine meyve-sebze satan markette işe başlamıştı."
Türk polisi Şuhutlu Süleyman Taşköprü’yü araştırıyor
Emniyet Genel Müdürlüğü, Almanya’daki seri cinayet araştırma konusunda Almanya’dan bir talep gelmediğini açıklamıştı. Ancak maktullerin doğum yerlerine göre yaptığımız araştırmada bir istisnayla karşılaştık. Türk Emniyeti’nin belirttiği gibi Pazarcık, Palu, Bursa, Isparta, Yozgat ve Artvin il ve ilçe emniyet müdürlüklerinin konuyla ilgili bilgileri, gazetelerde yayımlanan haberlerle sınırlıydı. Ama 2001’de Hamburg’da öldürülen Afyonkarahisar-Şuhut doğumlu Süleyman Taşköprü’nün (31) Türk Emniyeti için ayrıcalıklı bir durum teşkil ettiğini anladık. Şuhut İlçe Emniyeti’ne bir hafta önce Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’nden iki görevli gelip bilgi toplamıştı. Taşköprü, Hollanda ve Türkiye ile ticaret yapan meyve-sebze toptancısıydı. O da diğer 8 kurban gibi Ceska marka tabancadan çıkan üç kurşunla başından vurularak öldürüldü. Münih’te kendisinden iki ay sonra öldürülen Habil Kılıç da sebze-meyve satan bir markette çalışıyordu.
İDDİA 1
İntikam için öldüren Türk
Seri katil, bir Türk ya da iki Türk kardeş. Cinayet işlemek için Türkiye’den Almanya’ya gidiyor ya da gidiyorlar. Silahı Almanya’da bırakıp Türkiye’ye dönüyorlar. Katil ya da katiller eski polis veya asker. Cinayet nedeni intikam. Kurbanların hepsinin aylık geliri 2-3 bin Euro’yu geçmiyor. Dar gelirli, "gariban"lar seçiliyor. Yakın mesafeden ateşle öldürülmelerinin nedeni, dükkanların çok küçük olması. Dolayısıyla üç metre ötedeki namludan kendilerini koruma şansları yok. Uyuşturucu satışı genellikle polisin dikkatini çekmeyen bu tip küçük dükkanlarda yapılsa bile maktullerin ekonomik durumu bu olasılığı boşa çıkarıyor. Hiçbirinin hesabında olağandışı bir paraya rastlanmadı.
İDDİA 2
PKK, Hilal Ekibi’nden çekindi
Maktullerden ikisinin ülkücü, üçünün Kürt kökenli olması, cinayetlerin siyasi olduğunu göstermiyor. Siyasi ve etnik özellikleri, Almanya’da yaşayan Türklerin siyasi ve etnik oranına uyuyor. Alman polisinin cinayetleri araştırmak için "Hilal ekibi" kurması üzerine Almanya’daki PKK telaşlandı. "Bazı örgüt üyeleri merkezden habersiz haraç ya da uyuşturucu işine girmiş olabilir" düşüncesiyle cinayetlerin işlendiği şehirlerde, özellikle de öldürülen üç Kürt kökenli maktulle ilgili araştırma yaptı. Cinayetle ilgisi olan bir üyenin bile yakalanması, PKK’yı zor durumda bırakacaktı.
İDDİA 3
Mafya her cinayette silahı değiştirir
Almanya’da uyuşturucu trafiğinde yer alan Türklerin yanı sıra gece kulübü, kumarhane ve genelev işleten Türkler de bu cinayetler nedeniyle Alman polisinin hedefi olmaktan korktu. Bu çevre mensupları, "Uyuşturucu yüzünden işlenen cinayetler bu kadar profesyonel olmaz" diyor. Katilin çok profesyonel ve keskin nişancı olduğunu söylüyor. "Tıpkı ABD’deki sniper’lar gibi. Eğitilmiş. Eski polis ya da asker olabilir." Cinayetlerde hep aynı silahın kullanılması, katil ya da katillerin polise bıraktığı imza. Almanya’daki yeraltı alemine mensup Türkler, "Mafya her cinayette silahı değiştirir. Polise adres vermek istemez. Aynı silah, cinayeti işleyenin adresini belli eder" diyor.
İDDİA 4
Katil dazlak bir Alman
Nürnbergli Türkler, ilk cinayeti uyuşturucu meselesine bağladıklarını, ancak birbirini takip eden cinayetlerle bu fikri çabuk değiştirdiklerini söylüyor. "Alman polisinin uyuşturucu kapışması demesi hiç inandırıcı değil. Artan yabancı düşmanlığını saklamak için böyle söylüyor. Katil, Türklere ait, mantar gibi çoğalan kiosklara (büfe) öfke duyan bir Alman ırkçı."