Oluşturulma Tarihi: Kasım 26, 2002 00:00
HERHALDE ekran aracılığıyla ‘‘W’’ rumuzlu Goerge Bush'u Bükreş'te gördünüz.‘‘Devrim Meydanı’’nda o ne kalabalık, o ne çoşku, o ne tezahürat...Malum, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Slovakya, Romanya, Bulgaristan, geçen Cuma günü yedi Doğu Avrupa ülkesini daha NATO'ya üye kaydeden Prag Zirvesi'nden hemen sonra, ‘‘Büyük Patron’’ söz konusu ülkelerde genel bir turneye çıktı.Bu arada da, topu topu beş saat uğradığı Romanya başkentinde inanılmaz bir ‘‘sevgi’’ gösterisiyle karşılandı. Zaten, belki Bükreş derecesine ulaşmadı ama Baltık kıyısından Adriyatik sahiline, ABD Başkanı gittiği diğer yerlerde de ‘‘kalabalık banyosu’’ yaptı.Oysa, Batı Avrupa'da böyle bir şey düşünülemez. Roma'da, Paris'te veya Berlin'de kalabalıkların Bush aşkına meydanlara akacağını varsaymak abesle iştigal eder.Hatta, ‘‘aktivistler’’ kovboyu yuhalamasın ya da çürük yumurta atmasın diye ev sahibi hükümetler eskortlu konvoyun geçeceği güzergahı dahi devlet sırrı olarak saklarlar.Peki, Yaşlı Kıta'nın doğusuyla batısı arasındaki bu fark nereden kaynaklanıyor?* * *İLKİN, ‘‘tarihin en büyük yalanı’’nı oluşturmuş olan komünizm halkların derin bilinçaltında öylesine dev travmalar yarattı ki, ona duyulan haklı tepkide ölçü kaçtı.Kızıl diktatoryalara ‘‘anti’’ nitelik taşıyan her şey baş tacı edilir oldu.Buna tabii ki, bugün George W. Bush'un şahsında simgeleşen ve hızla otoritarizme kayan ‘‘ yeni ultra sağ’’ veya ‘‘şahin emperyalizm’’ de dahil etmek gerekiyor.Aksi takdirde, NATO'ya üye kaydedilmekten ne denli sevinç duyarlarsa duysunlar, Rumenlerin Bükreş meydanına yüzbinlerle ve gönüllü biçimde akması mümkün olamazdı.‘‘Ruhi’’ boyutu bununla sınırlayıp yeni üyelik olgusuna, yani ‘‘siyasi’’ boyuta gelelim.* * *ASLINA bakarsanız, bu ‘‘maddi - siyasi’’ gelişme bile yukarıdaki ‘‘manevi - ruhi’’ duyarlılıktan tam anlamıyla soyutlanamaz. Burada, ‘‘coğrafi- politik’’ ve ‘‘milli psikanalitik’’ birbirlerini tamamlamaktadır.Çünkü düşünün ki, müteveffa Sovyetler Birliği'nden korunmak amacıyla kurulmuş olan NATO Cuma günkü ‘‘ikinci genişleme’’siyle, yine müteveffa Varşova Paktı üyesi Çekya, Macaristan ve Polonya'yla gerçekleşen ‘‘birinci genişleme’’yi nitelik olarak aştı.Bizzat o Sovyetler Birliği'nin parçasını oluşturmuş olan Letonya, Estonya ve Litvanya'yı da bünyesine katmakla, sayım suyum yok, ‘‘mutlak zaferi’’ perçinledi. Ve, kendimizi yukarıdaki ülkelerin ve o halkların yerine koyduğumuz takdirde, onların Kuzey Atlantik Paktı'na dahil olmaktan duydukları sevinci; dolayısıyla, ‘‘W’’ rumuzlu George Bush'a yaptıkları tezahüratı daha iyi anlayabiliriz.* * *TAMAM, hepsi AB'ye de üye olacak ve bundan memnunlar ama yine de biliyorlar ki, o AB'nin ‘‘güç’’ kimliğine kavuşabilmesi için daha on fırın ekmek yemesi gerekir.Bu takdirde de Doğu Avrupa'nın gerçekçi davranması ve kendi ‘‘Avrupalılığını’’ ayriyeten, ‘‘tek ağababa’’ Amerika'yla teyid ettirmesi bir zorunluluk oluşturmaktadır.Eh, zaten adı üzerinde, Kuzey Atlantik Paktı okyanusun iki yakasını birleştiren yegane kurum olduğuna göre, NATO'ya üyelik şarttır. Yeni statüko burada mühürlenecektir.Üstelik, belki en önemlisi, bir defa buranın kapısı geçildi miydi, kızıl veya beyaz hep Rusya kaldığı için daima kaygı veren ‘‘büyük komşu’’ya karşı garanti sağlanmış olacaktır.İşte, Yaşlı Kıta batısında on sentlik bir itibarı bulunmayan George W. Bush'a aynı Kıta doğusunda böylesine kucak açılması, yukarıdaki gerekçelerin tümünden kaynaklanıyor.Gerekçeleri anlıyorum ama, doğrusu, alkışlanan şahsın Bush olmasına üzülüyorum...
button